11 kişi, 10 kişi. İlk devre müthiş oynayan F.Bahçe, belki maçı bitirebilirlerdi ama Rüştü’nün müthiş kurtarışları Dia’nın direkten dönen şutu maçın kırılma anı oldu. Ve kaçan pozisyonlar... Oyunun tamamıyla hakimi olan F.Bahçe, bu dakikalarda Beşiktaş’a büyük üstünlük kurdu. Orta saha üstünlüğünü ele geçirdi. Top, F.Bahçe orta sahasındaydı ve oyunu istediği gibi yönlendiriyorlardı. Sahanın en iyilerinden Niang müthiş bir driplingle koşarken Toraman ve Necip yetişemediler.
Bu bölümlerde Beşiktaş, alıştığı gibi oynuyordu. Riskli defansı önde kurdular ama F.Bahçe bu zaaftan bir golle yararlandı. Başka goller de atabilirdi ama atamadı. İlk devrenin sonuna doğru Ekrem’in müthiş füzesi beraberliği getirdi.
İkinci yarı bambaşka bir Beşiktaş vardı sahada. İbrahim Toraman’ın golü siyah beyazlılara güven getirdi. Beşiktaş oyunun hakimi oldu. Kapanarak kontraatak yaptı. F.Bahçe’ye 45’le 65 arası müthiş üstünlük kurdular. Bu bölümde golleri peş peşe bulup maçı farka götürebilirlerdi.
İkinci Güiza vakasıAlmeida, karşı karşıya golü bulsaydı 3-1 olur ve sonrası gelirdi. Bu durumda Ferrari’nin kırmızı kartına bile gerek kalmazdı. Ama görünen o ki, Almeida, Türkiye’de 2. bir Güiza vakası oldu diyebiliriz. Çünkü Schuster’e inanamadım. Bu Almeida’ya bu kadar nasıl sabretti. Bu futbolcu sahada hiçbir şey yapmadan dolaştı durdu. Yakaladığı yüzde yüzlük pozisyonu harcadı. Q7 yıldızsa bu maçta yıldızlığını gösterecek. Zayıf takımlara karşı Türkiye’de çok yıldız var. Portekiz ve İtalya’dan almaya gerek yok. Aynı şey Simao ve Guti için de geçerli. Beşiktaş’ın başında öyle bir teknik direktör var ki, evlere şenlik. Bobo ve Sivok 18’de yok. Orta saha oyuncusu Aurelio’yu yedek soyunduruyor, sonra stoper olarak alıyor. Alex’in attığı gole dikkat edelim. Kısacası Beşikaş 11 kişi kalsaydı yenilmezdi ama Ferrari’nin sorumsuzluğu affedilmez. Schuster’e birisi dur demeli, yapılan hatalara son vermesi lazım.
BEĞENDiM
Beşiktaş taraftarının takımına olan desteğini...
BEĞENMEDiM
Ferrari’nin sorumsuzluğunu...
Ne futbolcuların, ne bazı yöneticilerin, ne de tesiste çalışan personelin yüzüne bile bakmıyormuşsun. Mizacın bu olabilir ama hoca olarak düzgün konuşmalısın.
BURADAN Bernd Schuster’e sesleniyorum. Dinamo Kiev gibi, Beşiktaş’ın kalitesinden çok düşük bir takıma hem de kendi sahanda yeniliyorsun. Camianın en büyük beklentisi olan Avrupa macerasına takım erken havlu atıyor. Ligde lider Trabzonspor’un 15 puan gerisine düşmene ve buna karşılık sezon başından beri takıma futbol adına hiçbir katkın olmamana rağmen, seni Beşiktaş taraftarı sürekli destekledi. Ama sen ne yaptın? Beşiktaş taraftarına karşı büyük bir saygısızlık.
“Taraftarımız haklı” demeliydin
Dinamo Kiev maçı sonrası “Böylesine kötü bir gece yaşattığımız için bu takımın sorumlusu olarak taraftarımızı anlıyorum. Hepsi çok haklı” demen gerekirken sen kalkıp tepkisini ortaya koyan Beşiktaşlılar için, “Beğenmeyen stada gelmesin” diyorsun. Bu lükse asla sahip değilsin. Derhal, Beşiktaş taraftarından özür dilemelisin. Özrün kabul edilir veya edilmez. Onu bilemem. Ama, benim tanıdığım Beşiktaş taraftarı bunda sonra seni kesinlikle bağrına basmaz, sana destek de çıkmaz.
İmzayı atınca değişiyorsunuz
Türkiye’ye gelmek için her yolu deniyorsunuz. Sözleşme yapana kadar hiçbiriniz ağzınızı açmıyorsunuz, imzayı attıktan sonra ise bambaşka bir yapıya bürünüyorsunuz. Aldığım duyumlara göre ne futbolcuların, ne bazı yöneticilerin, ne de tesiste çalışan personelin yüzüne bile bakmıyormuşsun. Hadi diyelim ki bu senin mizacın. Ama, bir takımın teknik direktörü sağlıklı konuşmak zorundadır.
Dolayısıyla ben seni ve verdiğin kararları hiç de sağlıklı görmüyorum.
Fenerbahçe galibiyeti bile seni affettirmez
Koşamıyorlar, gol pozisyonuna giremiyorlar. Ayrıca boy ortalaması rakibine göre daha yüksek olan Beşiktaş savunması ölü toplardan bu kadar acemice nasıl gol yer?
Sevgili Schuster, Shevchenko’nun kasedini izlemeye gerek yok, yıllarca arkadan ön direğe koşarak kafayla gol attı. Bu nasıl ölü top organizasyonu, nasıl adam paylaşma? Shevchenko gibi bir kafacı, ölü toplarda Hilbert’le mi eşleştirilir?
Bir tek Q7 yetmiyorBeşiktaş’ın orta sahası yavaş. Hızlı ve agresif değiller. Özellikle orta alanın kilit oyuncusu Guti defansın hemen önünde oynarak, adam eksiltmeyerek, olduğu yerden paslar atıyor. Bu paslar, böyle iyi kapanan ve saha markajı yapan takımlara karşı etkili olmaz. Halbuki Guti gol bölgesine yakın olmalı, orta sahada geniş alanda fizik olarak çok iyi durumda olmadığı için onu koşturmamak lazım. Onun fiziğinden çok zekasından yararlanmak lazım. Dolayısıyla bu kadar rakip kaleye uzak oynayan Guti, çok etkisiz kaldı. Beşiktaş’ın iyi ki var dediğimiz bir oyuncusu var o da Ricardo Quaresma. Oyun temposunu yükseltip, süratlendiriyor. Kalitesini artıyor, gol atıyor, pozisyona giriyor. Kısacası Beşiktaş’ın her şeyi o; ama böyle üst düzey savunma yapan takımlara karşı bir Q7 yetmiyor. Bu takımın oyun sistemi yok, ya da var biz anlayamıyoruz. Tamamıyla Quaresma’nın bireysel performansına bağlı dersek, Beşiktaş’ın oyun sistemi daha belli olur.
Schuster, neden birinci santrforum dediğin Almeida ile değil de haftalardır suratına bakmadığın Bobo’yla başlıyorsun? Oysa ki bu maç camianın en önemsediği maç, Almeida’yı bu maçta kullanmayacaksan hangi maçta kullanacaksın? Neden Ernst’i çıkardın Erhan’ı soktun? Kafandaki taktiği anlamak mümkün değil. Dolayısyla Beşiktaş takımı isminin futbolunu oynamıyor. Bu da Schuster’in eseridir.
BEĞENDiM
Maçtan önce taraftarın bayrak şovunu.
BEĞENMEDiM
Quaresma’nın kırmızı kart görmesini.
DUYGUSAL BASIN TOPLANTISINDAN FOTOĞRAFLAR - Emre Oktay'ın objektifinden
İBRAHİM Üzülmez ile İbrahim Toraman arasındaki kavgaların perde arkasını anlatmadan önce, Üzülmez’in gönderilmesine çok üzüldüğümü ifade etmek istiyorum. Beşiktaş’ın uzun yıllar kaptanlığını yapmış bir oyuncunun bu şekilde gitmemesi lazımdı. Ama bu kararın da alınması gerekiyordu. Şunu da net söyleyeyim; bu gidişatı durdurabilecek tek kişi olan Schuster, “İbrahim Üzülmez kalsın” deseydi, olay bu aşamaya gelmezdi.
Üzülmez çok sevilirdi
Toraman ile Üzülmez birbirlerini oldu olası hiç sevmezler. İkisini de yıllardır tanırım; aralarındaki husumetin sebebini inanın anlayamadım. Üzülmez, Toraman’a göre takımda daha fazla sevilir.
2008’deki terlik kavgası sonrası ikisini kadro dışı bıraktığımızda yöneticiler Üzülmez’in affedilmesine sıcak bakmadılar, ama futbolcular, “Sinan abi, Üzülmez’in affedilmeyeceğini duyuyoruz. Affedeceksiniz, ikisini de affedin” demişti.
Çünkü ikinci yarı rakipler Trabzonspor’a karşı oynadıkları maçlarda daha çok motive olacaklardı ve bordo mavililer de daha gergin, daha stresli olacaktı.
Trabzonspor’da güzel şeyler de oldu. Onlar neydi? Aşırı kazanma arzuları, taraftarın müthiş motivasyonu ve maç sonuna kadar takımlarına verdikleri destek. Sahanın içinde futbol adına her şeyi yapan bordo mavililer, rakibinden yüksek olan top, pas ve pozisyon yüzdesi ile tek kale oynadığı maçta, son vuruşları yapamadı. Ceza sahasına kadar harika gelmelerine rağmen golü bulamadı.
Trabzonspor’un en önemli eksiklerinden birisi, ceza sahası içinde fazla çoğalamayıp, orta sahada iyi pas yapmalarına rağmen, hücumda bunun meyvesini toplayamıyor olmaları. Burak, oynadığı sürece çok iyiydi, kazanmayı çok istiyordu, topla çok buluştu ama şanssızdı. Önemli vuruşları yapamadı. Umut, etkili değildi. Antalyaspor defansının içinde kayboldu. Colman, ikinci yarıya iyi başlamadı. Hala tutuk futbolu devam ediyor. Bir tek Selçuk, orta sahada top tutmaya çalışıyor. O da iyi paslar verdi ama sonuçta gol gelmedi. Engin çok güçsüzdü. Çok top kaybetti.
Bundan sonrası zor
Yani şu ana kadar eser yok. Yeşil beyazlılar, pozisyona girmekte zorlanıyorlar, orta sahayı rakibe bırakıyorlar ve rakibin rahat pas yapmasına, top kullanmasına; hatta gol pozisyonlarına girmesine bile müsaade ediyorlar.
İskoç forvet affetmiyorMiller tam bir golcü, aynı zamanda da iyi bir asistçi de; yani egoist değil, paylaşmayı seviyor. Ama Bursa’nın Miller’dan faydalanması için rakip sahada oynaması ve baskı kurması gerekiyor. Görünen o ki yeşil beyazlı takım, baskıyı kuramadığı gibi rakip sahaya da oyunu çok fazla taşıyamıyor. Miller geriye geliyor, kenarlara koşuyor, top almak için gücünü harcıyor. Ama ceza sahasında istediği topları alırsa, hatayı affetmeyen bir golcü. Sercan Yıldırım, saman alevi gibi bir parlayıp , bir sönüyor... İstenilen düzüyde değil, acaba Volkan’la beraber daha mı etkili olurlardı? Fakat Ertuğrul Hoca onu çıkarırken yerine Volkan’ı soktu. İkinci hamle olarak da Ergiç’i oyuna aldı. Ama Bursa yine de istediği pozisyonları bulmakta zorlandı.
Turgay hamlesiSivasspor, Rıza Hoca geldikten sonra fizik olarak iyi duruma gelmiş. Takım halinde savunma yapıyorlar; aynı zamanda hücuma kalabalık çıkıyorlar. Oyunun önemli bölümümunde de orta sahada üstünlük sağladılar. Bunun meyvesini da attıkları golle aldılar. Ama Bursa takımında taşlar daha yerinde oturmadı. İdeal 11’ini bulamayan Ertuğrul Sağlam, son hamleyi Turgay’la yaptı. Ve bu hamle işe yaradı, rakibine baskı kurdu. Usta golcü sahneye çıktı ve takımının galibiyet golünü attı.
BEĞENDİM
Sivasspor’un futbolunu..
BEĞENDİM
Tribündeki boşlukları.
DİKKAT