Paylaş
Fotoğraflar: Gürkan Dural
Merve Çavuşoğlu ve Öznur Güzelses ile bir aydır konakladıkları Trilye’den ayrılırken, takipçileri gün geçtikçe artan Friendsbuslife’ın hikayesini dinlemek üzere Bursa’da buluştuk. Kocaman pembe karavanlarını park eder etmez samimiyetleri ile karşıladılar bizi. Hemen karavanın önüne minderleri atıp Öznur’un elinden bir kahve eşliğinde sohbetimize başladık. Yola çıkış hikayelerinden yaşadıkları şiddete karşı duruşlarına, sosyal sorumluluk projelerinden hayallerine uzanan hayata dair ne varsa içtenlikle konuştuk.
Friendsbuslife’dan önce Merve ve Öznur nasıl bir hayat yaşıyordu?
Merve Çavuşoğlu: Ben İzmir’de fotoğrafçıydım ve sekiz yıldır bir gelinlik firmasında çalışıyordum. Ayrıca bir Vosvos hayranıydım. Öznur’un da bir Vosvos’u vardı ve on beş yıl önce bir festivalde tanışmış olduk. Şimdi ise ben 30, Öznur 32 yaşında.
Öznur Güzelses: Ben çok iş yaptım açıkçası; palyaçoluk, pazarcılık derken en son bir kahve firmasında çalışmaya başladım. Kahveyi ve üretmeyi çok sevdiğim için şimdi kahve eğitimleri veriyorum. Merve ile tanıştığımızda çok ortak yönümüz olduğunu fark etmiştik. Vosvos ile çadır kampları yaptık, daha sonra da bir Vespa alıp gezmeye başladık. Yol yaptıkça arkadaşlığımız daha çok gelişti. Bir taraftan da iş hayatının yoğun temposunda kendimizi dengelediğimizi fark ettik.
Merve: Ayrıca tanıştıktan kısa bir süre sonra bir rahatsızlığım nedeniyle on gün hastanede yatmıştım. Öznur beni o sırada da hiç yalnız bırakmamıştı. Bu bağ da bence çok önemli. Sonrasında da kopmadı daha da güçlendi.
DÖNME HİSSİ RAHATSIZ ETTİ
Karavan hayatına nasıl geçiş yaptınız?
Öznur: Yaptığımız kamplardan, birlikte vakit geçirmekten çok keyif almaya başlayınca üç yıl önce 84 model Volkswagen T3 aldık. İki ay sonra yıllık iznimizde Karadeniz’e gitmeye karar verdik. İçine hemen paletten bir yatak yaptık. Ocak, yatak yorgan derken karavanımızla 10 günde 5 bin km yol yaptık. Sonra dönme hissi çok rahatsız etti bizi. Niye dönüyoruz ki diye sorduk kendimize? Bundan sonrasını planlayalım diye düşündük. Orada kendimize karavandan bir ev yapmaya karar verdik.
Merve: Bir şeylere geç kaldığımızı da fark ettik aslında. Sadece çalışıyorduk ve hafta sonu bize yetmiyordu. Mesleklerimiz de online iş yapmaya çok yatkın olunca hayatımızı dönüştürmeye karar verdik. Ben işimden dört yıl önce istifa ettim. Geçen yıl nisan ayında da İstanbul’a giderek orada yaşamaya başladım. Sonra Öznur da işinden ayrılıp geldi. Ve şimdiki karavanımız için bir Iveco M23 alıp yapımına başladık.
Öznur: Merve İstanbul’a gidince ben de patronumun yanına çıktım istifa ettiğimi söyledim. Pandemi dönemiydi. ‘Emin misin?’ diye sordu. ‘Şu anda zaman ile paranın birleştiği noktadayım. Şimdi çıkmam lazım’ dedim. ‘Elimizden ne geliyorsa senin için yaparız’ dedi. Sağ olsun hâlâ destek veriyor.
SANAYİDE GECE GÜNDÜZ ÇALIŞTIK
Kısıtlı bir parayla aldığınız otobüsünüzü çok büyük bir emekle karavana dönüştürmüşsünüz. Biraz geriye dönelim mi?
Merve: Yolun başında Öznur bana deseydi ki, bu karavanı 150 bine bitireceğiz. Ben mümkün değil derdim. Çünkü öyle bir paramız yoktu. Bir önceki arabamızı satarak, 29 bine otobüsü aldık. Biraz da kredi çektik, hâlâ ödüyoruz. Yapılış sürecinde boyasından zımparasına bütün işçilik bize ait. Atölyelerle şöyle anlaştık: Sabah akşam biz çalışırız, yeter ki arabayı sokabileceğimiz yer ve de danışmanlık verin.
Ustaların tepkileri ne oldu isteğiniz karşısında?
Öznur: Şok oldular (gülüyorlar). Anlaştıktan sonra iki gün boyunca hiç durmadık, hep arabayı zımparaladık zaten. Sonra yapabileceğimize inandılar tabii.
Merve: Sabah beşe kadar sanayide çalışan tek kadınlar olabiliriz. Tüm bunları da videoya çektik. Bu süreç herkesi heyecanlandırdı. Arkada çalışan bir ekip yoktu, şeffaf bir şekilde her şeyi gösteriyorduk. Bir marangoz ustamız vardı, Seyfi ağabey; ‘Ben karavandan anlamıyorum ama siz söyleyin beraber yapalım’ dedi. Karavanımızın tasarımı da tamamen bize ait. İşimiz mutfak ağırlıklı olduğu için kendimize göre dizayn ettik. 15 günlüğüne anlaşmıştık, biz 7 ay boyunca Seyfi ağabeyin yanında kaldık. O kadar iyi bir aile ile tanışmıştık ki. Ben çıraktım, Öznur kalfaydı. Ustamız da vardı zaten (gülüyorlar). Ben yemek kısmında kalfa olabilirim ama. Böylece yedi ayda tamamladık her şeyi.
AİLELERİMİZ BIRAKIP DÖNMEMİZİ İSTEDİLER
Aileleriniz karavan yapmak istediğinizi duyunca ne dediler?
Öznur: Otobüsü aldığımızda babamı görüntülü arayıp, ‘Baba aldık’ demiştim. ‘Arabayı göster dalga geçme’ demişti. Ciddi olduğumu anlayınca da telefonu suratıma kapatmıştı. Sonra ‘Sen iyice çıldırdın, nasıl süreceksin bu arabayı, nasıl karavanı yapacaksınız?’ sözleri başladı. Ama biz hep konuşmaları ‘yapacağız, panik yok’ şeklinde kısa tuttuk. Beş kardeşiz, dördüncü çocuğum ben. Ailem onlardan uzakta olduğum için de endişe ediyordu haklı olarak.
Merve: İlk etapta tedirgin oldular tabii ama sonra baktılar ki biz gerçekten bir şey yapıyoruz ve durmuyoruz! Benim de bir ağabeyim ve tek yumurta ikizim kız kardeşim var. Üzülüyorlardı ilk başlarda, çünkü en soğuk dönemde boya yapmaya başlamıştık. Bir ara yere çöküp biz ne yapıyoruz diye ağladığımı da biliyorum. Donarak zımpara atıyordum. Onlar da doğal olarak artık bırakıp dönün diyorlardı. Ama sonuçta bir hayalimiz vardı. Biz de ya bitecek ya bitecek dedik.
KEŞKE BİZ DE YAPABİLSEYDİK!
Kararlılığınızı görüp, karavanınız bittiğinde ne dediler size?
Merve: ‘Keşke bizim zamanımızda da sizin gibi yaşayabileceğimiz bir hayat olsaydı.’ Şimdi gözleri dolu dolu izliyorlar bizi.
Öznur: Ben babamın bir gün arayıp, ‘Helal olsun size’ dediğini hatırlıyorum. Motivasyon konuşmaları yapıyordu artık.
TAKİPÇİLERİMİZ DOĞALLIĞIMIZI SEVDİLER
Aslında sizin youtuber olma süreciniz de tersten ilerlemiş gibi. Bu hayalle yola çıkmamışsınız anladığım kadarıyla?
Merve: Youtube mecrasını bilmiyorduk bile. Instagram’da bize anı kalsın diye ne yaşıyorsak onu paylaşıyorduk. Sonra baktık ki yüklediğimiz videoların etkileşimi artmaya başladı. Takipçilerimiz de bizim doğallığımızı, samimi olmamızı sevdiler. Bir sorunla karşılaştığımızda nasıl çözeceğimizi merak etmeye başladılar. Arabanın hidrolik direksiyonu patladı bir gün. Öznur arabanın altına girdi hortumu tamir etmek için ve simsiyah çıktı. İnsanlar Öznur’un bunu başarmasını ve simsiyah çıkmasını sevdiler (gülerek). Kurgu değildi çünkü.
En merak edilen sorulardan biri de yaşamınızı nasıl sürdürdüğünüz ve geliriniz olmalı?
Merve: Sadece Youtube’dan gelir kazanmıyoruz. Öznur kahve eğitimleri veriyor, ben de sosyal medya paylaşımları yapıyorum. Ama ağırlıklı olarak disiplinli bir şekilde Youtube için çalışıyoruz. Çekim günlerimizde kapanıyoruz, kurgumuzu tamamlayıp kanalımıza içerik üretiyoruz. İşimiz bu oldu. İzlenme oranlarına göre aylık 3 bin ile 5 bin arasında bir gelir kazanıyoruz. Marka iş birliklerimize de başladık. Aslında çok minimal yaşıyoruz, giderlerimiz de öyle olduğu için zorlanmıyoruz.
Öznur: Veganız aynı zamanda. Doğaya uyumlu yaşamaya çalışıyoruz. Hiçbir canlıya zarar vermeden hayatımızı sürdürüyoruz. Veganlık diyince insanın aklına ne yiyor ki bunlar sorusu geliyor hemen ama biz topraktan çıkan her şeyi yiyoruz. Vegan mutfağı çok geniş Merve de bu mutfağın hakkını veriyor (gülerek).
KÖY HAYATINI TERCİH EDİYORUZ
Sevdiğiniz yerde karavanınızla uzun süre konaklıyorsunuz değil mi? Güvenlik endişenizi nasıl aşıyorsunuz?
Öznur: Evet gezgin diyemeyiz kendimize. Karavandan ev yaptık biz. Gittiğimiz yerleri tanıyıp, oranın halkı olacak kadar yaşıyoruz diyebiliriz. Tirilye’de de iki hafta kalacakken çok sevdik bir ay boyunca kaldık mesela. Kalmışken Bursa’da kış hazırlıklarımızı da tamamladık. Genellikle de konaklamak için köy hayatını ya da yakınını tercih ediyoruz. Kalacağımız yerleri jandarmaya da bildiriyoruz. Ailelerimize konum atıyoruz. Sonuçta herkes iyi niyetli olmayabilir bu nedenle videolarımızı da kaldığımız yerden çıkarken paylaşmayı tercih ediyoruz.
ÖNCÜLÜK YAPACAKSAK GENÇ KADINLAR İÇİN OLSUN
İki kadın olarak birçok kişinin isteyip belki de cesaret edemediği bir şeyi de gerçekleştiriyorsunuz aslında. Takipçilerinizden bu anlamda nasıl yorumlar geliyor?
Merve: Tabii ki ilk başlarda pes etmemizi bekleyen, ‘yapamayacaklar’ diyen çok oldu. Şimdi hepsi tebriklere döndü. Özellikle bize heveslenen gençlerden o kadar çok yazan var ki.
Öznur: Onların motivasyonu zaten diğer negatif söylemleri çürüttü. Eğer biz bu platformda var olacaksak, bir şeye öncülük yapacaksak bizim gibi hayallerini gerçekleştirmek isteyen genç kadınlar için olmalıyız. O kadar farklı yorum yapanlar var ki bu platformda. Mesela senin soğukta zımpara yapmanı umursamıyor da saçının şeklini, üstüne giydiğin pijamanla ilgileniyor. Üşenmeden bunun üstüne bir paragraf yazabiliyor. Çünkü bu kişi hiçbir şey yapamamış muhtemelen hayatında, başaranı da kıskanmış.
TACİZE KARŞI SUSMADIK
Başınızdan çok ciddi bir taciz olayı da geçmiş. Bu olay karşısındaki örnek hareketinizi de sizden dinleyelim isterseniz?
Merve: İki yıl önce İzmir’de bir konserden çıkmıştık. Karavanımıza yönelirken arkamızdan birinin bizi takip ettiğini fark etti Öznur. Sıkıntı yok şimdi arabamıza bineceğiz dediğim anda kolumdan tutarak sözle de taciz etmeye başladı. Böyle durumlarda tepki veririz diye düşünüyorduk ama hiç de öyle olmadı. Elim ayağım boşaldı o anda. O sırada Öznur etrafa seslendi, insanlar hemen toplandı. Karakolda sabahladık. Polis memuru bir sonuç alamayacağımızı, karavanda yaşadığımız için sıkıntı olabileceğini, şikayetimizden vazgeçmemizi söyledi. Biz asla susmayacağız dedik. Sosyal platformlarda da paylaştık, her yere şikâyet ettik, haberler yapıldı ve sonunda o şahsa iki yıl kadar hapis cezası aldırtmayı başardık. Emsal karar oldu sonuçta. Siciline işlendi, iş hayatı bitti. Yani iyi ki bize denk geldi diyoruz, belki başkasına daha büyük zarar verecekti. İyi ki susmadık!
ÇEMBERİN DIŞINA ÇIKTIK
Karavanda yaşamaya başladıktan sonra kendinizle ilgili nasıl farkındalıklarınız oldu?
Öznur: Karavandan önce ne yapmak istediğini çok bilemeyen, sadece yaşamsal olarak kendini döndüren bir Öznur vardı. Şu anda ise aşırı yaşam enerjisi doluyum. Motivasyonum yükseldi. Müzik aleti çalmayı çok istiyorum. Dil öğreniyorum. Kendime ayırdığım zamanım arttı.
Merve: Ben çok içine kapanık biriydim. Karavan ben de çemberin dışına çıkmayı, sorunlarla baş etmeyi öğrendim. Yaşama daha farklı bakıyorum. Çok değiştim diye düşünüyorum.
Öznur: (Merve’ye bakarak) Yaşadığımızı hissedebiliyoruz diyebiliriz değil mi? Evet, biz yaşıyoruz hayatı her şeyiyle. Hayallerimiz de devam ediyor. Bundan sonraki arabamızı bile planladık. Daha fazla yer görmek, yurt dışına da çıkmak istiyoruz.
İYİLİK YAPARAK ‘MUTLU OLALIM’
Hayalleriniz arasında bir de sosyal sorumluluk projeniz yer alıyor. Nasıl bir fayda yaratmak istiyorsunuz?
Öznur: Sekiz yıldır ‘Mutlu Olalım’ sosyal sorumluluk projesinde gönüllüyüz aslında. 22 yıldır devam eden bu projede yer alarak, İzmir’de iki hastanede salı ve cuma günleri hasta çocuklara oyunlar oynatıyoruz. Oyuncak dağıtımı yapıyoruz. Karavandan önce hayatımız için yaptığımız en güzel şey bu sosyal sorumluluk projesine katılmak aslında. Artık karavan da bunun bir ayağı olacak. Gezerken köyleri dolaşıp sosyal sorumluluk projemizi köydeki çocuklara da aktarmayı hayal ediyoruz. Herkesin de mutlaka ruhuyla bedenini dengelemesi için bir sosyal sorumluluk projesine dahil olmasını ve iyilik yapması gerektiğine inanıyorum. Başka şekilde yaşamak mümkün değil çünkü.
Paylaş