Paylaş
DOĞUŞTAN görme engelli olan Ferhat Selvi, ilk ve orta eğitimini Mersin’de aldı. Ardından Gaziantep Körler Okulu’nda eğitimini sürdürdü. Liseyi Adana’da yatılı okudu. Bursa Uludağ Üniversitesi Sınıf Öğretmenliği Bölümü’nü bitirdi.
Eğitim süresi boyunca birtakım zorluklarla karşılaştı. Kitaplara erişemedi. Ders çalışmakta büyük güçlükler çekti. Kendisi gibi görme engelli kişilerin kullanabileceği hemen hemen kaynak yoktu. Öğretmenleri de bu konuda bocalıyordu.
Görme engelli olan kişilerin kullandığı ‘Braille Alfabesi’ var. Ancak çoğu yerde bu alfabeyi bilenler, okuma-yazma biliyor diye bile kabul edilmiyordu. Ayrıca çok masraflı, pahalı ve zahmetliydi. Sadece görme engelliler kullanabiliyordu. Körler Okulu dışında hiçbir yerde kullanılmıyordu.
KASETLİ TEYP KULLANDI
Ferhat, eğitimini sürdürebilmek için çoğunlukla arkadaşlarından destek gördü. Gazeteci teybi olarak nitelendirdiği kasetli ses kayıt cihazı vardı. Kaydını yapıp, onları yurtta yazıyordu. Sınav zamanı arkadaşlarından yardım alıyordu. Derslerini dinleyerek yol alıyordu. Başkası bir çaba sarf ederken, kendisi beş kez çaba sarf ediyordu. Ailesinin bilinç düzeyi, eğitim konusunda çok iyi değildi. Ferhat ise eğitimini sürdürerek kendisini ifade edebileceğini, hayatını kazanabileceğini düşünüyordu.
NEGATİFLİKTEN UZAKLAŞTI
Kendini geliştirirken karşılaştığı olumsuz kişilerden sıyrıldı. Negatif etkileri sıfırlamaya çabaladı. Toplumumuzdaki yardımlaşma ve destek olma kültüründen faydalandı. Arkadaşlarının yardım etmesi onun gelişimini olumlu etkiledi.
GÖNÜLLÜ OKUYUCULAR
Arkadaşları daha çok kitap okuyordu. Ayrıca teybe ses kaydı yapıyorlardı. Eğitimi sürecinde tanımadığı kişiler de destek verdi. Üniversite sınav sürecine de kasetlerle çalıştı. Gönüllü okuyucular bulup, rica ediyordu. Yardımcı olanlar, günlerce test okuyorlardı. Onları çözüp, üniversite sınavlarına hazırlandı.
Sınava Adana’da hazırlanmıştı. Çalıştığı ortam oldukça kısıtlıydı, tuvalet ile çalışma masası neredeyse yan yanaydı. Görmeyenlere maalesef böyle bir imkan vardı.
KIRSAL KESİMDEN GELİYORLARDI
Üniversite yıllarında akademisyenler de destek verdi. Eğitim fakülteleri genelde kırsal kesimden gelenlerin eğitim gördüğü yerdi. Alt ve orta gelir düzeyinde kişilerden oluşuyordu. Hocaları da üniversitenin imkanlarını kullandırma konusunda seferber oluyordu. Uludağ Üniversitesi’nde 4 sene boyunca ücretsiz yemek yedi. Talepleri olmamasına karşın birkaç arkadaşı ile kendisine vakıftan burs ayarlandı.
ATAMASI YAPILAMADI
İkinci sınıftan itibaren öğretmenlik yapamayacağı konuşuluyordu. ‘Okulu bırak, yeniden hazırlan’ tavsiyeleri bile oldu. 1994-1998 yılları arasında bölüm değiştirmek yoktu. Ancak onu yarım gün başka bölüme yönlendirdiler. Hocalar arasında itilaf oldu. Okulu bırakmak istemediğini ve bitireceğini söyledi. Yasal olarak körler öğretmenlik yapamaz diye düzenleme bulunuyordu. Tokat’a tayini çıkmasına rağmen ataması yapılamadı. Okulun ardından farklı kurumlarda çalışmak için sınavlara girdi. Üniversitenin memur kadrosuna yerleşmek için girdiği sınavda başarılı oldu. Daha sonra evlendi. 45 yaşında olan Ferhat Selvi, Bursa Uludağ Üniversitesi Santrali’ndeki görevini yaklaşık 22 yıldır sürdürüyor.
ÖTEKİLEŞTİRİCİLİK VE AYRIMCILIK İSTEMİYORUZ
Engellilere erişilebilir imkanlar sağlandığında her şeyi yapabileceklerini söyleyen Ferhat Selvi, uygun şartların sağlanması ve fırsat verilmesini istedi. Erişilebilir kamusal alan isteğini vurgulayan Selvi, “Ötekileştiricilik ve ayrımcılık istemiyoruz. Mesela tiyatro kursuna almak istemiyorlar. Konservatuara gidiyorum, engel oluyorlar. Doğa yürüyüşüne katılmak istiyorum, engel oluyorlar. Tura katılmak istiyorum, engel oluyorlar. Bu tür söylem ve eylemlerden vazgeçerek, birbirimizi benimseyerek hareket edersek çok daha iyi olur. Kafalardaki engel kalksın istiyorum. Engelliyi de tanısınlar” dedi.
OTOBÜSLERE SESLİ SİSTEM ŞART
Kimseye muhtaç olmadan işlerini yapmak istediğini ifade eden Selvi, ilkokullarda empati derslerinin olması gerektiğini belirterek, “Bazen yoldan geçen tanımadığım birinden bile destek istemek zorunda kalıyorum. Mesela kiokslar dokunmatik. Ben yemek için para yatıramıyorum. Bankamatiklerde de aynı durum söz konusu. Engelliyi ayırmasınlar. Sen ve ben burayı kullanabilelim” diye konuştu.
Otobüslerde sesli sistem konması gerektiğini belirten Selvi, bu durumun ötelendiğini söyledi. Hangi durakta ineceğini bilemediğini anlatan Selvi, “Şoförün iş yükü var. ‘Sana yardım etmek zorunda mıyım?’ diyebilir. Erişilebilirlik bizim hayatımızın vazgeçilmezi. Bu konuda dernekler de var. Bizlere fırsat verilsin. Ben bedava bir şey istemiyorum. Paramı vereyim ama hakkımı kullanabileyim. Her yerde kitap okuyabileceğimiz dinleyebileceğimiz yerler olsun. Bunlar önemli” dedi.
FON KURULABİLİR
Engelliler için bir sigorta sistemi, fon oluşturulabileceğini dile getiren Selvi, “Mesela ben oradaki bütçeden bir bilgisayar alırım. Ortopedik engelli o fondan kendi ihtiyaçlarını karşılayabilir” diye konuştu.
Gözleri görseydi neler yapabileceğini zaman zaman düşündüğünü de belirten Selvi, “Araç kullanmak ve kendimi daha iyi görmek isterim. Güzellikleri görmek isterim” dedi.
ÇALIŞMAK İSTİYLORLAR AMA...
EREN (35) ve Eda (31) Alkan kardeşler, cam kemik hastası. Eren ve Eda, Erzurum’da dünyaya geldi. Doğuştan engelli olan kardeşlerin durumu bebekken ortaya çıktı. Annesi Eren’i yıkarken, yaşadığı acılardan dolayı ağlıyordu. Bu durum karşısında köydeki çıkıkçıya götürdü. Götürdükleri kişi, kaburgasının 7 yerinden kırığı olduğunu belirterek, bir hastaneyi gitmeleri önerisinde bulundu. İstanbul’da polis memuru olan amcasının tavsiyesi üzerine Cerrahpaşa’ya gittiler. Burada bulunan 7 yabancı ve bir Türk doktor, Eren’i inceledi. Türk doktor tercümanlık yaptı. Masaya yatırıp muayene etmeye başladılar. Dokundukça ağlıyordu. Doktorlar, “Ne kadar parası varsa denize, suya döksün. 18 yaşına kadar yaşar, sonra ölür” dediler.
AYNI DURUM ÇIKTI
Eren’den 4 yıl sonra kız kardeşi Eda dünyaya gelmişti. Ailesi bebekken normal oturan Eda’nın herhangi bir engelinin olduğunu düşünmüyordu. Ancak yürüyemeyince durumdan şüphelenip, onu da doktora götürdüler. Ağabey ile kardeş arasında 7 yaş olsa rahatsızlık olmazdı diyenler oldu. Anne ile baba arasında kan uyuşmazlığı diyenler de... Bazı doktorlar akraba evliliğine bağladı.
OKULA GİDEMEDİLER
Bursa’ya taşındılar. Balıklı’da, ardından Hamitler’de oturdular. Hiç eğitim alamadılar. Aile bu konuda biraz önyargılı yaklaştı. Okula götürmek, getirmek zordu. Akülü arabaları yoktu. Hareket etmeleri rahat değildi. ‘Kemikleri kırılabilir, hasta olabilirler’ düşüncesiyle ilerlediler. Eğitim alamayan iki kardeş ilkokul diplomalarını 2017’de Halk Eğitim’den aldılar.
ÇALIŞIR RAPORU ÇIKTI!
Eren 18 yaşında böbreklerinden rahatsızlandı. Tedavi oldu. 18 yaşını geçtiği için ücret yansıdı. Senet imzalattılar. Ancak ödeyemediler. Babası tek çalışandı. İcraya verdiler. Bir akrabaları ‘Neden böyle uğraşıyorsunuz. Gidin engelli olduğuna dair rapor çıkarın’ dedi. Heyete girdi. 11 doktor ve başhekim inceledi. Rapor geldi. Dümdüz yattığı ve bardak kaldıracak gücü olmamasına karşılık Eren’e yüzde 45 engelli, yüzde 55 çalışır raporu çıktı. Şaşırdılar. Kız kardeşine de yüzde 60 çalışır, yüzde 40 engelli raporu verdiler.
'SENİ BU HALDE NASIL ÇALIŞTIRACAĞIM'
İtiraz ettiler. Eren, başhekimin odasına yöneldi. Güvenlik görevlisi, ‘Başhekimin odasına giremezsin’ dedi. Raporu gösterdi. ‘Ben sizin gözünüzde yüzde kaç engelli görünüyorum?’ diye sordu. ‘Yüzde 90’ın üstüsün’ yanıtını aldı. Raporu uzattı. Güvenlik görevlisi, bir şey diyemedi. O sırada başhekim geldi. ‘Başhekimim, ben hastanede çalışmak istiyorum’ dedi. Başhekim, ‘Seni bu halde nasıl çalıştıracağım?’ diye sordu. Eren raporu sürerek, ‘O zaman bana bu raporu nasıl verdiniz?’ diye sordu. Başhekim ise ‘Ben bu raporu kırmızı kalemle imzalamış, onaylamışım. Raporu değiştiremem’ dedi. Bunun üzerine Eren ‘Ben de gerekeni yaparım o zaman’ dedi. Başhekim de istediğini yapabileceğini söyledi.
KONU BASINA YANSIDI
Konuyu basına duyurdu. Basın mensupları, eve gelip çekim yaptılar. Haberleri çıktı. Bir gün sonra bebek arabasında otururken Eren’in telefonu çaldı. Telefondaki ses ‘Eren Bey ile mi görüşüyorum?’ dedi. ‘Evet ben kiminle görüşüyorum’ yanıtını verdi. ‘Bursa Milletvekili Faruk Çelik’ dedi. Şaka yapıyorlar zannetti. Eren de ‘Ben de mahalle muhtarıyım’ diye karşılık verdi. Bunun üzerine ‘Erenim beni yanlış anlama, gerçekten ben Faruk Çelik’ dedi. ‘Vekilim kusura bakmayın’ diyerek durumu düzeltti. ‘Müsaitsen size geleceğim’ dedi. ‘Buyurun’ yanıtını verdi.
Ertesi gün Faruk Çelik ve medya mensupları birlikte eve geldi. Raporu gördü ve şaşırdı. ‘Bu tip hastaya, bu rapor nasıl verilir?’ diye sordu. Hastanedeki başhekim ile görüştü. Başhekim, cevap veremedi. 11 doktor ve başhekim görevden alındı. Raporlar düzeltildi. Bakım ve aylık maaşları bağlandı.
Kent Konseyi Engelliler Meclisi Halk Müziği Korosu’nda yer alan Alkan Kardeşler, açılan kurslara katılarak, kendilerini geliştirmeye çalışıyorlar. İşkur’da kayıtları bulunan Alkan kardeşlerin isteklerinin başında çalışmak geliyor. Her gittikleri yerde ‘Daha önce nerede çalıştın’ sorusuyla karşılaştıklarını ifade eden Alkan kardeşler, “İşe almazlarsa nasıl deneyim elde edeceğiz? Hala iş arıyoruz. Ailemize bir şey olduğunda ortada kalacağız. Sigorta olduğu zaman devletin bakım evleri, özel yerler var. En azından emekli olduktan sonra maaşımız ile orada bakılabiliriz” dediler.
SEN NEDEN TEK ÇIKIYORSUN
Otobüs ile ulaşımda çok sorun yaşadıklarını anlatan Eda Alkan, “Zora düşmediğim takdirde kullanmıyorum. Çünkü sürekli birine muhtaçsınız. Şoför veya vatandaşların, ‘Sen neden tek çıkıyorsun? Annen veya refakatçin neden yok?’ sorularıyla çok fazla karşılaşıyoruz. O yüzden metro ile gidip geliyorum. Metronun da girişinde sorun yaşayabiliyorum. Metro ile durak arasında mesafe var. İlla birinin yardım etmesi gerekiyor” dedi.
Kaldırımların da çok erişilebilir olmadığını dile getiren Eda Alkan, otobüs duraklarının da engellilere erişilebilir olmadığını ifade ediyor.
BU HAYATIN İÇİNDEYİZ
Engelsiz bir yaşam istediklerinin altını çizen Alkan, “Kimseye bağımlı olmadan yaşamak istiyorum. Ben engelli rampasına gittiğimde kişi arabasını oraya park ediyor. Bilinçli bir toplum olsun istiyorum. Çocukluktan bu eğitim verilmesi lazım. Biz de bu hayatın içindeyiz” dedi.
ULAŞIMI RAHAT KULLANABİLMELİYİZ
Toplu ulaşım araçlarını rahat kullanmak istediklerini söyleyen Eren Alkan, “Tatlı söz yılanı deliğinden çıkarır. Mesela otobüse bindiğimde şoförlerden destek istiyorum. Her defasında tatlı dille yaklaşınca şoförler yerinden kalkıp kendileri kapıyı açıyor. İndiğimde de teşekkür etmeden ayrılmıyorum” diye konuştu.
GÜZEL BİR İŞİN OLDUKTAN SONRA...
İş imkanı sağlandığı takdirde farklı işler yapabileceğini söyleyen Alkan, “Danışma olabilir. Telefona bakabilirim. Yönlendirme olabilir. Santral olabilir. Güzel bir işin olduktan sonra her şeyi başarabilirsin. Devletimizin verdiği bin 840 TL yetmiyor. Bu devirde hiç yetmiyor. Annemize bakıcı maaşı veriliyor. Tek kişi için 3 bin 336 TL. Maaşımızın birini Çanakkale’de okuyan erkek kardeşimiz var. Ona gönderiyoruz. Devletten yurt çıkmadığı için orada ev tuttuk. 3 arkadaşı ile kalıyor. Oturduğumuz ev bin 500 TL kira. Bir maaşı erkek kardeşime gönderdiğimiz için tek maaş geliyor. Annem de epilepsi hastası” şeklinde konuştu.
Toplumun kaynaşması gerektiğinin altını çizen Alkan, ilkokul yıllarında öğrencilerle engellilerin kaynaştırılabileceğini belirterek, “Bu şekilde toplum çok daha güzel olur. Neden olmasın?” dedi.
Paylaş