Selim Öztürk

Telefonlarda performans hilesi mi yapılıyor?

30 Eylül 2018
Telefon satın almadan önce, onların fiyat/performansını merak edip bir bir araştırma yoluna gidiyoruz. Ancak bu performans ölçümleri gerçekten de adil bir şekilde mi yapılıyor? Yoksa telefon üreticileri performans ölçümlerinde hile yapıyor mu?

Türkiye dahil dünya genelinde satışa sunulan telefonların sayısı gün geçtikçe artıyor. Telefon almak istediğimizde artık pek çok seçeneğimiz var. Biz de alım yaparken ya markaya, ya batarya ömrüne, ya kamerasına ya da tasarımına bakarak karar veriyoruz. Ve tüm bunların ışığında fiyat/performans karşılaştırması da yapmayı ihmal etmiyoruz. Ancak ortaya atılan bazı iddialar var ki telefon üreticilerinin performans ölçümlerinin üzerinde oynadığı konuşuluyor. Daha önce bu iddialarla anılan isimler Samsung, Oppo, Huawei ve HTC idi. Ancak bu saydığımız şirketler kesinlikle bu iddiaların doğru olmadığını savunuyor. 

Donanımhaber.com editörü Erdi Özüağ ise performans hilesi tartışmasına yeni bir boyut getirdi ve manipülasyon iddialarıyla ilgili Hürriyet'e şu açıklamaları yaptı: "Samsung, Apple ve Huawei hem en çok akıllı telefon satan markalar hem de kendi platformlarını geliştiren şirketler olarak yaptıkları her şey dikkat çekiyor. Yaptığım testler Huawei ve alt markası olan Honor'un üst seviye telefonlarında performans hilesi olduğunu gösterdi. Hile ifadesi önemli çünkü ortaya çıkana kadar böyle bir gizli modun olduğu şirket tarafından açıklanmamıştı."

Diğer yandan özellikle Huawei ve OPPO, kıyas uygulamaları açıldığında telefonlar normalde çalıştığından daha yüksek performansta çalışıyor böylece daha yüksek sonuçlar elde ediliyor. Bu durum her ne kadar hile olarak atfedilse de karşıt görüşler de var. Bu yaygın görüşe göre işlemcinin sunabileceğinden daha fazla, "sahte" bir sonuç elde edilmiyor; aksine işlemci daha fazla ve daha sıcak çalışıyor. Çünkü her üretici, satacağı ürünün en iyi durumdaki performansını reklam yapmak isteyecektir.

Son karar sizin...

Yazının Devamını Oku

iPhone XS mi iPhone XR mı?

17 Eylül 2018
Apple'ın yeni iPhone'ları geçtiğimiz günlerde tanıtıldı; fiyatları henüz Türkiye için netlik kazanmış değil; ancak 15 bin TL'yi aşkın fiyatları göreceğimiz de çok uzak bir ihtimal değil. Peki yeni iPhone'lardan hangisi size göre? iPhone XS mi yoksa iPhone XR mı?

Apple'ın yeni iPhone'ları ortaya çıktı; şimdi akıllardaki soru şu: iPhone XS ile iPhone XR arasında ne fark var? Hangisini almak en mantıklısı? Açıkçası Türkiye fiyatları belli olduğunda her iki telefon da cepleri fena halde yakacak; buna şüphe yok. Bu yazı, daha çok iPhone'u yurt dışından almayı planlayanları hedefliyor; zira fiyatları da ABD'den baz alacağız. Öncelikle iPhone XR, iPhone XS'e göre çok daha makul bir seçenek olarak öne çıkıyor. Bunda en başta fiyat faktörü önemli bir rol oynuyor. Zira iPhone XR, iPhone XS'e göre 250 dolar daha ucuz; elbette bu fark Türkiye'de daha yüksek olacak. iPhone XS'in ABD fiyatı 999 dolardan başlıyor; iPhone XR söz konusu olduğunda ise bu rakam 749 dolarda kalıyor. Bu fark önemli.


iPhone XR'ın iPhone XS'e göre sunduğu önemli avantajlardan biri de renk seçenekleri. XR söz konusu olduğunda siyah, beyaz, sarı, kırmızı, mavi dahil 6 farklı renk seçeneğine sahipsiniz. iPhone XS serisi söz konusu olduğunda ise uzay grisi, gümüş ve altın renk seçenekleri dışında bir opsiyonunuz bulunmuyor. 



Yazının Devamını Oku

Instagram'da onaylı hesap isteyen?

29 Ağustos 2018
Instagram, Temmuz ayı itibariyle ilk olarak Avustralya'da sunduğu onaylı hesap talep etme özelliğini ilerleyen günlerde tüm dünyaya sunmaya hazırlanıyor. Peki bu ne demek? Bu, artık dileyen herkesin bir onaylı hesabı olacağı anlamına gelmiyor; ancak hesabınızın mavi tik alma ihtimali varsa artık bunu doğrudan siz talep ederek göreceksiniz.

Instagram'da bazı profil hesaplarında mavi tik görüyoruz. Buna onaylı hesap deniyor. Daha çok tanınmış kişilerin kullandığı bu onaylı hesabı herkes kullanamıyor. Özellikle hesabı taklit edilmeye çok açık veya mağdur olabilme ihtimali olan hesaplar onaylı hesaba dönüşebiliyor. Peki Instagram onaylı hesaba geçişi nasıl yapıyor?

Bugüne kadar kullanıcıların doğrudan başvurmasının ötesinde Instagram, kendi kriterlerine bakarak otomatik olarak onaylı hesaba geçişi yapıyordu. Yani kullanıcılar bu konuda herhangi bir girişimde bulunmuyordu. Ancak Avustralya'da ilk olarak başlayan bir özellik, tüm dünyada yakında kullanıcılara sunuluyor. Yani artık sadece profil sayfanıza girip ayarlar kısmından onaylı hesap için 'başvuru'da bulunabiliyorsunuz. Ancak burada 'başvuru' kelimesinin altını çizmek gerek. Çünkü bu özellik her ne kadar kullanıcılara Ayarlar altında sunulacak olsa da, sonuçta 'başvuru'dan öte bir şey olmayacak. Yani siz başvuracaksınız; Instagram gerçekten hesabınızın mavi tik almasına gerek olup olmadığını kontrol edecek ve gerekli görürse bu talebinize olumlu dönüp sizi onaylı hesaba geçirecek.

Ancak Instagram'ın bu talebinize ne kadar sürede yanıt vereceği bilinmiyor. Bunu, özellik hayata geçtiğinde göreceğiz. Ancak olumlu ya da olumsuz mutlaka Instagram tarafından yanıt alacaksınız.

PEKİ ŞU AN ONAYLI HESAP ALMAK MÜMKÜN MÜ?

Instagram'ın bu konudaki açıklaması şöyle:

"Şu anda yalnızca bazı tanınmış kişilerin, ünlülerin ve markaların doğrulanmış simgeleri bulunmaktadır. Şimdilik doğrulanmış simgesi talep etmeniz veya satın almanız mümkün değildir. Hesabınızda doğrulanmış simgesi yoksa, insanlara kimliğinizin gerçek olduğunu bildirmenin başka yolları da vardır. Örneğin resmi internet sitenizde, Facebook sayfanızda veya Twitter hesabınızda Instagram profilinizin bağlantısına yer verebilirsiniz."

PEKİ YA FACEBOOK'TA ONAYLI HESABI OLUP DA INSTAGRAM'DA OLMAYANLARA NE OLACAK?

Instagram'ın bu konuda da bir açıklaması bulunuyor:

Yazının Devamını Oku

Google geçmişini en kolay yoldan temizleyin!

6 Ağustos 2018
Google, internette, telefonunuzda ve neredeyse her yerde yaptıklarınızı sunucularında kaydediyor. Firma bunu hem bizlere daha isabetli reklamlar sunabilmek, hem de daha akıllı bir hizmet sağlamak amacıyla yapıyor; dolayısıyla verilerinizin Google'ın elinde olması sandığınız kadar korkunç olmayabilir. Firmanın hangi verilerinizi sakladığını tek bir sayfadan rahatça görebilmeniz ve yönetebilmeniz, bu konuda içinizi rahatlatıyor.

Ancak her şeye rağmen Google'ın arama geçmişinizi saklaması sizi tedirgin ediyorsa, aşağıdaki adımları takip ederek bu işlevi devre dışı bırakabilirsiniz.

Google, hesap ayarlarınıza ve oturum açmış olmanıza bağlı olarak, telefonda, tabletinizde ve bilgisayarda yaptığınız aramaların kaydını tutabiliyor. Bu veriler normalde kimseye gösterilmese de, parolanızı bilen biri aramalarınızı ve hatta Chrome kullanıyorsanız hangi sayfaları ziyaret ettiğinizi görebilir. Daha kötü bir senaryoyu ele alırsak, hesabınızın hack'lenmesi halinde tüm yaptıklarınız ortaya dökülebilir. Bu ise hem güvenlik, hem de gizlilik bakımından sorun yaşamanız demek.

Geçmiş aramaları, tarama geçmişinizi ve diğer türdeki etkinliklerinizi Google hesabınızdan silebilirsiniz. Bunun için Etkinliğim sayfasını ziyaret edin (oturum açmanız gerekebilir) ve Google arama geçmişini silmek için aşağıdaki yöntemlerden birini izleyin.

Öğeleri tek tek silme: Etkinliğim sayfasına gidin ve silmek istediğiniz öğeyi bulun. Bunun için arama veya filtreleri kullanabilirsiniz. Silmek istediğiniz öğenin üzerine gelip "üç nokta" üzerine dokunun ve Sil'e tıklayın. Gerekirse seçiminizi onaylayın.

Belirli bir güne veya döneme ait etkinliği silme: Etkinliğim sayfasına gidin ve Diğer üzerine tıklayın. Burada "Etkinlik silme ölçütü"nü seçin. Açılır menüden günü veya tarih aralığını belirleyin ve son olarak Sil'i seçin.

Her şeyi silme: Etkinliğim sayfasını açın ve sağ üstteki üç nokta düğmesi üzerine tıklayın, ardından "Etkinlik silme ölçütü" üzerine tıklayın. Şimdi "Tarihe göre sil" altında Aşağı ok'a tıklayın ve Tüm zamanlar'ı seçin. Son olarak Sil'i seçin ve gerekirse seçiminizi onaylayın.

Yazının Devamını Oku

IGTV gerçekten de YouTube'a rakip mi?

22 Haziran 2018
IGTV geçtiğimiz gün Instagram'ın kurucusu Kevin Systrom tarafından tanıtıldı. En önemli özelliği ise 60 saniye sınıra artık tabi kalmayacak olmamız ve 1 saate kadar video çekimi kullanılabilmesi. Ancak bu haliyle gerçekten de IGTV, YouTube'e rakip olabilir mi dersiniz?

Bu haliyle hayır. Instagram, video tüketiminin artmasıyla ihtiyacı karşılamak adına IGTV'yi ortaya çıkardı. Gayet mantıklı bir adım. Bir saate kadar video çekebiliyor, yan bir uygulama olan IGTV'yi Instagram'la bütünleşik olarak kullanabiliyoruz. Ancak IGTV'nin sınırları halen var elbette. Burada altını çizmek istediğim 1 saatlik süre değil elbette; 1 saat aslında gayet uzun bir süre. Ancak örneğin çekilen videoların zorunlu olarak dikey formatta olması biraz sıkıntılı bir durum.

Dikey video çekimi her zaman isteneni vermiyor; objektife her şeyi sığdıramıyorsunuz; etrafınızı ekrana gösterebilmek hayli zor oluyor. Instagram'ın bu desteği ilerleyen süreçlerde vermesi şart.

Diğer yandan uzun videoları kullanıcılar niye çeksin? Elbette burada akla reklam modeli geliyor. YouTube'un reklam modeli hayli başarılı ve Google'da yapılan aramalarda da rahatça ulaşılabiliyor. Peki IGTV'de her aradığımız videoya kolayca ulaşabilecek miyiz? Reklam modeli nasıl olacak? IGTV'de yayın yapan kullanıcılar bu işten nasıl para kazanacak?

Zamanla taşların yerine oturmasını bekliyoruz elbette; ancak IGTV bu haliye YouTube'a bir rakip olmaktan öte Snapchat'le yarışıyor desek daha doğru olur.

IGTV'yi Layout ve Boomerang gibi ayrı bir uygulama olarak App Store veya Google Play Store'dan indirebilirsiniz. Uygulamada kendi videolarınızı yüklemek için önce kanal açmanız gerekiyor; ancak üç adımlık basit bir işlem sadece.

Yazının Devamını Oku

ABD sokaklarında elektrikli scooter çılgınlığı

9 Haziran 2018
Apple'ın yazılım geliştirici konferansı WWDC 18 için San Jose'ye gittiğimde ilk dikkatimi çeken şey her köşe başında gördüğüm elektrikli scooter'lardı. Telefonlarını scooter'a doğru tutan vatandaşlar yolda gördüğü park halindeki herhangi bir scooter'a atlayıp gidecekleri yere gidiyordu.

Bird isimli elektrikli scooter şirketi gerçekten akıllıca bir iş yapmış. San Francisco ve Los Angeles sokaklarında her köşe başında bulabileceğiniz elektrikli scooter'ları uygulamaya dahil edip bir eko sistem yaratmış. Önce Bird isimli uygulamayı telefonunuza indiriyorsunuz. App Store üzerinden ücretsiz bulabilirsiniz. Ardından uygulama sizden ehliyet lisans numaranızı ve kredi kartı bilgilerinizi istiyor. Bu bilgileri doğru bir şekilde girdikten sonra geriye sadece herhangi bir noktada bulunan elektrikli scooter'ı bulup üzerinde yer alan barkoda telefonun kamerasını odaklıyorsunuz. Unlock yani kilidi aç yaptıktan sonra da scooter'a atlıyorsunuz ve şehirde herhangi bir noktaya gönül rahatlığıyla gidebiliyorsunuz. 

Scooter'la işiniz bittikten sonra da aynı şekilde telefondan Lock yani kilitle butonuna dokunup kaldırımda herhangi bir yerde scooter'ı bırakıp yolunuza devam edebiliyorsunuz. Hepsi bu!

Scooter'a binmenin maliyetine gelince... Dakikası sadece 15 cent. Bir arkadaşınızı Bird uygulamasını indirmesi için davet ederseniz 5 dakika boyunca bedava scooter'a binebiliyor. Scooter'ın batarya ömrünü de yine telefondan takip edebiliyorsunuz. Bataryası dolu scooter'ı seçmek önemli elbette, sonra yolda kalmak da var!

Ayrıca şarjı biten scooter'ları şarj etmek de ayrı bir iş ve aynı zamanda para kazandıran bir sistem! Scooter'ları evinde şarj eden kullanıcılar karşılığında cüzi bir ücret alıyor. Yani şarj sorununu da şirket böyle çözmeyi başarmış!

Yazının Devamını Oku

Robotlar kölemiz mi özgür birer ırk mı?

30 Mayıs 2018
Google'ın geçtiğimiz haftalarda ilk kez dünyayla paylaştığı Google Duplex'i gördükten sonra yapay zekanın geldiği son nokta beni biraz endişelendirmişti. İnsan sesini ve duruşunu taklit ederek telefonda bir yapay zekayla konuşurken onu insandan ayıramıyor olmak gerçekten de azıcık da olsa korkutmuyor mu sizi? Google, yapay zekayla gerçek insanı telefonda ayırt edebilmemiz için en başta telefon görüşmesi öncesinde sesli uyarıda bile bulunacakmış! Peki ben bunu neden anlatıyorum? Yıl 2018... Bugün yapay zekanın yapabildikleri bile birer mucize gibi. Peki ya 30 yıl sonra? Nasıl bir dünyayla yüz yüze geleceğiz? Yapay zeka hep böyle kalacak değil ya! Robotlar, makine öğrenimi derken aklımız başımızdan gidecek! Ve Android'ler... Yok yok, Google'ın Android'inden bahsetmiyoruz; insan görünümlü robotlar bizim konumuz. İşte bu geleceği bize sinema izler gibi oynattıracak muhteşem bir oyun satışa çıktı geçenlerde. Detroit: Become Human, Android'lerin insan olma mücadelesini anlatıyor; ancak oyunu oynarken gerçekten böyle bir gelecek mi bizi bekliyor diye dehşete düşüyorsunuz.

Bir süredir yapay zekanın insanlık için tehlike mi yoksa büyük bir fırsat mı olacağı konuşuluyor. Elon Musk bir yanda Mark Zuckerberg diğer yanda aykırı fikirler ortaya koyuyor. Ancak bu tartışma nereye giderse gitsin şu bir gerçek ki yapay zeka ve son teknoloji durmadan ilerliyor ve her geçen gün bizi şaşırtmaya devam ediyor. Detroit: Become Human ise uzun süredir oyun çılgınlarının beklediği bir oyun. 

Daha önce Fahrenheit, Heavy Rain ve Beyond: Two Souls gibi yapımlarla oyuncuların gönlünü alan David Cage'in başında bulunduğu Quantic Dream'in yeni bir eseri olan oyun bizi 2048 yılına götürüyor. Yani 30 yıl sonrasının dünyasına. Şimdi düşünelim; 30 yıl sonrası için ne hayal ediyoruz? Uçan arabalar mı, her işimizi gören robotlar mı? Nesnelerin interneti ile hemen her şeye saniyesinde erişip bugünün imkanlarının da ötesinde 'şey'leri yapmak mı?



Görüyorsunuz ya; çok şey bekliyoruz gelecekten. Ancak hepsi bizi mutlu eder mi, tartışılır! Detroit: Become Human'ın hikayesi 2048'in Detroit eyaletinde geçiyor. Android gibi bir kavram hayatımıza iyiden iyiye yerleşmiş. Ancak bu Android'ler bugünün telefonlarındaki Android yazılımı anlaşılmasın. İnsan görünümlü robotlardan bahsediyoruz. İnsandan ayıramayacağımız robotlar yani... Büyük bir teknoloji şirketi bu Android'leri üretiyor ve pazarlıyor. Hem de 7-8 bin dolar arasında değişen (yani bugün bir Mac alabileceğiniz fiyatla) satılan Android'lerden bahsediyoruz.

Yazının Devamını Oku

Yapay zekayı insandan ayıramayacak hale geldik!

18 Mayıs 2018
Google'ın geçtiğimiz günlerde Silikon Vadisi'ndeki üssünde gerçekleştirdiği dev etkinliği Google i/O 2018'de en çok dikkat çeken yenilik hiç şüphesiz Google Duplex'ti. Yapay zekanın geldiği son noktayı da gözler önüne seren böylesi bir teknolojiye şahit olmak gerçekten de heyecan verici! Artık yapay zekayı gerçek insandan ayıramayacak hale geldiğimizi gösteriyor Google Duplex.

Yapay zeka alanında uzun zamandır yatırımları olan Google'un yoğun çalışmaları bilinen bir şey. Ancak Google i/o'da ortaya çıkan Google Duplex'in yapabildiklerini görünce Google'ın doğru yolda olduğunu söylemeden edemiyoruz. Google bu yıl gerçekleşen I/O konferansında bir çok yeni projesini tanıttı ve belki de bunlardan en ilginci Google Duplex adlı yapay zekalı dijital asistandı. Örneğin Duplex sizin yerinize telefon aramaları yapabiliyor, ancak sadece numarayı çevirmekten bahsetmiyoruz, Duplex kendi sesi ve aklı ile gerçek insanlarla sohbet edebiliyor.

Duplex'in gösterimini buradan izleyebilirsiniz. Bu tip tanıtım ve gösterimlerin son derece temiz ve titiz şekilde gerçekleştirildiğini bilsek bile, Duplex'in mükemmele yakın insan taklidi performansı yine de kulağa etkileyici geliyor. Duplex'i tam anlamıyla dijital bir sekreter - bir asistan - olarak düşünün, sizin için sesli veya yazılı görüşmeler yaparak randevu alabilen, programınızı düzenleyen bir yapay zeka.

Google, insan sesini taklit etmekte nasıl bu kadar başarılı olduğunu açıklamaktan ziyade, niye bu kadar gerçekçi bir ses olması gerektiği sorusuna ilginç bir cevap sunuyor; eğer sizi arayan kişinin Terminator olduğunu düşünürseniz, telefonu yüzüne kapama olasılığınız yükselir. Şu an kullanımda olan telesekreterlerin sesinin bir robota ait olduğunu hemen anlayabiliyoruz, ancak Duplex hiç kesintiye uğramadan ve ses tonunda tuhaf kaymalar yaşamadan konuşabiliyor.

Duplex sadece randevu almakla kalmıyor, zamanlama konusunda anlaşma ve uzlaşmaya varabiliyor. Videoda gördüğünüz gibi, eğer kuaför ile programınız uyuşmuyorsa, Duplex konuşarak farklı bir zaman aralığı arayabiliyor, ya da başka bir kuaförün programını arayıp sorabiliyor. Ve Duplex tüm bunları siz kendi işinizi görürken arka planda hallediyor.

Yazının Devamını Oku