Kapitalizmi yedirtmem!

HANİ masal bittiğinde, çocuklar bittiğini anlasın diye bir “bağlama cümlesi” kurarlar.

Haberin Devamı

O cümle “Gökten üç elma düştü...” diye başlar.

Bingöl’ün Sarıçiçek köyünün başına da gökten üç elma değil, bir miktar göktaşı düştü. Bingöl’ün Şerafettin Yaylası’ndan başlayıp Avrupa’nın Alp Dağları’na kadar uzanan coğrafyada herkes havaya fırladı. Avrupa’nın gök ilmine meraklı ne kadar okumuşu varsa, barhanasını topladığı gibi Bingöl’e üşüştü.
Köylünün topladığı göktaşlarını gramına 15 ile 60 dolar arasında değişen paralar vererek satın aldı.
Bu birinci alametti.


* * *


G-20’ler denen düzenek Belek’te toplandığında işadamlarımız “Bakalım bize nasıl bir ekmek çıkacak” deyip oralara üşüşmüşlerdi.
Mealen hükümet adamları işareti çakacak, işadamları da paralarını oraya bastırıp “En zengin beş yüz” listesinde bir basamak daha yukarı çıkmak için çırpınacaklardı. Düzenek böyle işletilirdi.
Lakin Vehbi Bey’in ortanca torunu Ali Koç kürsüye çıktığında olmadık bir şey oldu. İş dünyamızın güzide isimleri küçükdillerini yuta yazdılar.

 

Haberin Devamı

KAHROLSUN KAPİTALİZM

 

Ali Bey, iş dünyamızın önde gelenlerinin gözlerinin içine baka baka kapitalizmi lanetledi. Dünyadaki bütün kötülüklerin anasının içki değil, kapitalizm olduğunu açıkladı.
Aklımda kaldığı kadarıyla “Eşitsizliğin ortadan kalkması için kapitalizmin ortadan kalkması lazım” dedi.
Başbakanımız, hükümet kolu başkanımız Ahmet Davutoğlu Beyefendi’nin verdiği kokteylde alkollü içki yerine “Güneşte dinlendirilmiş pancar suyu, meyveli gazoz, ayran” gibi bünyeye şifa içecekler ikram ettiğini bilmesek kafası iyiydi deyip geçecektik.
Lakin inadına ayıktı. İnadına bilinci yerindeydi. Lafını da işadamlarının gözlerinin içine bakarak, dümdük söylüyordu.
Bu da ikinci alametti.
Emekli olmayı bilmeyip çocuklarını Genç İşadamları Derneği’nin şık mekânlarında çürümeye terk eden patronlar bu laflara çok şaşırdılar.


* * *


İş âleminin büyükleri tam “Ağzından kaçmıştır, öyle demek istememiştir. Ali biraz duygusaldır” deyip olayı geçiştirmeye hazırlanıyordu ki müesses nizama iş dünyası üzerinden bir intihar saldırısı daha geldi.
Bir başka zengin çocuğu, Kalebodur’un kurucusu İbrahim Bodur’un kerimesi Zeynep Bodur kapitalizme bulaştı. “Vahşi kapitalizme dur denmeden terör bitmez” deyip, kendini canlı bomba gibi patlattı.
Bu da üçüncü alamet oldu.
Alametleri keyfimizden değil “başımıza yağacak taşları” haber vermek için sıralıyoruz.

 

Haberin Devamı

AKILLAR DARMADAĞIN

 

Bir yandan gökten başımıza yağan taş, elmas niyetine kapış kapış gidiyor. Öte yandan zengin çocukları kapitalizme karşı “cihat” başlatıyor.
Şimdi sen, hafta sonu dergilerinin paylaşamadığı bir zengin karısı ol da kafan karışmasın. “Modadır” deyip boynunda göktaşından yapma kolye ile gezinsen dile düşersin.
Cemiyet hayatının kılık kıyafet polisi Melis Alphan o saat “Bari eline de bir parke taşı alsaydın” diye yazıp seni dillere verir.
Diyelim ki kılığımla değil de aklıkla öne çıkayım fikrinden gittin. Kapitalizme karşı cihat verenlere katıldın. Bebek Luka’nın bir de ML kanadının olduğunu nasıl anlatacaksın.
“Ben Sunset Halk Kurtuluş Ordusu’ya yazıldım” dediğinde “O da nedir?” diye soranlara hangi dereden su getireceksin?
Bu gidişatta bir yanlışlık var gibi geliyor bana.


* * *

Haberin Devamı


Unutamadığım tek karelik bir karikatür vardır. Belki de yayınlanmasının üzerinden yirmi yıl geçmiştir ama aklımdan çıkmaz.
İhtilal olmuş, cuntanın generalleri “muzır” gördükleri birini duvarın dibine dikmişler, kurşuna dizecekler. Gözleri bağlı kurban son sözlerini slogan olarak haykırıyor:
“Kahrolsun halkların faşist kardeşliği. Kahrolsun demokratik cunta ve onun insan hakları. Yaşasın komünist emperyalizm. En büyük taraftar, liberaller sahtekâr!”
Kurban höykürürken infaz emrini verecek olan general de yanındaki subayın kulağına fısıldıyor:
“Bir yanlışlık yapıyormuşuz gibi geliyor bana...”

Yazarın Tüm Yazıları