Bilmenin de sonu cehalet!

İNSANIN gözünü her zaman “cehalet” kör etmiyor.

Haberin Devamı

Bazen fazla bilmek de önümüzdeki metinleri okuyup anlamamıza engel oluyor.

Okumuş yazmış takımının, özellikle de siyasette gidip gidip duvara toslamasının sebebi belki de “gereğinden fazla bilmek” durumu ile açıklanabilir.


Çünkü bilginin fıtratında bu var. Detaylara giriyorsun, ayrıntılarla boğuşuyorsun, ihtimallerle yüzleşiyorsun. Sonra basit bir gerçekle karşılaştığında “gerekçenin basitliğini” kabullenemiyorsun.


* * *


Sıradan bir tecavüz olayını bir psikiyatr başka anlatır, bir çoban başka anlatır.


Psikiyatr tecavüzcünün geçmişine gider ve anne karnından itibaren hangi sendromlardan etkilendiğine dair ipuçları bulmaya bakar. Bulduğu zaman da mesele aydınlanmaz daha da karmaşıklaşır.


Çoban için olay daha basittir. “Dana” büyür “düve” olur, daha da büyüyüp “tosun” olduğunda cinsel açıdan zapt edilmez hale gelir.

Haberin Devamı


TOSUNUN SONU


Cinselliği keşfeden tosun (Aha size çok okumuşlardan çıkma bir cümle daha) üzerine binecek inek bulamadı mı ahırı yıkacak kadar azgınlaşır. Çobana göre çözüm, o tosundan damızlık olarak yararlanılmayacaksa “kesime” göndermektir.


O tosun psikiyatrın eline düşse ahırın duvarı yıkılırdı.


Bu dediklerimi alın, siyasetin ölçeklerine vurun. Bugünün Türkiye’sinin anlaşılmaz ruh hali ortaya çıkar. Okumuşların okudukça “yenilme katsayısının” arttığı bir Türkiye.
Aralık ayının (#tarih) dergisinde İnan Aran imzalı harika bir makale vardı. Bilen insanların bilime dair “çuvallayan tahminlerini” sıralayan, eğlenceli bir makale.
Mesela insanlar ilk uçak denemelerine bakıp bu teknolojinin geleceğini nasıl görmüşler?


Wright kardeşler bisiklet gibi pedal çevrilerek hızlandırılan ve yokuş aşağı koşturulup havalanan ilk uçaklarını dosta düşmana gösterdiklerinde kendileriyle dalga geçilmiş.
Sonra ilk insanlı uçuş yapılmış. Bugün herkesin ağzına baktığı New York Times’ın akıllı yazarlarından biri oturup “İnsanlı uçan makineler vakit kaybıdır” temalı bir makale yazmış.


* * *


Birinci Dünya Savaşı’nda yüzlerce uçak keşif amaçlı kullanıldı. Buna rağmen yenilen Almanya’yı teslim alan Fransızların başkomutanı Mareşal Ferdinand Foch kendini tarihe gömen lafını etti:

Haberin Devamı


“Uçaklar ilginç oyuncaklardır ancak askeri açıdan hiçbir değeri yoktur.”


Birçok Fransız şehrinde, at üzerindeki heykelleri ile meydanları süsleyen Fransız Mareşal bugün kazandığı zaferle değil, ettiği bu aptalca lafla anılıyor.


EİNSTEİN BİLE...


Bir örnek de dünyanın en akıllı adamı diye bilinen 192 IQ’lu bilim adamı Albert Einstein’dan gelsin.


Tweet’lerde “Bana gerzek dediler, atomu parçalayıp ellerine verdim” diyen Einstein, 1932 yılında akil adamların önüne çıkıp “Atomdan enerji elde edileceğine inanmıyorum” demiş.


İnsanlık ona inanıp işin peşini bıraksaydı bugün “nükleer enerji” tartışmaları hiç yaşanmayacaktı.


Asrın başında İngiliz Kraliyet Bilimleri Akademisi Başkanı Lord Kelvin, gazetecilerin önüne çıktı ve yenilik diye sunulan ne varsa cümlesine birden saldırdı. Radyodan girdi lafa, bu teknolojinin hiçbir geleceği olmadığını söyledi. Ardından “X ışınları” için “Baştan sona şarlatanlık” dedi.

Haberin Devamı


Sonra lafını uçak uçurma denemelerine getirip “Havadan ağır hiçbir nesne uçamaz” diye noktayı koydu.


O günden beri “salakça laflar” konusu nerede açılsa, bilginlerin başı olan bu lordun adından muhakkak söz ediliyor.


Ya sinemanın babalarından Twentieth Century Fox şirketinin CEO’su Darryl F. Zanuck’a ne demeli. Deneme çalışmaları yıllarca süren televizyonun ilk ürünleri piyasa çıkınca fikrini söylemiş:


“En geç altı ayda piyasadan silinir.”
Gerekçe? İnsanlar bu aptal kutuya bakmaktan sıkılacakmış.


* * *


Zanuck bu lafı ettiğinde yıl 1944’tü. Siyaset sahnesine atıldığında “Şarlo’nun kötü taklidi” denen Hitler’in hâlâ yaşanacak bir yılı vardı.


Takvim 1995’e geldiğinde “ethernetin mucidi” yani bilgisayarı ağa bağlayan kartın yaratıcısı Robert Metcalfe internet için “Hızla şişip bir yıl içinde kendi üstüne çökecek” tahmini yapmıştı.

Haberin Devamı


Noktayı “Artık icat edilecek bir şey kalmadı” diyen Amerika Patent Dairesi Başkanı Charles H. Duell’e koyduralım.


Bizim ataların o güzel lafını da ekleyerek: “Çok bilen çok yanılır!”

Yazarın Tüm Yazıları