Sefer Levent

İİBF mezunlarına haksızlık mı var?

11 Şubat 2015
ONLAR bana Twitter üzerinden ulaştı.

Her gün bıkmadan onlarca mesaj gönderip seslerini duyurmamı istediler. Sabırla ve ısrarla… Kim mi onlar? İktisadi İdari Bilimler Fakültesi (İİBF) mezunu binlerce genç. Bakmayın bir taraftan faiz diğer taraftan doların gündemin baş köşesini işgal ettiğine. Aslında Türkiye’nin çığ gibi büyüyen işsizlik sorunu var. Ekonomi servisinden Şebnem Turhan’ın bugünkü haberi iş arayanların yüzde 53’ünün bir yıldan fazla süredir beklediğini ortaya koyuyor. Yani üniversiteden mezun olmak, iş aramak, beklemek hiç biri yetmiyor. İş olmadığı sürece hiçbiri iş arayanın derdine derman olmuyor.
Bu durumda da özel sektör dışında devletin kamu kurumlarına yaptığı atamalar ayrı bir önem taşıyor. İşte tam da bu noktada İİBF mezunları kendilerine büyük haksızlık yapıldığını öne sürüyor. Bakın ne diyorlar:
“İİBF kamunun memur ihtiyacını karşılamak ve devlet-vatandaş ilişkisini en iyi şekilde yürütecek kişileri yetiştirmek için kurulmuştur. İİBF günümüzde; 1 milyon 494 bin 441 öğrencisi bulunan, yılda 107 bin 573 kişinin kayıt yaptırdığı bir fakülte haline gelmiştir. Yarım milyona yakın mezunuyla mağduriyet giderek büyümektedir. Örneğin; 2012 KPPS’ye giren 931 bin 307 adayın yaklaşık 350 bini İİBF’lidir. 2012-2014 ÖSYM merkezi 1. atama döneminde İİBF’lilere 722, 2. atama döneminde bin 781, 3. atama döneminde 420, 4. atama döneminde 393 ve toplamda 3 bin 316 kadro verilmiştir. Bu sayılar salt İİBF bölümlerine ait değildir; Matematik, Endüstri Mühendisliği, İstatistik, Hukuk gibi bölümler de tercih yapabilmektedir yani saf İİBF kadrosu daha azdır.

ATAMA SAYISI SIKINTISI
Devlet Personel Başkanlığının 2013 açıklamasına göre, hizmet sınıflarının doluluk oranları, eğitim-öğretim hizmetleri için yüzde 94.15, sağlık hizmetleri için yüzde 70.54, genel idare hizmetleri için ise yüzde 58.67’dir ve boş olan yüzde 41.33’lük kısım yaklaşık 277 bin kadroya tekabül etmektedir. Ancak öğretmenlere bir seferde verilen 40 bin kadroyu İİBF’liler merkezi atamada 16 atama döneminde dahi alamamaktadır. Maliye dersi almamış biri Maliye Bakanlığı’na; iş hukuku, sosyal politikalar vb. dersi almayanların SGK’ya ya da hiç vergi hukuku, maliye, devlet bütçesi gibi dersleri almayan kişiler vergi müfettişliğine başvurabilmektedir. Fakat İİBF mezunu mühendislik, öğretmenlik kadrolarına başvuramamaktadır.”
İİBF mezunlarının derdi özetle böyle. Fakülte ve öğrenci sayısıyla devletin ihtiyacına rağmen kendilerine yeteri kadar kadro vermemesinden yakınıyorlar. Peki ama devletin de gücü ortada? Tam olarak talepleri ne? İşte o talepler:

Yazının Devamını Oku

900 MHz’lik kapışma

31 Ocak 2015
Vodafone, 4G ihalesiyle birlikte 900 MHz’lik frekans tahsisinin doğrudan Avea’ya yapılacağını öne sürdü.

Vodafone, “Avea geniş banttan 3G hizmeti verirse, biz de 3G’yi oraya taşımak zorunda kalırız. Bu ağır maliyet” diyor. Avea ise karşı çıkıyor: “Sizin 1 milyar dolar ödediğiniz lisansa biz 5.6 milyar dolar verdik. Dengesizlik burada.”


MOBİL iletişimde yeni nesil teknolojileri maksimum kapasite ile kullanma imkanı sunacak 4G’nin frekans ihalesi için süreç resmen başlıyor. Önümüzdeki hafta ihaleyle ilgili detayların Ulaştırma Bakanı Lütfi Elvan tarafından açıklanacağını dün kaleme almış, ihalenin toplamda 1.5 milyar Euro’nun üzerine çıkabileceğini belirtmiştim.
Dün ihale ile birlikte 800, 1800 ve 2600 MegaHertz (MHz) frekanslarının nasıl ihaleye çıkabileceğini, paketlerde nelerin yer alabileceğini ayrıntılarıyla yazdım. Ancak Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Hasan Süel arayarak,yazımda bir konunun eksik olduğunu söyledi. Süel, 800, 1800 ve 2600 MHz frekanslarının yanı sıra 900 MHz frekansının da ihale edileceğini ancak bu ihaleye sadece bir operatörün (Avea) teklif verebileceğini öne sürdü.


‘GÜNDEMDEKİ STRATEJİ’


Yazının Devamını Oku

1.5 milyar Euro’luk savaş

30 Ocak 2015
Turkcell Genel Müdürü Süreyya Ciliv tam da kritik önem taşıyan 4G ihalesi öncesinde istifa etti.

Sektörde yönetici değişikliği söylentileri doludizgin devam ederken asıl savaş toplamda en az 1.5 milyar Euro’yu bulması beklenen 4G ihalesi öncesi lobi faaliyetlerinde yaşanıyor.


MOBİL iletişim sektöründe hareketli günler yaşanıyor. Bir süredir görevinden ayrılacağı kulislerde yankılanan Turkcell Genel Müdürü Süreyya Ciliv önceki gün istifa etti. Türk Telekom ve Avea’da ise yeniden yapılanma ve görevlendirme süreçleri dikkat çekiyor. Kulislerde şirketlerin başındaki isimlerin değişeceği de sık sık konuşuluyor. Şu anda sakin görünen tek piyasa oyuncusu Vodafone. Ancak sektördeki hareketlilik sadece yönetim katlarıyla sınırlı değil. Gergin bir bekleyiş var. Nedeni ise kapıya dayanan 4G ihalesi.
Sektör, bu yıl içinde gerçekleşeceği açıklanan tarihi ihale için Ankara’da yoğun bir lobi faaliyeti yürütüyor. Çünkü ihale için ortada dolaşan rakam son zamanların rekoru; en az 1.5 milyar Euro yani 4 milyar TL.
Mobil operatörlerin gelirlerini artırması için önemli bir fırsat sunacak bu ihaleden her şirket maksimum faydayı sağlamayı amaçlıyor. Bu yüzden ihale öncesi şartnamede yer alacak koşullar çok önemli. İşte lobi faaliyetleri de bu nedenle kritik önemde.
Süreyya Ciliv gibi tecrübeli bir ismin böyle bir ihale öncesinde görevden ayrılması, piyasanın lideri konumundaki Turkcell için riskli görülebilir. Ancak şirket yönetiminin kamuya yakın olması bu riski azaltan bir unsur olarak görülüyor. Yine de direksiyona geçecek yeni ismin en büyük sınavını bu ihaleyle vereceğini tahmin etmek güç değil.

Yazının Devamını Oku

Başçı’nın şifreleri

28 Ocak 2015
MERKEZ Bankası Başkanı Erdem Başçı dün alışılmışın dışında bir açıklama yaptı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan gelen faiz eleştirilerini son yapılan Para Piyasası Kurulu toplantısında fazla dikkate almamış gibi gözükse de aslında fazlaca dikkate alındığını gösteren bir görünüm sergiledi Başçı. Paranın patronu tarih de vererek önümüzdeki günlerde faiz indirimine gideceklerini dün resmen ilan etti. Konuşmanın şifrelerini ele almadan önce Başçı’nın ne söylediğine bir bakalım:

“Ocak enflasyonu sert düşebilir. Ocak enflasyonu 1 puandan fazla düşerse ve çekirdek iyi giderse 24 Şubat’ta yapacağımızı 4 Şubat’ta dahi bu parametreleri değerlendirebiliriz. Çünkü 24 Şubat’a kadar çok vakit var. Böyle bir esnekliğimiz de var biliyorsunuz, ama bunu istikrarı bozmadan yapabiliriz. Enflasyondaki düşüşle uyumlu reel faizleri hafif artıda bırakacak bir indirimi tartışırız. Koridorda da temkinli gideriz.”
Bu sözlerden net bir şekilde şu çıkarımları yapabiliriz.

1-Merkez Bankası bu ay enflasyon rakamlarında kesinlikle 1 puandan fazla düşüş bekliyor.
2-Para Piyasası Kurulu enflasyon rakamları açıklandıktan hemen sonra 4 Şubat’ta ‘acil’ toplanacak.
3-Bu tür olağandışı toplantılar 10 gün önceden açıklanmazdı, ilk kez böyle bir şey yaşıyoruz.
4-Net tarih vererek faiz indireceğini beyan eden Merkez Bankası elini alışılmadık bir biçimde açmış oldu.

Yazının Devamını Oku

Sihirli cümle yoksa, yokuz!

19 Ocak 2015
Avrupa ile ABD arasındaki serbest ticaret anlaşmasına vurgu yapan AB Bakanı Volkan Bozkır, ‘Bu anlaşma Gümrük Birliği’ne üye ülkelere uygulanır’ diye basit bir cümle koymaları bizim için yeterli.

Bütün bu sorunu çözecek sihirli cümle bu. Olmazsa Gümrük Birliği’ni uygulayamamak durumunda kalabiliriz” dedi.


İŞADAMI Ahmet Arslan’ın girişimiyle hayata geçen düşünce platform ‘Fikir Sofrası’nın son etkinliği Avusturya’nın başkenti Viyana’da gerçekleşti. Cuma gecesi Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi’yi ağırlayan Fikir Sofrası katılımcıları Cumartesi sabahı da AB Bakanı ve Başmüzakereci Volkan Bozkır ile birlikteydi. Zeybekçi ile gerçekleşen toplantının ayrıntılarını dün yazarımız Vahap Munyar ayrıntısıyla ele aldı. Bakan Volkan Bozkır ise en önemli mesajını ABD ile AB arasında sürdürülen Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı Anlaşması’na (TTIP) Türkiye’nin dahil edilip edilmeyeceğine ilişkin bir soru üzerine verdi. Bozkır öncelikle Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üye olmadan Gümrük Birliği’ne üye olmuş tek ülke olduğunu ve birçok ülkenin buna cesaret edemediğini söyledi.


300 MİLYAR $ HEDEFİ


Yazının Devamını Oku

Bir toplantının perde arkası ve TÜSİAD

12 Ocak 2015
DÜN sabah saatlerinde yazarımız Erdal Sağlam aradı. “Bugünkü tüm gazeteleri toplayıp ders verdiğim üniversitedeki öğrencilerime göstereceğim. Ortada bir haber var ama her gazete ayrı telden çalıyor. Ders olur bu” dedi.

Erdal Sağlam’ın bahsettiği haber cuma günü TÜSİAD Başkanı Haluk Dinçer’in düzenlediği basın toplantısındaki sözlerini kapsıyordu. Toplantı çok önemliydi. Çünkü Dinçer yılbaşından hemen önce Hürriyet’te Cansu Çamlıbel’e bir röportaj vermiş, iki soruya verdiği cevapta geçen “Muhatabımız Başbakandır” ve “Paralel devlet görmüyorum” sözleri fırtınalar koparmıştı. Önce Cumhurbaşkanı’nın “Artık başka muhatap bulurlar” tepkisi kulislere yansımıştı. Sonrasında ise Başbakanlık doğrudan bir açıklama yaparak, “TÜSİAD’ın eski Türkiye’de kalması gereken alışkanlıkları devam ediyor. Davutoğlu genel kurullarına katılma eğilimindeydi ancak katılmayacak” demişti.
Ortam gerilmiş ancak TÜSİAD üyelerinden herhangi bir cevap gelmemişti. En son görüştüğümüz Güler Sabancı dahil tüm TÜSİAD üyeleri, Başkan Dinçer’in cuma akşamı düzenlediği o toplantıyı beklememizi söylemişti.
Toplantı öncesi ekonomi basınını temsil eden bizler, kendi aramızda çeşitli tahminlerde bulunmuştuk. Kimimize göre TÜSİAD geri adım atacak, Başkan söylediklerinin yanlış anlaşıldığını ifade edecekti. Kimimize göre de geri adım atmayacak başkanlığı bırakacağı için sözlerinin arkasında duracaktı. Açık söylemek gerekirse benim net bir tahminim yoktu.

GERGİN SORULAR


Ve bu kadar önem atfedilen o toplantı başladı. Başkan Dinçer ekonomiyle ilgili 21 tespit ve beklentilerini açıklarken ortam gayet sakindi. Ancak ne zaman ki “Artık soruları alabilirim” dedi, o an itibariyle ortam birden gerildi. Ve ne ilginçtir gerilen taraf, Başkan Dinçer değil biz ekonomi gazetecileriydik. Masanın etrafında hemen hemen tüm gazetelerin ekonomi temsilcileri vardı. Ve nedense havaya gerginlik hâkimdi. Bir kere yıllardır sakinliğiyle tanıdığım arkadaşlarımın sorularında gerginlik vardı. Bu sorulara Dinçer cevap vermeden önce, soruyu soranla karşı düşüncede olan gazetelerin temsilcilerinden sürekli homurtular yükseldi. Dahası sorular geldikçe masadan, “Biz dışarıda fikirlerimizi tartışalım...”, “Sorumu başkana sordum arkadaşım...”, “Adam daha nasıl açıklasın...”, “Eeee ne var bunda...”, “Yahu kiminle muhatap olacak...”, “Arkadaşım bir dakika müsaade et...”, “Sana sormadım ki...” sesleri geldi.
Bunları söylerken birilerini suçluyor ya da kendimi bu tablonun tümüyle dışında tutuyor değilim. Mesleğimizin “olaya dışarıdan bakma” gereğini giderek kaybettiğimizi gördüğüm için üzüntümü paylaşıyorum.

Yazının Devamını Oku

‘O röportajda ne dediysem o'

11 Ocak 2015
Hürriyet’te yayınlanan sözleri günlerdir tartışılan TÜSİAD Başkanı Haluk Dinçer, “TÜSİAD’ın eleştirilerinin ve politika önerilerinin muhatabı elbette ki hükümettir. Kurumsal muhataplık ilişkisi cumhurbaşkanı ile değildir. Paralel devlet ciddi bir iddiadır. Ortaya çıkarılması gerekir” diye konuştu.

CUMA gecesi gazetelerin ekonomi müdürlerinin katıldığı Sabancı Center’daki toplantıda, yaklaşık 10 gün sonraki genel kurulda görevini bırakması beklenen Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Haluk Dinçer’i dinliyoruz. Geride bıraktığımız 15 günde Türkiye’nin en çok tartışılan isimlerinden biri oldu kendisi. Dinçer, Hürriyet’te yayınlanan Cansu Çamlıbel’in röportajında söylediği “Muhatabımız Başbakan’dır” ve “Paralel devlet görmüyorum” sözleriyle hem Cumhurbaşkanı hem de Başbakan’dan tepki almıştı. Dinçer önce TÜSİAD’ın iktisadi tespitleri ve beklentilerinden oluşan 21 maddeyi aktarıyor. Ekonomi basını ise sözün siyasete gelmesi için sabırsızlanıyor. “Şimdi soruları alabilirim” dediği anda ilk soru hemen siyasetten geliyor: “Eylül ayında TÜSİAD YİK Başkanı Erkut Yücaoğlu ‘Bir hukuk devletinin kendi içinde, bir paralel devletin oluşmasına izin vermesi mümkün değildir’ demişti. Siz röportajda ‘Ben bir paralel devlet görmüyorum’ dediniz. Ne değişti?”


İŞTE O RÖPORTAJ: MUHATABIMIZ CUMHURBAŞKANI DEĞİL BAŞBAKAN

PARALEL CİDDİ İDDİA


Başkan Dinçer, “Gelin benim ne dediğime birlikte bakalım” diyor ve röportajdan aynen okuyor. Ben özetliyorum: “Paralel devlet çok ciddi bir iddiadır. Sayın Cumhurbaşkanı ifade ettiğine göre bunun ortaya çıkarılması gerektiğini düşünüyoruz. Gerçekleri ortaya çıkaracak olan yargıdır. Bu anlamda, ortada somut bir şey olmadığını düşünüyorum. Usulsüz dinleme yaptığı iddia edilen birkaç kişinin yakalanmasıyla devlet içinde bir paralel devlet ortaya çıkmadı. İki cemaat arasında bir mücadele olmuş olabilir ama ben bir paralel devlet görmüyorum.”

Yazının Devamını Oku

İşçisizlik krizi de var!

16 Aralık 2014
YÜZDE 10.7’yi de gördük. İşsizlikte hızla ekonomik krizleri yaşadığımız seviyelere doğru tırmanıyoruz.

Tamam büyüme ve diğer makro veriler işsizlik açısından kritik öneme sahip. Ancak madalyonun bir de diğer yüzü var. O da ‘işçisizlik krizi.’ TÜİK verilerine göre Türkiye’de 3 milyon 97 bin işsiz var. İşkur’un 10 aylık verilerine göre işyerleri 1 milyon 430 bin 665 çalışan arıyor. Yani işsiz sayısının yarısı kadar iş, çalışan bekliyor. Türkiye’yi il il incelediğinizde ilginç verilere ulaşıyorsunuz. Geçtiğimiz günlerde bir araya geldiğimiz TÜGİK Genel Başkanı Erkan Güral kendi memleketi Kütahya’dan bazı rakamları paylaştı.
Kütahya’da işsizlik oranı yüzde 6’larda. En düşük işsizlik oranına sahip iller arasında 9.sırada. Kütahya’da İşkur’a ocak-eylül sürecinde başvurup kayıt olan işsiz sayısı 13 bin 484 olmuş. Buna karşılık işverenler tarafından yıl içerisinde 9 bin 872 kişilik açık işgücü ihtiyacı bildirilmiş. Yani 9 bin 872 kişiye iş şansı doğmuş. Gelin görün ki sadece 3 bin 397 işsiz kişi işe yerleştirilebilmiş. Geriye kalan 10 bin 87 kişi işsizler kervanına katılmış.
Kuruma kayıtlı işsizlerin yaklaşık yüzde 20’si kamu kesiminde iş arıyor. Buna karşın imalat sektöründeki işverenlerin işgücü ihtiyaçlarına yönelik işsizlerin başvurusunda önemli bir isteksizlik gözleniyor. Kütahya’da her 100 kişilik kadronun 96.5’i dolu iken, 3.5’i doldurulmayı bekliyor. İŞKUR’un sahada; internet ortamında ve danışmanlık hizmetleri ile işgücü arz ve talebini eşleştirme çalışmaları devam ediyor.


NİTELİKLİ ELEMAN AZ


TÜGİK Genel Başkanı Güral, işsizlik oranındaki artışın, işsizlikle değil “mesleksizlik ya da işi beğenmemeyle” ilgili olduğunu söylüyor. Güral, şöyle devam ediyor:

Yazının Devamını Oku