Sefer Levent

Osmangazi'de anında ödeme için ısrar edin

28 Eylül 2018
Gişe görevlileri Osmangazi Köprüsü’nden HGS ya da OGS ile geçiş yapamayan sürücüleri nakit ya da kredi kartıyla tahsilat yerine sonradan ödeme yapmaya yönlendiriliyor. Ancak 15 günlük süreçte ödeme yapamayan ya da borcunu unutan vatandaş 5 kat cezalı faturayla karşı karşıya kalıyor.

İZMİT Körfezi’ni aşan Osmangazi Köprüsü’nün hayatımıza getirdiği kolaylığı tartışmamıza gerek yok. Karadan veya deniz yolu ile ulaşmaya çalışsanız en az 1 saat sürecek bir yolu sadece 5 dakikaya indirdi. Ben de haftasonu Bandırma’ya gidip gelmek için hem köprüyü hem de yeni otoyolu kullandım.

TEM otoyolunda Gebze çıkışını geçmemizin hemen ardından Osmangazi Köprüsü’ne yöneldik. Köprüyü aşar aşmaz bizi gişeler karşıladı. Gişelerin bir kısmının üzerinde NAKİT yazarken bir kısmında OGS/HGS yazısı yer alıyor. Arkadaşımın aracında HGS bulunduğu için biz HGS yazan ve açık olan gişelerden birine yöneldik. Hız limitlerine uyduğumuz halde bariyer açılmadığı için durmak zorunda kaldık. Arkadaşım gişe görevlisine niye geçemediğimizi sordu. Gişe görevlisi önündeki ekrandan bunun sebebini göremediğini, sistem arızası, bakiye yetersizliği ya da okumama sorunu olabileceğini söyledi. Arkadaşım tam cüzdanına davranınca sırada gişe görevlisi, “15 gün içinde ödeme yapabilirsiniz, sorun yok” dedi.



İKİNCİ GÜN DE AYNI DİYALOG

Yazının Devamını Oku

500 euroluk araç kirası nasıl 1000 Euro’ya çıktı?

21 Eylül 2018
Döviz kurlarının artmasıyla araç satış fiyatlarının zamlanması araç kiralama ücretlerini de tırmandırdı. Dövizle kiralamadan Türk Lirası’na zorunlu geçişin de gündeme gelmesiyle birlikte şirketler faiz yükünü de faturalara yansıttı. Böylece 3 ay önce 500 Euro civarında olan araç kiralama bedelleri bugün 1000 Euro’ya (yaklaşık 7 bin 250 TL) karşılık gelmeye başladı.

Araç kiralamak son dönemde satın almaya karşı önemli bir alternatif olarak ön plana çıktı. Özellikle şirketlerin filo kiralaması ve vatandaştan gelen talebin her geçen gün artması sektörü geliştirdi, büyüttü... Son dönemde kur fiyatlarının hızlı yükselişi bu sektörü de olağan dışı etkiledi. Aylık kira ücretlerinin döviz bazında zaten arttığı gözlemlenirken, Türk Lirası’na zorunlu geçiş ile birlikte faturaların iyice şişmesi vatandaşın gündeminde ilk sıralara tırmandı. Faturaların yükseldiği bir gerçek. Peki ama kiralama şirketleri fırsatçılık mı yapıyor yoksa ortada gerçekçi bir finansman maliyet hesabı mı var. Gelin hep birlikte izini sürelim...

Bana gelen bir okur gönderisindeki gerçek fiyatlar işimizi hayli kolaylaştıracak. Okurumun yazdıklarından aynen paylaşıyorum:

Araç kiralama şirketi Fleetcorp’tan bir araç kiralayan okurum, konkordato ilan eden şirketin araçlarına haciz uygulanınca aracını iade edip yeni bir araç kiralamak için başka bir şirketle temasa geliyor.

Yeni filo şirketi X model bir araç için okuruma aylık 505 Euro+%18 KDV’lik bir teklif veriyor.

Teklifi kabul eden okurum sipariş formu ve sözleşmeyi teslim alıp süreci başlatıyor.

Okurum kiraladığı aracı beklerken 10 gün içinde şirketten iki ayrı yazı alıyor. Kiralama şirketi aracın kira ücretinin önce 600 Euro’ya çıktığını bildiriyor.

Kurların olağan dışı yükseldiği bir süreçte TL ile araç kiralamak istese artışı doğal karşılayacağını söyleyen okurum Euro bazında kira zammına anlam vermediğini belirtiyor.

Yazının Devamını Oku

Araç muayenede randevu oyunu

8 Eylül 2018
Araç muayenede bazı uyanıklar ilginç bir yöntem geliştirmiş. İnternette ‘araç muayene randevu’ diye arama yaptığınızda karşınıza çıkan şirketlerin bu işin tek yetkilisi TÜVTÜRK ile hiç ilgisi yok. Randevu ücretsiz derlerken kanmayın numarayı aradığınızda dakikası 5 liradan faturanız işlemeye başlıyor.

ADINA ne diyeceğimi bilemedim. Dolandırıcılık mı desem, sahtekarlık mı yoksa uyanıklık mı? Bir taraftan vatandaşın kandırılmasına üzülüyorum diğer taraftan bu yöntemlerin düşünülebiliyor olmasına şaşırıyorum. İşte son olay...

Bana gelen bir okur mektubundan yola çıkıp yaptığım araştırmaya göre araç muayene işinde bazı uyanıklar vatandaştan haksız yere para kapmak için ilginç bir yöntem uyguluyor. İnternette başta Google olmak üzere arama motorlarına girip “Araç muayene randevu” yazdığınızda karşınıza çıkan internet sitelerinin aslında araç muayene işini üstlenen şirketle hiçbir ilgisi yok. Türkiye’de araç muayenesini yapmaya yetkili tek şirket TÜVTÜRK. Ancak bazı internet siteleri üstelik web adresini bu şirketin adını da dahil ederek vatandaşa muayene randevusu verdiğini belirtiyor. Bu internet sitelerinin bir bölümü sizden plaka, ruhsat no, adres gibi kritik bilgileri talep edip, bir bölümü ise doğrudan 0800’lü numaraları aramanızı istiyor. Tanıtımlarında randevunun ücretsiz olduğunu belirtmelerine rağmen 0800’lü numaraları aradığınızda aslında bu şirketlere paranızı da kaptırmaya başlıyorsunuz. Çünkü aradığınız bu numaralar ücretli. Üstelik dakikası 5 TL gibi yüksek bir ücretle karşı karşıya kalıyorsunuz.

Konuyla ilgili TÜVTÜRK şirketini arayıp niye bu şirketleri engellemek için girişim de bulunmadıklarını sordum. Cevaplarını paylaşıyorum:
“Türkiye Cumhuriyeti Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın denetiminde ülkemizde periyodik araç muayene hizmeti vermeye yetkili tek kuruluş olarak, araç muayene hizmeti randevularını www.tuvturk.com.tr internet sitemizden ve 0 850 222 88 88 numaralı çağrı merkezimizden 2009 yılından itibaren ücretsiz olarak vermekteyiz.

Yazının Devamını Oku

Pizzadaki sucuk, salam ve sosis tavuk etinden

1 Eylül 2018
EVET, yanlış okumadınız.

Aklınıza gelen yaygın tüm pizza markalarının ürünlerinde kullanılan sucuk, salam ve sosislerin tamamı tavuk ve/veya hindi etinden üretiliyor. Üstelik bazı markalar bunu bizzat internet sitelerinden ya da menülerinden anons etmişken bazı markalar ancak sormanız halinde bilgi veriyor. Sosis, salam, sucuk gibi şarküteri ürünlerinin tavuk ve/veya hindi etinden üretildiğini belirten yaygın markaların da bu uyarıları internet siteleri ve menülerinin en dibine küçük puntolarla koydukları görülüyor.

TÜKETİCİ FARKINDA DEĞİL

Çevremde bugüne kadar sipariş veren veya bu yaygın markaların bizzat restoranına giden birçok kişiyle yaptığım görüşmeler sonrasında artık eminim ki tüketiciler yedikleri pizzalarda kullanılan sucuk, salam ve sosislerin tavuk ve/veya hindi etinden olduğunu bilmiyorlar.

Yasal olarak pizza markalarının ürünlerinde tavuk veya hindi gibi beyaz et kullanmasının bir sakıncası yok. Kaldı ki sucuk, sosis ve salam gibi ürünlerde beyaz et ile kırmızı etin karışımın kullanılması yasak. Yani sucuk, salam ve sosisler ya dana ya kuzu ya da tamamen beyaz etten imal edilmek zorunda.

BİLGİLENDİRME YETERSİZ

Firmaların kullandıkları ürünlerin sağlıksız ve yasal olmadığını söyleyemeyiz. Ancak tüketicinin beklentisinin dışında dana eti yerine beyaz etten imal edilen salam, sosis ve sucuğu kullanan pizza markalarının bunu tüketiciye daha açık bir şekilde duyurması gerekir. Sitelerin veya menülerin en altında çok küçük puntolarla ‘tavuk ve/veya hindi eti kullanılmıştır’ yazısını tüketicinin fark etmesini beklemeyi uyarı bir tarafa kurnazlık olarak tanımlamamız sanırım yanlış olmaz. Yukarıda da belirttiğim üzere bazı markaların beyaz et kullandıklarını neden beyan etmediklerini anlamak mümkün değil. Bu firmaların tüketiciyi yanıltmaya hakkı yok. Kaldı ki bazı tüketicilerin hiç beyaz et yemek istemediğini veya az kişi de olsa beyaz ete karşı alerjisi olanlar olabileceğini unutmamak gerekir.

NEDEN BEYAZ ET KULLANIYORLAR?

- PEKİ ama firmaların, beklentilerin aksine kırmızı et yerine beyaz et kullanmasının sebebi ne olabilir? Cevap çok basit, maliyet. Bugün karkas kırmızı etin kilosu 29 lira. Oysa beyaz etin kilosu 6-7 TL. Arada neredeyse 4 kat fiyat farkı var. Hem birbirleriyle hem de diğer fast food’çularla rekabet etmek ve maliyeti düşürmek için ucuz pizza satma yoluna giden şirketler, üstüne bir de ‘2 al 1 öde’, ‘3 al 1 öde’, ikinciye yüzde 50 indirim’ gibi kampanyalar düzenliyor. Maliyetlerini düşürmek isteyen şirketler kullandıkları malzemelerin ucuz olması için başta sucuk, sosis salam olmak üzere özel anlaşmalarla ürettirdikleri gıda ürünlerini tercih ediyorlar. Tüketicinin aradaki farkı hissetmemesi için bu ürünlere sağlığa uygun özel gıda takviyeleri ve baharatların eklendiğini tahmin etmek ise zor değil...

Yazının Devamını Oku

Ev hizmetlerinde TL'ye dönüş

25 Ağustos 2018
Doların 6 TL’nin üzerine çıkması ev hizmetlerinde çalışan yabancıların maaşlarının da yeniden belirlenmesine neden oldu. Maaşlar ortalama 600 dolardan 2 bin 500 TL’ye çekilirken Türk Lirası istemeyen yabancılar ülkelerine dönüyor.

ABD ile yaşanan gerilim sonrasında 6 TL’nin üzerine çıkan dolar kuru ev hizmetlerinde çalışan yabancılarla ilgili ücret politikasını da tamamen değiştirdi. Türkmenistan, Gürcistan, Filipinler ve Rusya başta olmak üzere Türkiye’ye gelerek ev hizmetleri, yaşlı-çocuk bakımı gibi işlerde çalışan kadınlar dövizdeki hareketlilik öncesinde ortalama 600 dolar aylık alıyordu. Dolar kurunun hızla 6 TL’nin üzerine çıkması yabancı maaşlarının da TL karşılığının 3 bin 500 TL’yi aşmasına neden oldu. Oysa 1 yıl önce yabancılara ödenen 600 dolar aylık 2 bin 100 TL’ye denk geliyordu.

Geçen yıla göre maaşlarda yaşanan yüzde 80’lik artış üzerine yabancı çalışan ücret politikası tamamen değişti. İstanbul Aksaray başta olmak üzere yabancı çalışanlara iş bulan aracılardan aldığım bilgiye göre maaşlar tamamen TL’ye döndü.

Aracılar, “Dolardaki yükseliş öncesi maaşlar yapılan işlerin zorluğuna göre 500-700 dolar arasında değişiyordu. Ortalama ise 600 dolar dersek yanlış olmaz. Dolardaki bu hızlı yükseliş sonrasında eski-yeni çalışanların maaşlarının tamamı Türk Lirası’na döndü. Yine yapılan işin zorluğuna ve koşullara göre 2 bin lira ile 3 bin lira arasında değişiyor. Genelde ortalama ödenen ücret 2 bin 500 lira olarak (bugünkü kurlarla yaklaşık 400 dolar) Türk Lirası’na sabitlendi dersek yanlış olmaz” diye konuştu.

 


 
TAHMİNİ SAYILARI 400 BİN

Yazının Devamını Oku

Yabancıya satış altın fırsat

19 Ağustos 2018
Kurda oluşan köpüğün yurtdışında yaşayan Türkler ve yabancılar açısından büyük bir alım fırsatı doğurduğunu belirten DAP Yapı Yönetim Kurulu Başkanı Ziya Yılmaz, “Bizim toprak altında petrolümüz yok onun kadar değerli bir gayrimenkul sektörümüz var. Eğer yabancıya satış ile ilgili kritik bazı adımlar atabilirsek, Türkiye ekonomisi adına altın bir dönem önümüzde duruyor” dedi.

SON günlerde ekonomide yaşanan dalgalanmada gözlerin çevrildiği kritik sektörlerden biri de gayrimenkul sektörü. Geride bıraktığımız 10 yılda Türkiye’nin büyümesindeki lokomotiflerden biri olarak ön plana çıkan gayrimenkul sektörü son dönemde kampanyalarla satış hızını düşürmeden yola devam etmeye çalışıyor. Ancak hem kurun geldiği seviye hem de faizlerdeki yükseliş hareketliliği gayrimenkul sektörünün satışta zorlanabileceğine ilişkin kaygılara neden oluyor.

Geçen günlerde bir grup gazeteciyle bir araya gelen DAP Yapı Yönetim Kurulu Başkanı Ziya Yılmaz da bu kaygıyı dile getirdi ve sektör için bir ‘B’ planı ortaya attı. Yılmaz, “Bizim toprak altında petrolümüz yok ama iyi değerlendirildiğinde onun kadar değerli gayrimenkul sektörümüz var. Eğer yabancıya satışla ilgili bazı adımlar atabilirsek, Türkiye ekonomisi adına altın bir dönem önümüzde duruyor” dedi.

“Markalı konut sektöründe satış problemi yok. Dönemsel sorunlar ise çarkı durdurmuyor. Fakat sektörün bazı sıkıntıları bulunuyor” diyen Yılmaz, şöyle devam etti: “Mesela önümüzde yabancıya satış konusu var. Türkiye olarak yabancı yatırımcıya ‘1 milyon dolarlık konut al, sana vatandaşlık vereyim’ diyoruz. Muhtemelen bu kişinin kendi ülkesinde minimum 5 milyon dolarlık bir serveti vardır. 5 milyon dolar da bugünün şartlarında hatırı sayılır bir para. Bu kadar sermayeye sahip biri, sadece bize değil dünyanın her yerine gidebilir. Bizim bu ölçekte bir yatırım çekebilmek için daha rekabetçi hareket etmemiz lazım. İspanya’da  yabancıya satılan konut adedi 50 bin. İspanya’da yılda satılan konut adedi ise 457 bin. Yani her 10 konuttan birini yabancıya satıyorlar.”

100 BİN DOLARLA NOTERE“Yabancıyı Türkiye’ye çekecek reklam kampanyaları, tanıtım etkinlikleri düzenlememiz şart” diyen Yılmaz, “Türkiye’ye gelen yatırımcı, oturum izni almak için 40 kapı çalıp 40 yere para ödüyor, danışmanlar tutuyor. Belki de geldiğine geleceğine bin pişman oluyor. 100 bin dolarlık konut alan yabancı, tek bir kuruma müracaat etsin, işi noterde çözelim. Bürokrasi konusunda Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan da hassasiyetlerini çok defa dile getirdi. Ben yeni sistemde o bürokrasinin de azalacağına inanıyorum” dedi.

Bu konuda özellikle Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak ile Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un Türkiye için büyük bir şans olduğuna vurgu yapan Yılmaz, “Murat Kurum, Emlak Konut GYO’nun Genel Müdürlüğü döneminde sektöre müthiş destek veren 300’e yakın önemli kampanyalara imza attı. Kurum, sektörün içinden gelen, iyi bir birikime sahip değerli bir isim. Bakanımızın öncülüğünde çok önemli mesafeler kat edeceğimize inanıyorum. En kötü ihtimalle 2-3 yıl içerisinde yabancıya satış cirosunu yıllık 15-20 milyar dolar, beş yıl içinde de 30 milyar dolara çıkarmamız lazım” dedi.

CARİ AÇIĞIN YARISI KAPANIRYılmaz şöyle devam etti:

“Bunu başarmış bir konut sektörü düşünün. Diyelim ki ülke olarak doğalgaza, petrole her yıl 40-50 milyar dolar para veriyoruz, cari açık oluşturuyoruz. Bu cari açığın yarısını yabancıya konut satışından çıkarırız. Yıllardır sektörün sorunlarının çözümü için Konutbank modelinin hayata geçirilip sektöre yeterlilik kriterleri getirilmesi gerektiğini söylüyorum. İnanıyorum ki Murat Kurum’un bakanlığı döneminde bunların hepsini çözeceğiz.”

BU FİYATLAR HAYAL OLACAK

Yazının Devamını Oku

Son'suz tüketim tarihi!

18 Ağustos 2018
Streç filmlerle sonradan paketlenen bazı gıda ürünlerinin üzerindeki birden fazla etiket izine dikkat edin. Bazı satıcılar son tüketim tarihi yaklaşan ve geçmiş olan ürünlerin üzerine yeniden son tüketim tarihi etiketi yapıştırıp satışa çıkarabiliyor.

PEYNİR, sucuk, pastırma, salam gibi şarküteri ürünleri ambalajsız bir şekilde açıkta satılamıyor. Bu ürünlerin paketlenmiş bir şekilde, üzerilerinde son tüketim tarihi başta olmak üzere net miktarı, muhafaza koşulları gibi bilgilerin yer alması gerekiyor. Sürekli güncellenen etiket yönetmeliği uzun yıllardır yürürlükte.
Köftelerin önünüzde hazırlanması, kıymaların yine siz istediğinizde işlemden geçmesi gerekiyor. Önceden hazırlanan ürünlerin yine etiket yönetmeliğine uygun bir biçimde paketlenmesi de şart.

Peki ama tüketicinin aldatılması, ne aldığını net bir şekilde bilmesi için yürürlükte olan yönetmelikler uygulanıyor mu?
Bu soruya hem evet hem de hayır cevabı vermem sanırım yanlış olmaz. Çünkü bazı satıcılar bu yönetmeliği aşmak için kendilerine has yöntemler bulmuş durumda.

‘BOZULANI ATIYORUZ’

Tenekeden çıkarılan peynirler streçleniyor. Üzerlerine basit bir etiket ve barkod basılarak şarküteri reyonunda satışa çıkarılıyor. Hangi peynirin hangi tenekeden çıktığının, üretim tarihinin vs önemi yok. Satıcı için kendi paketlediği tarih önemli. Aslında bu tarihin de bir önemi yok. Üzerindeki streç film ve etiket birkaç gün sonra yeni bir tarih ile yenilenebilir. Reyon görevlilerine ‘neden bu etiketlerde son kullanım tarihi yok’ sorusunu sorduğunuzda, ‘günlük paketliyoruz, çabuk bozulan ürün bunlar, bozulanı zaten atıyoruz’ cevabını almanız işten bile değil.

Yine streç filmle paketlenmiş, salamların hangi salam batonundan dilimlendiğini bilmenize imkân yok. Tabii ki o batonun üzerindeki son kullanım tarihini de...

Yazının Devamını Oku

Pervin Teyze’nin dönüşüm isyanı

4 Ağustos 2018
Bakırköy’de İncirli Caddesi üzerindeki 3 bin dönümlük arsa kentsel dönüşümle yenilenmeye hazırlanıyor. Ancak sözleşme süreci ve sonrasında yaşananlar, çantacı müteahhitler, yasal boşluklar ve haksız menfaat iddiaları kentsel dönüşüm sürecinin tekrar ele alınması gerektiğini bir kez daha ortaya koyuyor.

İSTANBUL’un en kıymetli semtlerinden Bakırköy’ün kalbinde İncirli Caddesi üzerinde 3 bin dönüm bir arsa. Arsada tek blok halinde 36 konut var. Her biri net 75’er metrekare olan bu konutlarda yaşayanlardan biri de Pervin Teyze. Kapısı bir gün çalınır, gelenler evleri toplu halde müteahhite vermekten, bu sayede yepyeni bir evde oturacaklarından bahsederler. O da avukat oğlunu arar durumu anlatır. Sitede kiracı olan bir fotoğraf stüdyosu sahibi daha sonra bu sitede 4 bağımsız bölümün sahibi olmuş sonra da yönetici konumuna gelmiştir. Sitenin yenilenmesi gerektiğini vurgulayanların başını da o çekmektedir.

10 BİN TL SERMAYELİ FİRMA

Avukat oğul araştırır. Onun iddialarına göre, yönetici ve bazı malikler, ana yapının yıkılarak kat karşılığı inşaat yapılması için yüklenicilerle görüşmeler yapmıştır. Ulaştığı bilgelere göre bazı kişiler yüklenicilerden kat maliklerini ikna etmeleri karşılığında yapılması planlanan yeni binadaki 12 adet dubleks daireden 6 adedini istemiştir. Yönetici ve bazı malikler toplu halde bir karar alınmadığı halde bir firma ile anlaşıp üstüne bir de bağlayıcı ön protokol anlaşması imzalamışlardır. Avukat araştırmalarını sürdürür. Protokolde, kat karşılığı inşaat sözleşmesinin en esaslı unsuru olan bedel, yani yükleniciye yapacağı inşaat karşılığında devir edilecek arsa payının miktarı, ne zaman ve nasıl, ne şekilde yapılacağı, yüklenicinin edimini zamanında ve layıkıyla yapmaması halinde, örneğin işi terk etmesi, acz içine düşmesi, ayıplı mal teslimi gibi durumlar için vermesi gereken teminat vs. gibi önemli hususlar hiçbir düzenlemede yoktur.  Üstelik protokolün imzalandığı firma o güne kadar sadece bir inşaat yapmıştır ve sermayesi de sadece
10 bin TL’dir.

CAYMA CEZASI 2 MİLYON TL

Kat malikleri tek tek imzaya davet edilir. İmza karşılığında her birine 25 bin TL ödenir. Bu ödemelerin fotoğrafçı yöneticinin hesabından yapılması ise ilginçtir. Maliklerin çoğunluğu protokol vs hiç incelemeden sadece 25 bin liranın karşılığında imza atar. Oysa imzaladıkları protokolden caymaları başka müteahhitlerle görüşmeleri halinde 2 milyon lira tazminat ödemek zorunda oldukları bilgisi yer almaktadır. Avukat ve ailesi iki diğer malikle birlikte dava yoluna gider. Müteahhit firmanın güvenilir olmadığını, hisse paylarının adil dağılmadığını, sözleşmeye uyulmadığı durumda yasal olarak hiçbir güvencelerinin olmadığını iddia etmektedir.

Protokolde ayrıca, “Kat Karşılığı İnşaat İşi 6306 Sayılı Yasa ve ile ilgili yönetmelikler kapsamında yapılacağı” maddesi yer almaktadır. Buna göre anlaşmayı kabul etmeyen kat malikleri, 6306 Sayılı Yasa’nın sağladığı istisnai toplantı ve karalarla devre kalmaktadır. Bu sırada binanın caddeye bakan tarafı tahta perde ile kapatılır. Üzerine de ilanlar yapıştırılır. İlanlarda projenin logosu ile fotoğrafçının şirketinin logosu aynıdır. Projenin adı da fotoğrafçının şirketini çağrıştırmaktadır.

Yazının Devamını Oku