Paylaş
Onun torunu olarak her zaman yaşattığı “Kuvayı Milliye Ruhu” İsmet Solak’ın kimliğinin başat unsurlarından biriydi.
Tabii her şeyden önce o bir Trakyalı’ydı. 93 Harbi’nde Bulgaristan’dan çıkan büyük göç dalgasında Kırcaali’nden gelip Kırklareli’ne iskan edilen ve burada Kızılcıkdere köyünü kuran bir muhacir ailesinin bugünkü kuşağını temsil ediyordu. Aile baba tarafından Bektaşi’ydi.
Ve onun öyküsünün önemli bir parçası da Ankara’daki Kara Harp Okulu’ndan yani Harbiye’den geçiyordu. İlk ve ortaokulu Kırklareli’nde tamamladıktan sonra “Benim aşkımdır, hâlâ özlemini çektiğim bir büyülü sevdadır” dediği İstanbul’daki Kuleli Askeri Lisesi’ni bitirmiş, ardından Harbiye’ye girmişti. O yıl mezun olacaktı ki 20 yaşındaki bir Harbiye öğrencisi olarak kendisini eski Harbiye Komutanı Albay Talat Aydemir’in 20 Mayıs 1963 tarihindeki ikinci darbe girişiminin ortasında Ankara Radyoevi’nin önünde buldu.
Darbeci komutanları tarafından Ankara’nın dört bir yanına sevk edilmiş olan Harbiye öğrencileri girişim başarısızlığa uğradıktan sonra bu kez kendilerini eğitim gördükleri okulun yatakhanesinde gardiyan nezaretinde tutuklu olarak buldular. O dönemde iki sınıftan oluşan Harbiye’nin her iki sınıfının bütün öğrencileri, toplam 1459 askeri öğrenci disiplin kurulu kararıyla okuldan ihraç edildi.
Diplomasını alamasa da “Harbiyeli olmak”, hayatının sonraki döneminde onun kimliğinin her seferinde iftiharla söz ettiği çok değerli bir parçası oldu.
HARBİYE’DEN ATILAN ÖĞRENCİLERE ÜNİVERSİTEYE GİRİŞ SINAVI
20 Mayıs 1963 kalkışmasının İsmet Solak’ın hayatında doğurduğu önemli sonuç, onu gazeteciliğe yöneltmesi oldu. Öğrencilerin mahkemeleri aynı yılın eylül ayında beraatla sonuçlandığında bir sorun çıktı. Üniversiteler sınavlarını yapıp öğrenci yerleştirmelerini çoktan tamamlamışlardı. Dönemin Başbakanı İsmet İnönü’nün inisiyatifiyle Harbiye’den atılan bütün öğrencilerin üniversiteye girebilmeleri için ek kontenjanlar açıldı ve bir kereye mahsus bir sınav düzenlendi.
İsmet Solak, Taner Dedeoğlu’na Ankara’daki Gazeteciler Cemiyeti’nin bastığı “Şimdi Onlar Manşet” kitabı için verdiği mülakatta “Ben zaten aklımda olan İktisat Fakültesi Gazetecilik Enstitüsü’nü yazmıştım, kazandım, hayatımda yeni sayfa açtım” diye anlatıyor bu hadiseyi.
Gazetecilik Enstitüsü’nü bitirdikten sonra yedek subay olarak Erzurum’da askere gitti. Burada 1966 yılında TRT Erzurum Radyosu için açılan sınavı kazanıp spikerliğe başlaması basın yayın dünyasına attığı ilk önemli adım oldu. Üç yıla yakın Erzurum’da kaldı ve İstanbul’a döndüğünde Yeni Sabah gazetesinde muhabir olarak göreve başladı.
Komutanların 12 Mart 1971’deki muhtırası ile açılan ara rejim döneminde Sultanahmet’teki evine askerler tarafından yatakların süngülendiği bir baskın düzenlenmesi ve tutuklanacağı yolundaki haberlerin ardından eşi Fatma Solak’la birlikte yurtdışına çıktı. İki yıl kadar İsviçre’de kaldıktan sonra Türkiye’ye döndü ama bu kez şansını Ankara’da deneyecekti.
İLK ÖNEMLİ DURAK ANKA AJANSI
İsmet Solak’ın gazetecilik hayatındaki ikinci başlangıç, 1973 yılında Ankara’da iş ararken ANKA Ajansı’nda çalışan yakın dostu Teoman Erel’in aracı olmasıyla Altan Öymen’in kurucusu olduğu bu ajanstan içeri adımını atması oldu.
O yıllarda Müşerref Hekimoğlu, Uğur Mumcu, Örsan Öymen, Teoman Erel, Hasan Cemal, Nuri Çolakoğlu, Füsun Özbilgen, Raşit Gürdilek, Ahmet Tan, Ali Polat, Süleyman Coşkun, Uluç Gürkan ve Eşref Erdem gibi isimlerin bir araya geldiği kuvvetli bir kadronun içinde yer aldı. ANKA bir ekol ve okuldu o dönemde. Sonradan Türk basınında köşe başlarını tutacak pek çok isim de buradan yetişecekti.
Yaklaşık beş yıl süreyle ANKA Ajansı’nın parlamento muhabirliğini yaptı. O yıllarda birlikte çalıştığı ANKA’nın yöneticisi Altan Öymen, “İsmet Solak çalışkan, işini ciddiye alan bir siyasi muhabirdi. Ama bizde yalnızca Meclis muhabirliği yapmadı. O dönemde ajanstaki birçok özel projemizde de yer aldı. Örneğin ‘Mobilya Dosyası’ gibi kitap projelerinin hazırlanmasında İsmet Solak da vardı” diye anlatıyor.
BAŞBAKAN ECEVİT’İN ÖNERİSİYLE GAZETECİLİĞİ BIRAKTI
Parlamento muhabirliği, İsmet Solak’ın siyasetçileri tanımasını ve Karaoğlan rüzgârlarının estiği o yıllarda CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit ile yakın bir ilişki kurmalarının da önünü açtı. Ecevit, 1978 yılında 11’ler grubunun desteğini alarak hükümeti kurduğunda, o dönemde Ankara’da siyaset ve basın çevrelerinde büyük sürpriz yaratan bir öneride bulundu İsmet Solak’a. Trakya’da ağırlıklı ayçiçek üretimi yapan kooperatiflerinin ürünlerini değerlendiren Trakya Yağlı Tohumlar Tarım Satış Kooperatifleri Birliği’nin Genel Müdürlüğü görevini önerdi.
Solak, bu teklifi kabul ederek Edirne’ye gitti ve gazetecilikten ayrıldı. Ecevit’in programının önemli bir hedefi olan kooperatiflerin güçlendirilmesine odaklandı Trakya’da.
CHP’nin ağır bir hezimete uğradığı 14 Ekim 1979 ara seçimlerinin ardından Süleyman Demirel MSP desteğindeki azınlık hükümetini kurduğunda, ilk görevden aldığı CHP’li kamu yöneticilerinden biri İsmet Solak oldu. Tabii ikisi de yıllar sonra farklı kimliklerle yakın ve sıcak bir diyalog kuracaklarını o sırada bilmiyordu.
YİRMİ YILA YAKIN HÜRRİYET DÖNEMİ
Görevden alınması İsmet Solak’ın bir dönem işsiz kalması demekti. Bir süre Ankara’da yayımlanan Yaşar Aysev’in çıkardığı Barış gazetesinde çalıştı. Ardından 12 Eylül döneminde 1982 yılında Hürriyet gazetesinin Ankara Bürosu’na parlamento muhabiri olarak katıldı.
Yaklaşık yirmi yıl görev yaptığı Hürriyet, gazetecilik kariyerinde en uzun süre çalıştığı müessese oldu. Hürriyet Ankara Bürosu’nda yöneticiliğin yanı sıra köşeyazarı olarak da görev yaptı. Büronun temel direklerinden biri oldu. Bürodaki muhabirlerin “İsmet Ağabeyi”ydi. Ben de 1993 yılında Ankara Temsilciliği görevini üstlendikten sonra kendisiyle dokuz yıl kadar aynı büroda yakın mesai yaptım.
Solak, geniş tecrübesiyle CHP ve DSP çevrelerinde çok geniş bir ilişki ağına sahipti. Ancak gerçek durum şu ki, yalnızca sosyal demokrat kesimde değil, siyasi kimliğinin bilinmesine rağmen DYP, ANAP ve diğer partiler nezdinde de güven uyandıran, sevilen, girdiği her muhitte kabul gören, hürmet edilen bir gazeteci olarak temayüz etti. Yarattığı güvenle Cumhurbaşkanlığı döneminde Süleyman Demirel ile de yakın bir diyalog içinde oldu. Bütün kapıları açabilen bir gazeteciydi.
Her kesimle yakın olmasına karşılık duygusal olarak sempatisi en çok kime dönüktü? Bu sorunun yanıtının Bülent Ecevit olduğu bir sır değildi. Ecevit’in 12 Eylül darbesi sonrasında CHP genel başkanlığından ayrılıp DSP’yi kurması sürecinde kendisinin en yakınında olan gazetecilerden biriydi.
DİYABETLİ ÇOCUKLARIN ANKARA’DAKİ
TEMSİLCİSİ OLDU
Birlikte çalıştığımız dönemde onun hayatını derinden sarsan bir olaya yakından tanıklık ettim. İsmet Solak’ın ikinci çocuğu olan kızı Öyküm, 1991 yılında henüz 11 yaşındayken tip-1 diyabet hastası oldu. Bu teşhisin konmasından sonraki yıllar onun için kızının sağlık sorununun hayatında çok merkezi yer tuttuğu bir dönem oldu.
Kızının diyabetiyle ilgilenmesi, onun bu hastalığı yakından tanımasını, bu alandaki sorunları etraflıca öğrenmesini, bu hastalıkla ilgilenen tıp camiasıyla, örneğin Prof. Temel Yılmaz ve Prof. Şükrü Hatun gibi hocalarla yakın temas içinde olmasını beraberinde getirdi. Kendisi de sıkça bu konuda yazdı. Sonuçta kamuoyunda diyabet hastalığıyla ilgili bir farkındalığın oluşması için olağanüstü bir çaba sergiledi. Türkiye Diyabet Vakfı’nın kurucularından biri oldu, mütevelli heyetinde yer aldı.
Diyabet hastalarının karşılaştıkları sorunların hepsine vakıf olan Solak, başbakanlığı döneminde Ecevit ve cumhurbaşkanlığı sırasında Demirel’e bu sorunları doğrudan aktararak sessizce önemli bir rol de oynamıştır bazı meselelerin çözümünde. Bu yönüyle diyabetliler için Ankara’da bir elçi gibi çalışmıştır. Prof. Yılmaz onu “Diyabetli çocukların haklarının yılmayan savunucusu” olarak niteliyor.
KIZI ÖYKÜM’ÜN ÖLÜMÜ
Yaşamındaki en büyük üzüntüsü kızının ölümüdür. Bilgi Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra İstanbul’da broker olarak çalışan kızı Öyküm, hastalığının ilerlemesi üzerine iş hayatını bırakarak Ankara’ya annesi ve babasının yanına gelmiş ve Türkiye Diyabet Vakfı’nın Ankara Şube Başkanı olarak çalışmaya ve diyabet koçluğu yapmaya başlamıştır. Öyküm Solak, 2016 yılında 36 yaşında Ankara’da vefat etmiştir.
İstanbul’da bir büyük holdingde üst kademe yönetici olarak çalışmakta olan oğlu Kubilay Solak, “Öyküm’ün ölümü babamı darmadağın etti. Hayata karşı alabildiğinde coşkulu olan İsmet Solak gitti yerine içine kapanık bir insan geldi. Annemle artık Ankara’da oturmak istemediler, yazları Burhaniye’de, kış aylarını ise Kırklareli’nde geçirmeye başladılar” diye konuştu dünkü sohbetimizde.
Sonrası, İsmet Solak’ın sağlık sorunlarının da artmaya başladığı bir dönem oldu. Zaten öncesinde kalp krizi geçiren, tip 2 diyabeti olan İsmet Solak, 2019 yılında Alzheimer’a yakalandı. Bu hastalığı gerçi sert bir şekilde seyretmedi ancak son olarak pankreas kanserine yakalandı. Doğrusu, aktif gazetecilik yaptığı dönemlerde kendisine iyi baktığı da söylenemezdi. Sağlığı son haftalarda tam bir düşüşe geçti.
EŞİYLE SON KONUŞMA
Geçen hafta perşembeyi cumaya bağlayan gece yarısı Kırklareli merkezinde oturdukları evde uykusundan uyandı. Eşi Fatma Solak’a “Elimden tutar mısın” dedi. Aralarında paylaşılmış uzun bir hayatın bütün muhasebesinin sığdığı kısa bir konuşma oldu. Son konuşmalarıydı. Durumunu iyi görmeyen eşi hemen eve ambulans çağırdı. Hastaneye giderken de eşinin elinden tutuyordu İsmet Solak. Hastanede yoğun bakıma alındı. Durumu daha da kötüleşti. Kısa bir süre sonra Fatma Solak’ın yanına gelen genç doktor İsmet Solak’ı kaybettiklerini bildirdi.
İsmet Solak, geçen cumartesi günü doğduğu topraklarda, Kırklareli merkeze bağlı Kızılcıkdere Köyü Mezarlığı’nda toprağa verildi. Trakya, sevgili evladını bağrına bastı.
Paylaş