Paylaş
Suriye sınırı boyunca “güvenli bölge oluşturmak için başlatılan çalışmaların eksik kalan kısımlarıyla ilgili yeni adımların yakında atılmasına başlanacağını” söylemişti Erdoğan bu açıklamasında.
Cumhurbaşkanı, daha sonraki günlerde bu temayı ısrarlı bir şekilde gündemde tuttu. Bunu, Türkiye’nin askeri harekâtının hangi noktalara yönelebileceği konusunda Fırat’ın hem batısı hem de doğusundaki belli bölgelere odaklanan yoğun bir tartışma izledi.
Buna karşılık Erdoğan, önceki günkü grup konuşmasında başlangıçta daha geniş bir ölçek üzerinden açıkladığı hedefin menzilini bu kez daraltarak, Fırat’ın batısına odaklandı.
“Güney sınırlarımız boyunca 30 kilometre derinliğinde güvenli bölge oluşturma kararımızın yeni bir safhasına geçiyoruz” dedikten sonra ekledi: “Tel Rifat ve Münbiç’i teröristlerden temizliyoruz. Ardından da aşama aşama diğer bölgelerde aynısını yapacağız.”
Burada dikkat çeken bir nokta, Erdoğan’ın Suriye sınır hattının bütününün kontrol altına alınmasına dönük uzun dönemli hedefi tekrarlamakla birlikte, bu hedefin özellikle Fırat’ın doğusunda kalan bölümünün daha sonra kademe kademe hayata geçirileceğini ifade etmesidir dolaylı bir ifadeyle.
GEÇEN EKİM AYINDAKİ ATMOSFERİ HATIRLAYINCA
Bu tespitin ardından şimdi projektörlerimizi Tel Rifat ve Münbiç’e doğru çevirelim. Ancak bunu yaparken en başta hatırlamamız gereken bir konu var. Aslında her iki bölge de barındırdıkları PKK/YPG unsurları nedeniyle uzun bir zamandır Türk güvenlik makamlarının yakın radar alanı içinde bulunuyordu.
Son olarak geçen ekim ayında Türkiye’nin Tel Rifat’a gireceği yolunda bir atmosfer de belirmişti. Bunu tetikleyen, Erdoğan’ın geçen 11 Ekim’de “Artık tahammülümüz kalmadı. Buradan kaynaklanan tehditleri ya oralarda etkin olan güçlerle birlikte ya da kendi imkânlarımızla bertaraf etmekte kararlıyız” şeklindeki açıklamasıydı.
Ancak hem Rusya hem de ABD cephesinden verilen olumsuz tepkilerin ardından bu beyanların gerisi gelmemiş, konu bir süre sonra gündemden çıkmıştı.
Buna karşılık, bu kez yapılan ısrarlı açıklamalarla birlikte, harekât beklentisinin geçen sonbahara kıyasla daha kuvvetli bir eşiğe çıktığı gözleniyor.
İKİ BÖLGEDE DE ANA FAKTÖR RUSYA
Bu arada Erdoğan’ın önceki günkü ifadeleri, gün içinde ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın bir karşı açıklamasını da davet etmiştir.
Blinken Türkiye’nin harekât planına kuvvetli ifadelerle karşı çıksa da, operasyon bölgesi Tel Rifat ve Münbiç ile sınırlı olacaksa, Türkiye’nin sahadaki öncelikli muhatabının ABD’den çok Rusya olacağını dikkate almalıyız. Çünkü, 2019 ekim ayında yaşanan çekişmelerden sonra ABD Suriye’nin kuzeyinde Fırat’ın batısından ayrılıp Fırat’ın doğusuna çekilmiştir.
Önce Tel Rifat’a bakalım. Burası, güneyde rejim kontrolündeki Halep’e komşu, batısında Afrin, kuzey ve doğusunda Afrin gibi yine TSK ve ÖSO’nun kontrolündeki Fırat Kalkanı bölgesiyle çevrelenmiş bir cep. Batıdan doğuya 40 kilometre genişliğinde. Kuzey-güney hattında derinlik 15 ile 6 kilometre arasında değişiyor. Tel Rifat şehir merkezinin kuzeyde Kilis sınırına uzaklığı kuş uçusu 16 kilometre kadar.
ABD, Tel Rifat’ta bundan önce de sahada bir faktör değildi. Bu bölgede ana oyuncu hep Rusya olageldi.
MİNNAK’TAKİ RUS HAVA ÜSSÜNE DİKKAT
Gelgelelim başka oyuncular da var. Tel Rifat’ın önemi, sahada hem Rusya hem İran hem Esad rejimi hem de PKK’nın Suriye’deki uzantısı olan YPG/PYD’nin askeri güç olarak varlık gösterdiği çok aktörlü bir coğrafya olmasıdır.
Tel Rifat merkezinin hemen kuzeyindeki Minnak yerleşiminde Rusya’nın kontrolünde bir askeri havaalanı da bulunuyor. TSK, 2018 yılı başında icra ettiği “Zeytin Dalı Harekâtı” sırasında güney cephesinde Tel Rifat’a doğru ilerlerken, Rusya faktörü nedeniyle bu havaalanına yakın bir noktada durmuştu.
Muhtemel bir operasyonda göz önünde bulundurulması gereken çok kritik bir mesele, Rusya’nın Suriye’nin Fırat’ın batısındaki hava sahasını kontrol etmekte oluşudur. Hava sahası Fırat’ın doğusunda ABD’nin kontrolündedir. Gerçekleştiği takdirde TSK’nın harekâtında, Rus/Suriye hava savunma sistemlerinin radarlarının Türk savaş uçaklarına ve insansız hava araçlarına kilitlenmemesi için hava sahasının açık tutulması gerekecektir.
TEL RİFAT’TA YOLLAR MOSKOVA’YA ÇIKIYOR
Tel Rifat’ın öneminin bir başka boyutu, Türkiye ile Rusya arasında 22 Ekim 2019 tarihinde Soçi’de imzalanan mutabakatta da konu edilmesidir. Rusya, bu mutabakatın altıncı maddesinde “Münbiç ve Tel Rifat’tan Bütün YPG unsurlarının silahlarıyla birlikte çıkartılacağı” taahhüdünde bulunmuştu. Ancak bu taahhüdünü yerine getirmemiştir.
2018 yılındaki “Zeytin Dalı Harekâtı”nın ilerleyen bir aşamasında Ruslarla YPG arasında varılan bir mutabakat çerçevesinde, Afrin sahasındaki YPG unsurlarının önemli bir bölümü Tel Rifat’a geçiş yapmıştı. YPG ile birlikte Afrin’de yaşayan sivil Kürt nüfusun hatırı sayılır bir kesimi de iç göçle buraya geçmişti.
Sonuçta dar ve sıkışmış bir alanda çok sayıda faktörün iç içe geçtiği son derece karmaşık bir jeopolitik denklem var Tel Rifat’ta.
İRAN FAKTÖRÜ DE HESABA KATILMALI
Tel Rifat, aynı zamanda doğrudan İran’ın kontrolü altında bulunan Şii milis grupların da varlık gösterdiği bir bölge. İşin bu kısmı, Tel Rifat’ta yapılacak herhangi bir operasyonda Türkiye’nin İran faktörünü de hesaba katması gerektiğine işaret ediyor. İran Dışişleri Bakanlığı, daha geçen hafta yaptığı bir açıklamayla Türkiye’nin Suriye’de yeni bir askeri harekâtına karşı olduğunu duyurmuştu.
Ayrıca, bir değişiklik olmadığı takdirde bundan iki hafta sonra Kazakistan’ın başkenti Nur Sultan’da Astana formatı çerçevesinde Türkiye, Rusya ve İran’ın katılımıyla Suriye’deki gelişmeleri görüşmek üzere üçlü bir toplantı yapılacaktır. Türkiye’nin tasarladığı harekâtla ilgili konuların burada da gündeme gelmesi muhtemeldir.
MÜNBİÇ’TE RUSLAR TÜRKİYE İLE YPG ARASINDA TAMPON
Ancak, Erdoğan’ın Tel Rifat’la birlikte telaffuz ettiği Münbiç’in durumu biraz farklı. Tel Rifat’ın doğusunda kalan Münbiç, geçmişte doğrudan ABD ve YPG’nin ortaklaşa kontrolü altındaydı. Bu bölge Türkiye ile ABD yönetimi arasında sayısız müzakereye konu olmuştu. 2019 ekim ayında yaşanan gerilim sırasında ABD buradan çekildi. Bunu yaparken ilginç bir strateji izledi. ABD, Münbiç’in ortasından doğu-batı istikametinde geçen M-4 otoyolunun üst kısmını Rusya’ya (ve rejim ordusuna) bırakırken, otoyolun alt kısmı YPG kontrolünde kaldı.
Bu durumun harekât planlaması açısından yarattığı güçlük şurada. M-4’ün kuzey kısmında Rusya’nın kontrol ettiği bölge, hemen üstünde TSK’nın denetimindeki “Fırat Kalkanı Harekât Bölgesi”ne bitişik. Bir başka deyişle, Ruslar sahada M-4’ün altında üslenen YPG unsurları ile kuzeyde TSK kontrolündeki saha arasında bir tampon oluşturmuş durumdalar. Dolayısıyla TSK/ÖSO unsurları, Fırat Kalkanı bölgesinden güneye YPG hedeflerine doğru intikal etmek istediklerinde, karşılarında önce Rus ve rejim ordusu askerlerini bulmaları kaçınılmaz.
GÖZLER LAVROV’UN TÜRKİYE GEZİSİNDE
Görüleceği gibi, hem Tel Rifat hem Münbiç açısından, bu harekâtın öncesinde Rusya ile ciddi bir müzakere sürecinin gerekeceği aşikârdır. Türkiye’nin harekât niyetleri Rusya ile 2019 ekim ayında varılan mutabakatta tesis edilen statükoda değişikliğe yol açacağı için, bu durum ister istemez ister istemez Rusya ile bir müzakere konusu haline gelecektir.
Her halükârda Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un önümüzdeki hafta çarşamba günü Türkiye’ye yapacağı ziyaret, Ukrayna savaşı, denizden tahıl sevkıyatı için Karadeniz üzerinden açılacak koridor gibi hayati konuların yanı sıra, Tel Rifat-Münbiç dosyası açısından da oldukça kritik bir önem kazanmıştır.
Paylaş