Paylaş
Bu çerçevede Batı medyasında projektörler Türkiye’nin Ukrayna savaşındaki konumuna çevrilirken, Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkilerin geçirdiği dönüşüm ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya Lideri Vladimir Putin arasındaki ilişkinin yapısının da çok yakından büyüteç altına yatırıldığı gözleniyor.
Yapılan yorumlarda beliren ana temaları, ekonomik yaptırımlara katılmayan Türkiye’nin Rusya için artık Batı’ya dönük tek çıkış kapısı haline geldiği, Türkiye ile Rusya arasındaki ticarette büyük bir sıçramanın yaşandığı, bu durumun Rusya’yı artan ölçüde Türkiye’ye dayanmak zorunda bıraktığı, bu çerçevede Erdoğan ile Putin arasındaki şahsi ilişkinin daha da önem kazandığı, bu ilişkide Türk tarafının pazarlık kartlarının çoğaldığı şeklinde özetlemek mümkün.
WALL STREET: ‘TÜRKİYE’NİN BÖLGESEL ROLÜ GENİŞLİYOR’
Alıntı yapacağımız yayınlardan biri, ABD’de genellikle muhafazakâr çizgide bilinen ve iş dünyasına seslenen ünlü “The Wall Street Journal”da çıkan “Ukrayna Savaşı Erdoğan’a Nüfuzunu Genişletme İmkânı Veriyor” başlıklı bir haber yorum.
Gazetenin Ortadoğu muhabiri Jared Malsin tarafından kaleme alınan 5 Kasım tarihli bu yazı, Erdoğan’ın bir yandan Ukrayna’ya askeri desteğini derinleştirirken, diğer yandan Rus mevkidaşı Putin ile kanallarını açık tuttuğunu, bu şekilde Ukrayna’nın tahıl ihracatının devam etmesine yardımcı olduğunu belirtiyor. Bunu yaparken Erdoğan’ın bir “bölgesel oyun kurucu” olarak Türkiye’nin rolünü genişletmeye çalıştığını da yazıyor.
Gazetenin dikkat çektiği nokta, Erdoğan’ın Türkiye’nin bölgesel rolünü güçlendirebilmesini kolaylaştıran kilit unsurun, Batı’nın yaptırımları sonucu küresel ekonomiyle bağlarının kopmasından sonra, Rus parasının Türkiye’ye girişine izin verme konusunda istekli davranmasıdır.
The Wall Street Journal, Erdoğan’ın Putin’le düzenli bir şekilde görüşebilen bir iki dünya liderinden biri olduğunu ve yaptırımlara rağmen ticareti artırma taahhüdüyle Rusya’nın üzerindeki basıncın hafifletilmesine önemli bir katkı yaptığını yazıyor. Gazeteye göre, Türkiye kendisine silah göndermeye devam ettiği müddetçe, Ukrayna da Türkiye’nin Rusya ile ilişkilerini mesele yapmak eğiliminde değildir.
FINANCIAL TIMES: ‘RUSYA TÜRKİYE’YE BAĞIMLI HALE GELİYOR’
Kayda değer bir başka yazı, Birleşik Krallık’ın prestijli gazetesi “Financial Times”da “Tahıl Anlaşması Erdoğan’ın Putin ile Bağlarına Işık Tutuyor” başlığını taşıyor. Gazetenin Moskova Büro Şefi Max Seddon tarafından kaleme alınan bu yazı, Putin’in ani bir kararla tahıl koridoru anlaşmasından çıktığını, ancak birkaç gün sonra sınırlı ödünlerle anlaşmaya döndüğünü, Erdoğan’a atfen aralarındaki şahsi ilişkinin anlaşmanın yeniden uygulamaya konmasında kilit rolü oynadığını belirtiyor.
Bu yazının ana vurgularından biri, Batı’nın yaptırımlarının ve uluslararası izolasyonun Rusya’yı artan ölçüde Türkiye’ye bağımlı hale getirmekte olduğudur. Buna göre, Ukrayna’yı işgalinden itibaren Moskova açısından Ankara önemli bir “can halatı” niteliğini kazanmıştır. Erdoğan, aynı zamanda bu çatışmada barış yapıcısı rolüne soyunmuştur.
Yazının önemli bir noktası, Erdoğan’ın elindeki kartların Putin’in elindeki kartlara kıyasla daha güçlü hale gelmiş olduğu tezini işlemesidir. Gazete, analizcilerin değerlendirmelerine dayanarak, iki ülke arasında büyük bir sıçrama yapmakta olan ticari bağların Putin’i Türkiye’nin söylediklerine kulak vermeye yönelttiği görüşünü belirtiyor.
CARNEGIE ENDOWMENT: ‘ANKARA-MOSKOVA İLİŞKİSİNDE DENGE DEĞİŞİYOR’
Dikkatimi çeken bir başka değerlendirme, ABD’nin seçkin düşünce kuruluşlarından “Carnegie Endowment”ın web sayfasında geçen salı günü yayımlanan ve “Rusya’nın Tahıl Anlaşmasına Dönmesi Türkiye’nin Artan Nüfuzunun İşareti” başlıklı yazı. Bu yazının önemi, daha önce Rusya Merkez Bankası’nda görev yapmış olan Alexandra Prokopenko tarafından kaleme alınmış olması.
Bu yazıda, Moskova’nın Tahıl Koridoru Anlaşması’ndan çekilmesine karşılık, Erdoğan’ın iki günde Rusya’nın mutabakata dönüşünü sağladığı belirtilerek, “Bu tutum değişikliğinin sürati, son sekiz ay içinde Ankara’nın Moskova üzerindeki nüfuzunun ilişkideki dengeyi ne kadar Türkiye lehine değiştirdiğini gösteriyor” deniliyor.
Bu analizin ana mantığı, içinde bulunduğumuz yılın başında Türkiye’nin Rusya ile ortaklığına olan ihtiyacının Rusya’nın bu ortaklığa duyduğu ihtiyaçtan daha fazla olduğu, ancak savaşla birlikte bu durumun değiştiği görüşüne dayanıyor.
Yazıda Türkiye’nin, Rusya’nın en önemli dış ticaret ortaklarından biri olmaya doğru yöneldiği, Rusya’nın Avrupa’dan teknoloji ağırlıklı ürünleri temin etmesinde transit merkezine de dönüştüğü kaydediliyor. Ayrıca, Türkiye’nin Rus şirketleri ve bireyleri açısından Avrupa’ya açık tek pencere olarak kaldığı, benzer şekilde Türk Akımı’nın da Rus doğalgazının Avrupa’ya sevk edilebileceği yegane güzergâh haline geldiği anlatılıyor.
Prokopenko’ya bakılırsa, Türkiye ile ilişkisinde sağladığı avantajlar sonucunda Kremlin de Erdoğan’ın dış politika alanındaki çıkarlarını ve hırslarını görmezlikten gelemeyecektir.
TÜRKİYE’NİN MANEVRA ALANI GENİŞLİYOR
Verdiğimiz örnekleri artırmak mümkündür. Birleşik Krallık’ın prestijli siyaset-kültür dergilerinden “The Spectator”da 6 Kasım’da çıkan “Türkiye ve Ukrayna Putin’in Tahıl Anlaşması Blöfünü Nasıl Gördüler” ve yine bu ülkede yayımlanan muhafazakâr çizgideki “The Daily Telegraph” gazetesinde önceki gün çıkan “Putin’in Ukrayna’daki Savaşının Gerçek Galibi Türkiye” başlıklı yazılar bu çerçevede hatırlatılabilir.
Altı çizilmesi gereken bir nokta, bu yayınlarda son krizin sonuçlanış şeklini Putin’in bir zafiyeti, geri adım atması olarak gören bir bakışın baskın olmasıdır.
Söz konusu yayınlarda yerleşmeye başlayan anlatı, Türkiye’nin Ukrayna savaşındaki rolünün güçlenmekte olduğuna işaret ediyor. Bu durum Türkiye’nin Rusya ile Ukrayna karşısında denge politikası yürütebilmesini daha da kolaylaştıracaktır.
Sonuçta, Rusya ile arasına mesafe koyması, yaptırımlar konusunda dikkatli olması gibi başlıklarda Batı’dan gelmekte olan telkinleri, baskıları püskürtmekte ve daha geniş bir manevra sahası elde etmekte Türkiye kendisini daha rahat hissedecektir.
Burada dikkat çekilmesi gereken bir nokta daha var. Bu yayın organları genellikle demokrasi, insan hakları ve yargı bağımsızlığı konularında Türkiye’ye eleştirel bir bakışı ifade eden çizgileriyle biliniyorlar.
Ukrayna Savaşı Türkiye’nin bölgesel profilini yükseltirken, insan, Türkiye’nin sıkça eleştiriye uğradığı bu alanlardaki görüntüsünü değiştiren anlamlı adımlar atıp bu algıyı kırması halinde uluslararası alanda oynayabileceği rolün ne kadar daha geniş olacağını düşünmeden edemiyor.
Paylaş