Suriye ile diyaloğu bekleyen çok zor sorular var...

Türkiye’nin Suriye ile normalleşme arayışlarını değerlendirdiğimiz dünkü yazımız, bu süreç başladığı takdirde bu kez yanıt bekleyen çok sayıda sorunun karşımıza çıkacağı tespitiyle bitiyordu.

Haberin Devamı

Kuvvetle muhtemeldir ki, normalleşme kuvveden fiile çıkarsa, yönetilmesi bugünkülerden daha kolay olmayan bir dizi sınama Türkiye’nin gündemine yerleşecektir.

Bu sınamalara dönük bir fikir egzersizi yapmak istersek, herhangi bir önyargı taşımadan açık fikirli bir şekilde birçok soruya yanıt aramamız gerekecektir.

Önce birinci ve en temel soru: Dönmek isteyecekler mi?

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 2015 tarihli 2254 sayılı kararında mültecilerin dönüşlerinin emniyetli bir şekilde ve gönüllülük esasına göre gerçekleşmesi öngörülmüştür.

Bu durumda öncelikle Türkiye’de geçici koruma statüsü altındaki sığınmacıların hangi oranda Suriye’ye dönmeyi arzu edecekleri sorusu önem kazanıyor. Unutmayalım ki, araştırmalar göç hareketlerinde mültecilerin anlamlı bir bölümünün genellikle gittikleri ülkede kaldığına işaret ediyor.

*

Haberin Devamı

Tabii Suriye’nin bugün içine sürüklendiği derin ekonomik çöküntüye, bunun yaşam koşullarında yol açtığı kötüleşmeye baktığımızda, güney komşumuz dönülmesi arzu edilecek bir ülke görüntüsü vermiyor. BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in 12 Aralık tarihinde Güvenlik Konseyi’ne Suriye’de insani ihtiyaçların durumu hakkında sunduğu rapordaki gerçekler, bu ülkede büyük bir insanlık felaketinin yaşandığını bütün çıplaklığı ile gözler önüne seriyor.

Guterres, 2023 yılında Suriye’de toplam 15.3 milyon kişinin yaşayabilmek için bir şekilde insani yardıma ihtiyaç duyacağına dikkat çekiyor. Bu toplam, 2022 yılında 14.6 milyondu. Yurt dışına göç eden 5.5 milyon Suriyeli hariç tutulursa bugün ülkenin nüfusu 16.6 milyondur.

BM’nin tespitlerine göre, temel ihtiyaçlarını hiç karşılayamayan ya da yetersizlik içinde karşılayabilen Suriyelilerin oranı 2021 yılında yüzde 76 iken, oran bu yıl yüzde 85’e çıkmıştır.

Rapora göre, beslenme sorunları nedeniyle 5 yaşın altındaki çocukların yüzde 25’inde kansızlık problemi var. Ülkenin bazı bölgelerinde yine beslenme yetersizliği nedeniyle 5 yaşın altındaki her 4 çocuktan biri fiziksel ve bilişsel gelişme sorunları yaşamaktadır.

Ülkede vahim ölçülerde bir akaryakıt darlığı söz konusudur. Hürriyet’in önceki günkü dış haberler sayfasının manşeti akaryakıt sıkıntısının neden olduğu sorunlara ayrılmıştı. Bunun önemli nedenlerinden biri de ülkenin petrol sahalarının Fırat’ın doğusunda ABD’nin himayesi altındaki Özerk Yönetim Bölgesi’nde kalmış olmasıdır. Bu özerk yapıda sahada ipleri elinde tutan ana güç, PKK’nın Suriye’deki uzantısı YPG’nin merkezinde yer aldığı SDG, yani Suriye Demokratik Güçleri’dir.

Haberin Devamı

Bu arada elektrik kesintileri günlük hayatın bir parçasıdır. Keza su temini de bir diğer sorundur. BM Genel Sekreteri Guterres, ülkede kolera salgınının patlak verdiğine de dikkat çekiyor.

*

Burada düşündürücü olan bir durum, rejimin yaşanan bütün bu sıkıntılardan etkilenmeden bekasını sürdürebilmekte oluşudur. ABD ve AB’nin bu ülkeye uyguladıkları ekonomik yaptırımlar Esad rejimini ciddi bir şekilde sarsmazken, Suriye halkını açlığa, sefalete itmekte, gelişmelerini sağlıklı bir şekilde tamamlayamayan çocukları vurmaktadır.

Bu tablo ne yazık ki her geçen gün ağırlaşıyor. Suriye’deki kriz kilitlendiği için, bir çözüm bulunamadığı takdirde yaşanan insani felaket muhtemelen önümüzdeki yıllarda daha da ağırlaşacaktır.

Haberin Devamı

Soru: Bu görüntüye bakınca Suriye’ye kim dönmek ister ki?

*

Denilebilir ki Suriye’ye dönmeye teşvik edilecek olan sığınmacılar zaten geldikleri eski şehirlere, kasaba ya da köylerde değil, Türkiye’nin ülkenin kuzeyindeki güvenli bölgelerde inşa edeceği yeni yerleşim merkezlerinde iskan edilecektir.  Ancak bu noktada yeni sorular gündeme giriyor. Şam’dan gelen bütün haberler, Esad rejiminin pazarlık pozisyonu olarak normalleşme başladığı takdirde Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde girdiği bu bölgelerden çıkmasını istediğine işaret ediyor.

Bir an için -senaryo olarak- Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinden aşamalı bir şekilde çekilme kararı aldığını varsayalım. Çekilme hamlelerinin de bazı bölgelerde Türkiye’ye dönük göç dalgalarını tetikleyeceği durumlar yaşanabilir. Örneğin, Türkiye İdlib’den askeri gücünü çekmeye kalksa ve rejim ordusu buraya girse, bu bölgede yaşayan yaklaşık 3.5 milyon Suriyelinin çoğunun Türkiye sınırına yığılabileceği ihtimali göz ardı edilemez.

*

Haberin Devamı

Zeytin Dalı, Fırat Kalkanı ve Barış Pınarı Harekât Bölgeleri’ne baktığımızda buralarda nasıl bir düzenleme yapılacağı herhalde Suriye ile normalleşme sürecinin en kritik dosyalarından biri olacaktır. Bu güvenli bölgelerin yönetimi nasıl sağlanacaktır? Güvenlik bugün olduğu gibi TSK’nın gözetiminde eski adı ÖSO olan Suriye Milli Ordusu’na mı (SMO) bırakılacaktır?

Esad içsavaşta kendisine karşı ayaklanıp savaşmış olan bu grupların sahada kalmalarına razı olacak mıdır? Bir formül olarak bu grupların ülkenin Esad’a bağlı resmi ordusuna eklemlenmesi düşünülebilir mi? Esad bunu kabul etmezse bu silahlı gruplar ne olacaktır? Bu grupların belli bir bölümünün dağıtılması gündeme gelebilir mi? On binlerce, on binlerce silahlı savaşçıdan söz ediyoruz.

Haberin Devamı

Nihai bir çözümde ülkenin toprak bütünlüğü taahhüt edilmekle birlikte, SDG’nin kontrol ettiği Fırat’ın doğusundaki bölgede ortaya çıkan yapıya sınırlı bir özerklik tanınırken, kuzeydeki koridorda da benzer bir özerklik düşünülebilir mi?

*

Ayrıca, Türkiye’nin çekilmeyi kabul ettiği bir senaryoda bile Esad ordusunun gerçekten Suriye’nin bütününde bu bölgeleri koruyabilecek askeri güce sahip olup olmadığı da tartışmaya açık bir konudur. Son dönemde rejim kontrolündeki bölgelerde de özellikle hayat pahalılığı ve yaşam koşullarındaki kötüye gidişin yol açtığı ciddi rahatsızlıklar söz konusudur; olaylar patlak vermektedir.

Örnek olarak, bu ayın başında 4 Aralık’ta ülkenin güneyindeki Süveyda il merkezinde hayat pahalılığını protesto eden insanların valilik binası önündeki gösterilerine ilişkin görüntüler Suriye’yi izleyen bütün çevrelerde dikkatle not edilmiştir.

*

Şimdi meselenin kritik bir başka boyutuna geçelim. Bu boyutta oldukça hassas bir soru bizi bekliyor. Bu, Beşar Esad’ın ülkeyi terk etmiş olan Suriyelilerin geri dönmesini samimi olarak arzu edip etmediği sorusudur.

Unutmayalım ki göç edenlerin kayda değer bir bölümü rejime karşı oldukları için içsavaşta Suriye’yi terk etmek zorunda kalanlar ve onların aileleridir. Ayrıca, yabana atılmayacak bir kesimi de DEAŞ işgali ve bu örgüte karşı yürütülen savaş sırasında ülkeden ayrılmıştır. Terk edenlerin azımsanmayacak olan bir bölümünün rejime muhalif olması dönüşleri konusunda Esad cephesinde pekâlâ bir isteksizliğe de yol açabilir.

*

Esad, Ankara ile yeni bir başlangıç yapmak yerine çatışmayı sürdürmeyi tercih etmesi halinde, silahlı muhalefeti desteklemiş olmasına misilleme olarak, Türkiye’nin sığınmacı sorunuyla yaşamasını tercih etmek gibi bir hesaba da yönelebilir. Ancak bu noktada rejime Türkiye ile iyi geçinmesini önermekte olan Rusya’nın kuvvetli bir aktör olarak denklemde olacağını hesaplamak gerekiyor.

Öte yandan, Türkiye ile Esad rejimi arasında diyalog seçeneğini gerekli kılan faktörler de söz konusu. Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması ve Fırat’ın doğusundaki özerkleşmenin ucu açık kalarak bağımsız bir devlete dönüşmesini önleme saiki, normalleşme sürecinde Ankara ile Şam arasındaki ağırlık taşıyan ortak paydalardan birini oluşturacaktır.

Sonuçta çok zorlu, açmazlar ve sorularla yüklü sancılı bir diyalog süreci bekliyor Türkiye ve Suriye’yi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın önerdiği gibi diyaloğun Türkiye, Rusya ve Suriye arasında üçlü bir formata oturması halinde, bütün bu soruların yanıtlarında Rusya’nın iki taraf arasında önemli bir rol oynayacağını da şimdiden öngörebiliriz.

Yazarın Tüm Yazıları