Paylaş
Bu karar uluslararası alanda büyük bir sarsıntı yaratmıştı. Bütün dikkatler, doğuşu ilan edilen yeni devleti kimin ya da kimlerin tanıyacağı sorusuna çevrilmişti.
Akşam saatlerine kadar dış dünyadan KKTC’nin tanınması konusunda hiçbir açıklama gelmedi. Türkiye de sessiz kalmıştı. Dışişleri Bakanı Türkmen ise düzenlediği basın toplantısında Türkiye’nin KKTC’yi tanıma kararını açıklamış ve Yunanistan’ı “teenni”ye davet etmişti. Yani mesajını geniş bir şekilde yorumlayarak aktarırsak, Yunanistan’ı tepki olarak bir adım atmadan önce iki kez düşünmeye, yanlış bir hareket yapmamaya davet etmiş, yoksa bunun sonuçları olacağını hissettirmişti.
Ankara’nın planı, ilk olarak Bangladeş ve ardından Pakistan’ın KKTC’yi tanıdıklarını açıklamaları, Türkiye’nin de daha sonra bu ülkelere katılmasıydı. Ancak ABD ve Birleşik Krallık’ın büyük bir süratle bu iki ülke üzerinde bütün ağırlıklarını koymaları sonucu beklentiler boşa çıkınca, Türkiye’nin akşam saatlerine doğru tek başına tanıma açıklamasını yapmak dışında bir seçeneği kalmamıştı.
Maraş’ın girişinde: TBMM Başkanı Prof. Mustafa Şentop (soldan üçüncü), önceki gün Kıbrıs’taki Maraş bölgesine giderek burada KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar (en solda) ve KKTC Meclis Başkanı Zorlu Töre (en sağda) ile birlikte incelemelerde bulundu. Sedat Ergin (soldan ikinci) Maraş’taki heyetle birlikte.
O akşam Dışişleri’nden çıkıp haberi yazdırmak üzere Bakanlıklar’dan Kızılay’daki büroya doğru koşar adım giderken, yıllar sonra 2022 yılında KKTC’nin 39’uncu kuruluş yıldönümü törenlerini adada izleyeceğimi bilemezdim.
Önceki gün Dr. Fazıl Küçük Bulvarı’nda kuruluş kutlamaları çerçevesiyle mehter marşıyla başlayan, ardından askeri bando eşliğinde devam eden resmi geçit törenini izlerken İlter Türkmen’in KKTC’yi tanıma kararını açıkladığı o basın toplantısını bütün canlılığıyla hatırladım.
Hiç unutmuyorum, İlter Türkmen, KKTC’yi kaç ülkenin tanımasını beklediği yolundaki bir soruyu, “İstatistikleri yanımda getirmeyi unuttum” diyerek espriyle geçiştirmişti.
Evet, geçen 39 yıl içinde Türkiye dışında KKTC’yi uluslararası alanda resmen tanıyan başka bir ülke çıkmadı ama bu durum KKTC’nin bütün ambargolara rağmen varlığını sürdürmesini, ciddi sorunlara sahne olmakla birlikte güçlenmesini, hepsinden önemlisi demokrasisini dinamik bir zeminde yürütebilmesini herhangi bir şekilde engellemedi.
KKTC’Yİ İSLAM İŞBİRLİĞİ TEŞKİLATI DA GÖZLEMCİ GÖRÜYORDU, BİR FARKLA...
Bu süre içinde tanınma yolunda sınırlı olarak sağlanabilen tek gelişme İslam İşbirliği Teşkilatı’nda (İİT) kaydedilmişti. Bu örgüt, kuzeydeki yapıyı daha KTFD olduğu dönemde önce “Kıbrıs Türk Müslüman Topluluğu” kimliğiyle “Misafir” statüsünde bünyesine kabul etmiş, ardından 1978’de bu statüyü “gözlemci”ye çevirmişti. KKTC 1983’te ilan edildikten sonra da uzun yıllar gözlemci statüsünde herhangi bir değişiklik olmamıştı.
En önemli değişiklik, 2004 yılındaki referandumda BM’nin Annan Planı KKTC tarafında kabul edilip Kıbrıs Rum Kesimi’nde reddedilince, İİT, Türk tarafının bu adımının yarattığı olumlu etkiyle ertesi yıl KKTC’nin statüsünde değişikliğe gitmişti. İİT, 2005 yılında KKTC’yi hâlâ gözlemci konumunda tutmakla birlikte, bu kez Annan Planı’ndaki adı ile “Kıbrıs Türk Devleti” (Turkish Cypriot State) adıyla tescil etmişti. Cemaat’ten Devlet’e geçiş olmuş, ancak KKTC’nin adı telaffuz edilmekten kaçınılmıştı.
TDT’NİN GÖZLEMCİ STATÜSÜNÜN FARKI
Bunun bir adım ilerisine giden bir gelişme Türk Devletleri Teşkilatı’nın (TDT) geçen hafta Özbekistan’ın Semerkant kentinde düzenlenen ve Türkiye’yi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın temsil ettiği liderler zirve toplantısında alınan bir karar oldu. TDT zirvesinde KKTC’nin örgüte kendi anayasal ismiyle yani KKTC kimliğiyle “Gözlemci Üye” olarak kabul edilmesi kararlaştırıldı. Bu, İİT’nin “Kıbrıs Türk Devleti” tanımlamasından bir kademe ileri giden bir gelişmeyi gösteriyor.
Bu karar resmi tanımanın altında kaldığı için yetersiz görülebilir. Ama KKTC’de önceki gün katıldığım 39’uncu yıl kutlama törenlerinde kararın burada büyük bir etki yarattığını gözlemek mümkündü. TDT’nin kararı KKTC’de morallerin yükselmesine yol açmış. Gözlemci bile olsa bağımsız devletin kendi adıyla bir uluslararası örgütte tescil edilmesi, KKTC’de hissedilir bir özgüven duygusunu beraberinde getirmiş.
Nitekim KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, önceki gün törene hitabında TDT zirvesindeki kararın KKTC tarihinde önemli bir kilometre taşı olacağını belirterek, “Şu anda bağımsız, özgür KKTC’nin temelleri daha da güçlenmiştir. Bu kazanım KKTC devletinin harcına harç katmıştır. Gözlemci üyelik KKTC’ye yeni kapılar açacak” diye konuştu.
TDT’nin kararı, törenlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan adına Türkiye’yi temsil eden TBMM Başkanı Mustafa Şentop’un konuşmalarında da geniş bir vurgu aldı. Prof. Şentop, TDT’den çıkan sonucu “KKTC’nin tanınması yolundaki ilk adım” olarak nitelendirdi, “KKTC’nin bağımsız bir devlet olarak ilelebet yaşayacağını” söyledi.
Gelinen bu nokta, benim de 15 Kasım 1983’te katıldığım tarihi basın toplantısından sonra geçen 39 yıl içindeki Kıbrıs tanıklığımın bir özeti olarak görülebilir.
MARAŞ CEPHESİNDE HAREKETLİLİK SÜRÜYOR
MESLEK hayatım boyunca Kıbrıs sorunu çerçevesinde Maraş üzerine pek çok haber ve yazı yazdım ama bu şehre hiç adım atmamıştım. Yalnızca Magosa’ya kadar gelip tel örgülerin arkasındaki “Yasak Bölge” içinde, Akdeniz kıyısında güneye doğru uzanıp giden bir hayalet şehrin terk edilmiş binalarına bakmıştım uzaktan. Bu metruk kent görüntüsü Akdeniz’in gökyüzünün altında yayılan mavi derinliği karşısında büyük bir tezat yaratıyordu.
Önceki gün ilk kez Maraş’a ayak bastım, sahil boyunca yürüdüm. Burada kasım ayı olmasına rağmen tek tük de olsa denize giren insanlar gördüm, kıyıda açılmış bir kafede oturmuş keyif yapan insanlara tanıklık ettim.
Ancak Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 1974 yılında Barış Harekâtı’nın ikinci aşamasında tümüyle kontrolü altına aldığı bu şehrin ana caddelerinden biri üzerinde yürümek çok değişik bir tecrübeydi benim için.
Her şey, Rumların tam 48 yıl önce, yani neredeyse yarım yüzyıl önce şehri terk ederken bıraktıkları gibi kalmıştı. Maraş’ta zaman durmuştu. Buna karşılık geçen on yıllar zarfında bakımsızlık içinde yüksek binaların, otellerin, müstakil evlerin çoğunda kapılar, pencereler kırık dökük vaziyette çürümeye yüz tutmuş durumdaydı; benzer şekilde restoranlar, barlar, kafeler, hediyelik eşya mağazaları, muhtelif dükkânlar...
İşyerlerinin levhalarının çoğu yerli yerinde duruyordu. Ana caddelerden biri üzerindeki gösterişli tiyatro binası antik Yunan tarzının hâkim olduğu mimarisiyle havasından pek bir şey kaybetmiş gibi görünmüyordu.
Bu şehir 1974’e kadar Doğu Akdeniz’in en önemli turizm, eğlence merkezlerinden biriydi. Bütün yıkık döküklük arasından geçmişin iddiasını hatırlatan bir uğultunun o enkazın içinden size ulaştığını hissediyorsunuz.
Maraş’taki tiyatro binasının önünde: Maraş’taki askeri bölge Ekim 2020’den bu yana sınırlı bir şekilde ziyaretlere açılmış bulunuyor. Maraş’ın ziyaretlere açılan Demokrasi Caddesi’nde gösterişli mimarisiyle dikkat çeken bir tiyatro binası da var.
MARAŞ’TA İKİ KADEMELİ HAMLELER
Ersin Tatar’ın cumhurbaşkanlığına geçmeden önce başbakanlık koltuğunda oturduğu KKTC hükümeti, 8 Ekim 2020 tarihinde başlayacak şekilde Maraş’ın sınırlı bir kesimini ziyaretlere açmıştı. Bu karar özellikle başta AB olmak üzere Batılı çevrelerde şiddetli tepkilere neden olmuştu.
Başlatılan uygulama, ilk aşamada sahilde toplam uzunluğu 850 metre olan iki ayrı plaj alanı ile bunlara açılan iki ana caddeyi içeriyor. Ziyaretçiler bu plajlara gelip denize girebiliyorlar, ayrıca terk edilmiş bu iki caddede dolaşabiliyorlar.
Bu arada, 12 Temmuz 2021 tarihinde atılan ikinci bir adımla Maraş’ta askeri bölge içinde kuzeyde arazinin yaklaşık yüzde 3.5’luk bölümüne denk gelen bir alan pilot proje olarak sivil statüye geçirildi. KKTC makamları, bu adımın ardından bir duyuru ile Maraş’ta bu bölgede taşınmazı olan Rumlara, Taşınmaz Mal Komisyonu’na başvuru yapabilecekleri çağrısında bulundular.
Bu adımın önemi, taşınmazları üzerinde hak iddiasında bulunan Rumları muhatap olarak KKTC’deki Taşınmaz Mal Komisyonu ile muhatap olmak durumuna sokması. Bu komisyon, AİHM’deki bazı davalar çerçevesinde Kuzey Kıbrıs’taki mallarla ilgili iç hukuk yolu oluşturmak üzere kurulmuştu.
MARAŞ’A 805 BİN ZİYARETÇİ
Önceki gün KKTC’nin 39’uncu kuruluş yıldönümü törenlerine katılan TBMM Başkanı Prof. Mustafa Şentop’un programının dikkat çekici bir durağı da Maraş ziyareti oldu. KKTC Cumhurbaşkanı Tatar, önceki günkü kutlama törenlerinden sonra Prof. Şentop’a Maraş’ta eşlik etti. Tatar ve Şentop, hem sahilde hem de şehrin içine doğru uzanan bir cadde üzerinde incelemelerde bulundular, buradaki Bilal Ağa Mescidi’ni de ziyaret ettiler.
TBMM Başkanı’na verilen brifinge göre, geride bıraktığımız iki yıl içinde geçen pazartesi akşamına kadar toplam 805 bin kişi ziyaret etmiş Maraş’ı. Günlük ziyaretçi sayısının genellikle bin dolayında seyrettiği, hafta sonları 2 bin eşiğinin üstüne çıkabildiği anlaşılıyor. Ziyaretçiler arasında Kıbrıslı Türkler, Türkiye’den gelen turistlerin yanı sıra Kıbrıs Rum Kesimi’nden de çok sayıda insan var.
Maraş dosyası, Kıbrıs sorununun önceki aşamalarında uzun yıllar bir mini paket yaklaşımı içinde ele alınarak, Kıbrıslı Rumlar tarafından KKTC’den nihai çözümü beklemeden geri alınacak bir ödün alanı olarak görülmüştü. Gelgelelim, Barış Harekatı’ndan sonra geçen 48 yıl zarfında bu yöndeki muhtelif denemeler sonuç getirmeyince Maraş’ın metruk görüntüsünde değişen bir şey olmadı.
Kuruluş yıldönümü kutlama törenlerini izlemek üzere gittiğim KKTC’de kaldığım kısa süre içinde aldığım izlenimler, Maraş dosyasının önümüzdeki dönemde daha sık gündemimizde olacağına işaret ediyor.
KUTLAMADA BARIŞ HAREKÂTI GAZİLERİNE BÜYÜK İLGİ
KKTC’de kuruluş yıldönümü törenleri sabah Cumhurbaşkanlığı’nda resmi kabul töreniyle başlıyor. Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, bakanlar, milletvekilleri, bürokratlar, adadaki görevli Türk diplomatları ve subaylarının kutlamalarını kabul ediyor. Bunu topluca yürüyüş mesafesindeki Atatürk Anıtı’na gidilerek burada düzenlenen Atatürk’e Saygı Duruşu izliyor.
Ardından Dr. Fazıl Küçük Bulvarı’nda halka açık resmi geçit töreni başlıyor. Mehter Marşı’nın gösterisiyle açılan bu törendeki geçitte Türkiye’nin KKTC’deki askeri varlığının bütün boyutlarını detaylı bir şekilde görmek mümkün. Tanklar, obüs bataryaları, çok namlulu roket fırlatma sistemleri, uçaksavarlar, komando birlikleri ilk akılda kalanlar.
KKTC 39. yıldönümü kutlamaları: Önceki gün Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin 39’uncu kuruluş yıldönümüydü. Bu vesileyle Lefkoşa’da geleneksel resmi geçit töreni düzenlendi. Türkiye’yi TBMM Başkanı Prof. Mustafa Şentop’un temsil ettiği bu töreni yazarımız Sedat Ergin de izledi.
Tabii iki F-16 savaş uçağının alçaktan tören alanının üstünden yaptıkları geçişler bütün törenin en çok heyecan yaratan anlarından biri olarak görülebilir. Törenin yapıldığı yerin Rum kesimiyle sınır hattının 6.5 kilometre kadar kuzeyinde olduğu hatırlanırsa, F-16’ların bu gösterisinin Rum tarafından da yakın menzilden ve sesli bir şekilde izlendiği sonucunu çıkarabiliriz.
Törenin bir başka aşamasında KKTC’deki eğitim faaliyetlerinin toplam 21 üniversiteyle ulaştığı yaygınlığı da izleyebildim. KKTC’de bugün 21 üniversite ve 110 bin dolayında öğrenci var. Bu toplamın yaklaşık 60 bini Türkiye ve KKTC’li öğrenciler. Kalan 50 bin ise yabancı öğrenciler. KKTC’deki bütün liseler ve yüksek öğrenim kurumları da yer alıyor geçit töreninde. İlginç bir nokta, yabancı öğrencilerden de katılanlar olması törene. Nijerya’dan gelen öğrenciler de geçit törenindeki en dikkat çekici gruplardan biriydi.
Ancak törenin en çok ilgi uyandıran bölümü, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 1974’teki Barış Harekâtı’na, çoğu o tarihte 20’li yaşların henüz başlarındaki askerler olarak katılmış olan Türkiye’den gelen gazilerin geçtiği andı. Bir kısmı adaya çıkartma gemileriyle, bir kısmı ise paraşütle atlayarak intikal etmiş olan gaziler, kalpakları, madalyaları ve yarım asır sonra da asker disipliniyle uygun adım marş düzeninde yürüyüşleriyle tribünlerden coşkulu bir alkış aldılar.
Bütün bu tablo içinde KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın irticalen yaptığı heyecan yüklü konuşmasını “Dağ başını duman almış, yürüyelim arkadaşlar... Ne mutlu Türküm diyene...” ifadeleriyle tamamlaması da ortama hâkim olan duygu iklimini yansıtıyordu.
Paylaş