Paylaş
Sanal dünyada hiç tanımadığım insanlarla, hemen hemen tamamı karşı cinsten olan ve sohbet davetinde bulunan kişilerle neden konuşmak istiyorum, kurulacak ilişkiden ne bekliyorum? Bu sorunun yanıtı zaman zaman değişiyor. Bazen, yapacak daha önemli işlerim olduğu halde, kendimi gayrıciddiye almak ihtiyacı duyuyor, birkaç saat içerisinde gelen bir cümlelik (bazen kelimelik ya da üç beş harflik) yüzlerce mesajın imlediği anlamsızlık beni eğlendiriyor. Bazen, kendi dürüstlüğümü sınamak gereği duyuyorum; gelen mesajların içinden lanettayin birine cevap veriyorum ve son derece ciddiye alarak bana sorulan tüm soruları tek tek yanıtlıyor, karşımdakinin üzerinde konuşma ihtiyacında olduğu konulara katılmaya çalışıyor, nazik ve ölçülü davranıyorum. Kimi zaman, şiirsever damarım kabarıyor ve “Tanrım! Bana bir salıncak!” diye haykırarak, karşımdaki ile sadece edebiyattan, sanattan, şiirden konuşmak istiyorum; beklentim yerine gelmediğinde de düş kırıklığına uğruyorum. Bazen, giyin-süslen-taksi cağır rutinini göze alamayacak kadar tembel hissediyorum kendimi; bir biçimde cazip bulabileceğim biriyle tanışırım beklentisiyle, eşofmanım altımda, sabahlığım sırtımda, saçlarım dağınık, mor halkalar gözlerimin altına yerleşmiş kendime bir gönülçelen arıyorum. Çoğu zaman, herhangi bir nedenle (e-mail’lerimi kontrol etmek, bir konu üzerine araştırma yapmak, F1 yarış takvimine bakmak, vs..) internete bağlanmış oluyorum, facebook penceresini açıyorum; posta kutuma gelip tirinom norinom öten mesaj sinyallerinin birer ateşböceği olduğunu hayal ediyorum, keyifleniyorum.
Hayatta üzerine konuşmaktan haz aldığım -ki her insanda farklı farklı olan ilgi alanları bunlar- konuları tartışabileceğim, bilgi ve kimi zaman bilgelikleri ile beni büyüleyen, ben bir gülerken onlar beş gülen, ben iki ağlarken onlar sekiz ağlayan, ama en mühimi samimiyetlerini başlarının üzerinde nurdan bir halka gibi kurdukları her ilişkiye taşıyan dostlarım var. Kimi hakikatin peşinde kimi gerçeğin, kimi kendi çemberini tamamlamak uğraşında kimi çemberi kırmak, kimi neden sevildiğini anlamaya çalışıyor kimi sevdiğini arıyor. Hepimiz, her şeyi arıyoruz. Peki her şeyi istiyor muyuz? Yoo; sadece “her şey”in ne mânaya geldiğini anlamaya çalışıyoruz. Kendimizle didişmeyi, sonra kısa süreli bir sulh sağlamayı ve sonra yine didişmeyi yaşamak sayıyoruz. Böyle “Biz tam yedi cüceyiz, on dört kollu bir deviz” edasıyla caka satarken, “önümüze gelene bir tekme” atıyor muyuz peki? Atmıyoruz, atamayız, çünkü atmak istemeyiz. Kendimce, samimiyeti, egonun süslü entarisini kaldırıp atmış olmak ile bir tummamın nedeni de işte budur.
Bu noktada, başka kendime sorduğum soruya geri dönüyorum ve soruyu biraz genişleterek değiştiriyorum: Gerçek samimiyetin anlamını bilen, cisimlenişine aşina birinin sanal dünyada kurulacak ilişkilerden beklentisi ne olabilir, daha doğrusu bir beklentisi olabilir mi? Evet, bir veya birkaç beklenti olabilir. Mesela, herkesin önemsenmeye değer olduğunu kanıtlamak! “Herkes önemsenmeye değerdir” önermesi, böyle tek başına, boşlukta sallandığı zaman ne kadar da gülünç! Buram buram idealizm, ütopya, gerçekdışılık ve mistisizm kokuyor. Ayrıca, herkesi önemsenmeye değer bulan birinin yücügönüllüğüne kibirli bir gönderme yapmakta olduğunun farkında bile olmayan bu cümle, şöyle de okunabilir pekâla: “Herkesi önemsenmeye değer bulan birinin yüce bir ruha sahip olduğunu bilecek, görecek farkındalığa sahibim.” Ya hayat, beyler; ya yaşayarak var ettiğimiz gerçekler, bayanlar! Eğer, herkes önemsenmeye değerse, sanal dünyanın rutini içinden söküp aldığım aşağıdaki cümlelerin ne anlama geldiğini birileri bana açıklayabilir mi lütfen?
“- Niçin benimle konuşmak istedin?
- İTÜ’den, doktorayı bitirmiş, üstelik zeki, üstelik ikizler burcu biriyle sohbet iyi olur diye düşünmüştüm.”
“- Sadece merhaba diyerek seni selamlasaydım, benimle konuşur muydun?
- Pek sanmıyorum.”
“- Hiç makalelerimden birini okudun mu?
-Ben yazı okumam, gerekirse yazarım. Bu yüzden senin hiçbir yazını okumamışımdır.”
“- Sigara içmem seni neden ilgilendirsin?
- Güzelliğine yazık, onun için söylüyorum.”
Herkesin, ama herkesin bir başkasını önemsemek için sağlam nedenlere ihtiyacı var. Tabi, bir ermiş iseniz durum farklı olabilir. Ancak, istisnai durumlardan yola çıkarak gerçeğe ulaşılabileceğini düşününleriniz varsa, onlarla aynı fikri paylaşmadığımı açıkça söylemem gerekir. Konumuza geri dönecek olursak; bir insan, herkesin önemsenmeye değer olduğunu düşünüyor ve bunu kanıtlamak istiyorsa, öncelikle, insanların birbirlerini önemsemek için ne gibi nedenlere ihtiyaç duyduklarını araştırmalıdır. Çünkü herkes önemsenmeye değerdir önermesi, herkes önemlidir anlamını içermez. Ama, herhangi birinin başka biri tarafından önemsenmesine neden olacak bir özelliği mutlaka vardır, anlamını içerir. Sanal alem üzerinden çalışan hoş-beş siteleri, pencere pencere açılan programlar için konuşacak olursak, bu önemseme durumu aşağıdaki gibidir:
- İnternet üzerinde, sisteme bağlı herkesin diğer herkesle konuşabilme, yazışabilme, sohbet edebilme, bilgi ve görüntü paylaşabilme olanakları sağlanmış olduğu için sanal hoş-beş siteleri, potansiyel olarak, herkesin herkesi herhangi bir zamanda önemseyebileceği bir mecradır.
- Bir hoş-beş sitesi üyesi olarak özelde “siz ve herkes” vardır. Siz, tamamen size bağlı nedenlerle seçtiklerinizi “önemsemeye başmalayı” da seçersiniz. Diğer herkes içerisindeki bazıları da size mesaj göndererek aynı aktin diğer tarafında yer alırlar. Doğal olarak, seçmediklerinizi daha baştan önemsenemez kategorisine sokmuş olursunuz. Size mesaj göndermeyenler de sizi!
- Önemsemeye başlamayı seçtiğiniz kişileri, aranızdaki sohbet ilerledikçe önemsenmeye değer bulmayabilirsiniz. Oysa, başlangıçta düşünceniz bu değildi. Siz ya da karşı taraf sanılarında yanılmış olabilir. Zaten, tıpkı gerçek hayatta olduğu gibi sanal dünyada da en büyük sıkıntı, diğerini “ne sandığınız” ve diğeri tarafından “ne sanılmak istediğiniz” noktasında başgösterir.
- Başlangıçta önemsenmeye değer bulduğunuz kişi hakkındaki bu fikrinizi sohbetin ilerleyen safhalarında da korumakta olabilirsiniz. Bu durumda, beri taraftakinin düşüncesi büyük önem taşır. O da sizi önemsemeye devam ederse, önemsediğiniz biri tarafından önemsenen olarak gururunuz okşanır. Tam tersi gerçekleştiğinde ise, sadece sizi artık önemsememesi nedeniyle, önemsediğiniz kişiyi önemsemek konusunda yanılmış olduğunuzu düşünebilirsiniz. Nadiren, artık önemsenmeyen kişi karşısındakini önemsemeye devam eder. Bu durumun nedenini araştırmak, davranışbilimciler açısından enteresan bir inceleme konusu olabileceği gibi, göklerden yeni bir peygamberin ineceğine inanlar için önemli bir işaret olarak da yorumlanabilir!
Peki, herkesi önemsenmeye değer kılan şey nedir? Ona olan bakışımız! Bir Faberge yumurtasını, beyaz bir tavuskuşunu, bir işçi karıncayı, bir Modigliani tablosunu, La Sagrada Familia’yı ya da bir insanı önemsenmeye değer kılan tam olarak işte budur. Hutular’ın vahşetinden kaçan bir Tutsi’nin, lameli ışığıyla geceyi aydınlatan dolunayı önemsemesi düşünülebilir mi? Olsa olsa, tek sığınağı olan geceyi aydınlattığı için nefret besler dolunaya. Peki ya bir göl kıyısında çimenlerin üzerine oturup sarmaş dolaş dolunayı seyretmekte olan iki sevgilinin, on metre ötelerinden geçen bir Birleşmiş Milletler Barış Gücü askerini önemsemelerini beklemek gerçekçi olur mu? Olsa olsa, mahremiyetlerinin ellerinden alınmasına on metre kaldığını düşünüp hiddetlenirler.
Sözün kısası, herkesin önemsenmeye değer olduğunu kanıtlama girişimi, kendi bulunduğumuz noktadan dünyanın nasıl göründüğüne dair merakımızı tatmin etmek üzere bir teşebbüs olabilir mi? Herkesde ve her şeyde önemsenmeye değer bir nokta bulmaya çalışarak, aslında kendimizin ne kadar önemsenmeye değer olduğunu hesaplamaya, ispatlamaya mı çalışıyoruz? Belki de bu yüzden, sanal dünyanın simulatif hoş-beş sitelerinde yüzümüzün bir parçası olsun, DNA örneğimize herkes ulaşabilsin, kaç “arkadaş listenize eklendi”lik adam olduğumuzu yedi mahalle duysun istiyoruz. Birileri face’imize baskın, yalnızlık anında ilk aranacaklar listesine eklesin istiyoruz. Biz çok şey mi istiyoruz?..
Paylaş