Paylaş
Şöyle demiş Vardan:
“Son gelişmeler ve aralarındaki artık geri dönülmez bir yola girdiği görüntüsü veren durumları, ‘Keşke böyle olmasaydı’ dedirtiyor elbette... Lakin şurası da bir gerçek; Demirkubuz’la Ceylan arasında uzun zamandır birikmiş bir enerji vardı ve bu fay hattı bir şekilde kırılacaktı. Kısmet bugünlereymiş. Fakat bütün bu tartışma, çekişme bir yana, bugüne kadar ortaya koydukları ve tarihe bırakacakları yapıtlar başka bir yana. İkisi de günümüz Türk sinemasının yadsınamayacak iki büyük değeri. Bu gerçeği hiçbir şey değiştiremeyecek...”
Ne doğru tespitler!
Her kelimesine katılıyorum.
Gerçekten her ikisi de sinemamızın iki büyük “ödüllü değer”i.
İçime sindiremediğim şeyse sinemalarını bu kavgaya alet etmiş olmaları.
Biri filminden öbürüne gönderme yapıyor, öbürü yine filminden diğerine posta koyuyor.
Biz sıradan izleyiciler, o sahnelerde gerçekte ne mesaj vermeye çalıştıklarını anlamaya çalışırken, meğer iki ödüllü yönetmenin sandalcı kavgasını izliyormuşuz.
Bir çeşit “Cannes davası”...
Üstelik Engin Günaydın gibi kalibreli oyunculara sözler yazıp, söylettirip bu “Cannes davası”na alet etmişler. Bu sözü de @mirkan adlı bir sosyal medya hesabından aldım.
Resmen birbirlerine “diss” atan rap’çiler gibiler.
Yönetmen denince insanın önünü ilikleyesi gelir.
Film setlerinde, dizi setlerinde falan ışıkçısından sesçisine herkes onlara “Hocam” diye hitap eder.
Bunlar sadece bizim değil, bütün dünyanın önünde saygıyla eğildiği isimler.
Şimdi sosyal medyada “Teke tekte hangisi döver” anketleri yapılıyor.
Uğur’un tespitlerine sonuna kadar katılmakla birlikte, hayal kırıklığımı da gizleyemeyeceğim...
Kürk mantolu Türkler
Çok şaşırdığım bir fotoğrafla karşılaştım sosyal medyada.
Fotoğrafta hepsi sosyetik kadınlar gibi uzun siyah kürkler. Bu köylü kadınlar niçin bunları giymiş diye merak ettim. Meğer onlar 1950-51 yıllarında Bulgaristan tarafından yerlerinden yurtlarından kovulan Türklermiş.
Bulgar rejimi ülkeyi terk ederlerken sadece kıyafetleriyle gitmelerine izin vermiş.
Onlar da ellerinde ne var ne yok satıp, Türkiye’ye geldiklerinde birazcık para etsin diye kürk almışlar kendilerine.
Fotoğraf LIFE dergisi fotoğrafçısı Jack Birns tarafından 1950’de Edirne Tren Garı’nda çekilmiş. 140 bin insan gelmiş Bulgaristan’dan. 1989’da, Turgut Özal döneminde Jivkov denilen diktatörün yaptığı baskılar sonucu Türkiye’ye gelen muhacirleri hayal meyal hatırlıyorum. Ama bunu bilmiyordum. Ne çekti şu Balkan Türkleri...
Paylaş