Zuhal Olcay’dan kızı Ceren’e
Sen dünyaya şanslı bir ortamda açtın gözlerini. Her kız çocuğu bu kadar şanslı doğmuyor ne yazık ki. Bunun bilincinde olarak hareket et ve yaşa. Senin gibi olmasının önüne engeller konulmuş, küçücük bedenleriyle tutsak olmuş ve türlü zorbalığa maruz bırakılmış kız kardeşlerine sahip çık. Yaptığı her iş, her başarı biraz da onların kurtuluşu için olsun, unutma...”
Tuba Büyüküstün’den annesi Handan Büyüküstün’e
Çook eski bir hikâye bu. Sonu olmayan bir hikâye: Anneler ve kızları. Doğuracak olanı doğurmak. En vicdanlı düşmanını, en acımasız dostunu ve bu dünyadaki mentorunu... Yürürken saçlarının rüzgârda savrulmasının çıkardığı ses gibi sesi sürekli kulaklarında, bir çimdiğin teninde bıraktığı tatlı bir sızı gibi kalbinde...”
Serkan Altunorak’tan annesi Figen Altunorak’a
Nedeni, Milli Savunma Üniversitesi Rektörü, tarihçi Prof. Dr. Erhan Afyoncu’nun Şengör hakkında “Tarihi, jeologdan dinlemeyeceğiz” sözleri.
Aralarında tartıştıkları tarihi konularda bir uzmanlığım yok. O yüzden şu haklıdır, bu haksızdır diyemem.
Kendi aralarında sabahlara kadar tartışsınlar.
Ama bu polemikte Afyoncu’nun “Tarihi, jeologdan dinlemeyeceğiz” diyerek topu taca atmasına birkaç itirazım var.
Bir tarihçi olarak ilk bakışta haklı bir çıkış Afyoncu’nun çıkışı.
Zaten daha önce de “Ben jeolojik etüt yapıyor muyum? Tarihi tarihçiler yazar. Kendi işini yap” diye seslenmişti Şengör’e.
Celal Şengör’ü öğrenciye şaplak meselesinde kınadık. Canlı yayında küfretmesi, uyuyakalması gibi vukuatlarıyla hep beraber kafa bulduk, eğlendik.
Ama Celal Şengör dediğiniz kişi de öyle sıradan bir jeolog değil.
Bitmiyor, bitmiyor... Dilan&Engin Polat çiftiyle başladı, Nihal&Bahar Candan kardeşlerle devam etti.
Balya balya parayla poz veren bir başka fenomen Reşit Bozdağ “terör örgütü propagandası yapmak” suçundan içeri alındı.
Dilan’ın kankisi altınlarla poz veren Nevra Bilem’in parasını kaptıran bir takipçisine “Dua et, o para seni bulur” dediği ses kaydı ortaya çıktı.
Oğuzhan Muslu adında bir başkası uyuşturucu ticaretinden tutuklandı.
Dilan’la dalga geçen Banu Parlak’ın silahlı görüntüleri ortaya çıktı.
Laz Kızı diye bir tanesi var.
166 bin lira para topladığı yayında göğüs düğmesi patladı, sonra fermuarını indirdi.
“Belki de birileri paralarını kurtarmak için başka birilerini çağırdı? Şimdi tam bilmediğim için o kısmı, söyleyemiyorum. Ama bana öyle geliyor. Zannediyorlar ki herkes aptal. Ben resmi bankaya yatıracağım, faiz alacağım. Bunlar akıllı, fazla alacaklar. Ya kardeşim, nasıl futbol oynamışlar, ben ona şaşırıyorum. Koyuyorlar güzel bir peynir, fare de gidiyor...”
Ancak bu kadar güzel ifade edilebilirdi olup biten.
Banka raporundaysa “ortalama zekâya sahip kişiden beklenmeyecek davranış” ibaresinin geçtiği iddia edildi:
“Seçil Erzan’ın 46 gün vadede, dolar bazında yüzde 253 getiri vaadine inanılmış olsa bile, bu dokümanlardan şüphelenilmemesi, elden ve üçüncü kişi üzerinden para verilmesi, ortalama zekâya sahip herhangi bir kişiden beklenmeyecek bir davranıştır.”
Bir banka teftiş raporunda gerçekten böyle bir ifade yer alabilir mi, bilmiyorum.
Ama yakıştırmaysa da cuk oturmuş duruma.
46 gün vadede, dolar bazında yüzde 253 getiri...
“Yıllardır çalışıp kazandığım bütün paramı emeğimi Seçil Erzan beni kandırarak yok etmiştir. 13 milyon 900 bin doları Erzan’a elden verdim. Çok üzgünüm, bu olay beni çok yıprattı. Bütün birikimim bir anda gitti.”
Dolandırılan herkes gibi Arda Turan’a da üzüldüm tabii. Ama bir yere kadar.
“Bütün birikimim gitti” dediği: Şu anda bile benim gibi 1000 kişiyi gömlek cebinden çıkarır.
Ayrıca sanık Seçil Erzan’ın da haklı olduğu bir nokta var: “Bu insanların faiz adı altında aza tamah etmemeleri beni bu hale getirdi.”
Yani dolandırma iğnesinin ucundaki yem hep aynı: İnsan açgözlülüğü. Normal banka 5 verirken sen 10 almanın derdine düşüyorsun. Sonra da yandım Allah!
Dikkat çekici başka bir nokta, Arda Turan’ın yaklaşık 14 milyon doları elden verdiğini söylemesi.
14 milyon dolar...
100 dolarlık banknotlar halinde olsa eder 140 bin banknot. Yüzlük desteler halinde olsa eder 1400 deste.
Bir dönem İbo Show’da birlikte çalıştığı oryantal Didem Kınalı’dan:
“Yaşıtları torun tombalak seviyorlar ama ne fayda... Onların (İbrahim Tatlıses ve Mehmet Ali Erbil) durulacağı yok. 40’ından sonra azanı teneşir paklar derler. Herkes yaşının olgunluğunu yaşamalı.
Torunları yaşındaki kızlara da bakmasınlar bir zahmet.”
Bir diğer füze de Hürriyet Pazar’da Hakan Gence’nin söyleşi yaptığı Farah Zeynep Abdullah’tan. “Karakterine kızıp eserlerini beğendiğin kimse yok mu” sorusuna şöyle cevap verdi ünlü oyuncu:
”Ülkemiz bu konuda bayağı üretken. Tatlıses mesela, bu kadar büyük bir sesin böylesine bir karakterden çıkıyor olması çok üzücü...”
X platformunda gündemin birinci sırasına yerleşen bu demecin ardından İbrahim Tatlıses’in FZA’ya dava açacağı haberi geldi.
Peki Farah geri adım atar mı?
Bu sene “Şahmeran” temasıyla düzenlenen Tarsus Festivali için Mersin’deyiz. Festival kapsamında konuşma yapmak için şehre gelen MasterChef jürileri Mehmet ve Somer şeflerle özel bir öğle yemeği yiyeceğiz...
Mehmet Şef’in bilhassa seçtiği Yeşilova adlı restoranın önüne geliyoruz. Fakat kıraathane tadında o kadar mütevazı bir yer ki emin olmak için yeri bir kere daha teyit ediyoruz. Doğru yermiş.
“Allah Allah, Mehmet Şef burayı neden seçti acaba?” diye düşünürken sebebi daha sonra ortaya çıkıyor: Kuşgözü. Hani fındık denilen küçük lahmacun vardır ya. Bu fındığın da fındığı. Bozuk paradan birazcık daha büyük bir lahmacun. Ama nasıl lezzetli size anlatamam. Tarsus usulü yaptıkları Adana kebap ve tarsusi dedikleri, çay bardağında servis edilen kahve de öyle.
Mehmet Şef burayı 3 sene önce keşfetmiş. Kuşgözü yemek için geliyormuş:
“Humus için gelmiştik. Humustan sonra kuşgözüyle tanıştık. Bir de taratür ve soğanlı Adana kebap var. Bu üçü için geliyoruz. Geçen Somer’le geldiğimizde de...”
Somer Şef lafa karışıyor: “
Avukat Şeymanur Yılmaz demiş ki; “Normalde 2 bin liralık ısınma gideri olan kişi, 3 bin lira yakmak zorunda kalıyorsa kombiyi açmayan komşusundan bu zararın tazminini isteyebilir. Binada ferdi kombi kullanan bir kişinin kombiyi açmayarak yan, alt, üst komşusu sayesinde ısınması dürüstlük kurallarına aykırıdır...”
Böyle bakınca doğru.
Ama işin bir de şu yanı var:
Kombiyi niçin yaptırıyoruz?
Bütün apartmanla aynı anda ısınıp aynı anda soğumamak için. Adı üstünde, ferdi kombi.
İster yakarım, ister söndürürüm, ister en kısıkta tutarım, battaniyeyle otururum. İster evde dururum, ister akrabama giderim, ister güneydeki yazlığıma.
Eğer ben yakmıyorum diye üst komşu fazladan ısıtma gideri ödüyorsa, o kendini ısıtmak için normal harcaması gereken parayı harcıyor.