Her yemeğe karışan çeşni

Burnunu her şeye sokan, olur olmaz her şeye karışan insanlara “her şeye maydanoz olma” deriz.

Bu söz bile bizim mutfağımızda maydanozun ne kadar çok kullanıldığını ispatlar niteliktedir. Çorbalardan zeytinyağlılara, salatalardan kahvaltı sofralarına, kısacası soframıza koyup afiyetle yediğimiz hemen her çeşide eşlik eder maydanoz. Gerçekten de girmediği, tat vermediği yemek türü yok gibidir.
İstanbul’da yaşayan ve klasik bir kent yaşamı süren bizler için maydanoz sadece yemeklere katılan bir çeşnidir. Tıpkı baharat ya da tuz gibi, aroması ya da tadıyla yemeklerimizle dans eder. Ancak Anadolu’da durum pek de böyle değildir. Anadolu insanı kahvaltı da dahil hemen her öğünde maydanozu söğüş olarak sofrasına koyar ve tüketir.
Batı ülkelerinde söğüş olarak pek tüketilmeyen, daha çok tabak kenarlarında yemeği süslemek için kullanılan bir çeşnidir maydanoz. Dediğimiz gibi, bizde, özellikle de Anadolu’da daha çok girmiştir yemeklere. İyi de etmiştir. Çünkü maydanoz A, C, ve K vitaminleri açısından çok zengindir. Ayrıca içerdiği magnezyum, potasyum ve kalsiyum miktarıyla da mutlaka tüketilmesi gereken bir sebzedir. Bir tutam maydanoz günlük C vitamini ihtiyacımızın çoğunu karşılayacak yetenektedir. Sindirim sistemi rahatsızlıklarına iyi gelir, karaciğerin ve böbreklerin düzenli olarak çalışmasını ve temizlenmesini sağlar. Aynı zamanda idrar söktürücü ve idrar yolları temizleyicisidir. Osmanlı maydanozun sindirim sistemi üzerinde ne kadar olumlu bir etki yaptığının farkında olacak ki, maydanozun adını “mideyi hoş tutan “ anlamına gelen “midenuaz” sözcüğünden esinlenerek vermiştir.
“Peki maydanozun anavatanı neresidir” diye soracak olursanız, bu konuda çeşitli görüşler var derim. Ancak en geçerli olanı, sevdiği iklim tipi de göz önüne alındığında, ilk olarak Akdeniz’de yetişmeye başladığıdır. Şimdilerdeyse dünyanın hemen her yerinde yetişir ve tüketilir. Ancak yukarıda da değindiğimiz gibi, tüketim şekilleri kültürden kültüre farklılık gösterir. Uzmanlar ise pek çok sebze ve meyvede olduğu gibi, maydanozu da taze olarak tüketmenin daha yararlı olacağı kanısında. Haşlanıp suyunun içilmesiyse başka ve çok yararlı bir tüketim şekli.

Dil peynirli milföy tartı
8 KİŞİLİK
HAZIRLAMA SÜRESİ 20 DAKİKA
PİŞME SÜRESİ 40 DAKİKA
MALZEME LİSTESİ
? 6 adet dondurulmuş hazır milföy hamuru
(10 x 10 santimlik kareler halinde)
? 200 gr dil peyniri
? 1 yemek kaşığı dolusu un
? 1 çay kaşığı tuz, karabiber
? 2 paket hazır süt kreması
(2 x 200 ml)
? 1 adet yumurtanın sarısı
? 1 yemek kaşığı çörekotu

YAPILIŞI : Milföy hamurlarını yumuşaması için buzluktan çıkarıp oda sıcaklığında 10-15 dakika bekletin. Yumuşayan hamurların üç tanesini birleştirip yoğurun ve merdane yardımıyla 25-28 santim çapında açın. Yaklaşık 22-25 santim çapındaki bir tart kalıbını yumuşak margarinle yağlayıp açtığınız milföy hamurunu içine, kenarlarını yükselterek yayın. Diğer taraftan, un ve hazır süt kremasını derin bir kaba aktarıp çatalla iyice çırpın.
Tuz ve karabiberi de serpip tekrar karıştırın. Hazırladığınız karışımı milföy tartının içine aktarın. Dil peynirini küp küp doğrayarak kremanın üzerine serpiştirin. Kalan milföy hamurlarını da birleştirip yoğurun. Merdane yardımıyla tart kalıbı büyüklüğünde açın ve bu hamurla peynirli sosun üzerini kapattıktan sonra kenarlarından hafifçe bastırın. Üzerine fırçayla yumurta sarısını sürüp çörekotunu serpiştirin. Tartı, 5 dakika önceden 175 dereceye ayarladığınız fırında üzeri altın sarısı oluncaya kadar, 40 dakika pişirip çıkarın ve ılık hale gelmesini bekledikten sonra dilimleyerek servise sunun.
Yazarın Tüm Yazıları