Paylaş
New York, dünyada var olan tüm kültürlerin buluştuğu bir metropol. Kilometrelerce uzanan sokaklar ve caddeler boyunca sıralanmış binlerce restoran, bistro, kafe ve yemek büfelerini bir arada görebileceğiniz dev bir mutfak gibi.
Polonyalı bir fırıncı, yanında McDonald’s, karşı köşesinde Lübnanlı bir mezeci, arka sokakta İrlanda pub’ı, 100 metre ilerisinde bir Küba restoranı, Opera Meydanı’nda İtalyan restoranı, parkın kenarında Teksas barbekü derken, ne yiyip içeceğinize karar vermekte zorlanacağınız bir dünya şehri.
Neyse ki çok planlı programlı ve de çok dikkatli bir yemek turu yaptığım için kısa sürede pek çok şeyi gözlemleme fırsatı buldum.
NEW YORKLULAR ORGANİK BESLENİYOR
“Doğru, dengeli beslenelim, genç kalalım, uzun yaşayalım” tutkusuna kapılmış New Yorklular, salatacıların önünde kuyruğa giriyor.
Kinoa, chia, kale, avokado, fırınlanmış kırmızı pancar ve balkabağı her salatada başrolde. Kahvaltında ise müsli, granola, yoğurt ve meyve karışımları çok popüler. Tabii üstüne mutlaka kahve içilmeli.
Organik ve sağlıklı beslenme peşindeki bilinçli New York tüketicisi, “tarladan sofraya” konseptli restoranlarda sosyalleşiyor, taze ve yöresel malzemeleri takip ediyor.
Menüyü çok sıkı inceliyor ve etin, balığın, sebzenin nereden geldiğinin yazılmasını istiyorlar.
Her şeyin mevsimde olmasını önemsiyor ve Kaliforniya orijinli sebzelere de bayılıyorlar. İnanmayacaksınız ama marketlerde bizim Tokat yaprağı inceliğinde ve lezzetinde hazırlanmış Kaliforniya üzüm yaprağı konservesi bile vardı.
40 YILLIK DÖNERİMİZİ ABD’DE YUNANLILAR TEMSİL EDİYOR
“Yeni Amerikan mutfağı” (New American) diye tanımladıkları bir tarz oluşturmuş restoranların sayısı hızla artıyor.
Yani dünya mutfaklarından esinlendikleri, seçtikleri, derledikleri birçok yemeği mönülerine koyarak “eclectic” dedikleri bir konsept oluşturmuşlar.
Biraz İtalya’dan, azıcık İspanya’dan, çokça Akdeniz’den, Meksika’dan, Peru’dan, kimi zaman Hawaii veya Japonya’dan, zaman zaman da Tayland ve Vietnam’dan esinlenilmiş yemekler, farklı dokunuşlarla mönülerde art arda diziliyor.
Her ne kadar İtalyanlar dünyadaki restoran marketinden en büyük payı alsa da Yunanlılar son yıllarda yaptıkları ataklarla yeme-içme dünyasındaki yerlerini gün geçtikçe sağlamlaştırıyor. Özellikle “Gyros” adını verdikleri, bizim 40 yıllık dönerin ABD’deki en büyük temsilcisi olmuş durumdalar.
Buna karşın gastronomik zekası, algısı çok yüksek olan İtalyanlar boş durmamış, bu sefer de bölge ve şehir mutfaklarını ön plana çıkarmışlar. Toscana, Puglia, Roma, Napoli mutfaklarıyla yeniden arzı endam etmişler.
İşin ilginç tarafı, Amerika’nın en eski, en yaygın ve en yerleşik mutfaklarından olan Çin mutfağı, artık tahtını Tayland ve Vietnamlılara kaptırmış görünüyor.
TÜRK MUTFAĞI HİÇ BİLİNMİYOR
Benim için en şaşırtıcı olay, birçok Meksika restoranında bizim usul şişe takılmış et ve tavuk dönerlerini görmek oldu. Bir anda şaşkınlıktan bütün bildiklerimi unuttum.
Hani döner Türk işiydi, hatta önce yatık olarak çağ kebaptı, sonra Bursa taraflarında dik hale getirilmişti diye, bildiğim tüm yemek tarihini yeniden gözden geçirdim.
Sonradan öğrendim ki Meksikalılar daha pratik ve daha lezzetli bir et pişirme tekniği olan döneri Yunanlılardan görüp uygulamışlar.
Biliyorum “Belki de Türk mutfağından, bizden kopya etmişlerdir” diyenleriniz olacaktır.
Haklı da olabilirsiniz. Ancak bilesiniz ki Türk mutfağı Amerika’da neredeyse hiç bilinmiyor. Bazı yemek kitapları ve dergilerde “Turkish Kebab” dedikleri şişe geçirilmiş et tarifleri var o kadar. Çok yazık değil mi? Şahane, tarihi, kadim bir Türk mutfağımız var ama hiç tanıtıp anlatamamışız.
PERU VE MEKSİKA MUTFAĞI ÖNE ÇIKIYOR
Öte yandan Amerika mutfağının bir göçmenler, etnik gruplar mutfağı olduğunu da unutmamak lazım.
18 ve 19’uncu yüzyıllarda İtalyan, İrlandalı, İngiliz göçmenlerle başlayan, Afrikalı, Çinlilerle süren Orta Amerikalı ve özellikle Meksikalılarla devam eden göçmenlik, müthiş bir mutfak çeşitliliği yaratmış.
Bana sorarsanız bu gastronomik çeşitlilik içinde yıldızı en çok parlayan mutfaklar Peru ve Meksika mutfağı.
Bir Meksika milli yemeği olan, yumuşacık Taco ekmeği içindeki et ve avokado ağırlıklı sos birlikteliği de muhteşem bir öğün yemeği.
İsterseniz önden Chili Con Carne denilen, bizim kuru fasulye benzeri kıymalı, acılı Meksika fasulyesi yemeğinden alabilirsiniz.
Sanmayın ki bütün bunları yedim ve kilo aldım. New York kazan, bendeniz kepçe bolca yürüyüp restoran ve market keşifleri yaptım. Aralarda birkaç Hollywood ünlüsü de gördüm...
Paylaş