Dünyada yaşı, eğitim seviyesi veya mesleği ne olursa olsun hala sağını solunu bilmeyen milyonlarca insan var. Hatta Drexel Üniversitesinde yapılan bir araştırmaya göre bu sayı popülasyonun yüzde 15’ini geçmiş durumda.
Uzmanlar sağını solunu karıştıranların genelde öğrenme bozukluğuna sahip olabileceğini söylüyor. Ama bu durumun IQ veya zeka ile hiçbir alakası yok. Düşünün bir; Okan Bayülgen, Orlando Bloom hatta Leonardo DaVinci’nin bile sağını solunu karıştırdığı söyleniyor.
İnsan araştırmaları inceledikçe bu insanlara üzülüyor. Halbuki üzülecek hiçbir şey yok. Çünkü sağını solunu şaşıranlar için hayat daha zor filan değil. Zor olan bir şey varsa o da onlarla yaşamak!
Bir düşünsenize insanı 180 derece yanlış yönlendiren, “Buradan sağa dön. Yok yok öbür sağa” gibi komik cümlelere maruz bırakan bu tatlı insanların etraflarındakine neler yapıyor?
İşte size bilmeniz gerek en önemli 10 ilişki gerçeği
Şu anda (sizle) çıkmak istemiyor
Biri size “Henüz çıkmaya hazır değilim” diyorsa boşuna bir kenarda oturup hazır olmasını beklemeyin. Çünkü bu cümlenin tercümesi “Seninle çıkmaya hazır değilim ama başkalarına kapım açık”tır. Bana inanmıyorsanız bekleyin ve görün en fazla bir ay içinde başkasıyla çıkmaya başlayacak!
Çivi çiviyi sökmüyor
Uzun, zor veya önemli bir ilişkiden çıktığınızda teselliyi hemen başkalarında aramayın. Çünkü çivi çiviyi sökmüyor. Eğer hala bir önceki ilişkinizle ilgili kalp kırıklıkları yaşıyorsanız o yükü yeni ilişkinize de taşıyorsunuz. Belki de “mutlu son”u yakalayabileceğiniz birini bu yükle yoruyor ve şansınızı kaybediyorsunuz. Eğer kalbiniz kırıksa kendinize biraz zaman verin. Önce kendinizi toplayın sonra ilişki oyununa kaldığınız yerden devam edersiniz.
Onu sadece siz seviyorsanız yanmışsınız
Etrafınızdaki herkes, en yakın arkadaşınızdan ailenize kadar herkes sevgilinize gıcık oluyor ama siz aşkınızdan ölüyorsanız yanmışsınız demektir. Çünkü büyük ihtimalle etrafınızdakiler haklı ve o size göre değil. Siz muhtemelen içinde bulunduğun aşk balonu nedeniyle gerçekleri göremiyorsunuz. Sizi sevenler ondan daha iyisini bulabileceğinizi söylüyorsa onlara inanın, haklı olabilirler.
1-Erkekler neden daha çirkin ve daha aptal kadınlara gidiyor?
2-Neden bir ortamda onların yanına gelmek ve onlarla konuşmak varken onlardan daha az güzel biriyle flört ediyorlar?
3-Neden sevgilileri onları hep daha az güzel veya daha az akıllı kadınlar için terk ediyor?
Sizce neden? Aptal oldukları için mi? Zevksiz oldukları için mi? Yoksa midesiz oldukları için mi? Eminim bu konuda kuyruk acısı olanlar anında “Kesinlikle hepsi” cevabını yapıştırmıştır. Ancak maalesef ki doğru cevap “Yorgun oldukları için!”
Bekar olduğunu söyleyince karşındakinin akıllarına gelen ilk soru “Fena bir tip de değil aslında acaba ne sorunu var ki hala bekar” oluyor. Çünkü onlara göre sevgilin veya eşin yoksa tüm sorun sende olmalı. Senin yalnızlığı tercih etmiş olman mümkün değil. Ya da kafana göre birini bulamadığın için gerçekten beğenmediğin biriyle olmamayı seçmiş olmana imkan yok. Yalnızsan sorunlusun bu ülkede.
Yalnızlık veya bekarlık bir seçim olamaz kardeşim
Bekara ev de yok onay da bizde. Üstelik yaşın ilerledikçe daha da zor bekar olmak. Etrafında herkes patır patır evlenip çoluk çocuğa karışınca dostlarından da oluyor insan. Çünkü çiftler çiftlerle, evliler evlilerle, çocuklular da çocuklularla takılmak istiyor. Bir anda dışlanıveriyorsun. Onların derdinden anlamayacağını düşündükleri için mi, sohbet konuları değiştiğinden mi yoksa artık kendilerini senden daha iyi gördükleri için mi emin değilim.
Bekarsan az biraz zavallısın
Konu aşk, meşk olunca değinmeden geçemeyeceğim bir husus bu aslında. Herkesin başına gelebilen ve geldiğinde de insana Küçük Emrah burukluğu veren bir sendrom: Sevdiğinin seni arkadaş ya da daha da kötüsü kardeş olarak görmesi!
Aslında birine verdiğin değeri gösterirken yanlış anlaşılmak o kadar kolay ki… Arkadaş olarak yaklaştığın birinin sana ilanı aşk etmesi ya da aşık olduğun kişinin sana arkadaş muamelesi çekmesi… Arada o kadar ince bir çizgi var ki, herkes zaman zaman bu hataya düşebiliyor.
Bana göre arkadaş bölgesine girdi mi bir kişi oradan aşk bölgesine geçmesi imkansız denebilecek kadar zordur. Özellikle kızlar birini arkadaş olarak belledikten sonra onu kolay kolay potansiyel sevgili olarak göremeyebilir. Kısacası evet zordur ama imkansız değildir! Bugün tüm dünyada arkadaş olarak başlayan pek çok ilişkinin evlilikle sonlanması da bu sayededir. Peki ama nasıl? Sevdiğin birine onu korkutmadan nasıl “Seni arkadaş olarak değil aşık olarak seviyorum” diyebilirsin?
İşte birkaç öneri:
1- Ağlayacak omuz olmayı bırak!
Okul işte tam da böyle bir şey. Okurken hiç bitmeyecek sandığın, her günü ayrı eziyet gelen ama bittiğinde de insanın burnunda tüten…
Bugün ne kadar genç okula gitmekten şikayet ediyorsa onun en az iki katı kadar (o kadar da genç olmayan) insan da okul yıllarının özlemini duyuyor. Çünkü okul hepimizin olmasa da çoğumuzun evrimini tamamladığı, tek derdimizin hoşlandığımız kişi ve bir sonraki sınav ya da sözlü olduğu "çıraklık" yıllarımızı simgeliyor...
İlk dostlukların kurulduğu, ilk kazıkların yenildiği, ilk kez aşk denen o baştan çıkarıcı duygunun yaşandığı en eğlenceli ve saf yıllarımızdı onlar. Henüz geçim ya da gelecek derdine düşmediğimiz, mavranın birinin bin para olduğu, dar gelirliyle zengin arasındaki uçurumu henüz fark etmediğimiz zamanlardı...
Hani derler ya “Kavgada bile söylenmez” işte bu şeyler bir erkeğe değil kavgada savaşta bile söylenmez. Çünkü erkekler özellikle bu konular hakkında fazlasıyla hassastır ve ne kadar çabalarsanız çabalayın bunları söylediğinizi asla unutmayacaktır. O yüzden siz siz olun bu listeyi okuyun ve ayağınızı denk alın!
1- Adam değilsin!
Her gün trafikte geçirdiğimiz saatleri bir düşünün. Son 30 yılda ülkemizde 160 binin üzerinde insan trafik kazasından hayatını kaybetti. Bu sayı sadece 2012 için 4 binler civarındaydı...
Evde, mutfakta, banyoda geçirdiğimiz zamanı düşünün. Türkiye'de yılda 6,5 milyon kişinin ev kazasına uğradığını ve bu kazalarda yaklaşık 4 bin kişinin hayatını kaybettiğini biliyor muydunuz?
Türkiye’de yaşanan terör olaylarını düşünün bir de. PKK ile mücadelede son 30 yılda 36 bin’e yakın insanın hayatını kaybettiğini anımsayın...
Trafikte solladığı aracın şoförü tarafından vurulanları, kocası tarafından öldürülenleri, kan davasına kurban gidenleri ve maganda kurşunuyla yaşamını yitirenleri de düşünün. Hatırlayın onları da…
Şimdi bir de Ahmet’i, Ethem’i, Medeni’yi, Abdullah’ı, Ali İsmail’i düşünün. Gencecik bedenlerini getirin gözlerinizin önüne ve sorun kendinize “Neden öldü bu gençler” diye…
Ölmek, öldürülmek veya bir kazaya kurban gitmek an meselesi ülkemizde. Dedim ya ölüm zannettiğimizden de yakın hepimize…