Paylaş
İstanbul ve Ankara elçilikler nedeniyle bu konuda çok zengin olduğunu söyleyebilirim. Saymaya bile gerek yok, bu iki şehirde tüm dünya restoranları var.
İzmir Gastronomi Turizmi Derneği Başkanı Fatih Özfatura’dan aldığım bilgiye göre İzmir’de Çin, Kore, Azerbaycan, İsviçre, İtalyan ve Lübnan mutfaklarının sergilendiği restoranların olduğu bilgisini aldım. Bu çeşitlilik şehre ayrı bir mutfak zenginliği getiriyor, yabancı konuklara seçme özgürlüğü veriyor.
Peki Bursa’da durum ne?
Bursa, gastronomi turizmi konusunda bir şeyler yapmak istiyor. Sanayisiyle, tarihi ve kültürüyle bunu başaracak potansiyele sahip bir şehir.
Bursa sadece Tofaş Fiat ve Renault fabrikasında çalışan yabancılar, gelip giden teknisyen ve misafirler bile birkaç restoranı her gün doldurup boşaltacak bir potansiyelde…
Sadece bu iki otomobil fabrikası ile sınırlı değil, onlarca daha büyük yabancı ortaklı, uluslararası çalışan fabrika ve şirket var Bursa’da…
Gelen yabancı misafirlere, bir gün Bursa kebabı yedirdiniz, bir gün İnegöl Köfte yedirdiniz, onlarca gün kalan misafir kendi ülkelerinin yemeklerini de yemek isteyecektir. Ona kaldığı şehirde yemek konusunda bir tercih hakkı sunmak zorundasınız.
Sadece yabancı konuklar için değil, şehirde yaşayan herkes için çok kültürlü, yabancı mutfak arayışı ve tercihi söz konusu. Yabancı mutfakları şehrinizde kuramazsanız nasıl dünya insanı olacaksınız? Bunu başaramazsanız nasıl dünya şehri olacaksınız? Kendi kabuğunda yaşayan, dar bakışlı insan türü sona ermek üzere..
BURSA’DA BİR FRANSIZ LOKANTASI
Bursa’nın ilk Çin restoranı sevgili Engin Yörük ağabeyimiz tarafından açılmıştı. Nefis yemekler sunduğu bu macera birkaç yıl sonra sona erdi. Talep yeterli mi değildi? Pahalı ve maliyetli mi geldi bilemedim. Şimdilerde Bursa’da bir Çin lokantası var diye biliyorum. İtalyan mutfağı makarna ve pizza ise her yer İtalyan lokantası, o ayrı bir mevzu..
Bursa’da çok iyi bir Fransız restoranı var, biliyor musunuz? Elfida…
Bursa’da tekstilci bir aileden gelen Yaşar Demiroğulları Belçika’ya gider. Üniversite’yi Belçika’da Gent Üniversitesi’nde tamamlar. 20 yıla yakın Belçika’da kalır. Gönlünü orada yaşayan mutfak sevdalısı Severine’ye kaptırır. Birlikte Türkiye’ye dönerek severek yapacakları, yemek yapmayı iş gibi görmeyecekleri butik bir Fransız restoranı açmaya karar verirler.
Demirci Köyü’nün tepesinde, Bursa manzaralı, güneşin batışını izleyebileceğiniz bir yere 4 odalı butik bir konukevi ve restoranı açarlar. Tüm iç mimari projeleri eşi Severine yapar.
İsmi ne olsun diye düşünürken bir Haluk Levent konserinde Elfida şarkısından çok etkilenirler, şarkı onlara ilham olur.
Kelebek çocuklarına yardım etmekle başlayan çabaları onlara markalarının da Elfida olmasını fısıldar adeta. Restoranın ismi şarkıdaki çocuğa atfen Elfida olur.
15 günde bir menü değiştiriyorlar. Aynı menüyü tekrar yemeniz çok zor. Her geldiğinizde farklı lezzetler sizi karşılıyor.
Et ve balık menüsü var. Şarap menüsü hiçbir yerde bulamayacağınız cinsten.. Önceleri Fransız şarap deniyorlar, ama Türkiye’dekiler çok güzel olunca yerli şaraplardan çok özel butik üreticilerden gelen şarapları konuklarına sunuyorlar.
Ürün tedariğinde önce yerli ürünleri deniyorlar, aynı lezzeti vermeyince yurt dışından getirtiyorlar. Karidesler, istiridyeler Belçika çikolataları yurt dışından geliyor.
Bizim yediğimiz istiridyeler 48 saat önce Marsilya kıyılarından toplanarak uçak kargo ile masamıza kadar gelen istiridyeler.
Yaşar ve Severine çifti yemeklerde kullandıkları sosları kendileri yapıyor. Dışarıdan hazır bir sos kesinlikle kullanmıyorlar. Yemeğe gelmek isteyenler en az 24 saat öncesinden rezervasyon yapmak zorunda. Öyle çat kapı gelene yemek hazır değil bunu bilin ona göre rezervasyon yaptırın. Çünkü her yemeğe ayrı bir özeniyorlar, ürün tedariği ve işlemesi ile saatlerce uğraşıyorlar.
Ispanak çorbasına bayıldım, gravyer peyniri ile balık muhteşem, üçlü trio mousse tatlı olarak enfes.
Son günlerde Türk gençlerinin yurt dışına gitmek için yarıştıklarını görünce Yaşar ve Severine çiftinin Avrupa’da yaşamak yerine Bursa’da iş kurup yaşamayı seçmelerinden ayrıca mutlu oldum.
Çalışan genç mutfak ve servis personeli de çok mutlular.
Konukevinde kalanlara sabah tereyağ ve kruvasan eşliğinde Fransız kahvaltısı sunuyorlar.
Aşık oldukları işlerini en iyisini en mükemmelini zorlayarak yapmalarını, Bursa’da farklılık yaratarak Bursa yemek kültürüne bu şekilde destek olmalarını takdirle karşıladım. Hayallerinin yaptıklarından daha fazla olduğunu biliyorum. Bu yolculukta onlara başarılar diliyorum.
Paylaş