ÜÇ gün sonra bu gürültülü seçim kampanyasının sonuna geleceğiz.
Çevreye şöyle bir bakıyorum da, hayatından mutlu olana pek rastlamıyorum.
Ekonomik kriz, zengin-fakir demeden herkesi sarsıyor.
İşsizlikte rekortmen olduk! Sıkıntılar arttı, borç bini geçti.
Emekli, işçi ve memurun acı seslerine, tarım kesiminin çığlıkları da katıldı.
Altı ay önce, gelen kriz dalgalarını haber vererek kendisini uyaranlara kızan ve önlem almamakta ısrar eden Başbakan Erdoğan, o zaman da "Kriz bizi teğet geçecek" diyordu, şimdi de aynı türküyü söylüyor. Krizin faturasını ise vatandaş ödüyor.
* * *
Herkesi kucaklaması gereken Başbakan, insanlarımızı "Bizden" ve "Sizden" diye ikiye böldü. Eleştiriye tahammülsüz, öfkeli ve hırçın bir kişilik sergiledi. "Ben her şeyi yaparım, kimseyi takmam" havasına girdi.
Anayasa Mahkemesi’nin "irticanın odağı" diye karar verdiği parti 7 yıldan beri iktidarda!
Bu dönem içinde hep çifte standart yaşandı. Ergenekon olayında aslan kesilen AKP’nin, yolsuzluklar söz konusu olunca sesi soluğu çıkmaz oldu.
Frankfurt Mahkemesi, Almanya’daki Deniz Feneri olayında sanıkları dolandırıcılıktan mahkûm ederken "Asıl suçlular Türkiye’de" dedi. Aradan aylar geçti, gerçek sorumlular hakkında dava açıldı mı? Hayır, açılmadı! İşi ağırdan alarak hálá oyalanıp duruyorlar!
* * *
Yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen AKP, seçmenin oylarını "çantada keklik" görüyor.
Yurttaş, çektiği sıkıntılara, işsizliğe ve ekonomik krizin bütçelerde yarattığı depreme rağmen AKP’ye yüzde 47’nin üstünde oy verir mi?
Yaşanan tüm acı olaylara, ağlamalara sızlanmalara karşın, AKP’nin oyları, genel seçimde aldığı yüzde 47 oranının üstüne çıkarsa halkımız, ya "irtica hastalığına" yakalanmış ya da mazoşist (acı çekmekten zevk alan) bir hale gelmiş demektir.
Bir toplum için, yanlış seçim yapmak fazla önemli değildir, "yanlış olduğunu anlamamak" ya da "yanlışı unutmak" kötüdür.
* * *
Bu pazar günü yapılacak seçim, yerel seçim havasından çıktı, ülkenin geleceğini belirleyecek bir nitelik kazandı. Bu bakımdan genel seçim kadar önem kazanıyor.
AKP yanlılarına tuhaf gelecek ama AKP’nin oy kaybetmesi, ülkenin de, AKP’nin de, Başbakan’ın da yararına olur diye düşünüyorum. Neden mi?
1) Onu padişah olarak görmek isteyip mitinglerde "Son Osmanlı Padişahı Recep Tayyip Erdoğan" diye pankart açanlar, iktidar partisinin oyu azalırsa, bu ülkede demokrasi olduğunu ve rejimin padişahlık olmadığını anlarlar.
2) Yükseldikçe başı dönen, "Benim valim, benim müdürüm, benim bakanım, benim insanım" diye her şeye sahip çıkan Erdoğan, ülkenin sahibi olmadığını anlar, gerçekleri görmesini engelleyen iktidar körlüğünden kurtulur, davranışlarına çekidüzen verir.
3) Vaktiyle "Ben odunu aday göstersem seçtiririm" diyen siyasiler vardı. Şimdi bu görüş, "Ben boş ceketimi aday yapsam seçtiririm" şekline dönüştü. AKP oylarının azalması, demokrasiyle bağdaşmayan bu düşünce tarzının yanlışlığını kafalara çakmış olur.
Görüşüm odur ki; pazar günkü seçimde Türkiye geleceği hakkında karar verecek!
1) Laik Türkiye Cumhuriyeti’ne devam edip uygarlık yolunu mu seçeceğiz?..
2) Yönümüzü değiştirip, ortaçağ ilkelliğine doğru mu gideceğiz? Karar milletin!