14 dakika kazanmak için hayat tehlikeye atılır mı?
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
SEÇİM, siyaset, terör filan derken, günlük kısır tartışmalar arasında trafiği unutur gibi olmuştuk...
9 günlük Kurban Bayramı tatili, trafik belasını acı bir şekilde hatırlattı:
Tatilin 7’nci gününün akşamına kadar meydana gelen 161 kazada, 105 kişi öldü, 629 kişi yaralandı. Rakamlar hızla değişip artıyor!
Trafik, terörden sonraki en belalı sorunumuz.Karayollarımızda yine ölen ölene... Bu konuda herhalde dünya şampiyonuyuz!
Trafik kazası haberlerinin medyada büyük yer alması için ya kurbanların ünlü kişiler olması ya da çok kişinin ölmesi gerekiyor.
Her yıl ortalama 5 bin insanımız kaza yerinde, 4 bin insanımız da kaza sonrası hastanelerde ölüyor. Toplam 9 bin kişi... 100 bin de yaralı.
Trafik kazaları artık günlük yaşamın sıradan olayları haline geldi.
Yaralıların çoğu sakat kalıyor, hayatları kararıyor! Ömür boyu sürecek ıstıraplı bir yaşam, gözyaşı ve acı...
* * *
Bu korkunç tabloya rağmen, halkımız trafik kazalarına karşı fazla duyarlı değil. Çok kişi "Kaderimiz bu... Allah böyle istedi!" diye kendini teselli ediyor.
Her işi Allah’a havale etmek, insanlarımızın vazgeçilmez bir alışkanlığı oldu. Trafik kazaları için "Allah böyle istedi" demek doğru mu? Allah kullarının ölümünü neden istesin? Bu kaderci düşüncede en ufak bir mantık kırıntısı var mı?
Toplum olarak trafik cahili olduğumuz için her yıl 9 bin kurban vermeye devam ediyoruz.
Üstelik araç sayımız, Avrupa ve Amerika’ya göre son derece az. Az araçla çok ölmek, bize ait bir özellik olsa gerek!
Kendi kendimize bir isim bulmuşuz "Trafik canavarı" diyoruz. Trafik neden canavar olsun? Gerçek canavar, insanlarımızın içinde. İnsanlarımızın kendisi canavar!
Her yıl şehir içlerinde 270 bin, şehir dışlarında 30 bin civarında çarpışma oluyor. Ölümlü kazaların yüzde 75’i şehir dışı yollarda aşırı hızdan meydana geliyor. Aşırı hız, yiğitlik, kahramanlık değil, aptallık anlamına geliyor. Demek ki kazazedelerin çoğu aptalcadavranışlar nedeniyle ölüyor! Yazık değil mi?
* * *
Direksiyonda insanlarımız adeta kimlik değiştiriyor, kendilerini bir anda dünyanın hákimi gibi görüyorlar. Akılsızlık, kafasızlık, salaklık, bencillik, ihtiras, karayollarında bu insanları ölüm makineleri haline getiriyor.
135-140 kilometre hızla giderseniz, 100 kilometrelik bir mesafeyi yaklaşık 40 dakikada alırsınız. Bu aşırı hızda ölümlü kaza riski çok büyüktür.
90 kilometre hızla giderseniz 100 kilometrelik mesafeyi 54 dakikada alırsınız. Ölümlü kaza riski ise yok denecek kadar azdır.
14 dakikalık fark için kelle koltukta gitmenin mantıklı bir yanı var mı? 14 dakikalık bir kár için bütün bir hayat tehlikeye atılır mı?
Sonra da araçlarına "Allah korusun" diye yazıyorlar. Allah, aptalları neden korusun? Nitekim korumuyor işte.
Ben kazaya yol açan trafik magandalarına değil, o trafik salaklarının çarpıp mahvettiği suçsuz kazazedelere acıyorum!