Paylaş
Son yıllarda Bursaspor kadar düşmeyi bu denli hak eden başka bir takım olmadı maalesef.
Şehrin ve kulübün tüm unsurları takımı küme düşürmek için yapılması gereken ne varsa, harfiyen, tek tek yerine getirip kendi amaçları doğrultusunda hedeflerine ulaştılar.
Siyasetçileri takımın içine, en derinlere kadar soktular.
Başta Ali Ay ve ekibinde yer alan yöneticiler (Sezer Sezgin dışında) aldıkları her karar, yaptıkları her hamle ile bu felakete imza attılar.
Divan kurulu uzaktan kumanda misali yalnızca seyretti.
Kendini gazeteci sanan bir takım isimler gazetecilik dışında her işe soyundular.
Taraftar dernekleri, kulübe katkı vermek yerine, kulüp içine adam sokma ve menfaat sağlama derdine düştüler.
Tribünlerde taraftarlar siyasi düşüncelerini statlara sokup, gerekli zamanda gerekli tepkileri vermediler, verenlere şiddet uyguladılar.
Bir bütün, tek yumruk olmak yerine, paramparça olduk.
Doğruyu konuşan, doğru yolu gösteren insanları dokuz köyden kovdular.
Ve tüm bunların sonucunda “Şam-piyon” apoletli bir kulüp yok olup gitti...
Yazacak o kadar çok konu ve söylem var ki.
Örneğin “Bu takım ne zaman düştü?” sorusunun cevabı.
Gelin onları da kısa başlıklar halinde alt alta yazalım.
*
Bu takım;
- Mabedimiz olan, şampiyonluğu yaşadığımız, Ata’mızın bize hatırası olan Atatürk Stadı’ndan çıktığımız gün,
- “Atatürk Stadı’nı yıkmayacağız” dedikleri halde, kazmayı vurdukları gün,
- “Stadı ilk şekli ile bırakacağız” deyip, çayır, çimen ve beton yaptıkları gün,
- Timsah Arena’yı bitiremediğimiz her gün,
- Bir takımın en mahrem yerlerinden olan otobüs içinde futbolcuları dövdüğümüz gün,
- Trabzon’da son 20 dk’da ligde kalmamıza rağmen Ali Ay’ı gönderemediğimiz gün,
- Bursaspor altyapısının çıkış noktası olan Yeşil Bursa’yı düşürdükleri gün,
- Bursaspor Kadın Voleybol takımını kapattıkları gün,
- Bursaspor TV ekranlarını kararttıkları gün,
- Ne olduğu belli olmayan menajerlerin kulüp içinde at oynattıkları gün,
- Kendi evimizde localarımızı rakiplerimize peşkeş çektiğimiz gün,
- Ve son olarak tüm bu rezilliklere rağmen, Ali Ay ve ekibini seçtiğimiz gün düştük.
Kısaca kendimiz düştük.
O yüzden “kendi düşen ağlamaz” deyip, yarın değil, bugünden tez ayağa kalkıp geleceği planlamak gerekiyor.
Geçmişe dair yapılması gereken en önemli hamle ise mevcut yönetimi ibra etmemek olmalı.
Hukuk önünde hesap verip, tüm pisliklerimizi ortaya döküp, tamamen temizlenmemiz gerek.
Sonrasında ne mi yapmalıyız?
Onu da bir sonraki yazımızda ele alalım...
Şimdi yas tutma zamanı...
Sonrasında da ayağa kalkıp mücadeleye devam etmeliyiz.
Zor mu olacak?
Öyle zor olacak ki.
Çocukluk ve mahalle arkadaşım İbrahim’in (namı değer Turşucu İbo) dediği gibi;
“Ve kutudaki son kibrit çöpü de bitti...
Dipsiz bir karanlık bizi bekliyor.
Bakalım ilk haczi kim gönderecek.
Transfer yasakları, puan silmeler.
Asıl o zaman anlayacağız düşmenin ne olduğunu.”
Paylaş