Diyorlar ki; “Hocam artık futbolu daha az, basketbolu daha çok yazıyorsunuz”
Ben de onlara diyorum ki;
“Olmayan bir şey yazılmaz, zira futbol namına yazılacak bir şey yok şu anda Bursaspor’da”
Ne saha içinde, ne saha kenarında, ne de yönetimsel bazda doğru dürüst giden veya işleyen bir sistem yok maalesef.
Bu şehir ve camia olarak ne kadar güçsüz olduğumuzu gösteriyor.
*
Sosyal medyada ise sanki olan biten her şeyin tek suçlusu sadece gençlermiş gibi onlara karşı acımasız hatta hakarete varan yorumlar görüyorum.
İlk olarak cumartesi günü Frutti Extra Bursaspor, sahasında G.Saray Nef’e mağlup oldu, akabinde pazar günü de Bursaspor yine iç sahada, üstelik ligde kalma anlamında rakibi olan Isparta 32 Spor’a teslim oldu.
*
Önce basketbol diyelim;
Aslında vereceğimiz bazı istatistiki rakamlar maçın kaderinin nerelerde çizildiğini net olarak gösterecektir.
- İlk çeyrek sonunda Ahmet Düverioğlu’nun 3 faul alması,
- Sezon genelinde % 49,3’le şut isabeti ile oynayan Onuralp Bitim’in, cumartesi akşamı ilk defa % 31’ler seviyesinde kalması,
- Maç boyunca yeşil beyazlı takımın tüm kısaları ile fiziki temasa varacak kadar tartışma yaşayan Dee Bost maçı 1 faul ile tamamlarken, Derek Needham’ın maçın en kritik bölümünde 5 faulle oyun dışı kalması,
Bu sezon özellikle deplasmanlarda son derece kötü bir performans gösteren ve çıktığı her maçta kalesinde gol görüp, yalnızca 1 puan kazanabilen Yeşil-Beyazlılar, hem ilk galibiyetini almayı, hem de dış sahada kalesini ilk defa gole kapatabildiği bir sonuca imza attılar.
Ve geçen haftayla birlikte bu sezon ilk defa 2 maç üst üste gol yemeden 90 dakikayı tamamladılar.
*
Futbol seviyesi olarak aslında çok kaliteli bir oyun ortaya koyduğumuz söylenemez, lakin karşılaşmanın büyük bölümünde özellikle topu oyuna soktuğumuz birinci bölge ve orta sahada ki yüzdeli pas bağlantımız sayesinde rakibe hiçbir zaman oyun üstünlüğünü vermedik.
Karşılaşmanın temposunu sürekli olarak düşük tutarak, adeta rakibi uyutarak ve Ertuğrul’un yaptığı bireysel hata dışında da rakibe pozisyon vermeden istediğimiz sonucu almayı başardık.
Bu arada dip not olarak belirtmek gerekiyor ki; rakibimiz Menemenspor’un da iç sahada oldukça başarılı olduğu, hatta pazar günkü karşılaşmayı kazanmayı başarsaydı, ligin en iyi iç saha performansına sahip takım olacaktı. Bu anlamda alınan galibiyetin değerini iyi bilmek gerekiyor.
Geçen hafta da belirttiğimiz gibi İsmail Hoca’nın kafasındaki ilk plan az gol yiyen, rakip hata yaptığında da bulacağımız bir golle 3 puanı alabilecek bir takım. İki haftadır bu plan işe yarıyor.
Hâlihazırda kadro darlığı olan, üstüne üstlük Zach Auguste’nin sakatlandığı dönemde üst üste çok yoğun bir maç temposuna maruz kalan yeşil beyazlı ekip, bu yorgunluğun bedelini peş peşe 2 yenilgi ile ödemiş oldu.
*
Kolay değil gerçekten. Son derece zorlu rakiplerle, haftada 2 maç temposunu bu denli dar kadro ile deyim yerindeyse mükemmel geçen Frutti Extra Bursaspor’da bu tarz yenilgiler son derece doğal. Ki bu yenilgilerde de parkede ki oyuncular terinin son damlasına kadar adeta savaşarak son periyottaki basit ama daha çok yorgunluğun getirdiği hatalar ile kaybettiler. Örneğin Anadolu Efes maçında 16’da 16 ile serbest atış atan eller, yorgunluğun etkisiyle EuroCup’ta Prometey deplasmanında 22’de 10 gibi inanılmaz düşük yüzdeyle sokmasına neden oldu.
Aliağa deplasmanında her ne kadar sakatlıktan dönen Zach Auguste ve yeni transfer Thornwell kadroda olsa da, parkedeki diğer oyuncuların yorgunluğu ilk periyotta bu sezon ilk defa potasında gördüğü 28 sayıdan belliydi. Üstelik bu iki oyuncudan süre ve skor anlamında da çok katkı alamadık (Zach Ausguste 14 dk’da 0 sayı, 1 ribaunt, 1 asist; Thornwell yaklaşık 17 dk’da 2 sayı, 2 ribaunt, 1 top çalma).
*
Son iki sezonun EuroLeague şampiyonu olmuş Efes’i bir kenara koyduğumuzda Frutti Extra savunması üst üste oynadığı iki maçta 80 ve üzeri sayıyı potasında görmüş oldu. Avrupa ve Türkiye’de oynadığımız diğer 5 maçta ortalama 62.8 sayı yiyen bir takım için bu sayılar oldukça fazla. Özellikle de savunma direnci ile maçları kazanmayı başaran bir takım için.
Tüm bunlara Derek Needham ve Ahmet Düverioğlu’ndan toplam yalnızca 9 sayı ve 7 ribaunt gibi oldukça düşük katkı alınca maalesef yenilgi kaçınılmaz oldu.
Başkan Sezer Sezgin, Kızıl ailesinin desteği ile birlikte inanılmaz işlere imza atmaya devam ediyor.
Çok kısa sürede ortaya çıkan tablo, başarılı yönetim anlayışı ve ekip birlikteliğinin nasıl sonuçlandığını gerek Bursa spor camiasına, gerekse de basketbol camiasına çok net bir şekilde gösterdiler.
Bu anlamda bir basketbolsever olarak kendi adıma kendilerine teşekkürü bir borç biliyorum.
*
Gelelim pazar akşam ki karşılaşmaya;
EuroLeague’de son iki sezondur fırtınalar estiren ve üst üste 2 şampiyonluk kupasını Türkiye’ye getiren Anadolu Efes’in, yoğun maç trafiğinde nasıl bir rotasyona gireceği merak konusuydu. Lakin sahaya çıkan kadro ve o kadrodaki oyuncuların aldığı süreler Frutti Extra Bursaspor’dan ne kadar çok çekindiğini ve bu maçın ne derece önemli olduğunu gösterir nitelikte idi.
Yeşil beyazlı takıma göre kadro derinliği tartışmasız çok fazla olan Anadolu Efes’te buna rağmen, Will Clyburn, Rodrigue Beaubois, Amath M’Baye, Ante Žižić gibi oyuncularını 30 dakikanın üzerinde sahada tutmayı tercih etti.
Bu seferki ıstırap Bayburt semalarında yaşandı.
Ligin ilk 9 haftasında galibiyeti olmayan, en az gol atıp (toplam 2 gol), en çok gol yiyen takımlarından Bayburt ÖİS karşısında futbol namına tek bir olumlu hareket yapamadan sahadan boynu bükük ayrıldık.
*
Ne savunma yapabildik, ne hücum.
Ne rakibe baskı yapabildik, ne pas bağlantısını kurabildik.
Tecrübelisinden, gencine adeta sahada yürüdük. Ayaklar veya vücutlar sahada olsa da, beyinlerin orada olmadığı kesindi.
Her zaman söylediğim gibi; futbolda kötü oynayabilirsin lakin kötü mücadele edemezsin. Cumartesi günü yeşil beyazlı oyuncular maalesef çok kötü mücadele etti. Hatta bence mücadele dahi edemediler.
“Kalene kapanırsan, çekilirsen golü yersin.”
İlk golü yediğimiz dakikalar da dâhil olmak üzere skor üstünlüğünü alana kadar sahanın tek hâkimi konumundaki yeşil beyazlı oyuncular 70’den sonra hem topu, hem oyun üstünlüğünü rakibine bıraktı.
Özellikle Kubilay’ın sakatlanıp oyun kenarına gelmesiyle birlikte orta saha direncimizi de kaybedince çok fazla kapanmak durumunda kaldık. Ve bunun bedelini de 90+2’de çok acı bir şekilde ödedik.
*
Eldeki kadronun yetersizliği anında, hem sahadaki, hem saha kenarındaki tecrübe eksikliği Bursaspor’a kötü bir ders olarak geri döndü.
Yazımızın başlığında da belirttiğimiz gibi “En iyi savunma hücumdur” zira topu kendi tehlike bölgenden uzak tutabildiğin sürece, kalende gol görme ihtimali o denli az olacaktır. Umarım Tahsin Hoca pazar akşamından gerekli dersleri çıkarmıştır.
Tabii herkesin çıkarması gereken dersler var;
Hani bazı taraftarların dillendirdiği gibi “Kapatın şu kulübü, hiç değilse bir defa üzülürüz” söylemi giderek ağırlık kazanmaya başladı.
Zira şehirdeki kimsenin umurunda değil Bursaspor.
Ne siyasetçi, ne sanayici, ne TFF temsilcisi, ne de şehirde yaşayan insanların büyük bölümü...
Menfaatsiz bir şekilde ve gönülden sahiplenmeye çalışan bir avuç taraftar kaldı geride.
*
Taraftar grupları bile kendi adamı, kendi çıkarları uğrunda hareket ediyor.
Hal böyle olunca da yaşadığımız bu kaotik ortamdan camiayı çekip çıkartacak bir lider, bir kişi veya bir yönetim bulmak adeta imkânsız hale geliyor.