Pınar Reyhan

418 madde!

13 Kasım 2010
Konu annelikse “tecrübe” kelimesi cidden, vallahi, çok inanarak söylüyorum ki anlamını da, değerini de yitiriyor.

Biliyorsunuz üç çocuk annesiyim. Yaşları 8 yaş, 16 ay ve 5 ay olan birbirinden başka üç çocuk.
Kaldı ki iş gereği “anne & bebek & hamilelik & çocuk” gündeminin de göbeğinde oturuyorum. “Bilirkişi”, “tavsiye edici”, “yönlendirici” hatta “onaylayıcı” diyor çoğu reklam veren hakkımda.
Çıkan her ürün öncelikle bizim ofise geliyor, fikrimiz soruluyor, tanıtım için destek isteniyor. Hatta çoğu zaman ürün testlerine katılan hanımların arasına karışıyorum, birlikte ürün tartışma grupları yapıyoruz.
Hem ben hem ekibim “inanmadığımız” şeyleri asla tavsiye etmediğimiz gibi, kurum ve markalara da bunun nedenini açıkça söylüyor, yönlendirici oluyoruz. Bir sürü örnek var banka hizmetlerinden, eğlence ürünlerine kadar bize danışılan, fikrimiz alınan.
Ve...
Tüm bunlara rağmen.
Ciddiyim.

Yazının Devamını Oku

Başbakanımızı bekliyorum...

30 Ekim 2010
Rüzgar doğduğundan beri en az 100 kez şu cümleyi duydum ve durmaksızın da duymaya devam ediyorum:

“Ohooo Tayyip Bey tebrik etti herhalde!”

Yanıt veriyorum: “Yooo, ne tebriği! Vallahi ben de en azından ‘Aferin Pınar beni dinledin’ der sanıyordum ama demedi. Hem bizim mahalleye de aşina. Rahmetli Osman Yağmurdereli için az gelmedi ziyarete. Bana da gelir sanıyordum, hayal kırıklığı yaşıyorum, ciddiyim.”

* * * 

Yaklaşık 1 milyon kişiye ulaşan bir “aile” datası olan siteyi ve iki tane bu konuda yayın yapan dergiyi yöneten biri olarak, okurlarının çoğu da “anne” olan bir köşeci olarak sayın başbakanımızın dediğini uyguladım ve emsal oldum, örnek oldum ona. Başlattığı “3 çocuk yap” kampanyasının simgesi net olarak benim.
O bu konuda düğünlerde konuşurken, “3 çocuk yapın” derken, ben göğsümde Rüzgar, sürekli bacağıma yapışan, ayağımın üstünde yürüyen Kayla ve ensemden tokat atarak bana şaka yapan Emre ile spot ışıkları altında ortaya çıkıp çok çocuklu olmanın ne güzel bir şey olduğunu anlatabilirim.

Yazının Devamını Oku

Vasiyet!

23 Ekim 2010
İşte bizim ülkemizde eksik bir konu daha. Vasiyetname...

“Bir hastalık veya beklenmeyen bir durumda, kazalar veya ani ölümler sonrasında ana baba yok olur giderse pardon ama ne olacak çocuklara?”

Yıllardır her yurtdışına gidişimde el yazımla mektuplar yazıyordum. Emre’nin okul ödemeleri, kursları, dersleri, onun için planladıklarım, ne nerede, çocuk ne sever, ne sevmez, ne yapar ne yapmaz, onunla ilgili hayallerim...

Hem Bora için hem Emo için...

Başıma bir şey gelirse diye. Bir daha göremezsem onları ne olur ne olmaz diye. Ama Mehpare Edin gibi de yapmıyordum.

Yazının Devamını Oku

Aile olmak demek...

16 Ekim 2010
Ne demek “aile olmak”, düşündünüz mü son zamanlarda?

Yoksa ilkokulda öğrendiğimiz “çekirdek aile” kavramında mı takılıp kaldınız çoğunluk gibi hâlâ? Yani ailenizi sadece anne-baba-çocuk üçgeninden mi sayıyorsunuz. Diğer “aile” modellerini görmezden mi geliyorsunuz?

Yoksa aşağıdakileri de “aile” olarak tanımlamaya cesaret ediyor musunuz?

Eğer bu listede yer alan “aile olmaya uyan tanımlamaların” en az yarısını kabul ediyorsanız, o halde az kaldı, çok yakında kendinizi ait hissedeceğiniz yeri bulacaksınız.

* * * * *

Yazının Devamını Oku

Bir kuş olsam...

9 Ekim 2010
Çocukken zaman zaman kuş olmayı hayal ederdim.

Sıkıldığım zamanlarda, çaresiz kaldığım anlarda ve o gençliğin kaos dolu koridorlarında kendimi bulmaya çalışırken, elimde bir mumla yol, yordam, yöntem çıkış ararken de aynı hayali kurdum çoğu zaman...
“Bir kuş olsam ve kaçsam, istediğim yere gidebilsem” dedim kendi kendime... “Kanatlarımı çırpabildiğim kadar çırpsam, yorulduğumda oturup dinlensem ama yol alsam. Yeni bir yol alsam. Bulunduğum yerden azıcık bile olsa uzağa gidebilsem kârdır bana, birazcık daha yükseğe çıkabilsem bile faydadır bana. Hem başka yerleri görürüm, hem dünyaya daha geniş bir pencereden bakabilirim hem de başka havaları da içime çekerim, mis gibi doya doya...” diye konuştum içimdeki çocukla.
Ara sıra yapabildim bunu, bazı zamanlarda ise çok istediğim halde yapamadım. Okul sonrası kendimi minicik bir kız çocuğu olarak Singapur’a kadar, iş için eğitim bahanesiyle attım. İşte o uçakta giderken de, dönerken de aslında ben değildim o, olmak istediğim kuştu giden.
İşte bugünlerde öyle bir kanat çırpma durumumuz var bizim ekip olarak. Gece gündüz demeden, çok ama çok uzun süredir bir hazırlık içindeyiz. Bu kez yalnız da değilim bu hayalin peşinde koşarken. Yanımda kocaman bir ekip var. Arkamda vizyonist ve pratik bir yönetici...
İçim içime heyecandan sığmıyor, kalbim pır pır bir kuş gibi atıyor, ekip olarak sabırsızlık ve beklemekten yakında birbirimizi gagalayacağız, herkes “haber var mı, ne zaman hadi” diye soruyor.
Bugünlerde çok tatlı bir telaş içindeyiz. Artık kanatlarımızın altına sadece anneleri, bebekleri, çocukları değil, babaları, teyzeleri, anneanneleri, dedeleri, dayıları, halaları da alacağız...

Beslenme çantasına su

Okulların açılmasıyla çocuklarınız günün büyük kısmını evin dışında geçirmeye başladı. Okulda ne yediğini büyük oranda takip edebiliyorsunuz, belki yemeğini evden hazırladığınız için, belki de okulda verilen yemeklerin aylık mönülerini takip ettiğiniz için. Peki ne kadar sıvı tükettiğini biliyor musunuz?

Yazının Devamını Oku

Emzirirken su için

2 Ekim 2010
Bilinenin aksine şekerli gıdaların tüketimi anne sütünü artırmıyor.

İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Nafiz Karagözoğlu, yeterli miktarda sıvı tüketilmesinin anne sütünün devamı açısından yapılabilecek en uygun davranış olduğunu vurguluyor ve bu önemli konuda aklınıza takılan önemli soruların yanıtlarını veriyor.

Su, bebeğin gelişimindeki en önemli gıda olan anne sütünü nasıl etkiler?
- Anne sütüyle ilgili en önemli yanlış, şekerli gıdaların anne sütünü artırdığının sanılması... Oysa anne sütünü devamlı kılan en önemli uygulama, yeterli miktarda sıvı alımıdır.
Eskiden bebekler doğar doğmaz şekerli su verirlermiş. Bu uygulama doğru mu peki?
- Gebelik sırasında, doğacak bebeğin beslenmesi için anne bedeni süt üretme hazırlığına başlar. Süt üretecek meme dokularında değişiklikler olur. Doğumdan hemen sonra, yarım saat içinde bebeğin anne memesini ağzına almasıyla birlikte süt üretimi için anne beyni uyarılır. Beyin de meme dokularını uyarır ve süt salgısı başlar. Bebek kendisi için özel önem taşıyan en muhteşem gıda olan anne sütüne kavuşur.
Gerek gebelikte gerekse sonrasında suyun önemi konusunda neler söylenebilir?
- Sağlıklı gebelik ve bebekler için, düzenli ve yeterli miktarda sıvı almak gerekir. Anne sütüyle beslenme, bebeğin sağlıklı büyüyüp gelişmesi için son derece önemlidir. En üstün teknolojiyle yapılmış olsa bile hiçbir memeli hayvanın sütü yeni doğan bebeğe uygun değildir. Her memeli canlının sütü kendi yavrusuna özgüdür.

Yazının Devamını Oku

Seni dinliyorum annecim!

25 Eylül 2010
Taciz, tecavüz, şiddet! Konular aynı.

Ülkemizin en büyük sorunlarından biri bu. Erkekler bazen kaba olabiliyorlar. Çok kaba... Biz kadınlar ise hassasız çoğu zaman. Çok hassas aslında...
Sosyolog, psikolog ve toplum bilimcilere sorduğunuzda yanıt belli “aile, eğitim, kişilik ve toplumsal bilinç” arasında sıkışıp kalıyor bu konular. Her biri başlı başına son derece derin konular. Anne-baba olarak bir çocuğu mükemmel yetiştirmemiz ve bizlerin de kusursuz aileler olabilmesi zor, hatta imkansız hanımlar.
Bence işe bizim olağanüstü yaratıklar olmadığımızı, çocuklarımızın da mükemmel olmak zorunda olmadıklarını kabul ederek başlamak gerekiyor. Bu küçük gözükebilir ama çok büyük bir adım aslında.
Tecavüz eden de tecavüze uğrayan da bir anne ve baba tarafından yetiştirilen insanlar. Bu tür olayların işinde “kısmet” diye adlandırılan ve ihmal edilmemesi gereken bir detay da var. Belki bana “kaderci” diyeceksiniz ama iyi veya kötü tüm hikayeler hep bir şeylerin bir bütünü oluşturması ile meydana geliyor. “O öyle yapmasaydı bu böyle olmazdı” veya “oraya gitmeseydim başıma bu gelmezi” belki de “bu kişi ile arkadaşlık etmeseydim onu tanımazdım” gibi nedenlerle tamamlanıyor olaylar.
Her şeyi mükemmel yapamayacağımızı kabul etmek ve çocuklarımızı sadece içtenlikle sevmek hem bizi hem onları rahatlatıyor. Ailesi ile konuşabilen, yaşadıklarını onu yargılamadan dinleyen, çocuğa bir yetişkin gibi davranıp bir üslup çizgisinde yönlendiren bir anneye sahip olan çocuk “saklamak” zorunda da kalmıyor hayatında olup bitenleri.
Hep diyoruz ya içinizi dökün, saklamayın, gizlemeyin diye çocukluktan başlıyor bu işte...
Bu ay görevimiz şu hanımlar: “Seni dinliyorum annecim!” Onları dinleyeceğiz ki anlatsınlar, paylaşsınlar. Onları gözlerinin içine bakarak dinleyeceğiz ki saklamasınlar, yasak veya günah demesinler. Saklamamayı ve paylaşmayı çocukken öğrensinler ki yetişkin olduklarında da haklarını savunabilsinler...

Yazının Devamını Oku

Kim? Aslında kim?

18 Eylül 2010
Son iki aydır karşımıza çıkan, yaptığımız özel haberler nedeniyle bir şekilde bizi bulan, çeşitli yaşanmış hikayelerdeki kadınlar ve erkekler nedeniyle çok ciddi bir korku yaşamaya başladım. Hani klişe bir ifade vardır, “memleketimden insan manzaraları”, işte tam da böyle bir manzara izliyoruz şu an ekipçe...
Kocaman bir tepeye çıkmışız, dışarıdan hiç tanımadığımız insan hikayelerini izliyoruz ve bunların aslında belki de hiç yüzleşmek istemediğimiz konular olduğunu anlıyoruz. Kimi zaman korkarak, kimi zaman anlatana sarılıp ağlayarak, bazen de ciddi şekilde kızarak...
Yıllardır şükürler olsun ki okurlarımızla öyle bir bağ kurduk ki... “Pınar rüyamda seni gördüm, böyle bir şeye dikkat” diyerek beni uyaran, evde kek, börek yapıp “Geçerken uğradım, canının istediğini yazmıştın” diyerek Göztepe’den Güneşli’ye yiyecek taşıyan okurlarımız var bizim. Bu bağın ve bu güçlü yakınlığın ardından, yeni konulara gelen “yeni insanlarla” yani bambaşka okurlarla tanıştık biz.
Kocasından taciz gören, dayak yiyen, aşağılanan... Tam da “Fatmagül’ün suçu ne?” şeklinde tecavüze uğrayan ama onun gibi bir köyde değil ıstanbul’un göbeğinde oturan, eğitimli, çağdaş bir ailenin kızı olduğu halde tecavüzcüsü ile iki ailenin verdiği karar nedeniyle evlendirilen...
Uğradığı her şiddet sonrası hastaneye kaldırılacak derecede hasar gören ama bir hafta sonra en popüler alışveriş merkezlerinden birinde alışveriş yaparken objektife gülümseyen herkesin tanıdığı sosyetik anne... Geçmişte yaşadığı cinsel bir olayın etkisiyle “çoklu kişilik bozukluğu ve şizofreni” etiketi almış bir modern insan...
Şu anda destek isteyene çeşitli kurumlar ve bireysel danışmanlarla psikolojik destek veriyoruz. Bazısı var ki “sadece paylaştım ya bu bana yeter Pınar Hanım, beni anladınız” diyor. Bir kısmı hiç yüzünü göstermiyor. Bazısı da pıt diye korkutucu şekilde ofiste beliriyor...
Hayat aslında ne?
Kim? Aslında kim?
Tanıdığımızı sandığımız insanlar evlerinin içinde nasıllar?
Biz tüm bu ortam ve bu insanlardan çocuklarımızı nasıl koruyacağız?
Ve çocuklarımız bu tür hikayelerde oyuncu olmasınlar diye ne yapacağız?
Bugünlerde bu soruların yanıtını arıyoruz.
Yıllar önce Sinan Çetin’e bir soru sormuştum, “Çocuklarınız için hayat söz konusu olduğunda nelerden korkuyorsunuz?” demiştim. şöyle yanıt vermişti: “Ben onlara güveniyorum ve güveneceğim. Onlar için yapacağım iki şey var, sevmek ve güvenmek. Biliyorum ki o zaman her şey yolunda gidecek.”
Bu yanıtı aldığımda Emom minicikti. Büyüdü. şimdi daha da doğru buluyorum bu yanıtı. Gözümün önünden Sinan Çetin’in sürekli çocuklarına dokunan, seven, öpen, saçlarını koklayan hali ve babasının bacaklarına yapışan, omzuna tırmanan çocukların hali gitmiyor böyle karamsar olduğum zamanlarda.
Sanırım gerçekten haklı.
Sevmek ve güvenmekten başka çaremiz yok sanki...
Kim? Aslında kim? Belli değil...
Biz çocuklarımızın kim olduklarını bilmelerini sağlayabilelim yeter ki...

Bebeklerin suya ihtiyacı var

Su, bütün canlılar için yaşam kaynağıdır. Yalnız bebek ve çocuklarda değil, erişkinlerde de su, yaşam için olmazsa olmaz ve en önemli bileşiklerden biridir. Su vücudumuzdaki tüm organların ve sistemlerin düzgün bir şekilde çalışmasını sağlar. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Eliya Benbiçaço, bebekler ve çocukların neden suya gereksinimleri olduğunu anlattı.

İhtiyaç erişkinlerden fazla

Bebeklerde vücut ağırlığının yüzde 75 kadarı sudan oluşmaktadır. Çocuk büyüdükçe bu oran giderek azalır. Erişkin bir kişide su oranı yaklaşık yüzde 60 kadardır. Bu yüzden bebek ve çocukların su ihtiyacı erişkinlerden daha fazla olmaktadır.

Suyun yeterli verilmediği durumlarda

Bebek ve çocuklarda suyun yeterli oranda verilmesi gerekmektedir. Suyun yeterli verilmediği durumlarda “dehidratasyon” adı verilen ve hayatı tehdit eden bir tablo ortaya çıkar. Bu tehlikeli tablo kusma ve ishalle seyreden bağırsak enfeksiyonlarında da vücudun aşırı su kaybına uğradığı durumlarda da ortaya çıkabilir.
Su kaybı aşırı sıcak ortamlarda ve terlemeyle de ortaya çıkabilir. Vücudun su kaybı olan dehidratasyon, eğer yeterli su ağızdan verilirse iyileşir. Ancak bebek eksik olan sıvıyı ağızdan alamıyorsa, hastanede damar yolu ile serum verilerek düzeltilmeye çalışılır.

Su kaybını önlemek için

Aşırı sıcak ortamlarda çocuklara sık sık su vermek gerekir. Aynı şekilde, kusma veya ishal olan çocukta da su kaybını önlemek için sık sık su vermek çok yararlıdır.
Bebeklerde su kaybı dilin kuruması, gözlerin çökmesi, bıngıldağın çökmesi, idrar miktarının azalması, derinin pörsümesi ile anlaşılabilir.

İlk altı ayda su vermek gereksiz

Küçük bebeklerde ilk altı ay su verilmesine gerek yoktur. Bebekler su ihtiyaçlarını anne sütü veya hazır mamadaki su ile rahatlıkla karşılar. ılk altı ay anne sütü verilmesi, bebeğin su ihtiyacını en ideal bir şekilde karşılayacaktır.

Kullanılacak su özenle seçilmeli

Hazır mama hazırlarken kullanılacak su özenle seçilmelidir. Bunun yanında suda flor içeriğinin litrede 0,5 miligram olması diş sağlığı açısından önem taşımaktadır.
Hazır mama hazırlanırken eğer güvenilir ambalajlı bir su kullanılmıyorsa, kullanılan suyun mutlaka sterilize edilmesi (mikroplardan arındırılması) gerekir. Bunun için en basit yöntem suyu 10 dakika kaynatmaktır. Su ılıtıldıktan sonra mama hazırlanabilir. Altı aydan büyük çocuklara verilecek suyun da mümkün olduğu kadar temiz olmasına dikkat edilmelidir.

Altı aydan sonra bitki çayı

Bebeklere altı aydan sonra katı ek besinler verilmeye başlanır. Katı besinlerin sindirilmesi ve özümsenmesi için de dışarıdan su vermek gerekir.
Genellikle ek besinlerdeki su oranı yüzde 90 gibi yüksek olduğundan fazla su vermeye gerek yoktur. Bu dönemde bitki çayları da verilebilir. Bebeğin yeterli sıvı alıp almadığı günde kaç kez bezini ıslattığına bakılarak anlaşılabilir. Günde dört ila sekiz arasında ıslak bez normaldir.

Çocuğuma dokunma!

Teknolojik gelişmelerin şanslı kıldığı çocuklar, ne yazık ki aynı zamanda çok da şanssızlar! Çünkü sanal dünyada onları sayısız korkunç tuzak bekliyor. Pedofillerin dünyanın birçok ülkesinde sektör haline getirdikleri çocuk pornosu tuzakları, bunların en tehlikeli olanlarından biri... Üstelik bizim gibi gelişmekte olan ülkelerin çocukları, bu tuzaklara karşı çok da korumasızlar. “Çocuğuma Dokunma-Sanal Operasyonlar”, anne-babaların ve eğitimcilerin mutlaka okumaları gereken bir kitap...
Sistem Yayıncılık

Tinker Bell ve Peri Kurtaran vizyona girdi

Bu hafta yine harika bir film vizyona giriyor; Bradley Raymond’un yönettiği ve Michael Sheen, Mae Whitman, Kristin Chenoweth ile Lucy Liu’nun seslendirdiği “Tinker Bell ve Peri Kurtaran”... Filmde: Tinker Bell, peri tozunun gücüne inanan Lizzy adında küçük bir kızla tanışır. Perilerin, ıngiltere’nin çiçek açan çayırlarına yaptığı yaz ziyaretleri sırasında, iki farklı dünya ilk kez bir araya gelir ve Tinker Bell, çocukla dost olur. Ama kendi güvenliğini ve tüm perilerin geleceğini tehlikeye attığının farkında değildir. Bu keyifli filmi çocuklarınıza mutlaka izlettirin. şimdiden iyi seyirler...

Eğitim ve Öğretime Hazırlık semineri

Uzun yaz tatilinin ardından öğrencilerin okula uyum sağlama sorunları yaşamaması için, Orion AVM’de çocuklara yönelik “Eğitim ve Öğretime Hazırlık” seminerleri düzenlenmeye başlandı. Özellikle ilköğretim öğrencilerine yönelik hazırlanan semineri kaçırmayın. Eylül ve ekim aylarında uzman psikolog tarafından yapılacak seminere Çorlu ve çevresinden tüm çocuklar aileleriyle katılabilirler.
Detaylı bilgi için: (0282) 652 54 23

Doğa-Kuş Gözlem

Kuş gözlemciliğini anlatan bu küçük kitapla çocuklarınız kuşların kendilerine özgü dünyalarının kapısını aralayacaklar. Kuşlarla ilgili ilginç gerçekleri okuyacak ve kuş gözlem için en iyi yerlerden birinin pencerenizin önü olduğunu keşfedecekler. Ayrıca kitaba ek olarak verilen CD’de bazılarını belki de ilk kez duyacağınız kuş sesleri yer alıyor. Sizi ve çocuklarınızı kuş gözlemciliğine başlamaya özendireceğini düşündüğümüz güzel bir rehber... ıyi okumalar.
TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapları

Oyuncak Hikayesi 3

Disney Pixar’ın arkasındaki yaratıcı dehalar sizleri asla unutamayacağınız sıcacık ve muhteşem bir film deneyimi için oyuncak kutusuna geri çağırıyor. “Oyuncak Hikayesi 3”te, Woody Buzz Işıkyılı ve çetenin geri kalanı, bazı plastik ve peluş arkadaşlarla birlikte yepyeni bir macerayla geri dönüyor. Onlara Barbie’nin erkek arkadaşı Ken, Bay Pricklepants, çilek kokulu ayı Yumuş da katılıyor. Bu keyifli DVD’yi çocuklarınızla beraber keyifle izleyebilirsiniz.

İbrahim Kutluay Basketbol şenliği

Boyner, Warner Bros. ve İbrahim Kutluay Basketball Academy işbirliğiyle düzenlenen basketbol şenliği bugün ve yarın Metrocity’de gerçekleşiyor. Warner Bros. karakterlerinin eğlenceli dünyasına girecek çocuklar Tazmanya Canavarı, Tweety ve Bugs Bunny ile basketbol oyunları oynayacak; İbrahim Kutluay ile tanışma şansı yakalayacak. Çocuklar hem okul alışverişlerini eğlenceli hale getirecek hem de okul öncesinde keyifli bir gün geçirecekler. İyi eğlenceler.
Adres: Büyükdere Cad. 1.Levent 34330/ İstanbul
Yazının Devamını Oku