Pako'nun Sayfası

Romatizmalı kedi ve köpeklere fizyoterapi

24 Nisan 2010
İnsanda görülen pek çok rahatsızlığa, kedi ve köpeklerde de rastlanıyor. Üstelik bu hastalıkların tedavileri de bazen benzerlik gösterebiliyor. Örneğin eklem iltihaplanması, romatizma, kırık çıkık, lif kopmaları gibi durumlarda, onların da fizyoterapiye gerek görülüyor.
Ancak Türkiye’de evcil hayvanlar için fizyoterapi imkanı son derece kısıtlı. Florya Hayvan Hastanesi, fizyo terapi imkanı bulunan adreslerden biri. Hastane yöneticisi, veteriner hekim Muhsin Algedik, yurtdışından bir alet ve sistem getirmiş. Eklem romatizmalarında, iltihaplanmalarında, kalça ve eklem çıkıklıklarında, kırılma ve çatlak tedavilerinde, lif kopmalarının amelityat sonrası tedavisinde, kas ağrılarında, tendon, apse, astım, ödem, kronik deri ülserleri ve yaralarda kullanılabiliyor.
Bu güne kadar bu sorunların sadece ilaçla tedavi edildiğini belirten Algedik “Kedi ve köpeklerde ilaç uygulamasının yanısıra mutlaka elektro ve lazer terapi uygulaması da gerikiyor” diyor. Bu aletle tedavinin bir seansı 30 ila 50 lira arasında değişiyor.
Physiomed ultrason terapi cihazının elektro terapi uygulamasında sinirler ve kaslar uyarcı akımlarla tedavi ediliyor ve böylelikle ağrı ve felç tedavileri ile sinir uyarılmalarında etkin sonuçlar alınabiliyor. Lazer kalemiyle yapılan terapiyle, doku onarımı, hücre güçlendirimesi, dolaşım düzenleme ve ağrı kesme sansları gerçekleştiriliyor. Sorunlu bölgeyi traş ediyor sonra da ışınla ısıtarak tedaviyi uyguluyorlar.
Aynı cihazdan İstanbul Veterinerlik Fakültesi’nde de bulunuyor.

Kediler de sara nöbeti geçirir

Kedilerde sinirsel nöbetler, beyinde travma, enfeksiyon veya ilaçlara ya da diğer toksik maddelere bağlı zehirlenmeler sonucunda ortaya çıkabilir. Metabolizma hastalıkları nedeniyle ya da kalıtsal olarak da görülebilir. Bu tip metabolizma hastalıklarına şeker hastalığı ve karaciğer harabiyeti örnek olarak verilebilir. Yanı sıra herhangi bir sebebe bağlı olmaksızın idiyopatik olarak görülen sinirsel nöbetler de bulunmakta. Böyle nöbetler genellikle sara ya da epilepsi olarak adlandırılır.
Sebebi ne olursa olsun, epilepsi nöbetlerinde beyin içindeki sinirlerin koordinasyonsuz şekilde çalıştığı, bunun sonucunda nöbet şeklinde krizlerle kedinin çevresiyle irtibatının kesildiği, titreme ve kontrolsüz vücut hareketleri ile kendini kaybettiği görülür.
Epileptik kedilerde ilk nöbetler genellikle 2-3 yaşlarında ortaya çıkar. Genç ve yavru kedilerde nadiren izlenir. Bu nöbetler şiddetine göre hafif sara, şiddetli sara ve epileptik durum olarak üç grupta tanımlanır. Hafif geçen sara nöbetlerinde, bir bacakta titreme veya canı yanıyormuş gibi kedinin bağırdığı görülür. Hafif sara nöbetleri genellikle 1 dakikadan kısa sürer. Şiddetli sara nöbetleri daha yaygın görülür ve kedi birden bire yan yatar, şiddetli kasılmalar geçirir, genellikle bu durumda dışkısını ve idrarını yapar, ayaklarını sanki pedal çeviriyormuş gibi hareket ettirir, ağzından salya gelebilir ve bazen de şiddetle bağırabilir. Bu durum genellikle 5 dakika veya daha kısa sürer. Epileptik durum ise en şiddetli olandır, saatlerce sürebilir.
Epilepsi kronik bir rahatsızlıktır, çoğu kez hafif ve şiddetli sara nöbetleri tedavi edilemese bile kontrol altında tutulabilir. Sarası olan kediler eğer dikkatli takip edilir ve nöbetler esnasında zarar görmeleri engellenirse hayati tehlike yaşamazlar. Ancak epilepsi nöbetlerinin saatlerce sürdüğü çok şiddetli vakalarda iç organlarda harabiyet ve ölüm görülebilir. Bu nedenle şiddeti ne olursa olsun, sara nöbetlerinde mutlaka veteriner hekiminizden yardım almalısınız.
Hekiminiz, eğer varsa, bu nöbetlere neden olan asıl hastalığı teşhis ve tedavi ederek kedinize yardımcı olacaktır. Eğer sara nöbetleri kalıtsal ya da idiopatik ise, şiddetini ve ortaya çıkma sıklığını azaltacak ilaç uygulamaları ile kedinize destek verecektir.

PAKO PANO

* Bir apartmanın bahçesinde yaşamaya çalışan dişi kedicik yaklaşık 9 aylık ve kısırlaştırıldı. Ona acilen sıcak bir yuva arıyoruz. İstanbul tel: (531) 317 28 71.

* Annesiz bebekler özenle büyütüldüler, şimdi 2 aylık oldular. Onlara yuvanızı açar mısınız? İstanbul, tel: (216) 384 51 65, (555) 986 97 30.

* Havuç, 3 aylık erkek. Metro istasyonunda gece ağlarken bulundu. Çok cana yakın, kucağı seviyor, oyuncu. Başında yastık, üstünde örtüyle uyuyor. Kuru mama yiyor ve de tuvalet terbiyesi var. Parazit aşısı yapıldı, sağlıklı ve pırıl pırıl, şirin bir yavru. Havuç’u bir ömür boyu sahiplenmek isterseniz, bizi arayın... İstanbul, tel: (532) 426 15 60.
Yazının Devamını Oku

Kafes kuşlarında davranış bozuklukları

17 Nisan 2010
Saldırgan karakter sergileme, ısırma, çığlık atma, tüy yolma ve değişik korkular geliştirme gibi davranış sorunları, kafes kuşlarında karşımıza sık çıkmakta ve bu durum hem sahipleri hem de kuşlar için ömür boyu mutsuzluk kaynağı olmakta. Böyle sorunlar genellikle, kuşun gözden kaçırılan veya yeterince önemsenmeyen yaşam alanındaki olumsuz faktörlerin etkisiyle görülür. Temel yaklaşım, kuşun temel ihtiyaçlarının sağlıklı bir şekilde karşılanıp karşılanmaması ile ilgili olmalı. Bu temel ihtiyaçlar, yiyecek, su, kafes ortamı, uyku ve sosyal iletişim olarak özetlenebilir. İhtiyaçlarla ilgili olumsuzluk ve eksikler düzeltildiğinde, buna bağlı oluşan davranış bozuklukları da hızla ortadan kalkar.
Kafes büyüklüğü: İhtiyacından daha küçük bir kafeste yaşamak, kuşlarda strese ve buna bağlı davranış bozukluklarına yol açar. İdeal kafes boyu, kuşun kanat açıklığının (iki kanadını tam açtığı zaman kanat uçları arasındaki mesafe) en az 1.5 katı kadar yükseklik, genişlik ve derinlikte olmalı. Ancak bu büyüklükte bir kafes, sağlıklı hareket etmesine imkan sağlar.
Konumu: Bazı kuşlar son derece aktif ve cesurdur. Bu nedenle ailenin yaşadığı alanın tam ortasında yer almak isterler. Bazı kuşlar ise daha sinirli ve çekingen karakterde olup daha sessiz ve stressiz bir ortamı tercih edebilir. Ancak bu kuşlar da sahipleri ve evde yaşayan insanlarla iletişim halinde olmak isterler. Bu nedenle kuşun karakterine ve ihtiyacına göre, kafesini uygun bir yere koymak gerekir. Kafesin bir tarafının duvara yakın olması kuşun kendini emniyette hissetmesi, sakin ve stressiz olması için faydalı olabilir. Buna karşılık kafesin cam önüne konması, hayvanın sürekli düşmanlarına karşı tetikte olmasına ve emniyet duygusunun sarsılmasına yol açar.
Yüksekliği: Kafesin çok alçak seviyede olması, kuşun emniyet duygusunu sarsabilir. Aynı zamanda kendisini seviye olarak daha zayıf hissetmesine de yol açabilir. Tam tersi olarak insanların omuz hizasından yukarı konan kafes de, kuşun kendisini insandan daha üst bir mertebede hissederek hırçın ve iletişimsiz olmasına sebep olabilir. Bu nedenle kafesin insanla iletişim kurabileceği bir seviyede olması önerilir. Evde küçük çocuklar varsa, bu yükseklik onların boyuna göre biraz daha aşağı çekilebilir. İdeal yükseklik omuz hizasıdır. Kafesin yere konulması ise kuşu tamamen strese sokar. Bu açıdan bakıldığında yüksekliği ayarlanabilir bir ayak üzerine kafesin konulması ve duruma göre yüksekliğin ayarlanması iyi olur.
Kuşun gerçekten eğitimli ve sakin olduğundan emin olmadığınız sürece asla omzunuza ve vücudunuzda size zarar verebileceği bir yere alınmaması gerekir. Kuş eğitimli bile olsa omzunuzda dururken dengesini kaybedip tutunmak için yine yüzünüze, kulağınıza gagası ile tutunup size zarar verebilir.
Kuşun sıkılması: Kuşlarda davranış bozukluklarının çoğu, kuşun sıkılması sonucu kendini meşgul edecek şeyler geliştirirken ortaya çıkar. Doğal ortamdaki kuşlar, vakitlerini yiyecek aramak, eşiyle oyun oynamak, çiftleşmek ve tüylerine bakım yapmakla geçirirler. Ev ortamındaki kuşlar ise aile bireyleri işe gidip onu 8-10 saat yalnız bıraktıklarında sıkıntı ile baş başa kalırlar. Bu sıkıntıyı gidermek için, kafesin değişik yerlerine saklanan yiyecek ve oyuncaklar, onların doğal ortamdaki gibi vakit harcamasını sağlayabilir. Oyuncaklarını düzenli değiştirirseniz, sıkılıp bırakmasının önüne geçmiş olursunuz.
Uyku ihtiyacının karşılanması: Bir çok kafes kuşu türü, genellikle tropik bölgelerden gelir. Bu nedenle, 10-12 saat kadar uyku uyumaya alışkın bir yapıları vardır. Bu ihtiyacını gidermesi için kuşun kafesi ile birlikte gürültüsüz ve yeterince karanlık bir odaya alınması önerilir. Sabah olunca, aile bireylerinin ortak kullandığı oturma odası gibi bir yere almak gerekir. Uyku için daha küçük ve farklı bir kafes, yatak odası gibi kullanılarak, geceyi farklı ve sessiz bir odada geçirmesi sağlanabilir.
Yukarıda saydığımız çevresel koşullara dikkat edilmesi, bir çok davranış probleminin ortaya çıkmasını engellemek için yeterlidir.
Yazının Devamını Oku

Petinize couture tasma

10 Nisan 2010
Markanın ismi Çomar Pet Couture. Sahibi Gökçen Ataman genç bir tasarımcı. Sokak hayvanlarından ilham alarak yarattığı markasında hayvanlara özel tasma tasarlıyor.

Gökçen Ataman, aslında çocuk kitapları çizeri. Ankaralı ama İstanbul’da yaşıyor. TED Ankara Koleji’nin ardından Hacettepe Üniversitesi’nde heykel eğitimi aldı. Üstüne Kanada’da, Humber College’da bir sene tasarım okudu.
Hayvanlara her zaman çok yakın oldu. Babası gerçek bir hayvansever olduğu için her tip hayvanı kardeşten sayarak büyüdü. Çekirge hatta fare bile besledi. Dört yaşından beri sadece evdeki değil oturduğu mahalledeki bütün hayvanlara da bakıyor, besliyor, büyütüyor. 
Tasma tasarlamaya kendi kedi ve köpeği için başladı. Profesyenel bir iş çıkarmak için çok uğraştı. Bu işi en iyi kim yapar, işin hakkını hangi ustalar verir aradı, buldu. 
KÖPEĞİNİN ADI DA ÇOMAR 
Markasının adı Çomar Pet Couture. Çomar hem kendi köpeğinin adı hem de bildiğiniz gibi tüm sokak köpeklerinin anonim çağrılış şekli. Gökçen Ataman da kendi Çomar’ını beş sene önce sokaktan almış. Bu konu hakkında diyecek bir çift lafı var: “Çomar’ı 5 sene önce ‘lets adopt’tan sahiplendim. Sokak hayvanlarının Türkiye’de çok büyük bir sorun olduğunu düşünüyorum ve bu durumda petshop’tan cins köpek sahiplenmenin büyük lüks olduğuna inanıyorum. Bu probleme dikkat çekmek için markamın adını “Çomar Pet Couture” koydum.”
Gökçen Ataman’ın ilk koleksiyonu 15 parçadan oluşuyor. Beş model kedilere, 10 model köpeklere ait. “Kediler tasma takmayı pek sevmezler, o nedenle onlara büyük bir koleksiyon yok” diyor.
Modellerin hepsi çok süslü, renkli ve dikkat çekici. Kullanımı ise kolay ve pratik. Büyük köpekler için yaptığı tüm tasmaları önce kendi köpeğinde test etmiş. Sağlamlık ile ilgili sorun çıktıysa hemen gerekli düzeltmeleri yapmış.  

Yazının Devamını Oku

İguş’un mu var, derdin var!

3 Nisan 2010
İstanbul Eminönü’ndeki Mısır Çarşısı’nda dolaşırken içinde küçük yeşil ejderhaların olduğu bir kafesin önünde kalakaldık. Isırır mı, adı ne, ne yer, kaç para derken 10 dakikanın sonunda kendimizi elimizde bir mukavva paket ve içinde bir iguanayla bulduk. Mahvolduk.

Bir iguana sahibi olmanın en zevkli yanı onu satın almak. Fakat gerçekte ne aldığınızı satıcıyla konuşurken değil eve gelip internete girince anlıyorsunuz. İguana sahiplerinin ve meraklılarının yaptıkları ilk uyarılar “Biliyor musunuz köpek beslemekten çok daha zor ve zahmetli bir işe kalkıştınız” diye başlıyor. Oysa satıcı “gayet basit, marulla besleniyor” demişti.
Üstelik bu eziyet öyle böyle değil, epeyce de uzun sürüyor. Allah ömür versin ama her bir iguana 18-20 yıl kadar yaşıyor. Bu süre boyunca ilk karşılaştığınız haliyle kalmıyor; minik, sevimli bir ejderha boyutundan 2 metreye kadar da uzuyor!

EVDE BREZİLYA İKLİMİ

İguana, tropikal iklimde yaşayan iri bir kertenkele türü. Dolayısıyla kışın memleketimiz, hele de İstanbul iklimi, onlar için öldürücü. Mutlu bir iguanaya sahip olmak istiyorsanız, çözmeniz gereken ilk mesele bu. “Kalorifer yakınına koyayım” demekle de halledemiyorsunuz sorunu. Mutlaka elektrikli ısıtma taşlarından gerek. Fiyatları 25 liradan başlıyor 100 Euro’lara kadar çıkıyor. 25 liralık Çin mallarının şöyle bir sıkıntısı var; az yandığında sorun yok ama arada fazla ısınıp hayvanı kızartabiliyor.
Kertenkele deyip geçmeyin. Herkesin sindirim sorunları olabilir ve bu iguanalar için bir yaratılış meselesi. Yediklerini sindirebilmeleri için karınlarını bu sıcak taşlara yaslamaları şart. Bir başka olmazsa olmaz da UV aydınlatma. Gece ve gündüz için ayrı ayrı UV ışığı yayan ampul almak zorundasınız. Deri ve kemikleri için gereken güneş ışığını bu lambalar sağlıyor, sindirimlerine de yardımcı oluyor. Ve bu lambalar sabah-akşam değiştirilmeli. Tabii özel UV lambaları satan bir elektrikçi bulabilirseniz...

KAHVALTI ÇOK ÖNEMLİ

İçinde bulunduğu akvaryum ya da terrariyumun belli bir nem oranında olması gerek. Bunun için nemlendirici bulundurmalısınız. Ve sık sık derisine fısfısla su sıkmalısınız. Su ihtiyaçlarını genellikle kayaların, yaprakların üzerinde biriken nem damlalarından sağlıyorlar ama ayrıca bir su kabı sürekli bulundurulmalı ve her gün yıkanıp temizlenmeli. Su kabı, yıkanma kabından da ayrı olmalı. Çünkü tuvaletini çoğunlukla banyoda yapmayı seviyor, sonra bu suyu içmemesi lazım.
İguanalar tamamen otçul. Ama saldım çayıra tekniğiyle beslenmiyorlar. Yedikleri nebatatın çoğunun ismini bile ilk defa duyduk: Roka, marul, tere tamam da, radika, hindiba, ebegümeci, turp otu, dut yaprağı, Japon gülü, papaya ve yenidünya (tatlı olacak!) nereden bulunur? Diyelim buldunuz... Ver yesin de yanlış. Vereceksiniz, yediğini yiyecek, yemediğini önünden alacaksınız. Çünkü beklemiş yeşillikten zehirleniyorlar. Üstelik bu işin sabahları erkenden, işe gitmeden yapılması lazım.

BANYO ÜSTÜ MANİKÜR

Haftada bir büyük banyo yapması ve bunu sizinle yapması öneriliyor. Banyoya girer girmez tuvaletini koyuveriyor. İlk suyu boşaltıp, ikinci bir su yapacaksınız... Bu birlikte banyo hikayesi iletişiminiz için de önemli. Çünkü iguanaları köpek gibi eğitmek lazım. Size alışmalı, zamanla kuralları öğrenmeli, yoksa yabani oluyorlar. Her akşam çocuk gibi karşınıza alıp sevmeli, konuşmalı, kendinize alıştırmalısınız.
İguananın manikürü bir başka alem. Düzenli olarak tırnaklarını kesmezseniz, yanlışlıkla bir yere takıp toptan parmağı kırabiliyorlar. O zaman harbiden yandınız işte! İguana uzmanı veteriner çok az olduğu gibi, ilaçları, vitaminleri de çok pahalı.

BİLENLER İGUŞ’U ANLATIYOR

* Genelde İgor ismi takılan şirin hayvan. Ama Rusya’da yaşaması imkansız tabii. Acaba Ruslar da bu ismi verirler miydi iguşlara?
* Sürekli elden beslemek tavsiye edilmez, bir kez elden yedi mi bir daha kaptan yemesi için baştan eğitilmesi gerekir, öyle de insancıl olabilirler.
* Hareketsizliği bilgeliğindendir. Örnegin bir petshop’ta hamster kafesi 50 bin kere tavaf ederken yan komşusu iguanalar tüm bu çabanın boşa olduğunun farkında bir edayla onlara gülüp geçer, boşa harcanan enerjiye tahammülleri yoktur.
* Kafalarının okşanmasına bayılırlar. Gözlerini kapatıp mest olmuş bir şekilde dururlar. Eğer iguananız sevdirtmiyorsa sabırlı olun, benimkini sevmeye başlamam iki yılımı aldı, önceden asla dokundurtmuyordu.

RAKI-BALIK YAPACAĞIZ

* Nankör insanoğluna karşın, büyük saygı duyuyorum ve yakında alacağım. Sinir bozucu diyorsunuz ama iç dünyasını biliyor musunuz o hayvanın; neler yaşamış, ne zorlu yollardan gelmiş bugünlere? Ortama gidersiniz, yalan dostlar, yalandan eğlence, muhabbet edemezsiniz... Ama iguana öyle mi, koy masada karşına, koy bir duble rakı, anlat sabaha kadar, oturur arada dilini çıkarır, gözünü kırpar, sabaha kadar derdini dinler, “ben sıkıldım arkadaş gidiyorum” demez, hatta bu yüzden insanın en sadık dostu köpek değildir, iguanadır. Alacağım arkadaş, TSM koyacağım arka fona, her gece rakı-balık yapacağız... Kurban olayım sana ben!
* Tatile giderken arabanın arka camına kafasını dayayıp sabit bir şekilde arkasına bakan küçük, yeşil, dinazorumsu, keyfine düşkün bir sürüngen.
* Sevişmek istedigi zaman gıdısı renk değiştirir. Eş bulması zor. Bendeki erkek ve bakir. İçkisi, sigarası, kumarı yok; uygun bir bayan iguana bulursak kamerasız ortamda sevişmeye bırakacağım.
* Evcilleştirilmesi basit bir sürüngen. Bizler gibi hapşırıp gaz çıkartabiliyorlar. Kuyrukları ve parmakları kopunca yeniden çıkıyor.
* Tuvaletini yapması için evin bir köşesine birazcık kedi kumu ayarlanması yeterli. İguana beslenen evde karınca, hamam böceği, sivrisinek gibi sorunlar olmaz.

PAKO PANO

* Annesiz bebekler özenle, sevgiyle büyütüldüler. Şimdi 1.5 aylıklar. Onlara sevgi dolu yuvalar arıyorum. İstanbul, tel: (216) 384 51 65, (555) 986 97 30.

* Tekir kız Cici’ye hayatı boyunca sevgi ile bakılacağı bir yuva arıyoruz. Gayet sağlıklı ve oyuncu. Yaklaşık 9 aylık ve kısırlaştırıldı. Dışarıya alışkın olduğu için bahçeli bir yuva tercih sebebi. Yuvanızı veya bahçenizi kızımız ile paylaşır mısınız? İstanbul, tel: (531) 317 28 71.

* Biz 4 kardeşiz, dört tane zeytin tanesiyiz. İki aylığız. Tuvalet alışkanlığımız var. İç ve dış parazit tedavilerimiz yapıldı. Mamamızı çok güzel yeriz, çok oyuncuyuz. Bizi sokağa terk etmeyecek sıcak yuvalar arıyoruz. İstanbul, tel: (216) 384 51 65 - (555) 986 97 30.

* Bu iki tekir yavrusu, 12.12 2009 doğumlu. Akıllı, oyuncu, bakımlı ve tatlılar. Tuvalet eğitimler var. Onları çok sevecek ve ileride sokağa atmayacak ev arıyorum. İstanbul, tel: (554) 791 97 25.
Yazının Devamını Oku

35 evsiz hayvan yuva arıyor

27 Mart 2010
Geçtiğimiz günlerde açılan evsizim.org, sahipsiz hayvanlara yuva arıyor. Bu hayvanlar arasında cins kedi ve köpekler de var. Sitesinin kurucusu bir veteriner hekim. İsmi Devrim Baykal. Uzun süredir sokaklarda yaşayan ya da kapısına bırakılan sahipsiz hayvanlara yardım ediyor. Onlara kliniğinde eğitimler verip bakımlarını yapıyor. Varını yoğunu onlar için harcıyor. Şimdi 35 evsiz hayvana, en iyi şekilde yuva bulmak için sizlerden haber bekliyor. Devrim Baykal, mesleğine daha ortaokulda karar verdi ve veteriner hekim oldu. Ama kliniğe gelen hayvanları iyileştirmek onun için yeterli değildi. Sahipsiz hayvanlara yardım etmek istiyordu. Hem de elinden gelse hepsine.
Bu hassasiyetini çevresindekiler fark edince onun da hikayesi başladı. Hasta veya istenmeyen hayvanlar, zamanla kliniğinin kapısına bırakılmaya başladı. Artık kliniği, bir nevi yetimhaneydi: “Hayvanı elime verip ‘size getirdik daha ne yapalım’ diyenler. Ya da kliniği arayıp ‘ben ne getirebilirim ne de para ödeyebilirim, kedi üç gündür yolun kenarında yatıyor araba çarptı, ben size haber verdim işte’ diyenler vardı” diyor.
Elinden geldiğince bütün istekleri karşılamaya çalıştı. Hasta olanların tedavilerini, aşılarını üstlendi. Trafik kazaları sonucu cerrahi müdahaleye ihtiyacı olanlara yardım etti, barınaklara teslim etti. Fakat iyileştirdiği hayvanlardan bazıları, barınaklarda kalabalık ve zor bakım şartları altında ya yeniden hastalanıyor ya da ölüyordu. Bu yüzden son bir yıldır tedavi ettiği hayvanları sahiplendirmese bile klinikten çıkarmıyor. Tabii bu hayli külfetli duruma varını yoğunu yatırdı.
“Hayvanları barınaklara bırakırken ellerimle ölüme göndermişim gibi hissediyordum” diyor: “Anlatılamaz bir suçluluk duygusu ama başka şansım yoktu. Bir şekilde ihtiyacı olanlara yer açmak durumundaydım. Ama artık böyle bir şansımız da kalmadı. Barınaklar rehabilitasyon merkezi oldu. 5199 sayılı kanun gereği hayvanları kısırlaştırıp aşılıyor ve tekrar aldıkları bölgeye bırakıyorlar. Bu konuda da bir sürü terslik var. Aldıkları bölgeye bırakmak yerine genellikle ormanlık bölgelere atılıyorlar. İstanbul’un 2010 Kültür Başkenti olması yüzünden sokak hayvanı istenmiyor. Dolayısıyla hem doğal seleksiyon hem de insanların yok etme çabaları sonucu durum gerçekten çok vahim bir hele geliyor” diyor.

MAVİ GÖZLÜ DEĞİLSE SOKAĞA ATAR MISIN?

Şimdiye kadar bine yakın hayvanla ilgilendi. Kısa süre önce kurduğu internet sitesiyle hayvanlara yeni bir dünyanın kapılarını aralamak istiyor. Adresleri www.evsizim.org. Site sayesinde hayvan isteyenler, onlara ücretsiz sahip olup bir yuva verebilecek.
Şu an klinikte 35 tane evsiz hayvan var. Yaşları dört ay ile 5 yaş arasında değişiyor. Aralarında golden retriever, masstif, terrier gibi ırklara dahil olanlar da var.
Eğer hayvanlardan birini evlat edinmek isterseniz öncelikle site üzerinden mail atmanız gerekiyor. Size sorulan soruları cevapladığınız takdirde, şartlarınız da sahiplenmeye uygunsa yüz yüze görüşmeye davet ediliyorsunuz. Devrim Baykal, özellikle ırk istediğini belirtenlere köpek ya da kedi emanet etmeyeceğini üstüne basarak belirtiyor: “Görüntüsü önemliyse bu sevgi değildir. İnsanlar çocuklarını gözü mavi değil diye sokağa bırakabiliyorlar mı.”
Bu etabı atlatabilenlerle köpek ya da kedi seçimine geçiliyor. Son olarak her hayvana sahiplenildiği an çip takılıyor ve klinik adına kaydı alınıyor. Bu çip sayesinde hayvanın sonraki aşamaları takip ediliyor. Ayrıca önceleri daha sık aralıklarla olmak üzere ev ziyaretleri ve telefon iletişimi devam ediyor.

KIRMA VE YAVRU İSTEYENLER BİZİ DİNLEYİNCE VAZGEÇEBİLİYOR

Benzer bir çok site var. Bir kaç kez o ilanlarla iletişimi denedim. Fakat çoğunda cevap sahiplendirdik oldu ve bu cevabın üzerine aylarca ilanları devam etti. Bizim bakış açımız farklı. Çünkü biz bir sahiplendirme sitesinden öte bilinçlendirme platformu kurduk. Bana göre sokağa hayvan bırakılmasının en büyük sebebi, bilnçsiz sahiplenme ve yanlış seçimler. İlginç bir şekilde illa ırk diye gelenlere bile karakter bilgilerini doğru verebildiğimiz ve yaşam şartlarına uygun bir kedi, köpek anlattığımız an kırma da olabilir diyor. Mesela çoğu insan yavru ister. Yavru bakmak hiç kolay değildir hem maddi hem manevi yıpratıcı bir süreç, bunları öğrendiklerinde erişkin olanı tercih ediyorlar. Hakan GENCE

Kedilerde pankreas yangısı

Pankreas, mide ve bağırsağın ilk kısmı olan duodenum’un hemen arkasında yer alan V şeklinde bir organ. İnsanda olduğu gibi kedilerde de iki temel fonksiyonu var. İnsülin üreterek şeker metabolizmasına yardım etmek ve pankreatik enzimleri üreterek besin maddelerinin sindirimine yardımcı olmak. Bu enzimler yağların sindirimi ve emilimi ile ilgili görevlerde kullanılır. Akut pankreatitis ani, kronik pankreatitis ise yavaş yavaş ortaya çıkan pankreas yangılarıdır.
Pankreatitis bir çok etkene bağlı olarak ortaya çıkabilir. Bazı ilaç uygulamaları, enfeksiyonlar (FIP ve Toxoplasma v.s.), hiperlipidemi (kanda lipid yüksekliği) veya hiperkalsemi (kanda kalsiyum yüksekliği) gibi metabolik bozukluklar, travma ve şok gibi durumlarda ortaya çıkabilir.
Yüksek ateş, kalp atışların hızlanması, karın bölgesinde ağrı, iştahsızlık, halsizlik gibi belirtiler görülür. Bazen kusma da gözlenebilir.
Teşhisi veteriner hekiminiz tarafından, hastalığın geçmişi ile ilgili olarak kedi sahibinden alacağı bilgilere, fiziksel muayene ve laboratuvar testlerine göre yapılır.
Tedavisinde ana hedef, ortaya çıkan komplikasyonları kontrol etmek ve destek tedavilerle pankreası dinlendirmektir. Bu amaçla genellikle en az 24 saat ağız yoluyla su yemek ve ilaç uygulaması önerilmez. Bu dönemde serum yoluyla sıvı tedaviler uygulanır. Kedinin tedavilere vereceği cevaba göre 1-3 gün sonra küçük miktarlarda kolay sindirilebilen ve yağ oranı düşük özel bir diyet uygulaması önerilir. İlerleyen günlerde tedavi ile birlikte bu yemek miktarları ve öğün sayısı kademe kademe arttırılır.
Pakreatitis önceden tahmin edilebilmesi zor bir hastalık. Bu nedenle orta düzeyde seyrettiği durumlarda uygun diyet ve tedavilerle iyileşme oranı yüksek. Ancak tekrar eden ve uygun tedavi edilmeyen durumlarda tedavisi daha zor ve iyileşme şansı düşük düzeylere ilerleyerek kedi için hayatı tehdit edici bir hastalığa dönüşebilir.

PAKO PANO

* Anneleri sokak kedisi, evimde doğum yaptı. Bu iki tekir yavrusunu birlikte sahiplendirmek istiyorum. İsimleri Dana ve Jelibon. Akıllı, oyuncu,bakımlı ve tatlılar. Tuvalet eğitimler var. İstanbul. Tel: (554) 791 97 25.

* 3.5 aylık Cimcime kızı, 1 aylıkken annesiz kalmış bahçede bulduk. Bizi hiç üzmedi, hemen tuvalet alışkanlığını edindi. Çok güzel mamasını yedi. Başka kedilerle çok iyi anlaşan, hatta 15 günlük yavrulara bile annelik yapmaya çalışan çok iyi huylu bir kız.
İç ve dış parazit tedavileri yapıldı. Bu kıza yuvanızı açar mısınız? İstanbul. Tel: (555) 986 97 30 - (216) 384 51 65.
Yazının Devamını Oku

Evcil hayvanlar ve sahipleri hayırlı birer kısmet arıyor

20 Mart 2010
İnternetteki arkadaşlık sitelerine her geçen gün bir yenisi ekleniyor, yeni yeni hedef kitleler belirleniyor. Örneğin bazılarının kullanıcısı, evcil hayvanlar ile sahipleri. www.petarkadas.com, Türkiye’nin bütün illerinden farklı hayvan türlerinin birbirleriyle tanışıp çiftleşmesine fırsat tanıyor. Hayvanların sahipleri, karşı cinste aradıkları kriterleri sitedeki profillerine yazıyor, bu arada kendi bilgilerini de giriyor. Uygun partner bulunduğunda hayvanlar da sahipleri de buluşuyor. Bu buluşmalardan sahipler için de yeni arkadaşlıklar doğabiliyor.

Hayvanlara eş bulma ve çiftleştirme sitesi petarkadas.com’u, İzmirli iki kardeş; Umut Akyol ve Şafak Akyol, 2004’te kurdu. Site zaman içinde hayvan sahiplerinin dikkatini çekmeye başladı ve ismi kulaktan kulağa yayıldı.
Sitenin ilham kaynağı, Akyol kardeşlerin golden retriever cinsi köpeği Çakıl. “Bebekliğinden beri bizimle birlikte yaşıyor. Şu anda sekiz yaşında. Çakıl’a yeni arkadaşlar bulmak istedik. Bu yüzden bir internet sitesi açtık. Onu da siteye www.petarkadas.com/cakil linkiyle üye yaptık. Kısa zamanda üye sayımız 50 bini geçti. Site evcil hayvan sahipleri, doğa ve yaşadığı çevreye duyarlı insanlar için büyük bir sosyal topluluğa dönüştü” diyor Umut Akyol.

BİNLERCE PET MURADINA ERDİ

Bugün siteye kayıtlı 50 binden fazla insan ve 35 binden fazla hayvan var. Bunların yaklaşık 25 bini köpek, 7 bini kedi, 2 bin 700’ü kuş, 1068’i kemirgen, 913’ü de sürüngen. Dişiler çoğunlukta. Köpeklerde dişiler yüzde 57, erkekler yüzde 43; kedilerde dişiler yüzde 54, erkekler yüzde 46 oranında. Sitenin İstanbul, İzmir, Ankara, Antalya, Bursa, Adana, Muğla başta olmak üzere bütün illerden üyesi var. Şimdiye kadar kendisine arkadaş bulanların sayısı 10 binin üzerinde, binlercesinin muradına erdiği biliniyor.
Nasıl üye olacağınıza gelince... Site, sadece davetiyeyle üyelik kabul ediyor. Bu nedenle, sizden önce siteye üye olmuş birini bulmanız lazım. Tanıdığı olmayanlar, cep telefonlarıyla davetiye satın alabilir.
Üye olduktan sonra, evcil hayvanınız için bir profil yaratıyorsunuz. İçini en iyi fotoğraflar, videolar ve günlük gibi özelliklerle doldurmak gerekiyor. Daha sonra, pet’inizin türüne, özelliklerine göre arama yapıp forumlarda bilgi paylaşımına geçiyorsunuz. Her yıl onlarca üye buluşmaları düzenleniyor. Bu buluşmalar da yeni arkadaşlar edinmek konusunda yardımcı oluyor.
Bu iş, hayvan sahipleri için de bir eğlence. Onların arasında da yeni arkadaşlıklar doğuyor. Umut Akyol, bu yönleriyle eşsiz olduklarını söylüyor: “Sayfalarımızda bir yaşam biçiminin yansıması var. Sizin ve tüm evcil hayvanların eğlenceli vakit geçirebilecekleri, bir yandan da bilgilenip, sosyalleşebilecekleri topluluk sitesi.”

ÇİFTLEŞTİRME ÖNCESİ BUNLARA DİKKAT!

* Köpek sahipleri çiftleştirmeden önce köpeklerinin iç ve dış parazitlerden arınmış ve tüm aşılarının tamamlanmış olmasına dikkat etmeli. Böylece yavruları plasenta yoluyla geçebilecek parazitlere karşı korumuş olursunuz. Ayrıca yavru, emme sırasında anneden aşılarla ilgili antikorları alarak kendi aşıları yapılana kadar hastalıklardan korunur.
* Köpekler 3. kızgınlık döneminden itibaren çiftleştirilmeli. 6-8 aylıktan itibaren kızgınlık gösterebilirler ama vücutları tüm fizyolojik gelişimini tamamlamadığından çiftleştirme tercih edilmemeli.
* Hayvanlarını çiftleştirmeye karar verenler aynı zamanda doğum sıkıntılarının ve sütten kesilinceye kadar yavruların korunmasının da sorumluluğunu alacaklarını unutmamalı.
Çiftleşme sonucu doğacak yavruların geleceğini planlayıp ondan sonra çiftleştirmeli.

Köpeklerde yalancı gebelik

Köpeklerde bazen, adet döneminin normal seyretmemesi durumunda, yalancı gebelik adı verilen bir durumla karşılaşabiliriz. Dişi köpek, erkek bir köpekle çiftleşmediği halde, vücudu hormonal olarak doğru olmayan uyarılar yaptığı için hamileymiş gibi bir dönem geçirip ardından süt salgılama, evdeki bir oyuncağı ya da başka bir nesneyi bebeği gibi besleme tarzında fizyolojik değişiklikler ve davranışlar gösterebilir.
Yalancı gebelik, hormonal olarak tetiklenen ancak sebebi tam olarak hala ispat edilememiş bir durum. Genellikle kızgınlık döneminin bitmesinden 60 - 80 gün sonra yani gerçek bir hamilelik süresi kadar zaman geçmesinin ardından ortaya çıkar. Bu durumda dişi köpekte sanki hamileymiş gibi karın bölgesinde şişme ve meme bezlerinde de büyüme meydana gelebilir. Bazı durumlarda meme bezleri süt üretmeye de başlar ve dişi köpek emzirme iç güdüsüyle evdeki bir nesneyi yada oyuncağı yavrusu gibi yanında gezdirerek emzirmek isteyebilir.
Bazen sadece bir veya birkaç kez ortaya çıkarken, bazı köpeklerde her kızgınlık döneminin ardından görülebilir.
Yalancı gebelik görülen köpeklerin yüzde 90’nında bu durum ve belirtiler genellikle kendiliğinde 2-3 hafta içinde herhangi bir tedaviye gerek kalmaksızın iyileşir. Geri kalan yüzde 10’da ise gerçek olmamasına rağmen hamilelik sonrasıymış gibi görülen belirtiler oldukça yoğun bir şekilde ortaya çıkabilir. Bu durumdaki köpek, diğer belirtilerin yanı sıra olmayan yavrularını arar ve mutsuz bir duygusal yapı gösterir. Meme bezlerindeki büyüme oldukça ileri düzeyde olabilir ve mastitis dediğimiz meme iltihaplanmaları meydana gelebilir. Bu durumlarda veteriner hekiminizin önereceği ilaçlar ve tedavi yöntemleri kaçınılmazdır.
Belirtilerin hafif seyrettiği durumlarda dişi köpeğin memelerine sıcak kompres uygulanması faydalı olabilir. Meme bezlerini masaj yaparak boşaltmaya çalışmak, uyarıcı etki yaparak süt üretimine neden olur. Bu nedenle kaçınmak gerekir. Eğer memelerini yalıyorsa, engellemek için elizabet yakalığı takmak ya da memeleri kapatacak bir giysi giydirmek aynı sebepten dolayı faydalı olur.
Bu durum dişi köpeğin çiftleşmesine engel teşkil etmez ancak yalancı gebelik gösteren köpeklerin genellikle üreme aktiviteleri diğer köpeklere göre daha düşüktür.
Eğer çiftleştirilmesi düşünülmüyorsa kısırlaştırılması, bu sorunu tamamen ortadan kaldırabilir, ilerde ortaya çıkması muhtemel üreme organları ve meme ile ilgili sağlık sorunlarının da önlenmesine faydalı olur.

PAKO PANO

* 6 aylık, çok sakin, kendini sevdiren, ev adabını öğrenmiş, kısırlaştırılmış renkli kızımız için çok acil yuva arıyoruz. Çok uslu, harika bir ev arkadaşı. Bu evini kaybetmiş kıza yuvanızı açmak ister misiniz? Tel: (216) 482 12 04.

* Evdeki diğer kedilerimiz istemediği için Prenses tekir kedimize sevgi ile bakılacağı bir yuva arıyoruz. Yaklaşık 9 aylık ve kısırlaştırıldı. Çok sağlıklı ve sevecen bir kedi. Onunla yuvanızı paylaşır mısınız. (531) 317 28 71.
Yazının Devamını Oku

Sağlık İl Müdürü’yle birlikte kedisi de makam değiştirdi

13 Mart 2010
İstanbul Sağlık İl Müdürü Prof. Dr. Ali İhsan Dokucu, makamını çok sevdiği kedisi Paşa’yla paylaşıyor. Şişli Etfal Hastanesi’nde başhekimlik yaparken de onu yanından ayırmamıştı. Dokucu’nun evinde bir kedisi daha var. Paşa’yı haftasonları “evci” çıkarıyor, evdeki İran kedisi Karabiber ile oyun oynuyorlar. Pazartesi olunca Paşa ve Dokucu, birlikte işbaşı yapıyor.

Mesude ERŞAN
Ali İhsan Dokucu, Paşa’yı “oğlum” diye seviyor. Paşa kah koltuğunda, kah arkasındaki yüksek dolabın üzerinde... Canı isterse, İl Sağlık Müdürü’nün resmi evrakları imzaladığı, toplantı yaptığı masaya yayılıyor.
Bu siyam kedisi, Dokucu ailesine 2.5 yıl evvel, henüz çok küçükken katıldı. Onlarınki, ilk görüşte aşk. Ali İhsan Dokucu, eve değil başhekimi olduğu hastaneye aldı Paşa’yı. Hiç de korktuğu gibi olmadı, kedi hastanede yadırganmadı. Hatta sadece onu sevmek için başhekimliğe gelenler vardı.
Paşa başta her kedi gibi meraklıydı. Dışarıdaki hayatı görmek için firar etti. Tam 3 gün sonra geri döndüğünde, yaralanmış, zarar görmüştü. Kulağında, yaşadığı travmaların izlerini hala taşıyor. O günden beri daha ürkek, kaçmaya teşebbüs etmiyor. Camdan dışarıyı seyretmekle yetiniyor.
Sekiz ay önce Sağlık İl Müdürlüğü’ne atanan Prof. Dr. Dokucu, Paşa’yı hemen müdürlüğe götürmedi. Önce nabız yokladı. Kaleminde çalışanlara, personele “Nasıl olur?” diye sordu. Aldığı yanıtların büyük çoğunluğu olumlu olunca, kedisini yeniden yanına aldı.
“Paşa’nın uyuklamaktan en çok hoşlandığı yer koltuğum. Arkadaşım gibi, burada olması benim için rahatlatıcı. Beni özlediğini hissediyorum. İlk getirdiğimde başta korktu, saklandı. Sonra yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladı. Bazı yardımcılarım kedilerden çekiniyor. Ama o benim dışımda arkadaşlar edinmeyi başardı. Toplantılarımı bile uzaktan, çıktığı dolapların üzeriden sessizce izliyor” diyor.

SOKAK KEDİLERİNİ BESLİYOR

Sadece evdeki iki kediye değil, sokaklarda yaşayanlara karşı da büyük bir sevgi beslediğini anlatan Dokucu, “Akşamları geç saatte eve dönüyorum. Gelişimi gözleyen 3 sokak kedisi var. Beni nerede beklediklerini biliyorum. Eve uğruyorum, elimdekileri bırakıyorum, eşimin hazırladığı mamalarla onları da besliyorum. Medeniyet arttıkça çöp olmuyor, onlar da aç kalıyor. Su içecekleri kap bile yok. Onlar için hayat zor” diyor.

Hastane mutfağından artanları barınaklara vereceğim

“Medeniyetin hayvan dostu olmadığını çok acı bir şekilde görüyorum ve çok üzülüyorum. Sadece kediler değil sokak köpekleri de beni üzen konulardan. Belgrad Ormanları’nda ve Kemerburgaz yolunda terkedilmiş, aç kalmış köpekleri görüyorum. Sahipleri oraya bırakıp, açlığa yani ölüme mahkum etmiş. Onlar alışık olmadıkları doğa şartlarında ne yapsın! Köpeklerin ve diğer hayvanların şehir hayatından çekildiğini gözlüyorum. Bu da benim için bir üzüntü kaynağı. Tamam, şehirde kontrol dışı hayvanların bulunması doğru değil. Ama kontrol de hayvanların zehirlenmesi, itlafıyla olmaz. Hayvan barınaklarının bir kaçını gördüm. Kötünün iyisi. Hayvanlar orada aç kalmıyor ama hareket edemiyor, özgürlükleri yok. İnsanlar ve hayvanlar arasında daha insani bir denge kurulabileceğini düşünüyorum. Sokak hayvanlarını koruyan derneklerle temasım oldu. Hastanelerimizin mutfaklarından çıkan, uygun bazı gıdaları barınaklara verme konusunda destek sözü verdim.”

Ne zaman kısırlaştırmalı

Kedi ve köpeklerin kısırlaştırılması hakkında kulaktan kulağa yayılan, çoğu kez doğru olmayan bilgiler, tüm evcil hayvan sahiplerinin kafasını karıştırabiliyor.
Kısırlaştırma, kedi ve köpek nüfusunun kontrol edilebilmesi, evcil hayvanlarda görülen kalıtsal hastalıkların aktarılmasının önlenmesi, ırk özelliklerinin korunması ve bazı sağlık avantajları elde edilmesi amacıyla yaygın olarak uygulanmakta ve önerilmekte.
Evcil hayvan sağlığına verilen önemin gelişmiş olduğu ülkelerde, kedi ve köpekler genellikle 5-8 aylık dönemde kısırlaştırılır. Hatta son yıllarda yapılan çalışmalar, 2 aylık gibi çok erken bir dönemden itibaren kısırlaştırmanın, daha önceleri kaygı duyulan büyüme ile ilgili problemleri oluşturmadığını ortaya koyar nitelikte.
Burada asıl önemli olan, onun doğurmasını ve yavru yapmasını isteyip istemediğiniz. Şahsi olarak belirtmek istediğim önemli bir konu ise, özellikle Ankara ve Van kedisi, Kangal ve Anadolu çoban köpeği gibi, ülkemize özgü evcil hayvan ırklarının ortadan kalkmaması ve hiç değilse mevcut sayılarının korunması için bir veya birkaç kez kendi ırkından saf olanlar ile çiftleşmesine ve üremesine imkan tanınmasının akılda tutulması.

FAYDALARI NELER

Avantajlarını kısaca şöyle sıralayabiliriz:
* Dişilerde üreme organlarının yani rahim ve yumurtalıkların kanser olma riskini ortadan kaldırır.
* Meme kanseri riskini ciddi oranda azaltır.
* Pyometra gibi üreme organlarına yönelik enfeksiyonların ortaya çıkma riskini ortadan kaldırır.
* Erkeklerde prostat ve testis kanserleri riskini ortadan kaldırır.
* Üreme organlarında görülen enfeksiyonların oluşmasını engeller.
* Özellikle dişi köpeklerde çok sık görülen “yalancı (hayali) gebelik” ve buna bağlı sağlık problemlerini ortadan kaldırır.

DOĞRU BİLDİĞİMİZ YANLIŞLAR

* Bir kez çiftleştirdikten sonra kısırlaştırırsam kanser olma riski azalır veya bir kez çiftleştirip kısırlaştırırsam bu onun karakterini olumlu etkiler ve onu olgunlaştırır.
Yapılan çalışmalar, köpeklerin hamilelik sırasındaki yaşadığı hormon düzeylerinin farklılaşması nedeniyle ortaya çıkan fiziksel, metabolik ve davranışa yönelik değişikliklerin geri dönüşümlü olduğunu ve süt emzirme döneminden bir süre sonra kedi ve köpeğin eski konumuna döndüğünü gösteriyor. Kanser riski ise çiftleşme ile ilgili değil. Ne kadar erken kısırlaştırılırsa kanser riski o kadar azalır.
* Kısırlaştırıldıktan sonra kedi ve köpekler daha hareketsiz ve tembel olur, kilo alır.
Bu, çoğu kez kedi ve köpek sahipleri öyle olduğunu düşündüğü için ortaya çıkan bir sonuç. Normal günlük aktivitelerine devam eden ve dengeli beslenen hayvanlar, kısırlaştırıldıktan sonra tembellik ve kilo almak gibi değişiklikler yaşamaz.

PAKO PANO

* İki kardeşler, çok büyük özenle evde büyütüldüler. Şimdi 3.5 aylıklar ve çok güzel mama yiyorlar. Tuvalet alışkanlıkları var. İç ve dış parazit tedavileri yapıldı. Tek istekleri sıcak ve sevgi dolu bir yuva. İstanbul Tel: (555) 986 97 30 - (216) 384 51 65.

* Boncuk, 3,5 aylık, erkek bir kedi. İlk aşıları yapıldı, tuvalet terbiyesi var. Bu cana yakın ve uyumlu kediyi yanına almak isteyenler (532) 416 81 47 numaralı telefonu arayabilirler. İstanbul.

* Tekir kız Cici’ye hayatı boyunca sevgi ile bakılacağı bir yuva arıyoruz. Gayet sağlıklı ve oyuncu. Yaklaşık 9 aylık ve kısırlaştırıldı. Dışarıya alışkın olduğu için bahçeli bir yuva tercih sebebi. İstanbul Tel: (531) 317 28 71.
Yazının Devamını Oku

Hayvan beslemeyi düşünüyorsanız önce barınaklara bakın

13 Şubat 2010
Yalnızlığınızı paylaşacak bir kedi ya da evinizi veya iş yerinizi koruyacak bir köpek arıyorsunuz... Bakacağınız ilk yer, evcil hayvan mağazaları değil, bir barınak olsun.

Barınaklar, sıcak bir yuva özlemi çeken cins kedi-köpeklerla dolu. İstanbul Beylikdüzü Belediyesi, kısa bir süre önce başlattığı “Sahibimi Arıyorum” kampanyası ile, kimsesiz hayvanlara şefkatli evler bulmaya çalışıyor.
Şeyda İpek BAYKAL

Beylikdüzü Belediyesi, kimsesiz, evden kaçmış ya da sahibi tarafından sokağa terk edilmiş 1200 kedi-köpeğe bakıyor. Şimdi bu hayvanları yuvaya kavuşturmak için bir kampanya başlattı: “Sahibimi Arıyorum”.
Kangal, Sibirya kurdu, beagle, terrier, doberman, golden retriever, rotweiler, kurt köpeği gibi türler ve cins kediler barınakta sahiplerini bekliyor. Her yaştan ve cinsten kedi-köpeğin olduğu barınakta, şimdiye kadar 20 hayvan sahiplendirilmiş. Geriye kalan 1.180 hayvan ise sıcak bir yuvanın hayalini kuruyor.
Hayvanların tamamı kayıt altında. Hepsine mikro çip takılı. Bu çip, bir nevi kimlik görevi görüyor. Sayesinde, hayvanın özellikle sağlık takibi daha kolay yapılıyor. Bütün aşıları tamamlanan hayvanlara küpe takılıyor. Daha fazla hayvan evsiz kalmasın diye de kısırlaştırma işlemi uygulanıyor.

BAKAMAYANDAN GERİ ALIYORLAR

Barınakta belli kurallar var. İyi bakılacağından emin olunmayan hiç bir hayvan verilmiyor. Yapılan görüşmelerde, “kişinin neden ve nasıl bir hayvan istediği” ve “nasıl bir yaşam alanı” olduğu hakkında bilgiler alınıyor. İyi bir sahip olacağından emin olunan sorumluluk sahibi kişilerle yapılan görüşmenin ardından, uygun olan kedi ya da köpek belirleniyor.

Yazının Devamını Oku