Paylaş
AMAN, Ekonomik İstikrar Programı deliniyor mu yoksa?
Hükümet ile iş aleminin bazı temsilcileri zirve toplantısı yaptılar. Hükümet yetkilileri 6 saat boyunca dinledi, işadamları taleplerini sıraladı... Siyasi iktidar da IMF ile görüşmeleri tamamladıktan sonra alacağı önlemleri muhtemelen önümüzdeki hafta açıklayacak.
Ekonomi daraldı ya, iş dünyasından ses yükselmeye başladı, programdan taviz verilecekmiş havası doğdu... Enflasyonu indirmeyi hedefleyen programdan geriye dönüş olmasın, tekrar sarmala düşmeleyim diye yazmaya çalışmıştık. Sesini çıkartabilenlere taviz mi verilecek mealindeki yazılarımız üzerine bazı sanayici işadamları aradı. Zirve toplantısına katılanlardan.
Ortak noktaları şuydu: İstikrar Programı'ndan taviz verilmesi veya programın bozulmasını hiçkimse talep etmedi. Ayrıca biz para istemiyoruz, yolumuzun açılmasını istiyoruz.
Peki orada raporlara da geçen yol açma anlamındaki talepler neymiş? Buna geçmeden evvel Başbakan Bülent Ecevit'in o zirve toplantısında işadamlarına söylediği bir cümleyi not etmeden geçemeyeceğim: ‘‘Ben sizin yerinize kendimi koyuyorum, siz de benim yerime kendinizi koyun ona göre hareket edin...’’
Gelelim işdünyasından gelen taleplerin bazılarına:
- İthalatı engellemek için Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu (KKDF) kesintisi var. Yüzde 6 uygulanıyor. Bunun yatırım mallarında, hammadde ithalatında kaldırılması isteniyor. Bir sanayici diyor ki ‘‘Benim devletim, benim gavurun kredisiyle getirdiğim hammadde üzerine yüzde 6 KKDF uygulayarak ey sanayicim sen yatırım yapma diyor. Ya da bankalardan yüzde 16 ile kredi al bat, git diyor. Bu Fon'un devlete getirisi var kuşkusuz ama getirdiğinin on katını götürüyor. Keşke hammadde ithalatı, yatırım malı ithalatı artsa. Lüks tüketime, Türkiye'de üretilen mala koysunlar da yatırım mallarına, makine, teçhizata, hammaddeye, vadeli imkanla getirdiğimiz krediye konmamalı.’’
- KOBİ'ler için sermaye birikimi önemli kuşkusuz. Ayrıca Türk şirketlerinin sermaye yapısı zayıf biliyorsunuz. Bir talep de bu yönde oluyor. Deniliyor ki karını sermayeye katanlara kolaylık sağlansın. Sermayeye katılan pay vergi dışı tutulsun. (Gelir vergisi alınıyor)
- Yatırım indiriminde stopaj hadisesi vardır. Bunun da kaldırılması isteniyor. Bir başka sanayici diyor ki ‘‘Bırakın civciv tavuk olsun yumurtlasıın. Civcivken öldürme. Teşvik Uygulama'nın hesaplarına göre bir kişiye istihdam yaratmanın bedeli bu sene 45 milyar liraya çıkmış. Yatırımın önündeki engeller kaldırılmalı.’’
- Eximbank'tan kredi modelinin değiştirilmesi de talep ediliyor. Bir başka işadamı bu noktada şunu söylüyor: ‘‘Eximbank'tan direkt gidip kredi alamazsınız. Önce aracı bankaya gidersiniz. Teminat mektubu verir bir şart koşar. Aldığın paranın yarısını bende mevduat tutacaksın der. Devletin verdiği krediyi bankalar tutar, yüksek rakamlarla satar devlet de ihracatı destekliyorum der!’’ Eximbank'tan direkt kredi alma modeline geçilmesi isteniyor kısaca.
Türk Günü Yürüyüşü
Yıllardır New York'ta ‘‘Türk Günü Yürüyüşü’’ yapılır. Yılda bir kez.
Türk Amerikan Federasyonu Dernekleri organize eder.
Türkiye'nin tanıtımına bir nebze de olsa katkısı vardır. Eksikliğini duyduğumuz Türk lobisi için de bir nüve teşkil edebilir.
Bu yıl, New York'taki Türk Günü Yürüyüşü'nün 19 Mayıs'ta olması planlanıyor. Türk Amerikan Dernekleri Federasyonu’nun genç bir başkanı var. Egemen Bağış. Duyduğuma göre Ankara'da temaslarda bulunuyormuş. Bazı Bakanlarla ve işadamı örgütlerinin temsilcileriyle görüşmüş. Amaç, bu etkinliği haftaya, büyük bir festivale dönüştürmekmiş. Destek ve yardım istiyorlarmış. İşadamı örgütleri standlar açıp ürün sergileme işini yapacaklardır sanırım.
Turizm ve Kültür Bakanlıkları da üzerine düşeni yapacaktır herhalde.
Ama Dışişleri Bakanlığı ve Tanıtma Fonu’nun bağlı bulunduğu MHP Genel Başkanı ve Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli de bu işe el atmalı. Egemen Bağış onlarla da görüşmeli. Türk haftası veya festivali diyelim ne tür etkinlikler yapılması açısından birlikte hareket etmeliler. Ne bileyim Tanıtma Fonu'ndan katkı sağlamalılar. Sözde Ermeni soykırım tasarılarının bazı Avrupa ülke parlamentolarında kabul edildiği şu günlerde akılcı, belgelere dayanan ciddi lobiye ihtiyaç var. Hep, dışarıda imajımız kötü diyoruz ya. İşte fırsat, imajımızı yalanların, abartıların üzerine değil gerçekler üzerine oturtalım, anlatalım, dürüst olalım. Alıngan davranmayalım, herkes bize karşı paranoyasından vazgeçelim...
Geçmiş olsun sayın Bakan
Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Recep Önal'ın haleflerinden çok farklı bir çizgiye sahip olduğu zaten belliydi... Geçen gün kulağımıza çalınan haber bu çizgiyi iyice belirgin kıldı.
Hatırlarsınız, skandallar ayrı, geçmiş ekonomi bakanlarının her hareketi, ziyareti, nefes alıp vermeleri bile haberdi... Kapılarında, sebeplenmek isteyenlerin oluşturduğu uzun kuyruklar eksik olmazdı... Ne var ki devir değişti, bakanlık koltuğuna Recep Önal oturunca bu kuyruklar kayboldu. Kimse Bakan'dan ayrıcalık bekleyemedi.
Duyduğumuza göre Bakan Önal, kısa süre önce bir operasyon geçirmiş. Birkaç gün hastanede yatmış. Ama kimse duymadı, farketmedi, daha doğrusu kamuoyuna yansımadı. Hazine çalışanlarının çoğu dahi duymamış.
Bu anlamda da kapısında ‘‘geçmiş olsun’’ kuyrukları olmadı.
Siyasette, Bülent Ecevit'in estirdiği ‘‘tevazu’’ rüzgarına uygun tavır sergileyen Bakan Önal'a geçmiş olsun diyorum.
İşadamları biraraya gelince hayır çıkmıyor!
Sohbet ettiğimiz işadamlarınden biri de Ankara Sanayi Odası Başkanı Zafer Çağlayan'dı. Kısa diyaloğumuzu aktarıyorum:
- Zafer Bey, zirve sonrası durumunuz ne?
- İşadamları biraraya geldi mi iki işadamı bile olsa hayır çıkmıyor. Moral bozukluğu, pesimistlik çıkıyor. Motivasyonumuz bozuk. Hergün kahroluyorum, suratım bin parça. Bir bakıyorum bir fabrika hacizden satılmış, bir bakıyorum bir arkadaşımız işçilerini çıkarmaya başlamış... Artık biraraya gelmeyelim daha fazla moral kaybetmeyelim diye düşünüyorum.
- Yaşanacakları aşağı yukarı tahmin ediyordunuz...
- Enflasyonla mücadelede daralma olur, bazı firmalar batar ama gel görki sanayii tasfiye oluyor.
- İstikrar Programına başından destek oldu işdünyası. O zaman gördüğünüz yanlışları daha yüksek sesle seslendirseydiniz.
- Ben kötü adam oldum. Daha fazla ne konuşayım. Her iki taraf bakımından da kötü adamım, Erol Taş misali. Bürokrat diyor ki çok eleştiriyorsunuz, oda meclisi diyor ki daha fazla konuş. Kötü adamım yanı söyleyebileceklerimin binde birini söyleyemiyorum. Başından beri IMF'ye taahhüt ettiklerinizi yapın diyoruz daha ne diyelim. Ama, IMF ve Dünya Bankası samimi yaklaşmıyor diye düşünmeye başladım...
- Program Türkiye’nin son şansı değil mi? Bazı şeyler niye baştan görülemiyor acaba?
- Doğru diyorsun. Maalesef biz Türkler'in kötü bir alışkanlığı, yapısı var. Göç yolda düzelir, istim arkadan gelir gibi atasözlerimiz var. Dünyada böyle bir şey yok. Göç baştan düzelir, senaryolar yazılır yola öyle çıkılır doğrusu budur tabii...
Paylaş