Paylaş
Yağ dokusu veya kemik iliğinden ayrıştırılan ‘mezenkimal’ kök hücrelerinin iş görebileceğini düşündüren bazı pilot çalışmaların varlığı ben dahil herkesi heyecanlandırdı.
Öyle ya, elde hâlâ etkili olduğu kanıtlanmış, hastalığı yüzde yüz tedavi edebileceği bilinen herhangi bir ilaç yok. O zaman her ihtimali dikkatle değerlendirmek zorunluluğu var. Kök hücre ile ilgili ayrıntıları yazının bundan sonraki bölümlerinde açıklayacağım.
UYGULAMA ZORLUĞU VAR
Kök hücre tedavisinin işe yarayabileceği düşünülse de uygulamada ciddi zorluklar var. Bu hücrelerin ayrıştırılmaları, saklanmaları ve uygulanmaları çok özel ve pahalı ekip ve ekipmanlar gerektiriyor. Bu nedenle de zaman ve ekonomik güç isteyen bir tedavi yaklaşımı. Hazırlanma süreci de çok uzun olduğundan, oldukça yavaş işleyen ve bütün bunların neticesi olarak da çok az sayıdaki ağır hastanın istifadesine sunulabilen bir yöntem olabilir.
Ayrıca yöntem henüz pilot çalışmalarla deneniyor, net ve açık sonuçlar için daha fazla araştırma gerekiyor.
Denemeye değer mi?
“Bu yöntem yeni bir umut olabilir mi hocam” diye sorarsanız yanıtım şu olur: Elimizde hâlâ bu virüse özel geliştirilmiş ilaçlar maalesef yok. Bu durumda kesin bir tedavi aracı olmasa bile tıpkı ‘antikor tedavisi’ gibi ‘kök hücre tedavisi’ de üzerinde çalışılması gereken bir alternatiftir.
KÖK HÜCRE NE YAPIYOR
Mezenkimal kök hücrelerinin iki önemli özelliği var. Birincisi, koronavirüse karşı yüzde 100 dirençli olmaları. Virüs bu hücrelere bulaşamıyor, onları asla hasta edemiyor. İkincisi daha da önemli: Koronavirüsler bu hücreleri görünce adeta ‘tası tarağı toplayıp’ koşa koşa kaçıyor.
Zira mezenkimal kök hücreler virüslerin yol açtığı ‘bağışıklık dengesizliği meselesi’ne de çözüm üretiyor, bağışıklık sistemini yeniden düzenleyip sitokin fırtınasına engel olabiliyor. (Sitokin fırtınasının ne olduğunu merak ediyorsanız 2 gün önceki yazımızı Hürriyet arşivinden okuyabilirsiniz.)
Sitokin fırtınasının önlenmesi demek hastanın yoğun bakıma ihtiyaç duymaması ya da yoğun bakımdan daha kısa sürede çıkması demektir.
ELİMİZDEKİ ÇÖZÜM: REPURPOSİNG
İsterseniz gelin önce “Nedir bu repurposing?” sorusunu yanıtlayalım: Repurposing, ilaç biliminde ‘yeniden konumlandırma’ ile eşanlamlı bir sözcük, bir yaklaşım.
Belirli hastalık ya da hastalıkların tedavisi için ruhsatlandırılan ve halen kullanımda olan bir ilacın veya ilaçların farklı bir hastalığın tedavisi için yeniden konumlandırılmasına bilimsel literatürde ‘repurposing’ deniyor.
Bu yaklaşım hem sıfırdan yeni bir ilaç üretmekten daha ucuz, hem de özellikle COVID-19 gibi henüz etkili bir yeni ilacın bulunamadığı acil, ağır, salgın hastalıklarda basit ve hızlı bir çözüm yolu olduğu için tercih ediliyor.
İsterseniz anlaşılabilir basit birkaç örnek verelim. Erkeklerde cinsel güçsüzlüğün tedavisinde kullanılan ‘sildenafil’ son yıllarda akciğer içi hipertansiyon sorununun çözümü için de reçete ediliyor. Benzer şekilde bir sıtma ilacı olan hidroksiklorokin son yıllarda bazı romatizmal hastalıkların da tedavisinde de umut ışığı oldu.
TEDAVİ NASIL UYGULANIR
Anlaşılan o ki COVID-19’u tedavi edecek ilaç veya ilaçların bulunabilmesi için en iyi ihtimalle 1-2 yıl süreye ihtiyacımız var. Bu durumda elimizdeki tek alternatif bu sorunun çözümünde de faydalı olabileceğini düşündüğümüz ve benzer virüs hastalıklarının tedavisinde daha önceki salgınlardaki uygulamalarla faydalarını müşahede ettiğimiz farklı ilaç ya da ilaçları kullanmak. Yani bu ilaçları ‘yeniden konumlandırma’ sürecinin bir parçası haline getirmektir. Peki bu amaçla yeniden konumlandırılan ilaç grupları hangileri? Onları da aşağıda özetlemeye çalıştım.
fav
İŞTE ELDEKİ ALTERNATİFLER
* Antiviral ilaçlar: Bunlar virüs yok edici güçleri nedeniyle daha önce farklı virüs enfeksiyonlarında denenip başarılı bulunmuş ve bu nedenle ruhsatlandırılıp uygulamaya girmiş ürünlerdir. Mesela Remdesivir, Favipiravir bunlara örnektir.
* Antiparaziter ilaçlar: Sıtma tedavisinde kullanılan Hidroksiklorokin ve Klorokin COVID-19 tedavisinde de kullanılıyor. Uyuz gibi bazı parazitel hastalıkların tedavisi için reçete edilen Ivermektin ise henüz araştırma aşamasında.
* Bağışıklık düzenleyiciler: COVID-19 enfeksiyonunda bağışıklık sisteminin aşırı, ölçüsüz, orantısız ve kontrolsüz tepki vermesi büyük bir problem. Bu tepkinin ölümcül sonuçları olabiliyor, çoğu hasta bu kontrolsüz tepkilerin neticesi olarak yoğun bakıma alınıyor. İşte bu tepkiyi önleyen, dengeleyen ve yönetebilen ürünler de (örneğin tocilizumab, kortizon) zaman zaman tedavide yer bulabiliyor.
OKUR SORULARI
Evden çıkmasak da el yıkamaya devam mı
Dışarıdan yiyecek, içecek vb ihtiyaçlar karşılandığı sürece evden hiç çıkmasanız dahi 2-3 saat arayla ellerinizi özenle yıkayın, sosyal mesafe kuralını mümkün olduğunca ev içinde de uygulayın.
Hastadan mı daha çok bulaşır taşıyıcıdan mı
Hastaların çıkardığı mikrodamlacıkların viral yükü daha fazla, bulaştırma ve hasta etme ihtimali daha yüksektir. Ne var ki farkında olmadan virüsü çevrelerine yayan taşıyıcıların daha çok insana virüsü bulaştırma ihtimali var.
Haşimoto hastaları risk grubunda mı
Uygulanan tedaviyi aksatmayan Haşimoto hastalarının risk grubunda olduklarını düşünmemeleri gerekiyor. Kısacası cevap tek sözcükle “Hayır!” oluyor.
Paylaş