Gerilim filmlerini severim ama bir kusurları vardır, hepsi birbirini hatırlatır, birbirlerinden ufak farklarla ayrılırlar.
Gazap Ateşi’ni seyrederken de aynı duyguları yaşadım.
Yoksa haksızlık mı ediyorum. Denzel Washington’un temiz oyununu yok mu sayıyorum. Bunun haricinde yönetmen Tonny Scott aslında bize iki ayrı film seyrettiriyor, ilk bölümde psikolojik yönü daha ağır basan ve kısmen durağan, ne zaman ne olacak diye sorduran bir film. İkinci bölümde ise ardı ardına koşuşturma sahnelerinin, izleyenin nefes düzenini etkileyen sahnelerin olduğu bir film.
Çoçuk kaçırma çeteleri ile ilgili mutlaka bir film görmüşsünüzdür, acımasız öldürmeler bu filmlerde ortalığı kan gölüne çevirir. Alışılmış filmlerde başroldeki kahramanımız olayı halleder ve mutlu sonla perde kararır.
Gazap Ateşi’nin önemli bir farkı, bu klasik çizgiyi izlememesi. Çünkü koruduğu çocukla koruma arasında duygusal bir bağ oluşunca, işlerin seyri değişiyor.
Koruma bir öç alma zincirinden sonra öldürüldü sanılan çocuğu kurtarıyor ama neyin pahasına... Kendi hayatı pahasına. Çocuk yaşayacak ama o ölecek. Hayatın anlamını yitirdiğini düşünen bir adam ucunda ölüm de olsa bu anlamı buluyor.
Meksika’da geçer çoğu yasa dışı filmler, nedense kanunsuzluğu işleyen filmlerin doğal platosu orasıdır. Hatta Amerika’dan kaçan suçluların cenneti de orasıdır.
Gazap Ateşi’nde çocukları kaçıran çetenin en esaslı üyeleri polistir. Çünkü orada her şey kokuşmuştur.
Bütün bunların ötesinde şiddetin estetiği gene de seyirciyi çekiyor. Yönetmenin kamera oyunları bu estetiği daha başarılı bir şekilde sağlıyor.
Denzel Washington oyunculuğuyla başarılı, türü sevenler de beğenecektir.