Hatta sevgilisini alıp, Aslı’nın bulunduğu mekana gitmiş.
Bizim ilişkilerde böyle durumlarda biri mutlaka o mekanı terk eder...
Genellikle de erkekler yapar bunu.
Böyle omuz kabartarak mekana gelir, meydan okurcasına yeni sevgilisini koluna takar ama günün sonunda ‘eski sevgili’ ağır basar... Aynısı oldu yine. Çağrı ve sevgilisi mekanı terk etmek zorunda kaldı. Aslı Bekiroğlu da çıkıp, “Ben değil onlar terk etti mekanı. Onlara mutluluk diliyorum” dedi.
Bu cevaptan ve bu tavırdan sonra bu hikayenin kazananı Aslı olmuştur. İntikam hırsıyla, hızlıca hareket eden bu beyefendi kendi başlattığı oyunu kaybetmiştir.
Kısa süre içinde Aslı’ya geri dönme ve kendini affettirme çalışmalarına başlayacaktır.
Oysa bu tamamen bir ‘özen’ meselesiydi
“Bergen” filmi nihayet vizyonda... Pandemide yara alan sinema sektörüne nefes aldıracak bir yapım olacağı şimdiden belli.
Oyuncuların performanslarından, heyecanlarından herkesin içine sinen bir film olduğu hemen anlaşılıyor.
Farah Zeynep Abdullah rolünün hakkını fazlasıyla vermiş.
Film müziklerine ayrı bir başlık açmak gerekir.
Stüdyoya girip Bergen şarkılarını okumuş Farah.
Çekimler sırasında da kendi sesinin üzerine söylemiş şarkıları.
Set bitince ayrı bir stüdyo süreci de başlamış. Haftalar süren o süreçte şarkıları bir kez daha seslendirmiş Farah Zeynep.
Şarkıyı kim daha iyi söyledi, kim söylese daha iyi olurdu, kim hiç söylememeliydi gibi tartışmaları daha duymaya devam edeceğiz.
Baştan söylemek lazım, şarkı zor. Kriterleri var.
Öyle herkesin söyleyebileceği bir tarzda değil yani. Bugüne kadar da birçok sanatçı şarkıyı söylemiş ve bana göre şarkıya damga vuranlar hep kadınlar olmuş.
Dinledim, sordum, not aldım ve...
“Sen Affetsen Ben Affetmem” ilk 10’u hazırladım.
1- Bergen:
◊ Önce Demet Özdemir’i emanet bir arabayla evinden aldı Oğuzhan...
◊ Sonra hoş bir evlilik teklifi organizasyonu yaptı...
◊ Sonrasında doğum gününe sıra geldi Demet’in...
◊ Hemen ardından Demet Özdemir, stilistini atadı Oğuzhan’a ve “artık kontrolümde giyineceksin” dedi...
Şimdiki iddia en ilginci...
Demet’in isteğiyle kalça ve göbek yağlarını aldırmış Oğuzhan Koç.
Bir dönem çok sevilmişti, o yüzden hızlı ‘düşüşü’ sevenini de sevmeyenini de üzdü.
Şimdilerde geri dönmüş Arda.
Sosyal medyada ve televizyonda karşımıza çıkmaya başladı tekrar.
Birileri ‘eski sevgilin Yıldız Asyalı’dan bahset, bizim toplumda acıklı aşk hikayeleri iş yapar’ diye tavsiye vermiş galiba.
Önce Yıldız ile ilgili açıklamalar yaptı sonra da Yıldız’ın sahnesine gitti ve onu keman çalarken dinledi.
Öğlenleri çaya kahveye uğranılan meşhur avlusunun yanında bambaşka bir cevher barındırıyormuş... O cevherin adı ‘Aqua Restoran’.
“Nerede yemek yesem, e yemek yerken canlı müzik de dinlesem” diyenler için Aqua...
Geçenlerde Ferhat Göçer’in sahnesine gittim.
‘Çiğ köfteci’ gibi her köşe başında türeyen canlı müzik mekanlarına tepki gösteren bir isim Ferhat Göçer. O yüzden onu çok sık dinleme şansımız olmuyor. Four Seasons’taki Aqua tam onluk bir mekan olmuş.
Sıkışmadan, omuz omuza durmadan, elin kolun etrafa çarpmadan rahatça yemeğinizi yiyip müzik dinleyebiliyorsunuz mekanda.
Erkekler için kartların yeniden dağıtıldığı, kuralların koyulduğu bir hafta oldu. Hülya Avşar başlattı, sonra birçok kadın pazartesiden cumaya kadar erkeklerde aradığı özellikleri sıraladı. Meğer ne çok dert varmış, ne çok istenmeyen hareketler yapıyormuşuz biz erkekler.Peki günümüz kadınları ne istiyor? Hafta boyunca konuşulanlardan anladık ki;
◊ Instagram’ı olmasın.
◊ Instagram’ı varsa çok sık fotoğraf paylaşmasın.
◊ Parasız asla olmasın.◊ Tanımadığı kadınları sosyal medya hesabından takip etmesin.Aksi gibi bu maddelere uymak günümüzde zor.Hele Instagram’sızlık...
O en beteri. Ben günümüzde bu ‘gereklilikleri’ karşılayacak erkek tanımıyorum. ‘Instagram kullanmıyorum’ diyenlerin neredeyse hepsinin ‘fake’ bir hesabı var. Gizli gizli bakıyor, gizli gizli fotoğraf beğeniyor ve çaktırmadan takip ediyor.O yüzden bırakın erkekleri kategorize etmeyi.Böyle zor şeyler istemeyin bizden.
Alın size ‘kabak tadı’
Sosyal medyasında, mavi tik yani onaylanmış hesabı olanlar günah keçisi mi?
İlki, “Parasız adam gereksiz adam” çıkışı.
Diğeri de, “Instagram’dan tanımadığını takip eden erkek sapıktır” çıkışı.
İlki hakkında görüşümü yazmıştım.
Bu düşünce, en yanlış bu sözlerle dile getirilebilirdi.
“Parasız adam” değil de “Tembel adam” diye kurulmalıydı cümle.
İkinci maddeye ise ‘ama’sız, ‘fakat’sız karşı çıkıyorum.
Instagram’dan birini takip etmenin sapıklıkla nasıl bir alakası olabilir?