Paylaş
“Haydi anlat anlat..!”, diyebilirsiniz..
Anlatacağım elbet ama önce Beşiktaş ve Bilic’i ele alalım..
Gaziantep maçında Beşiktaş’ın sahaya sürdüğü oyuncuların hepsi oynaması gereken yerde oynayınca ortaya da daha derli toplu bir takım çıktı.
En azından böyle bir görüntü verdi.
Bu arada, Bilic gardaşıma sormalıyım..
Pedro Franko’yu neden sezon başından beri doğru dürüst bir şans vermedin..!?
Mesela Atiba yerinde oynadı, iyi de oyun sergiledi Bilic gardaş!
Tabii unutmamak lazım ki bu sezon pek de iyi performans göstermeyen Fernandes’in yokluğu sayesinde Beşiktaş Gaziantep’te 11 kişi oynadı..
Bildiğiniz gibi , Fernandes oyunda olunca Beşiktaş 10 kişi oynuyor da..
Bu maçta da Beşiktaş taraftarının makus talihi değişmedi ya, ben ona yandım doğrusu..
Maç skoru 2-0 olunca “Hah işte, artık rahat bir maç izlerim” dediğime beni pişman ettiler!
Antep golü bulup durum 2-1 olunca bütün Beşiktaş gönüldaşları gibi ben de taşikardi oldum..
Hele o altıpasın içinde dokunulamayan top..!!
Ya o gol olsaydı..!?
O güzel şarkının sözlerini hatırlayıp “Yine bana haram geceler” derdim artık sabaha kadar.
Ama şunu söylemeliyim ki oyuna sonradan giren Ömer’in kaderi değişmedi.
Yine oyuna sonradan girdi ve golünü attı..
Siz Ömer’e “Sonradan Ömer” de diyebilirsiniz..
Durun size bir olay anlatayım..
Beşiktaş’ın tesislerinde bir gece yarısı çıkan kavgayı elbet biliyorsunuz.
Hani şu Kaptan İbrahim Toraman ile Sezer arasında çıkan “Boğazlama” kavgası!
Toraman’ın takım için uyardığı Sezer’le gece yarısı kapıştığı kavga yani..
İşte, o kavganın çıktığı gece, bütün tesis “Olay yerine” koşar..
Tesisteki ahcılar bile kavgayı ayırmak için yataklarından fırlamıştır..
Kısacası herkes kavga yerindedir!
Kavga yerine en son kim gelir biliyor musunuz? Ömer..(!)
O gece de makus talihi değişmemiştir Ömer’in..
Ki, olaya en son müdahil olmuştur!:)) (Seni seviyoruz çocuk..)
Bu arada, Bılıc’in maç okuduğunu artık sanmıyorum..
Hatta eminim artık..
70’ten sonra duran bir Beşiktaş olduğunu gerçeği ortadır.
Hatta ilk yarı başka, 2. yarı başka olan Beşiktaş!
Allah için söyleyin bana..
Bu bilindiği halde, takım geriye yaslansın diye mi defansif değişiklikler yapılır!?
Neyse 3 puan 3 puandır..
Gelelim anlatmak istediğimiz öykümüze..
Bir futbol maçı, bir takım üzerinden hayat dersimize..
Bir masal ülkesinde bir Kızılderili Şefi varmış..
Kızılderili Şefi'nin iki de toraman mı toraman köpeği varmış..
İkisi de güçlü kuvvetliymiş..
Birinin adı İyilik , öbürünün adı Kötülükmüş..
Bir gün torunu kendisini ziyarete gelmiş..
Köpekleri çok sevmiş küçük çocuk.
Köpeklerle oynarken küçük çocuk dedesine sormuş..
“Dedeciğim, köpekleri kapıştırsak hangisi kazanır..?” demiş!
Yaşlı reis, çocuğun yüzüne şöyle bir bakmış..
Kendisinden emin uzaklara bakmış ve şu cevabı vermiş:
“Hangisini daha iyi beslersek o kazanır..”!!
Tekrar ediyorum,
HANGİSİNİ DAHA İYİ BESLERSEK O KAZANIR..
İşte hayat dersimiz burada yatmaktadır..
Unutmayın, iyiliği de kötülüğü de besleyen insandır..
Futbola bunu yansıtırsak, Başarıyı da Başarısızlığı da insan belirler.
Hangisi. daha iyi “Beslenirse” o kazanır..
Bu sadece “İyilik-Kötülük”, “Başarı-Başarısızlık” ayrışması değildir..
Hayatın her alanında geçerlidir.
"Sevgi-Sevgisizlik", "Dürüstlük-Yalancılık", "Vicdan-Vicdansızlık","Zalimlik-Mazlumluk", "Onur-Onursuzluk"..vs
Kısacası 'Ahlak' ve 'Erdem' gibi kavramları beslerseniz iyilikler gelişir..
Yok iyi "beslemezseniz", 'kötülükler' sarar her yanı..
Aşkta, sevgide, arkadaşlıkta, iş hayatında, ticarette, sporda..
Geçerlidir bu kural..
Unutmayın!
Neyi iyi beslerseniz, o kazanır..!!
(Beşiktaş’ı teknik patronları ve oyuncuları da artık bunu öğrenmeli..!!)
Neyse, herkese kucak dolusu sevgiler..
En Kalbi Muhabbetlerimle OC kaçar..
Ben CAN; Orhan Can..
Paylaş