Paylaş
Türkiye, büyük bir acıyla yüzyüze.
New York Times'ın tanınmış Ortadoğu uzmanı yazarı Roger Cohen, bölgede olup bitenleri değerlendirdiği 8 Şubat tarihli makalesini, "Amerika'nın Suriye utancı" başlığıyla yayınlamıştı.
Gene Amerika'yı eleştirdiği dünkü yazısını şöyle bitirmiş:"Birleşik Devletler ve müttefikleri uyumayı sürdürüyor. Bunun bedelini ve riskini bütün insanlık taşıyor."
Ankara saldırısını hazırlayan koşullara bakalım:
PYD/YPG, son dönemde, Rusya'nın diğer muhalif güçlere yaptığı ağır hava saldırılarından güç aldı. Esad rejiminin de açıktan onlara destek verdiğini açıklaması, oluşan cepheyi netleştirdi.
PYD/YPG; Rusya, İran, Bağdat rejimi, Şam, Lübnan Hizbullahı'yla bir ittifak zincirine yakın.
Kobani kuşatmasından bu yana; PYD/YPG'nin, Batı dünyasında da belli bir sempatiye sahip bulunduğu bir gerçek... Onları "IŞİD'e karşı direnen seküler gerillalar" olarak algılayan bir kamuoyu var.
ABD, Türkiye'ye rağmen, PYD'yi desteklemeyi sürdürüyor.
Görünen o ki; ABD ve Rusya’nın, PYD ve “bölgenin yeniden nasıl düzenleneceği” konusunda mutabık olduğu bazı noktalar var.
Ilımlı İslamcı muhalefet kayıpta
Bu mutabakatın, Suriye'deki "İslami muhalefet güçleri"nin tasfiyesini içerdiğini söyleyebilir miyiz? Son dönemdeki görüntü, esas olarak bu yönde.
İran, bu denklem içinde, inisiyatifini artırıyor. “Bölgedeki Şii güçlerinin önderi” konumunu perçinliyor. "Şii yayı", zaten, uzun süreden beri olgunlaşıyordu… Rusya da kararını verdi ve perspektifini bu cepheyle birleştirdi.
Sünni Araplar ne olacak?
ABD'nin durumu daha karmaşık: IŞİD'e olan kamuoyu tepkisi nedeniyle; Washington, diğer İslami gruplara olan desteğini de terk ediyor. Desteğini, (IŞİD'le mücadele ettiğini düşündüğü) PYD/YPG'ye yöneltiyor.
Cepheleşmenin bu şekilde gelişmesi, yani Şii eksenli bir ittifak zincirinin oluşması, yani Türkiye'nin, Suudi Arabistan'ın, Katar'ın devre dışında kalması; bu ülkelerdeki rejimlere yönelik tehditleri kışkırtıyor.
Kürtler
Bölgenin yükselen dinamiği Kürtlere gelince… Bir “ikiye bölünmüşlük”ten söz edebiliriz... PKK/PYD ekseni; (Batı'dan vazgeçmemekle birlikte) Moskova, Tahran, Bağdat, Şam ve Lübnan Hizbullahı’nın içinde yer aldığı cepheyle ortak hareket ediyor.
Batı ile geleneksel bağlarını sürdüren Barzani, İran'ın içinde bulunduğu cephenin tehdidi altında. PKK, Talabaniciler ve Goran grubundan; Barzani yönetimini, İran'ın da desteğiyle devirmeye çalışan bir ivme doğuyor.
Şam yönetimi, PYD'yi desteklediğini ilan etti. Rusya'nın hava saldırılarının da desteğiyle; PYD'nin askeri gücü YPG, asıl olarak, “İslami muhalefet”in alanlarını ele geçiriyor.
Türkiye
Türkiye’nin zorluk ve açmazlarına gelirsek... Bugüne kadar Şam rejimine karşı desteklenen “İslami Suriye muhalefeti”, Rusya'nın hava saldırılarıyla, büyük güç kaybına uğradı. Rejim güçlerinin ve PYD’nin egemenlik alanı genişliyor. Türkiye tarafından "terörist" ilan edilen (çünkü PKK'nın kolu olarak görülen) PYD, bölgedeki etkinliğini yaygınlaştırıyor.
Bu gelişmeleri, Güneydoğu'daki kent savaşlarıyla birleştirerek değerlendirdiğimizde, tablonun zorluğu belirginleşiyor. Türkiye’nin, tarihinin en zor dönemlerinden birisinden geçtiğini, hepimiz görebiliyoruz. Sorunları yönetebilmek her geçen gün daha da güçleşiyor.
Rusya, bir süper güç olarak, Suriye'ye düzen veriyor. ABD'nin, bu “dizayn”a kısmi itirazları olsa da; bu, işin aslını değiştirmiyor. En azından şu anki hava bu şekilde… Kürt kartı, Rusya'nın elinde ve Türkiye'nin hareket şansı oldukça sınırlı.
Almanya ile oluşturulan yeni ittifak zemini, bir “denge” yaratmıyor… İsrail ile ilişkilerin düzeltilmesi çabası, hala sonuç vermiş değil.
Washington ne yapacak?
Obama'nın Suriye politikasını New York Times'de eleştiren Roger Cohen, ne olacak sorusuna cevap arıyor.
ABD, başkanlık seçimlerinin hengamesini yaşıyor. Obama, “Suriye'ye asker göndermeyeceğini” söyleyeli çok oldu. ABD, PYD üzerinden, “Rusya'nın kurduğu cephe”ye yardım eden bir görüntü veriyor. Türkiye, son yıllarda hiç olmadığı kadar yalnız…
Ancak, denklemin bu şekilde “durması” mümkün değil. Bölgenin Rusya ve İran'a terk edilmesi, “İran merkezli Şii yayılması”nı ve çatışmaları tetikleyebilir. Yemen'de yaşananlar ve Suudi Arabistan'ın çatışmaya dahil olması; mezhep konusunun son derece can yakıcı olduğunu, son derece ciddi bir “yayılma potansiyeli”nin geliştiğini gösteriyor.
Bölgede Rusya'nın desteğiyle, İran'ın öncülüğünde bir Şii hegemonyasına doğru yol alınıyor. Sünni Araplar tamamen denklemin dışına itiliyor ve IŞİD'e teslim ediliyor.
Bölge eğer bu dengesizlik içinde şekillenirse, yeni ve daha büyük mezhep çatışmalarının içine yuvarlanabilir.
ABD bunlara nasıl bir tepki verebilir? Bölgedeki İran yayılmacılığının Rusya desteğiyle sürmesi, ne gibi sonuçlar yaratabilir? ABD, sürece neresinden aktif olarak katılacak? Bunları zamanla göreceğiz…
Türkiye’ye ve Ankara’ya dönersek… Yetkililer, Ankara saldırısını PYD/YPG tarafından gerçekleştirildiğini söylediklerine göre; bunun üzerinden bir tahlil yapabiliriz.
Şu açık: Türkiye, Kürt meselesi üzerinden vurulmak isteniyor. Bu stratejiyi bozmak için, Kürt meselesinde yeni denklemlere ihtiyaç . var.
Türkiye'nin de Kürtlerin de yeni baştan düşünmeleri gereken bir dengesizliğin içindeyiz.
Paylaş