Paylaş
Elektrikler kesik, internet bu nedenle çalışmıyor, sular da akmıyor.
Ortalık kararıyor, cep telefonumundan son gelişmeleri öğrenmeye çalışıyorum, onun da şarjı bitmek üzere.
Bir şeylerin yolunda gitmemesi hayatımızı nasıl da zorlaştırıyor. Ya savaş... Nelere yol açar?
Başbakan Ukrayna'da açıklama yaptı: "Türk Silahlı Kuvvetleri Suriye'ye girmedi." Bu iyi bir haber. 5 yıldır, kıyısından döndüğümüz Suriye'ye kara harekatı,-yani iç savaşa dahil olmamız- şimdilik söz konusu değil.
Tabii bunun böyle devam etmesinin garantisi yok.
ABD ve Batı, kısık sesle, Türkiye'nin YPG birliklerini vurmasına karşı çıkıyor. Rusya ile ilişkiler daha da gerginleşiyor.
Türkiye savaşın neresinde?
Bu soruyu kendime (ve yorumuna güvendiğim arkadaşlarıma) soruyorum.
"ABD, Batı ve de Rusya istemediği halde, Türkiye'nin Suriye'ye bir harekat yapabilmesi zor" değerlendirmesi ağır basıyor.
Kıbrıs harekatı
Halil Berktay, Pazar günü, TV24'te, "Serbestiyet" başlıklı programda 1974 Kıbrıs Harekatını örnek verdi. 'O zaman da ABD istememişti, ama Türkiye bunu dinlemedi' şeklinde bir hatırlatmada bulundu.
Kıbrıs'a müdahalenin, Türkiye'ye ne kazandırıp kaybettirdiğini, ayrıca düşünmek gerek... Türkiye'nin AB sürecinin önündeki engellerden birini, uzun zamandır Kıbrıs sorunu oluşturuyor... Bu operasyonun, 40 yıldır dış siyaset ve ekonomiye getirdiği yükleri hesaplamak kolay değil. (Şöyle de ilginç bir durum var: 1974 Kıbrıs müdahalesi, Sovyetler Birliği'nin dolaylı onayını almıştı...) Tabii, şu an içinde bulunduğumuz durum, 1974'tekinden de daha karmaşık ve zor bir yöne doğru evriliyor...
Böyle dönemlerde, "Biz demiştik, Türkiye'yi batırdılar işte" şeklinde değerlendirmeler prim toplayabilir.
Ama, "haydi arslanlarım yüklenin" türü hamasetler de ilgi görebilir.
Abartılı ve sert söylemlerin sevildiği, sakin değerlendirmelerin az rağbet gördüğü bir noktadayız.
Bir taraf, "bu, Suriye politikasının tamamen iflas etmesidir" kibirinde... Diğer taraf, "PYD'ye dersi verildi" övünmesinde... 'İflas eden' bir şeyler görmekte de, zafer kazanıldığını ya da kazanılacağını gösteren bir işaret bulmakta da zorlanıyorum.
1 Mart 2003 Tezkeresi
Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçenlerde; '1 Mart 2003 tarihinde, ABD askerlerinin Irak'a müdahale için Türkiye'de konuşlanmasının Meclis'te reddedilmesinin yanlış olduğunu' söyledi.
1 Mart Tezkeresinin TBMM'de reddi, tarihsel bir durum olarak tartışılabilir. Ben bu reddin olumlu sonuçlar doğurduğunu düşünenlerdenim. AB ile ilişkiler, ekonomik büyüme, iç demokratikleşme adımları; bu gelişmeden sonraki dönemde, olumlu yönde gelişim göstermişti.
Bugün "Erdoğan bizi savaşa sürüklüyor" diye değerlendirmeler yapanların önemli bir kısmı, o gün köşelerinden müdaheleden yana olduklarını yazıyorlardı. Bu noktayı, tarihin bir ironisi olarak hatırlatmak isterim.
Bu çelişkiyi, "bugün müdahil olmalıyız" şeklinde okuyup, böyle anlamayı tercih eden yazılar da okuyorum. Bu da oldukça endişe verici.
Savaş çığırtkanlığı
Toplumsal kutuplaşmaları bir araç gibi kullanmaya çalışmayalım... Birbirimizi alt edebilmek için, savaş gibi çok tehlikeli ve can yakan bir meseleyi araç haline getirmeyelim.
Savaş ciddi bir şeydir... Felaket kapıyı çaldıktan sonra; kimin muhalif, kimin iktidar olduğu bir önem taşımaz, herkes ağır bedeller öder.
Ekonomi(özellikle de turizm) son gelişmelerden yoğun şekilde etkileniyor. Hepimiz zarar görüyoruz.
Kamplaşmaların yarattığı öfke, gözleri karartmasın.
Gelin, Türkiye'nin savaşa dahil olmaması için, pozitif bir enerji yaratalım.
Son günlerde toplumsal psikoloji pek uzlaşmacı bir yönde ilerlemese de, yeni bir anlama ve uzlaşma ortamının gelişebilmesinin imkanlarını aramak zorundayız...
Bölge yanıyor.
Yangının alevlerinin ülkemizi yakmaması için samimi bir çaba gösterelim.
Paylaş