Melike Şahin’in Garip’i

“Ben konuşmayayım. Benim magazin değerim yoktur, olsun da istemiyorum” derken izledim kendisini.

O kadar da kibar ve nazikti ki.

Helal olsun dedim içimden.

Gezdirdiği minik köpeği kucağına aldığında magazinci arkadaşlarım “Hayvanlara yapılanları da izliyoruz” dediğinde dayanamadı Sedat Bey, “Hayvanlarla ilgili haberler çok üzücü. Olmaması gereken şeyler. Bu garibimiz barınaktan geldi, adı Garip, Melike Hanım’ın köpeği” dedi.

Karı-koca barınaktan sahiplenerek ne güzel yapmışlar.

Bir kez daha helal olsun diyorum.

Barınaktan sahiplenenlere destek

Barınaktan sahiplenmek demişken Koç Healthcare bünyesindeki VetAmerikan Hayvan Hastanesi’nin “Sevgiyle Sahiplen, Sağlıkla Büyüt” adlı sosyal sorumluluk projesinden bahsetmek istiyorum.

Barınaktan sahiplenmeyi teşvik ederek şu anda tam da ihtiyacımız olan şeyi yaptılar.

Hastanenin başhekimi Dr. Onur Ülgenalp’le projenin detaylarını konuştum.

İşte sohbetimizin konu başlıkları:

◊ Proje, devlet barınaklarından sahiplenilen evcil hayvanların sağlık hizmetlerine erişimini kolaylaştırmayı hedefliyor, tüm kedi ve köpeklere ücretsiz kısırlaştırma ve sağlık hizmeti sunuyor.

◊ Sahiplenilen hayvanların çiplerinin takılmış ve kaydedilmiş olması, ayrıca barınak tarafından verilen sertifikanın mevcut olması gerekiyor.

◊ Sahiplenilen hayvan dostlarının sağlık sorunları yaşayabileceği göz önünde bulundurularak, yeni sahiplerine 6 ay boyunca ücretsiz sağlık muayenesi ve tedavi desteği sunuluyor.

◊ Sosyal sorumluluk projesi kapsamında her kişi yalnızca bir hayvan getirebiliyor.

◊ 2025 Mart ayına dek sürecek proje süresince hayvanların tüm sağlık muayeneleri ve tedavi işlemleri ücretsiz karşılanıyor ve finalde bir raporla belgeleniyor.

Üstelik bu hizmet sadece İstanbul ile sınırlı değil, tüm ülke genelini kapsıyor.

Barınakların hali ortada, bu korkunç ortamlardan sahiplenmeyi kolaylaştıran bu proje için Koç Healthcare ve VetAmerikan ailesine teşekkürler.

Rutinlerin esiri olmak

Siz de benim gibi durmayı bilebilmeyi istiyorsunuz, öyle değil mi?

Geceleri geç yatmayı bırakıp zamanında uyuyabilmeyi...

Sosyal medyada geçirdiğiniz zamanı kısıtlayabilmeyi...

Bir gecede oturup dizinin tüm sezonunu izlemek yerine günlere bölebilmeyi...

Yani kısacası zamanı planlayıp, doğru yerde durabilmeyi.

Ben çoğu zaman kendimi durduramamış olmanın pişmanlığını yaşıyorum.

İçine dalıp çıkamadığımız her şey kendimizden kaçarken yakalandıklarımız aslında.

Çok klişe olacak belki ama bir günlüğüne de olsa tüm o vakit geçirten alışkanlıkları bir kenara bırakıp
çevrenize, kendinize odaklanmanızı tavsiye edeceğim.

Bırakın televizyonu, sosyal medyayı, girin mutfağa farklı bir yemek yapın mesela, o hep ertelediğiniz yürüyüşe çıkın.

Sosyal medyaya hiç el sürmeden kitap okuyarak uykuya geçmeyi seçin ya da.

Hafta sonunu koltukta dizi izleyerek geçirmek yerine en yakınınızdaki barınağa gidin, kafesten bir canı alıp yürüyüşe çıkarın, yemek verin, oynayın onunla, tutsak hayatına bir renk katın, hatta sahiplenin.

Zinciri bir yerden kırmak ve bir yerden başlamak gerekiyor.