HSYK zaferi

HİKÂYE daha eski ama biz en azından son 60 senesine tanığız. Bu süre içinde “yargıcın teminatı (yargının bağımsızlığı) kendi vicdanındadır” diyen Adalet Bakanı Osman Şevki Çiçekdağ’dan, ona rahmet okutan Prof. Dr. Hüseyin Avni Göktürk’e kadar yargı bağımsızlığını çiğneyen çok isim geldi geçti.

Ama Hákimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) ile siyasi iktidar arasında yaşanan son kriz gibisine hiç rastlamadık.

Yargının bağımsızlığını bugünkü HSYK kadar güçlü bir şekilde savunan başka bir yargı organına da tanık olmadık.

Üyeleri içtenlikle kutluyoruz.

Oysa HSYK’ya ateş püsküren gazetelerde dün görmüşsünüzdür:

"Savcı Öz kaldı, kriz aşıldı" diyen de vardı, ""HSYK’da toplumsal talep kazandı, savcılar değişmedi" diyen de... Keza "Davanın Öz’ü sağlam" diyenle, "Korsan kararname krizi bitti, savcılar yerinde kaldı" diyen de... Bu Adalet Bakanlığı ile HSYK arasındaki ihtilafı "kişiselleştiren" bir bakış açısıydı. Eğer HSYK meseleye böyle baksaydı, özellikle Ergenekon soruşturmasını yürüten savcıların yerlerinde kalmasına karşı çıkar ve istediği sonucu da çok muhtemelen alırdı. Çünkü kurulun 5 üyesi "hukuken" güçlüydü. Bunun da nedeni, Anayasa’dan ve yasadan kaynaklanan yetkiyi kullanıyor olmalarıydı.

Oysa bakanlık zayıftı, çünkü bir önceki bakan Mehmet Ali Şahin ile şimdiki bakan Sadullah Ergin tartışılan savcılar hakkındaki -bir iddiaya göre 100 kadar- şikáyeti "müfettişlere" havale etmemişlerdi. Bu yüzden, belki de suçlu bulunacak savcıları peşinen kayırmış sayılıyorlardı.

Nitekim HSYK kurulduğu günden beri yapılmamış bir şey yaptı:

Bakanı, "görevini yapmaya" mecbur eden bir karar aldı. "Soruşturmayı açacaksın, müfettişlerin vereceği raporu da HSYK’ya getireceksin" dedi.

O da -kusurunu bildiği için- ister istemez boyun eğdi.

Demek ki bu konu müfettişlerin raporu geldikten sonra ele alınacak. Karara bakanla müsteşar muhalefet şerhi koymuşlar.

Boş laf!

"Hukuk devleti" olmak iddiasındaki bir ülkenin Adalet Bakanlığı için bundan daha ağır, daha utanç verici bir durum olabilir mi?

Bitmedi:

"Siyasallaştığı" artık kimse tarafından inkár edilemeyen "Ergenekon" davasıyla ilgili işlemleri yürüten savcıların hukuken kabul edilemez kararlar verip uygulamalarına engel olmak için HSYK bir başka şey daha yaptı:

Soruşturmanın, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı’nın koordinatörlüğünde ve Başsavcı Vekili yetkisiyle donatılmış ikinci bir savcının da görevlendirilmesi suretiyle yürütülmesine karar verdi.

Bu HSYK’nın soruşturmada "hukuk tekniği" yönünden kabul edilemez yanlışlar gördüğünü göstermiyorsa neyi gösteriyor?

Buna rağmen soruşturmayı yürüten savcıların ve davaya bakan yargıçların başka görevlere tayin edilmemiş olmaları kanımızca yerindedir.

Aksi halde "yargının bağımsız bir tavırla ve adalet dağıtması amacıyla" dile getirilen önerileri, "HSYK yargıya müdahale ediyor" demek için kullanan marifetlilere yeni bir koz verilmiş olacaktı.

Şimdi yargı görevini yapsın. Suçlu olan cezasını çeksin ama masumlar birilerinin keyfi için yanmasın.
Yazarın Tüm Yazıları