Paylaş
Oysa normal seçim tarihi 22 Temmuz 2012’dir. Çünkü halihazır milletvekilleri 22 Temmuz 2007 günü, yani yukarıda sözünü ettiğimiz Anayasa değişikliği yapılmadan önce, 4 değil 5 sene için seçilmişlerdir.
Bunu baştan belirtelim de Hükümet adına önceki akşam açıklama yapan ve 28 Ağustos 2007 günü TBMM tarafından 11’inci Cumhurbaşkanı seçilen Abdullah Gül’ün görev süresinin 7 değil 5 sene olacağını ilan eden Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Cemil Çiçek’in nerede yanlış yaptığını anlatma olanağını bulalım.
Biliyorsunuz bu konu daha önce de tartışıldı. Biz tanınmış Anayasa hukuku hocası Prof. Dr. Erdoğan Teziç’e o zaman da sorduk ve görüşünü bu sütunda aktardık.
Teziç’le dün de konuştuk. Çok açık olarak -özetle- şunları söyledi:
“Seçimle gelinen görevlerde o sırada uygulanan hükümler etkinliğini korur. Çünkü seçimle örneğin 7 yıllık bir süre için göreve gelen Cumhurbaşkanını yeni kurala tabi tutunca onu oraya getiren iradeyi yok saydığınız gibi sistemi de altı kaval üstü şeşhane dedikleri bir hale dönüştürürsünüz. Dahası, süre kısaltma yoluyla o kişiyi görevden azletmiş olursunuz. Bu yolun hukuka aykırılığı bilindiği için anımsanacaktır 7 yıllık bir dönem için seçilen bir önceki Fransız Cumhurbaşkanı Jacques Chirac henüz görevde iken, Cumhurbaşkanlığı görev süresi orada da 5 yıla indirildi. Ancak Chirac 7 yılını tamamladı. Şimdiki Cumhurbaşkanı Sarkozy ondan sonra ve 5 yıl için seçildi.”
Teziç aynı mantıkla, “Milletvekillerinin görev süresi de 22 Temmuz 2007 tarihli seçimle gelenler için 2012’ye kadardır” görüşünü savunuyor.
Elbet bu görüşün aksini savunanlar da var. Ama Teziç’in görüşü esas alınınca görülüyor ki Abdullah Gül’ün görev süresinin 28 Ağustos 2014’te bitmesi gerekiyor.
Peki o tarihten sonra yapılacak bir seçimde Abdullah Gül tekrar Cumhurbaşkanlığına aday olabilir mi?
“Hayır!”
Kâğıt üstünde buna aykırı bir hüküm bulunmasa da ne süresi bittikten sonra ne de süresini tamamlamadan istifa etmesi halinde Gül’ün tekrar aday olması düşünülemez. Çünkü aday olup yenik düşmesi sadece onun değil Cumhurbaşkanlığı makamının da hırpalanması sonucunu doğurur. Buna hukukun egemen olduğu hiçbir devlette rastlanamaz.
Bunları esas alınca akla şu soru geliyor:
O halde Hükümet neden bu konuyu gündeme getirdi?
Eğer “Henüz zaman varken şu pürüzlü konuları gündeme alalım da geniş geniş tartışalım” düşüncesinden kaynaklanıyorsa, o zaman asıl “seçim” ve “siyasi partiler” yasaları gibi acilen düzeltilmesi gerekenler orada dururken neden bu öne alındı sorusuna yanıt bulmak gerekir.
Acaba orada Tayyip Erdoğan’ın 2012’de Cumhurbaşkanı olma hesabı bulunmasın?
Paylaş