SİLAHLI Kuvvetlerimiz bu ağustosa her senekinden farklı girdi. Farklı çıkar mı bilmiyoruz. Ama ortada nerdeyse tüm yüksek komuta kademesini paralize edecek kadar karışık bir durum var. Çünkü ilk defa hükümet -daha doğrusu Başbakan- tayin ve terfilere bu kadar yoğun şekilde müdahale ediyor.
Tamam, “Kim Genelkurmay Başkanı olacak, kim Kara Kuvvetleri Komutanı tayin edilecek?” soruları -en azından ilgililer için- önemli. Ama ötede “önemli” başka şeyler de var. Örneğin kaç gündür çeşitli gazetelerde haberler yayınlanıyor. Sadece “haber” değil, PKK’nın 19 Temmuz 2010 günü Çukurca Hantepe mevziine yaptığı baskında 7 askerimizin şehit edilmesinin inanılmaz bir ihmal yüzünden meydana geldiği iddiaları, “kanıt” denilen görüntülerle birlikte kamuoyuna sunuluyor. İddiaya göre askerlerimizin bulunduğu mevzie baskın yapmak üzere bir PKK birliğinin yaklaştığı, insansız hava aracı denen Heron’lar tarafından merkeze iletilen görüntülerde görülmüş. Batman’daki “Heron İzleme Merkezi” bu bilgiyi yetkili komutanlara iletmiş. Oradan “Her şey kontrolümüz altında” yanıtı alınmış. Ama sonuç olarak hiçbir şey yapılmamış. Yani askerler orada düpedüz sahipsiz, desteksiz bırakılmış. Bu, 19 Temmuz’un -ister doğru, ister yalan olsun- kamuoyuna yansıyan hikâyesi. Daha önce de 20 Haziran 2010 Star Gazetesi’nde Önder Aytaç isimli Doçentin bir iddiası yer aldı: Dediğine göre 150-200 kişilik bir PKK gücünün (anlaşılan haziran başlarında) sınırlarımızdan içeri sızdığı yine Heron’lar tarafından tespit edilmiş. Batman’daki merkezde görev yapan Albay, komutanlarına “Bunları şimdi vurmayacağız da ne zaman vuracağız?” diyerek başvurmuş. Ama sonuç alamamış. Görüyorsunuz ne kadar ağır suçlamalar bunlar. Ama Genelkurmay Başkanlığı’ndan bu suçlamalarla ilgili tek bir satırlık açıklama günlerce gelmedi. Sadece Çukurca-Hantepe olayı değil, bugüne kadar Dağlıca, Aktütün, Gediktepe baskınları ile ilgili ortaya atılmış iddialar da yanıtsız kaldı. Tamam Reşadiye’de 7 askerimizin PKK tarafından pusuya düşürülerek şehit edilmesi üzerine Silahlı Kuvvetlerimizi ima eden suçlamalara açık -ve doyurucu- şekilde yanıt verildi. Ama yukarıdakiler için Genelkurmay onu yapmadı. Silahlı Kuvvetlerimizin en üst ve en önemli komuta merkezi bu suçlamaları yok sayma hakkına veya yetkisine sahip mi? Hani Genelkurmay Başkanlığı kamuoyuna karşı açık ve dürüst bir “bilgilendirme” politikası izleyecekti? Belli ki bir yerlerde bir şeyler bozuk. Neyin bozuk olduğunu bulmak bizim işimiz değil. Ama Silahlı Kuvvetlerimizin saygınlığını kökünden zedeleyecek kadar ağır suçlamalar karşısında hiç değilse, “Şu tarihte, şu şekilde inceleme başlatılmıştır. Sonuç kamuoyuna duyurulacaktır” gibisinden resmi bir duyuru dahi yayınlamayan Genelkurmay, kamuoyundan destek beklememelidir.