Paylaş
Böyle düşünmemize arkadaşımız Oya Armutçu’nun verdiği bir haberdeki yeni örnek sebep oldu:
Biliyorsunuz Ergenekon Savcıları usul hukukuna aykırı işlemleriyle yargı tarihimizde özel bir yeri hak ettiler. Hatta o yüzden son Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nda ciddi bir kriz çıktı. Neticede, kendilerine tanınan yetkileri yasalara uygun şekilde kullanmalarını sağlamak için bir iç denetim mekanizmasının kurulmasına ihtiyaç duyuldu.
İşte bu tür yasadışı uygulamalara, örneğin masum insanların kişilik haklarının ihlaline meydan vermemek için “şüpheli olmayanların isimlerinin, dinleme kayıtlarından ve CD’lerden çıkarılması gerektiği” başta avukat Turgut Kazan olmak üzere birçok hukukçu tarafından savunulmaktaydı.
Hatta bu yüzden CHP Meclis Grup Başkan Vekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, tanınmış gazeteci Uğur Dündar’ın, Cumhuriyet Gazetesi imtiyaz sahibi gazeteci İlhan Selçuk’un, YARSAV Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu’nun Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na şikayette bulundukları biliniyor.
İşin ilginç yanı Adalet Bakanlığı’nın “bireylerin” yerine “savcıların” savunuculuğuna soyunması... Nitekim Bakanlığın Ceza İşleri Genel Müdürlüğü verdiği yanıtta, suçla ilgisi olmayan isimlerin iddianame aracılığıyla cümle âleme teşhir edilmesinin “yetkiyi kötüye kullanma” anlamına gelmeyeceğini söylemiş. Bunun savcıların “delil toplama, değerlendirme ve suçu vasıflandırma yetkisi kapsamında kaldığını” savunmuş.
Turgut Kazan’ın buna tepki göstererek “Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 170. maddesinde bir iddianamenin nasıl yazılacağı açıktır. Savcı, kişinin o suçu işlediğini gösteren delilleri iddianameye koymakla yükümlüdür. (...)
İddianame savcının hatıra defteri değildir. Davanın sanığı, şüphelisi olmayan kişilerin özel hayatı, hatıra defteri iddianameye giriyor. Bu görevi kötüye kullanmaktır. Bir hukuk devletinde hesabı sorulmalıdır” dediği bildiriliyor.
Gerçekten burada “hesabı sorulması” gereken bir durum var. Nitekim gazeteci Güler Kömürcü, kendisi ile MHP Milletvekili Tuğrul Türkeş arasında geçen ve hiçbir soruşturmayla ilgisi bulunmayan bir özel konuşmayı Ergenekon iddianamesi ekleri içinden alarak yayımlayan gazeteci Şamil Tayyar’ı mahkemeye verdi. Bu yayınla kişilik haklarına tecavüz edildiğini ileri sürdü. Tayyar 1 yıl 6 ay hapse mahkûm oldu. Medya etiği yönünden Tayyar’ın yaptığı eleştirilebilirdi ama hukuk yönünden haklıydı, çünkü yayımladığı bilgiyi iddianameden almıştı.
Tayyar hukuken haklı idiyse Kömürcü’nün kişilik haklarına yapılan saldırının suçlusu kimdi? Adalet Bakanlığı’nın bir yanıtı var mı?
Paylaş