ADALET dağıtmakla görevli insanlarımızın utanç verici uygulamaları artık ayyuka çıktı.Kimine -örneğin hakkındaki kesinleşmiş cezaya rağmen, özel bir yasa çıkıncaya kadar hapis cezası ertelenen Necmettin Erbakan- özel hoşgörü... Kimine, kararı veren yargıcı bile utandıran haksız ve yersiz tutuklama kararı.
Hem “Soruşturma gizlidir” diyeceksin, hem de kamuoyunu ve yargıyı etkilemek için kendi meşrebine uygun gazetelere ve gazetecilere el altından belge dağıtacaksın. Zerre kadar “adalet” duygusu ve “vicdan” taşıyıp da bunlara isyan etmeyen kalmadı. O kadar ki son olarak Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Bülent Arınç bile, gazeteci Tuncay Özkan’ın üç gün önce, Silivri’deki Ergenekon duruşması sırasında söylediklerine kulak verilmesi gerektiğini şu sözlerle dile getirdi: “Özkan ve diğer tutukluların, ‘Komutanlara darbe yapmaları emrini biz mi verdik, asıl sorumlular neden dışarıda ve biz neden hâlâ içerideyiz’ şeklindeki feryatlarına kulak vermeliyiz. Olayın asli failleri vardır, bir de yardım etmek, suçu övmek gibi unsurlar vardır. En sondakilerin baştakilere bakarak ‘Haksızlığa uğruyorum’ demesini önemsiyorum.” Gerçekten Prof. Dr. Mehmet Haberal, Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu bir yılı aşkın süredir “hangi nedenle tutuklandıklarını bilmeden” dört duvar arasında ömür tüketiyorlar. Gazeteci Mustafa Balbay ile gazeteci Tuncay Özkan, “Eğer biz darbe tertipçisi isek, asıl fail dedikleriniz serbest iken biz neden tutukluyuz?” diye soruyorlar... Ama duvar kadar sağırlaşmış vicdanlara seslerini duyuramıyorlar. Şimdi Haberal’ın, Çetin Doğan’ın ve diğerlerinin sağlığı hakkında ikide bir tezvirat haberi yayınlayanların “adalet” duygusu, bir zamanlar Necmettin Erbakan’ın ve Fethullah Hoca’nın hapse girmesini önleyen doktor raporları karşısında nerdeydi? Devletin parasını başka yere harcayıp hesabı sahte belgeyle kapatmaya kalkıştığı için 2 sene 4 ay hapse ve 11 milyon TL tutarında ceza ödemeye mahkûm olan Necmettin Erbakan’ın bilfiil hapse girmesini önleyen o raporlar “hakkını hukuk yoluyla savunma” gereği idiyse, Haberal’ınki neden öyle değil? Raporlar bir yana... Sırf yargının verdiği “hapis cezası”nı Altınoluk’taki “villasında istirahat”e çevirmek için bir Necmettin Erbakan Yasası çıkartan bugünkü siyasi iktidar değil mi? Ellerinden gelse hazinenin, tutarı 12.5 milyon lirayı bulan “alacağından” da vazgeçecekler ama yasalar izin vermediği ve bir de “gün döner, hesap döner” korkusu çektikleri için göze alamıyorlar. Adında “Adalet” kavramı bulunan bu siyasi iktidarın “adalet”e zerre kadar saygısı olduğunu söylemek mümkün mü? Mümkün diyorsanız Altınoluk adaletinin Silivri’de de geçerli olduğunu görmemiz gerekmez mi?