‘KOMPLOCU’ denmesin diye, Wikileaks sızmalarını, birkaç iyi adamın gayreti sonucu ortaya çıkan ve ‘dünyayı sarsan’ ifşaatlar olarak değerlendiremeyeceğim. Tabii ki, her taşın altında ‘siyonist komplo’ ve/veya İsrail arayan eski sağcı zihniyet mensupları gibi, bu olayın ardında o türden bir komplo görüyor değilim.
Aslında değerlendirme yapmak için daha erken olabilir, gerçekten ‘dünyayı sarsacak’ yeni açıklamalar olursa, o zaman fikir değiştirebilirim ama halihazırda, dünyayı sarsacak şeyler yayınlandığını düşünmüyorum. Şimdilik kabak en çok Ortadoğu’nun ‘ılımlı Sünni monarşileri’ denilen ülkelerinin başına patladı. İran hakkında ne düşündükleri bilinmiyor değildi ama, birinci ağızdan ifadelerle ortaya döküldü. Bunun değerlendirmesini de bilahare yaparız. * * * Yakın tarihte, uluslar arası dengelerde sarsıcı ifşaatlar, ‘doğal’ olarak sadece devrim hükümetleri tarafından yapılanlardır. Bunların en önemlilerinden biri Rus devrimi sonrasında, Çarlık Rusya’sının gizli belgelerinin yayınlanmasıydı. Osmanlı idaresi altındaki Ortadoğu topraklarını, İngilizler tarafından, bir yandan Arap isyanı’nı çıkaran Şerif Hüseyin’e vaat edilirken, diğer taraftan İngiltere ve Fransa arasında paylaştıran meşhur, Skyes-Picot anlaşmasının açıklanması bu şekilde olmuştu. İran devriminden sonra da, devrimi gerçekleştirenler inanılması zor bir işi başardılar. ABD elçiliğinin çöplüğünden çıkarılan belge parçalama makinesi ile okunmaz hale geldiği düşülen belgeler toplandı, 250 kız öğrenci iki yıl boyunca çalışarak bu belgeleri birleştirdi. Devrim hükümeti, ABD’yi son derece zor duruma düşürecek bu belgeleri, 1985’de altmış bir cilt halinde yayınladı. * * * Ben daha henüz, ortalığı bu çapta sarsacak ve ABD’yi bu ölçüde zor duruma düşürecek bir sızma göremedim. Devrimlerin sonunun geldiği bir çağda, bazılarının Hollywood filmlerindekine benzer şekilde ‘birkaç iyi adamın dünyayı sarsması’ hayaline sığınmasını anlayabiliyorum. Ama hepsi bu kadar. Gerisi benim için ve en azından şimdilik son derece bulanık. Yok, ABD’ye olduğundan fazla güç atfeden, dünyada olan biten her şeyi kontrol ettiğine inananlardan değilim. Öyle olmadığının en yakın kanıtı Afganistan ve Irak fiyaskolarıdır. O zamanlar, ABD gücüne iman edenler, Irak’ın yeni bir Vietnam olacağını ileri sürenlere salak muamelesi yapıp, ‘bu iş bitti, göreceksiniz ABD kısa sürede Irak’ta düzeni sağlayacak, canım Bağdat’ta olmak istiyor’ gibi şeyler söylüyorlardı. Kısacası, büyük bir komplo veya kurgudan söz etmiyorum. WikiLeaks, geçtiğimiz ağustos ayında, Irak ile ilgili belgeler sızdırdığında da benzer tartışmalar olmuştu. Financial Times’ta Richard Waters, ‘WikiLeaks gibi sitelere sızdırılan belgeler birçok durumda, zor duruma düştüğü sanılan kurumlar ve hükümetler tarafından sızdırılır’ diye yazmıştı. Ben de şimdilik, kuşkucu bakışımı muhafaza ediyorum. * * * Bu arada, iktidarın, bu olaydan, neden rahatsız olduğunu anlayamadım. Ana muhalefet partisinin saçma olduğu besbelli bir söylenti üzerine atlaması dışında, şimdilik Türkiye ile ilgili sızanlar arasında ben olumsuz bir şeye rastlamadım. Tam tersine, şimdilik sızan belgelerdeki Türkiye tablosu, NATO toplantısında kabul edilen füze kalkanı rahatsızlığının üzerine gelen ‘şifa’ niteliğinde. ABD’ye taviz veren Türkiye kuşkusu üzerine, ABD’yi ‘rahatsız’ eden, bağımsız politikalarında ısrarcı bir Türkiye tablosu çiziliyor. Eski Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış’ın dediği gibi, ‘para versek bu kadarını yapamazdık’!