‘Doğru kampanya ve doğru yaklaşım’ konusunda kafa yoranlar alternatif yaratmaya çalışıyor. Bu hazırlıkların yürütüldüğü yerlerden biri de iktidar partisi. Farklı araştırma şirketleri üzerinden hazırlıklar yapıldığını biliyoruz. Bir grup, çalışmaların daha gerçekçi temeller üzerinden yürütülmesini hedefliyor. Örneğin toplumda egemen olan ruh halinin analiz edilmesi gibi. Ayrıca negatif alanların listelenmesi, toplumdaki bıkkınlık ve tükenmişlik duygusunun ortadan kaldırılması için neler yapılması gerektiğinin araştırılması, genel havanın değişmesi için atılması gereken adımlar tartışılıyor.
Seçim kampanyasında pandemi ve savaş gibi koşulların yarattığı olumsuzluk kullanılacak. Diğer taraftan diplomasi, savunma sanayi gibi alanlarda atılan adımlar ön plana çıkarılacak. ‘Kötü günleri birlikte atlatacağız’ vurgusu üzerinden gidilecek. ‘Demokratikleşme, yargı, ekonomi, insan hakları’ gibi konular ise henüz arafta. ‘Fedakârlık, mütevazılık, dayanışma’ gibi duyguların öne çıkarılması planlanıyor. Yani biraz “Yiğidi öldür ama hakkını yeme” üzerinden gitme planı yapılıyor. Tutarsa tabii...
ÇEYİZ İNTERNETTEN
DÜĞÜN alışverişine çıkmak neredeyse tarih olmak üzere. Artık evlenme hazırlığı içinde olanlar, damatlık ve gelinlik hariç, her ihtiyaçlarını e-ticaret üzerinden satın alıyor. Bu konuda yapılan araştırmalar, beyaz eşyadan küçük ev aletlerine çeyiz olarak nitelendirilen her türlü ürünün internet üzerinden satın alınmasında ciddi artış olduğunu ortaya koydu. Sanal âlemde bu konuda yarış o kadar kızıştı ki, alışveriş sitelerinin yaz aylarında artan düğünler nedeniyle kampanyalar başlattıkları ortaya çıktı. Verilere göre, genel olarak bir yıl içerisinde 600 bine yakın çift evleniyor. Pandemi döneminde bu rakamda ciddi gerileme oldu. İnternetten yapılan çeyiz alışverişlerinde kahve makinesi, blender gibi elektronik küçük ev aletleri başı çekiyor. Tencere, tava, çatal-kaşık takımı gibi pişirme ve yemek araçları ikinci sırada yer alıyor. İnternetten mobilya alımı diğer ürünlere göre daha sınırlı. E-ticaret üzerinden büyük oturma ve yatak grupları yerine daha çok, sehpa, gardrop, masa gibi tekli ve küçük mobilya alımları yapılıyor. Sanal ticaret bu kadar yoğunlaşınca yasalarının revize edilme ihtiyacı da doğdu. Aylardan beri üzerinde çalışılan e-ticaret yasası yakında TBMM’ye gelecek. İşin uzmanlarının bir uyarısı var. Bu tür alışverişlerde, “güven damgalı e-ticaret platformları” tercih edilmeli. Düğün öncesi kimsenin tadı kaçmasın.
DEVLETE SIĞINMAK
ŞİDDETE maruz kalan kadın ve çocukların korunması için yapılanları merak eden İYİ Parti Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu, konuyu Meclis gündemine taşındı. Hem ilgili bakanlıkların hem de yetersiz oldukları tartışılan belediyelerin neler yaptıklarını sordu. Ortaya, Türkiye genelinde sığınma evi tablosu ve buralarda yapılan çalışmaların fotoğrafı çıktı. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın verilerine göre, 81 ilde 112’si bakanlığa bağlı olmak üzere toplam 149 kadın sığınma evinde 3 bin 624 kapasiteyle hizmet veriliyor. En az 10 bin yatak kapasitesi olması gerektiği belirtiliyor. Son dönemde İstanbul Büyükşehir Belediyesi 4 yeni sığınma evi açtı.
Verilen yanıt, TBMM Kadına Şiddetin Önlenmesi Komisyonu raporunda, belediyelerin sorumluluklarını yerine getirmediğiyle ilgili saptamaların doğru olduğunu gösteriyor. Bakanlık, bu merkezlerde kadınlara iş kazandırma çalışmaları yapıldığı, ebeveynlik becerileri, kadın hakları, stresle baş etme teknikleri konusunda dersler verildiği bilgisini paylaştı. Sığınma evlerinde “gizlilik ihlalleri, kalış süresinin yetersizliği, 12 yaşından büyük erkek çocukların alınmaması” gibi sorunlar ise halen sürüyor.
Dünya Sağlık Örgütü, şiddeti önleme programında, ateşli silahlara erişimin kısıtlanmasının şiddetin önlenmesindeki en önemli üç başlıktan biri olduğunu duyurdu. İşte bu nedenle bireysel silahlanma, kadına yönelik şiddetin önlenmesi konusundaki çalışmalarda da önemli başlık olmaya devam ediyor.
Sık sık atıf yaptığımız TBMM Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi Komisyonu raporunun buna ilişkin bölümlerine odaklanmak istedik. ‘Ruhsatsız av tüfeği edinilmesinin engellenmesi ve av tüfeği ile işlenen şiddet olaylarının yasalarda fiil suç olarak düzenlenmesi’ öneriliyor. Ayrıca kadına ve çocuğa yönelik şiddetin ortaya çıkması durumunda, kolluk amiri tarafından alınabilecek tedbir kararlarının arasına ‘silah tesliminin’ dahil edilmesine yönelik düzenleme yapılması isteniyor. ‘Aile arasında olur böyle şeyler’ diye eve gönderilen kadınların yaşadıkları trajediye her gün şahit oluyoruz.
Atlanmaması gereken diğer konu ise koruma altına alınan kadınlara yönelik gizlilik. Devletin ‘kimlik ve ilgili diğer bilgi ve belgelerinin değiştirilmesi’, ‘işyerinin değiştirilmesi’ önlemlerinin süresiz olarak uygulanması, hâkim tarafından verilecek koruyucu tedbir kararlarına ‘okul değişikliğinin’ de eklenmesi isteniyor. Bunlar hayata geçirilene kadar yazmaya devam.
İMAJ TAZELEMEK
TARIM ve Orman Bakanlığı’nda yapılan görev değişikliğinin ardından farklı bir çalışma başladı. Bakanlığın çalışmalarının anlatılması ve daha da önemlisi yeni kadroların tarım ve üretici sorunlarına bakış açısının ortaya konması için profesyonellerden yardım istediler.
Yani Bakanlık imajını düzeltmek için destek alacak. Öğrendiğimize göre yeni Bakan başta olmak üzere yeni kadroların nasıl iş yapacaklarını gösterme ve yeni tarım politikasını tanıtma amacı taşıyor. Harıl harıl çalışmaya başlanmış. Tarıma yeni bir vizyon kazandırmak için proje geliştirilecek. Üretim sürecindeki ciddi sorunlar, tarım konusunda farkındalık yaratmak, sektörü ayağa kaldırmak için neler yapılması gerektiği tartışılıyor. Sorunlu alanlara ilişkin yeni projeleri açıklamaya hazırlanılıyor. İklim krizi, çevresel sorunlardaki yetersizlik gibi konular da masada.
Bakalım imaj ve strateji değişikliği işe yarayacak mı?
GEÇ BİLE KALDIK
Bu konuda bir araştırma komisyonu kurulması, tüm partilerin oylarıyla kabul edildi. Partilerin bu konuda bakış açılarına gelince:
* İYİ Parti Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu hastalıkları inceledi. Yaşlıların yüzde 90’ında bir, yüzde 35’inde 2, yüzde 20’sinde 3, yüzde 15’inde ise en az 4 hastalık bulunduğunu belirterek, yetersiz sağlık sistemini eleştirdi.
* MHP Milletvekili Sefer Aycan, Türkiye nüfusunun ciddi şekilde yaşlandığını, Türkiye’de 65 yaş üstünün, tüm nüfusun 9.7’sini oluşturduğunu, yaşlanmayla birlikte demografik yapının değiştiğini, doğumların azaldığını anlattı.
* CHP Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi ise konuya yaşlıların gelirlerinin yetersizliğinden girdi. Sosyal yardımlar olmadan boğazından ekmek geçmeyen milyonlar bulunduğunu, annelere-babalara reva görülen emekli aylığının sadece 2 bin 500 lira olduğunu dile getirdi.
* AK Parti Milletvekili Erol Kaya da yaşlanan nüfusa karşı gençlerin evlatlık vazifelerini yerine getirmemesinden yakındı. Alt alta koyunca, yaşlılık raporu çıktı ortaya...
ÜÇ BAŞLIKLA DÖNDÜLER
Siyasilerin
“Mega endüstri bölgeleri kurulacak, OSB’ler etkin hale getirilecek” diye projeler anlatılırken, içinde yaşayanların ciddi sorunlarla boğuştuğu ortaya çıktı.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Akın, organize sanayi bölgelerinde (OSB) uygulanan doğalgaz tarifesinin avantajlı olmaktan çıktığını, bireysel tarifelendirme olmadığı için oldukça yüksek olan faturalar nedeniyle birçok işletmenin yeniden kömüre döndüğünü açıkladı.
SORUNUN KAYNAĞI
Bu ciddi bir sorun. Kömür kullanan sanayi kuruluşları, çevre kirliliği açısından birer kâbus. Sorunun neden kaynaklandığı anlatan Akın, BOTAŞ’ın aldığı karar kapsamında OSB’lerin yıllık ortalama tüketimlerinin yüzde 60’ından sonrasında doğalgaz tarifesinin zamlandığını dile getirdi. Akın, OSB’de bulunan tüm işletmelerin, toplam tüketim baz alınarak tarifelendirildiğini, bunun da küçük işletmeler aleyhine sonuç doğurduğunu dile getirdi. Sonuçta, hem tarife sisteminin değiştirilmesi hem de işletmelerin bireysel tüketimleri esas alınması gerekiyor. Haksız rekabete ve kömüre dönüş gibi dehşet bir uygulamaya neden olacak bu durumun, “Yeni yasa hazırlıyoruz” diyenlerce kesinlikle dikkate alınması gerekiyor.
OTO BAKIM KURNAZLIĞIVekillerin, TBMM Genel Kurulu’nda yaptığı bir dakikalık konuşma bazen ‘Tam da bundan bahsediyorduk’ hissi yaratıyor. Bu seferki, oto bakım servis ücretlerine ‘pes’ diyenlere iyi gelecek.
MHP Bursa Milletvekili Mustafa Hidayet Vahapoğlu, otomobil yetkili servislerinin garanti kapsamında verdikleri hizmetlerin ücretlerine isyan etti. Bu servislerde yapılmayan bakımların garantiyi bozmasına da itiraz eden Vahapoğlu, “Üstelik buralarda, piyasada orijinalini en az yarı fiyatına bulma imkânı olan cam suyu, antifriz hava, mazot, polen, yağ filtresi, motor yağı ve fren balatası gibi malzemeler, fahiş fiyatla satılmaktadır. Ayrıca, aracın modeline göre işçilik saat ücretleri de daha pahalı ücretlendirilmektedir” dedi. Vahapoğlu, Ticaret Bakanlığı’nın denetimleri arttırması ve piyasayla arada oluşan fahiş fiyat farkının giderilmesini istedi. Vekil haklı, bundan yakınmayan tek bir sürücü anımsamıyoruz.
Ahmet Davutoğlu’nun Dışişleri Bakanlığı döneminde, Türkiye’nin mültecilere dayanma sınırı 100 bin kişi olarak açıklandı. Davutoğlu’nun toplantılarda, “Suriyeli mülteci konusundaki kırmızı çizgimiz 100 bin kişidir” dediği yazıldı. Davutoğlu, daha sonra kullandığı ifadenin ‘kırmızı çizgi’ değil ‘psikolojik eşik’ olduğunu söylese de bu ince ayar, sorunun dramatik etkisini azaltmadı.
O dönem, Suriye dışına çıkan toplam mülteci sayısının 2 milyona ulaştığı bilgisi bile çok çarpıcı gelirken, bugün sadece Türkiye’deki mülteci sayısı 4 milyona ulaştı. İktidar partisinde oluşan hava, bu soruna çözüm bulmazsa, sandığa etkisinin hiç de iyi olmayacağı yönünde. Formül arayışları sürüyor ama hiçbiri garantili değil. Bunun hem uluslararası hukuku hem de Suriye hükümetini ilgilendiren yanı var. Gönüllü dönüşler için uluslararası fonların ve BM’nin devreye sokulması gerekiyor. Alt düzey temaslar, bu devasa sorunu çözmeye yetmiyor.
Mültecilerin güvenlik içinde kendi topraklara dönüşü için tek taraflı çalışmanın yeterli olmadığını hükümet temsilcileri de biliyor. Dönüşler, iki ülke arasındaki diplomatik ilişkiye bağlı. Suriye hükümetinin çıkardığı af yasalarından, toprak reformundan söz ediliyor ama bunları tartışmalı ve yetersiz bulanlar da var. Sonuçta, geç olsa da sorunun farkına varılması bile önemli aşama.
HASTANE BİLMECESİ
Aydın’da yapılması planlanan şehir hastanesinin ilginç bir hikâyesi var. 18 yılın ardından 2020 yılında yapımına başlanan hastanenin açılışı konusundaki engeller, TBMM gündeminde de yer etti.
CHP Aydın Milletvekili Hüseyin Yıldız, sorunun çözümü için tüm Aydın milletvekillerini göreve çağırdığı konuşmasında, bürokrasi ve bakanlıklara takılan süreci şöyle anlattı: “2002 yılında Aydın’ın en büyük sorunu olan şehir hastanesinin yapacağının sözü verildi. Aydınlılar, tam 18 yıl boyunca bekledi. İmarla ilgili tüm sorunlar Aydın Büyükşehir Belediyesi tarafından çözülmesine karşın, ancak 2020 yılında temel atıldı. Burayı iyi dinlemenizi istiyorum; şimdi o bölgede, yol yok, altyapı yok, arıtma yok. Büyükşehir’e ‘Buranın altyapısını ve yollarını yapın’ diye yazı gönderiliyor ama ilgili bakanlıklar izin vermiyor. Önce Çevre Bakanlığı, sonra Tarım Bakanlığı’ndan onay gerekiyor. Dosya bir yıldır bekletiliyor. Aksi takdirde 2023’te hastaneyi açamazsınız. Eğer siz yapmayacaksanız, projeyi onaylayın, gönderin. Büyükşehir Belediyemiz yapmaya hazır arkadaşlar. Ne bekliyorsunuz?”
‘DERİN UĞULTU’ KORKUSU
Türkiye Jeoloji Kurultayı
Özellikle Marmara Bölgesi’nde yoğunlaşan sanayi kuruluşlarının arıtma tesislerini, denetimlerden birkaç gün önce çalıştırıp denetim bittikten sonra kapattıkları ortaya çıktı.
Kötü niyet yasayla önlenilir mi? Emin değiliz ama bu kez cezalar ve denetimlerle ilgili caydırıcı düzenlemeler yapıldığı iddia ediliyor. Teklifte bize göre en büyük eksik, belediyelerin sorumluluğunu arttırırken, Bakanlığın onlara yönelik ekonomik desteğinde bir değişiklik olmaması. Biyolojik arıtma tesisi yapmanın devasa maliyetini bilmeyen yok. Hükümetin elini taşın altına sokması ve destek vermesi gerekiyor.
Bazı fabrika ve sanayi kuruluşlarının, ‘aç-kapa göstermelik arıtma’ oyununun ortaya çıkmasının ardından, yeni düzenlemenin buna ilişkin cezaları arttıracağı anlatılıyor. Arıtma tesislerinin düzenli olarak neden çalıştırılmadığı sorulduğunda tesis sahiplerinin, “yüksek elektrik bedelleri ve kullanılan hammaddenin maliyetini” gösterdikleri de ortaya çıktı.
Şimdi telifte üretimin durdurulmasından yüksek para cezalarına kadar bir dizi hüküm bulunuyor. Görevi ihmal, görevi kötüye kullanma gibi cezalar gündeme gelecek. Çevre Bakanlığı’nın denetimleri arttıracağı aktarılıyor, ancak bu yetmez. Bakanlığın sorumluluğunun arttırılması gerekiyor. Orkestra şefi olmak sadece batonu sallamaktan ibaret değil...
TEMKİNLİ İYİMSERLİK VE MASKEYAZ aylarıyla birlikte düşen vaka sayıları pandemi konusunda rahatlamayı da beraber getirdi. Rahat bir yaz olacağa benziyor ama temkinli iyimserliği elden bırakmamak kaydıyla.
2014 yılında nüfusu 2 binin altına düştüğü için belde statüsünü kaybeden Çankırı’nın Orta ilçesine bağlı Dodurga beldesi, yıllar süren bir hukuk savaşı başlattı. Dodurgalılar, nüfus tespitinin yanlış yapıldığını dile getirerek, mahkemeye itiraz ettiler. Yıllar sonra Danıştay, Dodurga’nın köy değil, belde olduğuna karar verdi. Dodurgalılar altın bulmuş kadar sevindiler.
Ancak hikâye burada bitmedi. İçişleri Bakanlığı’nın sisteminde Dodurga halen köy göründüğü için 2019 seçimlerine giremediler. “Yeni bir belediye kurun” diye akıl verenler oldu. Bu kez de YSK’nın kafası karıştı, Dodurga’yı “köy mü belde mi” sayacağını bilemedi, biraz da öyle zaman kaybedildi. Son olarak Dodurgalılar ara seçim yapılmasını istediler. Sekiz yılın sonunda YSK, İçişleri Bakanlığı’na yazı yazarak resmi kayıtlardaki köy statüsünün beldeye dönüştürülmesini istedi. Sonra da Dodurga’da seçim yapılabileceği kararı aldı. Sonuçta, Dodurga’da haziran ayında belde belediye başkanlığı ve belediye meclis üyelikleri için seçim yapılacak. Dodurga, Dodurga olalı böyle sevinmedi.
ÜÇÜNCÜ GÖZLE KENDİNE BAKMAK
Seçim süreci yaklaşırken, partilerde yeni dönem planları hız kazanmaya başladı. AK Parti de kendisi için avantaj ve dezavantajları masaya yatırıyor. Partide oluşturulan strateji grubunun yaptığı toplantılarda, bu başlıklar çok fazla gündem olmaya başladı.
Cezaların caydırıcı olması için burada pozitif ayrımcılık yapıldığı biliniyor. Ama sanki hayatın her alanında eşitlik ve adalet varmış gibi, iki madde üzerinden yapılan hukukun üstünlüğü analizleri pek de inandırıcı gelmedi. Başına bir şey gelmemesi dileğiyle, teklifin mayıs ayının ikinci yarısında yasalaşacağını söyleyenlere inanmayı tercih ediyoruz.
Gelelim bu sorunun çözümüne katkı sağlayacağını söyleyip de yapmayan kuruluşlara. Yasal düzenlemeler nüfusu yüz binin üzerinde olan belediyelere sığınma evi açma yükümlülüğü getiriyor. Peki, yapıyorlar mı? Hayır. Üstelik yasadaki yükümlülüğünü yerine getirmeyen belediyelere ceza da uygulanmıyor. Konu TBMM Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Komisyonu’nun raporuna da girdi. Raporda, sorumluluğunu yerine getirmeyen belediyelere caydırıcı cezalar verilmesi önerildi. Yani yasada yazan ceza uygulansın isteniyor. Sorunun saptanması konusunda eksik yok da eylem yok.
VEKİLLERİ TERLETEN TELEFONLAR
Emekli ikramiyesinin artırılmayacağının açıklanmasının hemen ardından, iktidar partisi kulisindeki milletvekillerinin telefonları çalmaya başladı. Emekli seçmenin serzeniş ve tepkisini yumuşatmaya çalışan vekillerin ter döktüğünü biliyoruz. Konu, bundan iki hafta önce AK Parti Genel Merkezi’nde art arda yapılan toplantılarda gündem oldu.
Bayramlarda verilen emekli ikramiyesinin artırılması, hatta bu rakamın 1100 TL’den 2000 TL’ye çıkarılması gerektiğini söyleyenler oldu. Bunun çok fazla olacağını dile getirip, ‘enflasyon oranında artış verelim, bunu da Meclis’te görüşülen yasalardan birinin içine koyalım’ noktasına kadar gelindi. Ne olduysa bundan sonra oldu. Kamuoyunun ve vekillerin dalga dalga konuştuğu bu konu, önce Maliye Bakanlığı’na sonra da Çalışma Bakanlığı’na takıldı.
Artıştan vazgeçilmesinde Maliye Bakanlığı’nın ‘kaynak yaratamayız’ gerekçesinin etkili olduğu belirtildi. Yapılan toplantılarda, emeklilere verilen 1100 liralık ikramiyenin iki bayram için maliyetinin 25 milyar lira olduğu, 100 liralık artışın 4-5 milyar lira ek maliyet yaratacağı bilgisinin paylaşıldığı öğrenildi. Şimdi milletvekilleri, seçmenlerinin kırgın ve kızgın telefonlarıyla muhatap olmak zorunda. İki gündür telefonlar susmuyor. Bütün bunlar, konunun çok kötü yönetildiğini göstermiyor mu?