Çok rahat bir hamilelik geçirmeme rağmen, o döneme karşı hiçbir yakınlık hissetmem.
Hamileyken de durumunun tadını çıkaran, eli karnında dolaşan bir kadın olmadım. Zaten devasa bir hamileydim. Giyecek hiçbir şey bulamaz oldum. Güzel miydim bilemem ama asla şık değildim. Çünkü alışveriş yapacak mağaza sayısı üçten fazla değildi. Alınabilecekler de? Sonrasında pek çok hamile markası ve tasarımcı ortaya çıktı tabii. Yeni açılan Encinta by Muna markası, bazı ünlü anneleri hamileliklerine geri götürerek mağazalarında onların fotoğraflarına ve hatıralarına yer verdi. Doğrusunu isterseniz bana da sordular, ne var ki ben, hamilelik günlerimden tek başıma olduğum bir tane fotoğraf bile bulamadım. Zaten bir tek faşadura dediğimiz geleneksel gömlek kesme töreninde resim çekmiştik. Onlarda da kalabalık içindeyim. Bir daha hamile kalırsam daha şık ve ilgili olacağıma inanıyorum. Sergide resimleri olan fıstık annelerin başında, geçen ay doğum yapan moda yazarımız Sibel Arna geliyordu. Tabii incecik bir hamile olan Sibel’in tuzu kuru! Yine de kendi durumunu şöyle özetlemiş: “Hamilelikteki giyim tarzım elbise ve etek üzerine kuruluydu. Yaz hamilesi olduğum için ve bacaklarım pek kilo almadığı için her daim bacaklar fora dolaştım. Ama göbeğimde bir basketbol topu taşıyormuş gibi hissediyordum. 13 kilo aldım ve hepsi karnıma gitti. Arkadan baktığınızda hamile gibi gözükmüyordum. Bilmeseniz Sibel’in beli biraz kalınlaşmış derdiniz. Kendimi mutlu hissediyordum. Giyim tarzım pek değişmedi. Hatta hamilelik öncesi eteklerimin çoğunu göbek altı yapıp giydim. Tarzıma ve isteğime uygun kıyafet bulmakta hiç zorluk yaşamadım. Üstelik hamilelikte şıklığıma daha çok özen gösterdim. Zaten hamile kalınca giyinmeye mola verenleri anlamıyorum.” 2004 yılında ikiz bebeklerini dünyaya getiren yazar Ayşe Aydın da benim gibi özensiz giyinenlerdenmiş: “Hamilelikte tarzım rahat, salaştı... (Başka bir şansımız varmış gibi!) Karnımın büyümesi elbette giyim tarzımı etkiledi. Bazen çok salaş şeyler giymek zorunda kalıyordum. Bir ara işe Tayland’da plajlarda giyilen önden ve arkadan bağlamalı pantolonları bile giydiğimi hatırlıyorum. Beli lastikli eteklerimi, elbiselerimi, tişörtlerimi dar olsalar da giymeye devam ettim. Elimde ve dolabımda ne varsa sonuna kadar değerlendirmeye çalıştım. İşyerinde bir arkadaşımın ‘Şekerim bugün hippi gibisin’ demesi çok moralimi bozmuştu. Beş buçuk sene önce hamile butiklerindeki kıyafetler daha çok büyük beden kıyafet gibi tasarlanıyordu. Anneanne giysisi gibiydi hepsi. Bir daha hiç giymeyeceğim, bu zevksiz kıyafetlere bir ton para vermekten sonuna kadar kaçtım. Ben de hamilelikte özensiz giyindim. Özenecek bir durum yoktu ki zaten! Şık alternatifler bulmakta zorlandım. Üç-dört parça bir şey aldım. Onları ben kullanmasam da, benden sonra hamile kalan tüm arkadaşlarım kullandı. Şimdi hamile kalsam, sezon modasında ne varsa, aynılarının hamileler için de üretilmesini isterim.” En tecrübeli hamile olarak kabul edebileceğimiz fotoğraf sanatçısı Bennu Gerede ise ilk hamileliğinde eşi Koray’ın kıyafetlerini giymeyi tercih etmiş. Nedenini de şöyle açıklıyor: “Çünkü para sarf etmek istemiyordum. Bir de o zamanlar pek moda değildi hamile kıyafetleri. Ama birkaç şık dükkândan hamile olmayan insanların giydiği büyük bol siyah elbiseler almıştım. Annem de bana çok cool, yünlü, beli lastikli siyah bol bir pantolon almıştı. Onu doğumdan sonra da giymiştim. Açıkçası, o dönemler hep bol kıyafet tercih ettiğim için, gidip özellikle hamileler için kıyafet almamıştım. Tarzıma uygun kıyafetler de pek aramıyordum açıkçası. Şıklığıma hiç özen göstermedim. Aldıklarımı sonra başka hamilelere verdim. Tekrar hamile kalsam, bir hamile giyim mağazasında en çok bulmak istediğim şey, hem hamileyken de değilken de giyilebilecek bir giysi olurdu.”