ÜSEYD (ra) Müslüman olmuştur. Sa’d bin Muaz ise merakla beklemektedir.
Sa’d bin Muaz, Üseyd’i (ra) görünce şaşırır: - Ey Üseyd! Yemin ederim ki sen yanımıza başka bir yüzle geldin. Anlat bakalım o adamla ne yaptın? Üseyd (ra) gittiği hali ile geri gelmemişti. O artık bir mümindi. Sakince şöyle konuştu: - Mus’ab’la konuştum. Onlarda herhangi bir zararlı şey görmedim. Kendileri bana onlardan ne istersek yapabileceklerini söylediler. Sa’da (ra) Üseyd’in (ra) etkilendiğini görünce: - Ey Üseyd! Senin anlattıklarında bir şey anlamadım, dedi. Ve yerinden fırlayıp Mus’ab’la (ra) hesaplaşmaya gitti. Mus’ab (ra) ve arkadaşları oturmuş, bekliyorlardı. Es’ad (ra) ileriden Sa’d’ın (ra) geldiğini görünce: - Ey Mus’ab! Şu gelen kavminin en büyüğüdür. Eğer o Müslüman olursa ona kavmi içinde iki kişi itiraz edemez. Sa’d (ra) kızgındı. Kendi bilgisi olmadan Medine’de böyle şeyler nasıl olurdu diye çileden çıkıyordu. Sa’d bin Muaz (ra), Es’ad (ra) yanına gelip durdu ve sert bir ifade ile: - Ey Es’ad! Seninle aramızda akrabalık bağı olmamış olsaydı şu adamı benden kurtaramazdın. Bu yaptığınız nedir? Bizim istemediğimiz şeyleri evlerimizin içine nasıl sokarsınız? Bu işe bir son verin, bundan sonra bu yaptıklarınızı bir daha görmeyeceğim. Mus’ab (ra) tebessüm ederek yumuşak bir lisan ile: - Bizim zorla bir şey yaptığımız yok. Hele bir otur, bizi bir dinle, ne anlattığımızı bilmeden karar vermeyin, dinledikten sonra kabul edip etmemekte serbestsiniz. Sa’d’da (ra) elindeki mızrağı yere saplar ve bir yere oturup: - Doğru söyledin, madem bu kadar eminsiniz, dinleyelim. Bakalım ne anlatacaksın. Mus’ab (ra) her zamanki gibi önce İslam dinini anlattı. Sonra Kur’an-ı Kerim okudu: - Hâ, Mim. Apaçık bildiren kitaba andolsun ki biz, anlayıp düşünmeniz için onu Arapça Kur’an kıldık. O katımızda bulunan Ana Kitap’ta mevcut, yüce ve hikmetle dolu bir kitaptır. Siz haddi aşan kimseler oldunuz diye, sizi Kur’an’la uyarmaktan vazmı geçelim? (Zuhruf;43/1,2,3,4,5) Mus’ab (ra) o kadar düzgün ve etkileyici okuyordu ki, Sa’d’da (ra) dinledikleri karşısında kalbinden vurulmuşa döndü. Onunda yüzünde islam’ın nurunun parladığı görünüyordu. Gözleri yaşarmıştı Sa’d’ın (ra). Mus’ab’a (ra) döndü ve: - Sizin dininize girmek için ne yapmak lazım, dedi. Mus’ab (ra) ona nasıl Müslüman olunacağını anlattı. Artık Medine’nin kalbi kazanılmış kapılar açılmıştı.