ÜÇ günden beridir yurtdışındayım. Avrupa kıtasının tümünde ağaçlandırılmamış boş bir alan bulamazsınız.
Coğrafyanın ferahlatıcı bir görüntüsü var. Karayolundan giderken ağaçlardan ötürü neredeyse göğü göremezsiniz. Ağaçların kesafeti sizi etkiliyor.Benim ülkem niye böyle değil diye düşündüm. Dünyanın en güzel coğrafyasında yaşıyoruz. Yüce Allah’ın bizlere sunduğu sonsuzca nimeti var. Bir günde dört mevsimi yaşayacak bir coğrafyamız, verimli bir toprağımız var. Ama düzensiz, lakaytız. Her şeyi oluruna bırakmışız. Ciddiyetimiz yok. En azından neden böyleyiz sorusuna cevap verecek yeterli vaktimiz yok. Kısır siyasi çekişmeler, hazımsızlıklar, magazinsel boyuta odaklanmış dünya bakışımız, hükümetten hükümete yüz seksen derece değişen -gelecek Türkiye- profilimiz bizi hak ettiğimiz yerin çok gerisinde tutuyor maalesef.Herhangi bir kurumun başındaki sorumlu değiştiğinde elzemmiş gibi kurumun idari kadrosu, uzmanlığına ve kabiliyetine bakılmadan yandaşlar tarafından istila edilir ve daha önceki dönemde faydalı olması niyetiyle başlatılmış bütün projeler hasıraltı yapılır. Genellikle bu böyle. Bir kısmımızın siyasi dünya görüşü, ülkemizi sevme sevdasının önüne geçtiği için de bu yanlışlığı, yağmayı, hatayı çoğu kez görmeyiz. Görmezlikten geliriz. Uzun yıllardır bu kısırdöngü böylesine devam edip gidiyor.* * *Bu yazımı dönüş yolunda uçakta kaleme alıyorum. Londra-İstanbul arasında uçuyoruz. Yazımın başında ele aldığım ağaçlandırma meselesini biraz açmak istiyorum ve benim gibi düşünenlerden destek isteyerek bazı önerilerde bulunmak istiyorum. Belki duyacak bir kulak, hak verecek bir yoldaş akıl bulabilirim diye de sesleniyorum.1- Türkiye’nin genelini kapsayacak -tabii ki devlet destekli- bir ağaçlandırma ve yeşillendirme hamlesi başlatabilir miyiz?2- Ağaçlandırma hamlesinde her vatandaşımızın en azından yüz fidan dikmesi, yani nüfusun yüz katı bir ilk hedef tespiti mümkün olamaz mı?3- Ziraat fakülteleri ve bu konunun uzmanlarının her bölge için hangi tür ağacın daha verimli olacağına dair geliştirecekleri raporlarla bu iş daha bilimsel bir zemine kaydırılamaz mı?4- Bu hamlede, Silahlı Kuvvetlerimiz, öğrencilerimiz, muhtarlıklar, din adamları başta olmak üzere ülkemizin bütün insanları seferber edilemez mi?5- Her ilçeye, her kasabaya, hatta her köye kadar vatan sathının tümüne yayılacak özel ormanlıklar ve ağaçlandırma bölgeleri tespit edilemez mi?6- Orman Bakanlığı bu konuda toplumsal bir seferberlik başlatamaz mı? Yoksa yapıyor da biz mi haberdar değiliz?7- Birkaç hafta önce, ki umre yolculuğumda Mekke-Medine arasında kumlar üzerine yükselmiş, taşıma toprakla ayakta tutulan yapay ormanları görünce hayıflanmadım değil. Biz bu kadarını da mı beceremiyoruz?8- Güneydoğu Anadolu, Doğu Anadolu ve İç Anadolu bölgeleri neden bu kadar kıraç? Neden akıllı, vicdanlı ve merhametli eller bu bölgelere dokunmuyor. Neden uygun zeminlerden, içimizi aydınlatacak ağaçlar fışkırmıyor. Bu işi kime bırakıyoruz? Yoksa her birimiz hasbelkader geldiğimiz makamlarda daha ne kadar kalabilirizden başka hesap yapmıyor muyuz? Sorumlulukların emanet olduğu bilmeliyiz. Allah’ın makamların hesabını soracağını bilmeliyiz.9- Orman Bakanlığı ve ilgili sivil kuruluşlar -TEMA- beraberce yapılandırılacak bir yol haritası çizmek için daha sık ve etkili anlamda bir araya gelemezler mi? Ülkenin her tarafını kapsayacak müthiş bir bilinçlendirme ağı kurulamaz mı?10- Mesela şu tür kararlar alınamaz mı? "Doğan her çocuk için ebeveynleri, yaşadıkları bölgedeki tespit edilen alana şu özellikte on ağaç dikmekle yükümlüdür." Bu sadece bir örnekleme. Benzeri binlerce örnek karar alınabilir.11- İkinci Dünya Harbi’nde tarumar edilmiş, yanmış, bombalanmış dünya coğrafyası bir anda nasıl ayağa kalktı, silkindi ve bugünkü hale geldi. Peki, biz neden yerimizdeyiz! Hálá işin kabuğuyla meşgulüz.12- Gelecek nesillerimize nasıl bir coğrafya bırakacağız. Babalarımızdan, dedelerimizden daha çok çalışmak zorundayız. Onların imkánları azdı ve bizim imkánlarımız çok. Teknik ilerledi. Yollar açık. Millet iyi niyetli yöneticilerin arkasında büyük işlere imza atmaya hazır. Yeter ki yürekler birleşsin. Boş işlere enerji tüketilmesin. Akıllıca, bilimsel verilerle hareket edilsin.Bu çağrıyı sevgi peygamberinin bir hadisiyle bitirelim: "Kıyamet kopacağı anda elinizde bir ağaç filizi olsa onu dikiniz."SORALIM ÖĞRENELİMDini açıdan kocamı boşama yetkim var mı?Naile DEFTER/İZMİRDini açıdan koca, boşama yetkisini kısmen veya tamamen eşine devredebilir. Bu durumda kocanın boşama yetkisi devam eder. Ama bu yetkiyi alan kadın da kendisini eşinden boşayabilir. Bu durumdaki kadının, kocasına "Kendimi senden boşadım" veya "Seni boşadım" sözü geçerli olur.Kırkı çıkmayan loğusa kadın, başka birinin çocuğunu ziyarete gidebilir mi?Sermet YAKA/NEVŞEHİRTabii ki gidebilir. Loğusa bir kadının dışarı çıkmasında veya çocuk ziyaretine gitmesinde herhangi bir sakınca yoktur.Bir insan "Şöyle yaparsam Allah’ımı inkár etmiş olayım" derse durumu nedir?Mithat DOLAN/KAYSERİBir defa böyle bir söz İslam terbiyesine aykırıdır. Bu tür bir söz yemin sayılır. Öncelikle bu sözü söyleyenin tövbe ve istiğfar etmesi gerekir. Daha sonra, sözü yerine getiremezse 10 fakire birer fitre miktarı (en az 8-10 TL) para vermesi veya üç gün üst üste oruç tutması gerekir.Ölen kişinin karnının üzerine bıçak koyulması nedendir? Bidat mi?Şule IRMAK/İZMİRBilindiği gibi ölen insanın karnı, bir müddet sonra sindirim sisteminde oluşan gazlar nedeniyle şişer. Bu nedenle de cesedin fazla şişmemesi için tedbir anlamında ölenin karnı üzerine bıçak veya metal bir alet konulması ádet haline gelmiştir.