BUGÜN bayram. Sevinç günü. Sevgi günü. Hatırlama ve hatırlanma günü. Yeryüzüne daha güvenle, rahmet ve sevgiyle dokunma günü.
Kendimize, eşimize çocuğumuza, çevremize, insanlara ve hatta ciğer kovalayan kediye tebessümle bakma günü. Bugün aynaya bakarken gülümseyin. Yüce Allah’ın güzel yarattığı çehrenize şükretmek için gülümseyin.
Konuşabildiğinize şükredin. Yürüyebildiğinize, görebildiğinize, koşabildiğinize, nefes alıp verebildiğinize şükredin.
Saydığım bu nimetlerden yoksun olan yüz binlerce insanımızı düşünün. Onlara da sabır ve güç dileyin.
Kur’an-ı Kerim’in buyurduğu gibi; ’Allah’ın nimetlerini sayarsanız bitiremezsiniz!’ Hangi nimetin şükrünü gereğini yerine getirebiliyoruz ki!...
* * *
Sevgili peygamberimiz bir gün; "Hiç kimse ibadetiyle Allah’ın üzerine bir hak oluşturamaz. Yüce Allah’a bu ibadetlerimiz karşılığında beni cennete koymak zorundasın diyemez" deyince; sahabe, "Siz de mi Ey Allah’ın Resulü?" diye sordular.
Efendimiz (sav) "Evet, ben de diyemem. Ne var ki, Allah beni rahmetiyle kuşatırsa ancak affolurum" diye cevap buyurdular.
İbadet affolmak için şart ama affettirecek olan bu ibadetin ruhu, niyeti, ihlası ve Allah’a yakın olmasıdır.
Hz. Ali (ra) zengin olmayan bir insandı. Fakirlere yeterince yardımcı olamadığı için de üzülüyordu. Bu üzüntüsünü peygamberimizle paylaştı.
Şöyle dedi: "Ey Allah’ın Rasulü; ben ve birçok arkadaşım fakirlere yüklüce yardımda bulunamıyoruz. Bu sevaptan mahrum kalıyoruz. Bu konuda varlıklı arkadaşlarımız bizleri geçiyorlar. Allah’ın Resulü bize bir çözüm önerir mi?"
Sevgili peygamberimiz şöyle buyurdular: "İnsanlara güzel söz söyleyin. Zira güzel ve tatlı söz söylemek de sadakadır."
Evet bugün hepimiz birbirimize güzel söz söyleyelim. İlahiyatçımız, işadamımız, siyasetçimiz, gazetecimiz, televizyoncumuz, programcımız, büyüğümüz, küçüğümüz herkes ama herkes bu gün ’güzel söz’ söylemek için gayret etsin.
* * *
Bugün şeytanlar ümitsizliğe kapılsın. Bu topraklar üzerinde bize yer yok desinler.
Şeytanları umutsuz yapmanın yolu; nefsin kötü arzularına gem vurmak, çevreye iyilik ve merhamet sunmak, Allah’a yönelmek, tanıdık-tanımadık herkesle kucaklaşmak ve erdem adına hangi güzellikler varsa tümünü yapmakla mümkündür.
İyilik yapamadığından şikáyetçi olan bir başkasına peygamberimiz (sav), "Eşinin ağzına verdiğin bir lokma ekmek sadakadır" buyurarak iyilik kapısını sonuna kadar açmıştır.
Hiçbir şey yapamıyor musun? Eşine bir lokma ikram et. Ne denli derin ufuklar açıyor Peygamberimiz değil mi?
Bugün baba ve annemize mutlaka ulaşalım. Gidemiyorsak, uzaksa yerleri, telefonlaşalım. Hem de en erken vakitte.
Ahirete göçmüşlerse mezarlarına koşalım. Onlarla geçirdiğimiz günleri hatırlayalım. Kur’an-ı Kerim’in öğrettiği duayla onlara dua edelim.
"Allah’ım! Baba ve anneme rahmet ve merhamet et. Tıpkı ben küçükken beni koruyup kolladıkları gibi" diyelim.
O an mezarlarından gül kokusu geldiğini hissedeceksiniz.
Hz. Peygamber (sav) bir yolculuk dönüşü, annesinin ebva’daki mezarının yanında uzunca oturmuş ve gözyaşı dökmüştür.
Hangi varlık anne kadar aziz olabilir! Kim anne kadar yanabilir! Annenin boşluğunu kim doldurabilir!
Özellikle maddi imkanları çok olmasına rağmen anne veya babasını ihmal etmiş olanlara, onları sokağa ve insafsızlığa terk etmiş olanlara bu bayramda; "Merhamet etmeyene merhamet olunmaz" sözünü hatırlatmaktan başka ne yapabiliriz ki...
* * *
Merhameti unutmuş olan birini gördüğünde hayretini ifade eden Hz. Peygamberin şu sözlerinden daha anlamlısını diyebilir miyiz? Sanmıyorum:
"Sen gönül kapını Allah’a kapatıp merhamet etmiyorsan,Muhammed ne yapabilir ki!"
Hepinizin bayramını kutluyorum. Allah bize ve milletimize acı göstermesin. Ezanımızla, bayrağımızla, ülkemizle birliğimizi devam ettirsin.
SORALIM ÖĞRENELİM
3 aylık çocuğumu aldırmam mümkün mü?
Suna ARDIÇ/AFYON
Henüz dört aylık olmayan gebeliğe son verilebileceği görüşünde olan bazı alimler varsa da, gebelik gerçekleştikten sonra, dört aylık süre içinde de olsa, bir zaruret olmaksızın rahimdeki nutfe ve ceninin gerek ilaç, gerekse diğer etki ve işlemlerle düşürülmesi veya aldırılması (kürtaj) İslam bilginlerinin büyük çoğunluğu tarafından caiz görülmemiştir. Dört aylıktan sonra ise annenin hayatının kurtarılması dışında bir sebeple gebeliğe son vermenin (kürtajın) haram ve cinayet hükmünde olduğunda İslam müştehit ve fatihleri ittifak etmişlerdir. Sonuç olarak denilebilir ki, gebeliği önleyici tedbirlere başvurarak doğumu kontrol altında bulundurmak, istenmeyen durumlarda gebeliğe engel olmak caiz ve mümkündür. Ancak, gebelikten sonra, haklı, kesin ve meşru bir zaruret olmaksızın, düşürmek veya aldırmak (kürtaj) yolu ile bir canlının hayatına son verilmesi caiz değildir.
Zina yapan kişi ne yapmalıdır?
Ahmet ÜNAL/ANKARA
İslam dininde kesin olarak yasaklanmış büyük günahlardan birisi de zinadır. Zina fiili öteden beri ahlak ve hukuk düzenlerinin ve aile yuvalarının yıkılmasına neden olmaktadır. Bu bakımdan Kur’an-ı Kerim’de "Zinaya yaklaşmayın. Zira o, bir hayasızlıktır ve çok kötü bir yoldur" (İsra 32) buyurulmaktadır. Zina eden kimse derhal tövbe etmeli, Yüce Allah’tan af dileyip günahının bağışlanmasını istemelidir. Dinimiz, kişilerin cinsel ihtiyaçlarının meşru bir şekilde giderilmesini öngörmektedir. Cinsi ihtiyacın giderilmesinin meşru yolu evlenmektir.