- Senin, Rasulullah’la (sav) beraber oturduğun zamanlar oldu mu?
- Evet, oldu. O (sav) çoğu zaman sessiz kalırdı, dedi.
Ebu Malik el-Eşca’i babasının kendisine şöyle anlattığını rivayet ediyor:
- Bir zamanlar genç delikanlılardık. Sık sık Rasululah’ın (sav) yanına giderek meclisinde otururduk. Vallahi Rasulullah’tan (sav) daha uzun süre sessiz kalan birini daha görmedim. Sahabeleri kendi aralarında konuşmaya başlayıp laflarını uzattıkça Rasulullah (sav) onlara bakar ve tebessüm ederdi. Boş söz söylemezdi.
Gerekmedikçe konuşmazdı.
Utbe b. Samit (ra) anlatıyor:
Bir gün Rasulullah (sav) sahabeleriyle birlikte bir yolculuğa çıktı. Sahabelerden hiç kimse, onun bineğinin önünde yürümüyordu. Muaz b. Cebel (ra):
- Ya Rasulullah! ısteğim odur ki, ölümümüz sizin vefatınızdan önce olsun. Allah göstermesin, eğer sizin başınıza bir şey gelirse (şayet vefat ederseniz) sizden sonra hangi ameli daha ağırlıklı olarak yapmamızı emredersiniz? diye sordu.
Hz Muaz (ra) diyor ki:
Ben bütün amelleri tek tek saydım. Hz. Peygamber (sav) her birine şöyle buyuruyordu:
- Elbette onlar güzel amellerdir. Ne var ki bütün bunlar adet edinilmiş (rutinleşmiş) amellerdir. Ben ısrar edince Efendimiz (sav):
- Susmak ve sadece hayırlı şeyler için konuşmak, buyurdu. Hz. Muaz (ra):
- Ya Rasulullah (sav) dillerimizin her konuştuğu şeyden sorguya çekilecek miyiz? diye sorunca Rasulullah (sav) onun dizine eliyle yavaşça vurarak;
- Allah iyiliğini versin! diyerek kendisiyle şakalaştı. Sonra şöyle devam etti:
- İnsanları burunları üzerine süründürerek cehenneme götüren şey dillerinin umursamadan konuştukları kelimeler değil midir? Her kim Allah’a ve ahret gününe iman ediyorsa ya hayr söylesin ya da susun; kötülük (şer) konuşmasın. Sizler hayır söyleyiniz ki karşılığında hayırlara nail olasınız. Diğer taraftan dillerinizi kötü ve şer olan şeylerden de koruyunuz ki selamet bulasınız.