Partinin adında olan fikrinde yok demektir

Kitabın iç kapağına, önce, “Bilinmeyen siyasetçilere ithaf edilmiştir...” diye küçük bir not düşmüştük.

Haberin Devamı

Sonra, sanki yazdıklarıma şöyle bir göz atan herkes, “turşuluk malzemeyi kolayca teşhis edemeyecekmiş gibi”, sonraki sayfada, “Onlar kendilerini bilirler” diye fazladan bir cümle daha ekledik. “Okuyucuyu kendi yorumunda özgür bırakalım” düşüncesi ağır bastığında ise imdâda ustalar yetişti. Pascal, “Bütün genellemeler yanlıştır, bu bile” diye kapıyı aralık bırakıyordu. Alexandre Dumas ise, bu açık kapıdan başını uzatıp, yuvarlak çıkarımların başka bir boyutuna dikkat çekiyordu: “Bütün genellemeler tehlikelidir, bu bile...” Benim yaptığım, bu çarpıcı tespitleri tek cümleye toplamaktan ibaret: “Bütün genellemeler hem yanlış hem de tehlikelidir, bu bile...”
“Beyaz Yayınları”nın İzmir Kitap Fuarı’na katılmama tercihi elimizi ayağımızı bağlayınca, kitapçıların raflarında geçen yıl görücüye çıkmasına rağmen, “Mor Menekşe Partisi” isimli müzikal komedi için bir imza günü düzenlenememişti. Bahardan yaza geçerken, politikanın artık hepimizi geren asık suratlı haline, belki küçük bir “teneffüs” ile farklı bir renk katabiliriz fikri gündeme geldi. Dostlar, hızla ve samimiyetle ucundan tutunca, bana sadece sevgili okuyucumu davet etmek kaldı. 12 Haziran 2012 Salı günü (yarın akşam) 18.30–20.30 saatleri arasında, önceliği son kitabıma vermek üzere, Alsancak Can Yücel Sokak’taki Miko Siesta Cafe’de “Nihat Demirkol Kitapları”nı imzalayacağım. 21.00’den sonra ise mûtad salı akşamı buluşması, “Piyano ve Allaturca” için sizleri ağırlamaya hazır olacağız... Bir tiyatro oyunu kitaplaştırılsa dahi, (hele bir de müzikalse) ilk akla gelen imza günü değildir elbet; oyun sahnelenir ve davet onun galası için yapılır. Aslında bu küçük tuhaflığın farkındayız. Ama oyunu sahneye taşıyabilmek için biraz daha vakte ihtiyacımız var. Her şeyden kanunî ve neyzen sevgili Halûk Derinöz henüz bütün müzikleri tamamlayamadı... Yani önce metni sizlere takdim edeceğiz, “üç vakte kadar” tekrar buluşabilmeyi ise “niyet hânemizde” saklı tutuyoruz.
“Bu oyunda tasvir edilen kişi ve olayların, gerçek kişi ve olaylarla çok yakın ilgisi vardır. Yaşananlar, ‘Bizim Memleket’in halini anlatır... Onları ben, Attila İlhan gibi büyük bir aynanın içinde gördüm. Bir farkla ki, ayna pırıl pırıldı ve hepsi -Bizim Şehir’de- geziniyordu...” dersem, küçük de olsa bir ufuk turu yapmış sayılırız. Türk siyaset hayatındaki niteliksiz siyasi kadroların, “eli kalem tutan bir kişisel gelişim savaşçısı”nın gözlüğünden nasıl göründüğünü merak edenleriniz için, kitabın sayfaları arasında kahkahayla kaybolmak çok zor olmayacak. Ülkeyi yönetmeye tâlip siyasi kadroların, aslında nasıl içi boş topluluklar olduğuna dikkat çeken ve “siyasetçilerin kişisel gelişimi”ni sorgulayan bir gülmece yumağı düşünün; işte yazdıklarım bu kadar ciddî... Özelde, benim kişisel siyaset günlüğümün bir kısmını, en geniş perspektifte ise “Bizim Memleket”teki sistem partilerinin perişanlığını seçmenle paylaşmak için yazılmış bir manifestodan söz ediyorum. Zaten perde de şöyle kapanıyor:
“Mor menekşe, Beyaz Zambak, Gül, Karanfil, Sardunya... / Partinin adında olan fikrinde yok demektir... Bu akşam sizlerle biraz siyaset yaptık işte / Bu iş bizim memlekette nasılmış baktık işte / Yemeklerden önce hiciv, yatmadan önce mizah / Daha nasıl söyleyelim? Nasıl edelim izah?”

Yazarın Tüm Yazıları