Makam araçlarını serin tutmanın bütçesi

Pazartesi günü, Hürriyet’teki “Otoyaşam” adlı köşesinde, Emre Özpeynirci’nin müthiş bir haberi yayınlandı:
“ÖTV’nin yüzde 84’ten 130’a çıkması sonrası, patronlar makam aracı almaktan vazgeçti. Talep gören 4 makam aracının satışları yüzde 70 düşerken, bu araçlar daha çok siyasiler ve bürokratlar tarafından kullanılmaya başlandı...”
Önce, “siyasilerimizin ÖTV’den etkilenmemesi ne güzel (!); yakışır...” diye ironiyle yaklaştım; özel talep gören 4 makam aracı hakkında, “marka, model, motor hacmi ve adet” belirterek haberleştirilmiş araştırmaya. Satırlar, “Hükümetin geçtiğimiz ekim ayında motor hacmi 2 litrenin üzerinde olan otomobillerin ÖTV’sinde yaptığı düzenleme (artış), 2008 yılında, lüks makam araçlarının toplam lüks araç satışları içinde yüzde 5’ler civarında olan oranını, 2011 yılında yüzde 1.7’ye, 2012 yılının ilk 6 ayında ise yüzde 0.9’lara düşürdü” gibi cümlelerle devam ediyordu. Ekonominin kendi hassas dengeleri içinde, bu gelişmeye çok farklı açılardan bakmak mümkündü. Kimileri, satışlardaki daralmayı ön plâna çıkartacaktı, kimileri düzenlemeyi caydırıcılık yönünden başarılı bulduğunu söyleyecekti. Kimi, “hazine gelir kaybetmiş” derken, kimi “patronlar hemen önlem almışlar ama –ucu bizim cebimize uzanan savurganlık- devletin umurunda bile değil” diye söylenecekti... Ben ise kendi hesabıma, daha bu haber soğumadan, hemen ertesi gün, “araç satışları böyle de acaba vatandaş, (sokak ağzı kullanacağım, bağışlayınız) –nasıl satışa geldiğinin- farkında mı?” diye bir soruya odaklanacaktım.
Son birkaç yıldır, (verdikleri sayılar bire-bir tutmasa da) “Türkiye’de 125 bin makam aracı varmış. Almanya’da 15 bin, İngiltere’de 12 bin, Japonya’da 10 bin...” diyen Mehmet Ali Birand’tan, “87 bin 130 makam aracı var. Belediyeleri ekle... 125 bin makam aracı. Zavallı Almanya’da 11 bin. Gariban Japonya’da 10 bin. Yoksul Fransa’da 9 bin” diye rakamları çekiştiren Yılmaz Özdil’e kadar pek çok köşe yazarı, kamunun bildik savurganlığını büyüteç altına alıyor. Şükrü Kızılot, “Türkiye’de, kamuya ait tam 83.383 taşıt var” derken, “The Economist”in 2010’daki mukayeseli “resmî araç tablosu”nda çok daha farklı rakamlar veriliyor. Üstüne bir de, “özellikle belediyelerin binlerce Euro’luk araçları kiralama yolu ile kullandıkları, yandaşlarına aldırdıkları son model makam araçlarını onlardan kiraladıkları, kâğıt üstünde öyle bir araçları bile görünmezken, sistemin “kazan-kazan” mantığıyla çalıştığı, ön camın içine konulan ‘Görevli’ levhasıyla birlikte, uygulamanın ‘kim tutar seni savurganlığı’na dönüştüğü” duyumları var.
“Benim Gözlüğümden” bakınca görünen ise, İzmir’de önemli ve “vizyoner” bir toplantının “kamera arkası...” Dev otelin önünde, hemen hepsi makam aracı olan -motor hacmi 2 litrenin üstünde- 30-40 tane siyah inci... Davetliler, İzmir destesinin “As”ları... İzmir dışından gelenler de var; seçilmişler, atanmışlar, bakanlar, görenler vs. Araçların sahipleri içeride toplantıda. Hava nefesleri kesecek kadar sıcak ve nemli. Şoförlerin pek azı, araçların içinde bekliyor. Bir kısmı gölgede, bir bölümü de bina içinde... Ortak nokta, sahiplerini boş boş bekleyen bütün araçların motorları ve klimaları çalışıyor; birkaç saat boyunca, aralıksız... Öyle anlaşıyor ki, “Sahip”in ne zaman içeriden çıkacağı belli olmadığı için, tedbir mahiyetinde araçların içi “serin serin” hazır tutuluyor. Toplantı ne kadar sürerse, ne kadar uzarsa o kadar... Siz iyisi mi, elinizdeki -katlanmış gazeteden bozma- yelpazeye şükredin ve bari onu kaptırmayın!
Yazarın Tüm Yazıları