İçim rahatladı; buna da şükür...

ÇOK eskiden beri tanışıyor olmamıza rağmen, Sevgili Reşat Yörük ile sadece, zülfüyâre dokunan yazılarımdan sonra konuşabiliyoruz.

Haberin Devamı

Kırıp dökmemeye özen göstererek, ironik kaçamaklarla eleştirmeye gayret ediyorum. Benimki orta şekerli bir kamu hizmeti neticede... O ise, dev bir kurumun medya ilişkilerini yönetmekte ve bu işlerin sıkıntılı vitrininde (anti-virüs programı gibi) ustaca mevzilenmiş olarak işini iyi yapmaya çalışıyor. Birbirimizi incitmeden, maksadın üzüm yemek olduğunun bilinciyle, sevgi ve saygıda kusur etmeden, ama –fırsat bu fırsat diyerek- azcık karşılıklı sitem edip, dertleşip (görüşbirliğine varamasak da) iyi dileklerle kapatıyoruz telefonu. Yine öyle oldu...

“AKM otoparksız mı kalıyor?” yazımın ardından, İZELMAN’dan ararlar da ayrıntıları konuşabiliriz diye aklımdan geçiriyordum ki, telefon çaldı; Reşat Bey... “Otopark işi Konak’ta sıkıntılı” diye söze başladı.
“Belediyenin önündeki alan kendi araçlarına bile yetmiyor. AKM’nin yanındaki otoparkta ise, 120 araçlık yer var. Onun da büyük bir bölümü yine Belediye araçlarına tahsis edilmiş durumda. Geriye 20-25 araçlık yer kalıyor. (Açık otoparklardan 48 saat içine alınmayan araçların da buraya getirildiği düşünülürse, hesap doğru. Çünkü koca yer için, web sitesinde kapasite 37 araç olarak verilmiş /nd). Dolayısıyla, Belediye araçları için o alana ihtiyaç var; yani biraz da mecburiyetten...” Ben hemen farklı seçenekleri hatırlatmaya çalıştım “ama pek yüz bulamadım” desem yalan olmaz. Cevaplar, soruların karşılığı olmasa bile karşımda iyi niyetli ve zarif bir muhatap olması sevindiriciydi. “Konak katlı otoparkı gündüzleri yoğun, ama gece AKM’ye gelenler orayı kullanabilirler” diye devam etti açıklama. “Belediye araçları sahile park etseler...” diye bir zeytin dalı uzattım. Gerekçesini öğrenemediğim, “o olamıyor işte...” yanıtını aldım. “Sahille yolun bu tarafı arasında bağlantı sağlanabilir mi?” diye şansımı zorladım. “Belki daha sonra bir düzenleme düşünülebilir” denildi. “İzmir’in herhangi bir yerinde, otoparkı olmayan aynı kapasitede bir sanat evine ruhsat verir misiniz?” sorusuna ise hiç değinemedik. Bu samimi sohbeti önemsiyorum. Çünkü, okuduğunuz yazının da yazıldığı ana kadar, henüz bir yanıt ulaşmamıştı -eğer cevap gerekiyorsa lütfen bu kutucuğu işaretleyiniz- kutucuğunu işaretlemiş olan hemşehrilerimize...

Haberin Devamı

Uzatmayalım. AKM’nin ihtiyacı olan otopark kapasitesini 4 işlem kullanarak hesaplamak mümkün. “Durumdan vazife çıkartması gerekenler” üstüne alınırsa, mutlu oluruz. AKM’nin bültenine göre, şubat ayında, 69 etkinlik var farklı salonlarda... Her etkinliğe (fazla fazla dara düşerek) sadece 75 kişi gelse, 75 kişinin 25’i araçla gelse, 69 etkinlik için 1.725 araç eder. Olmaz ya, bu rakamı da 30 güne eşit olarak bölerseniz, günde en az 58 aracın park etmeye ihtiyacı olduğu ortaya çıkar. Buna, aynı saatte birden fazla etkinlik olabileceği ve yoğunluğun düzensiz bir algoritmayla şekilleneceği gerçeğini de eklerseniz, “vaziyet vahim” diye söylenmekten sizi kimse alıkoyamaz.

Haberin Devamı

Son tahlilde, “arabayla gelmeyin kardeşim. İZULAŞ da kazansın, taksici esnafı da sebeplensin” mi demek istiyorlar acaba? “Çok kurcalamayalım” derim. Hani birilerinin kulağına gider de “çok katlıya da koymasınlar” diye kestirip atarlar; sebebi ben olurum sonra. İşte haberler böyle... Siz artık “haber kutsal, yorum hürdür” diyerek, kendi aranızda seçmen dedikodusu yapmakta özgürsünüz. Attila İlhan’ın hep “Ben sana mecburum” şiirini okumakla olmuyor demek ki, birilerinin “Ayrılık sevdâya dahil”den de bahsetmesi lâzım...

Yazarın Tüm Yazıları