Festival’de “Orhan Seyfi”

Efendim, İzmir Kültür Sanat ve Eğitim Vakfı’nın (İKSEV), evsahipliğinde 5 Mart 2025 günü başlayan 32. İzmir Avrupa Caz Festivali, 24 Mart akşamı “Paolo Damiani Last Land Band” Konseri ile sona erdi. Bir “İzmir Ritüeli” daha başarıyla tamamlanmış oldu.

Haberin Devamı

 

AASSM Büyük Salonda, İzmir İtalya Konsolosluğu işbirliği ile düzenlenen konserde, Paolo Damiani (kontrbas), Elena Paparusso (vokal) ve Antonio Jasevoli (gitar), “kendi tâbirleriyle”, “caz ve pop arasında dengelenmiş bir repertuardan oluşan yeni projeleri”ni sundular. Hep yazıyorum, ben müzik eleştirmeni değilim; Caz ise, zaten ayrı bir ihtisas konusu. Festival’in, en çok merak ettiğim (Ümit Tunçağ ve Sirel Ekşi’nin yönettiği...) “Write Stuff Atölyesi”ne de, yaşım tutmadığı için beni almadıklarından, “Caz yazarlığı” konusunda, maalesef bir gelişme de kaydedemiyorum. Bu sebeple okuyacaklarınız, yine “disiplinli bir sanatseverin gözlüğünden” görünenler olacak; mecburen katlanacaksınız.

 

Haberin Devamı

Gelin, “konser kitapçığı ve bültende ne yazıyorsa, doğrusu odur” diyerek, bu “yeni proje”yi sanatçıların kendi cümleleriyle anlatalım; çıkarımları değerli okuyucu kendisi yapsın: “...Kâğıt üzerinde, pek de olası olmayan bir buluşmaymış... /...caz dili ve klâsik müzik bilgisi ve pratiği yoluyla özgün bir Avrupa dili icat edilmiş... / ...Caz estetiği, geleneksel olmayan bağlamlara taşıyan gitaristler, ayrıntılı olarak anlatılıyormuş... / ...hem şarkı söylemenin, hem de deneyselliğin sınırları içinde rahatça hareket edilebiliyormuş...”

 

“Çevirenin notları”na gelice... Bendeniz, müzikte, hâlâ (piyano dahil...) akustik enstrümanları elektronik olanlara tercih edenlerden olduğum için, sahnede “içi boşaltılmış” olanlarını görünce, biraz buruldum açıkçası. Çünkü bu görsel, içeriğe yansıyor gibi geliyor bana; etkileniyorum... Açılışta ve yer yer konser sırasında da yararlanılan, “uzun sesleri tekrarlayan teknoloji”, artık “vak’a-i âdiyye”den sayılıyor. Fakat belirgin bir hoşluk olarak, sanki “dünyanın her yerinden esintiler içeren düzenlemeler” dinledik izlenimi edindim. Öyle ki, “sahnede, nerede hata yapıldığını bile anlayamayacağımız, ezgiden arındırılmış-atonal kompozisyonlar” deşifre edildi. “Avrupa Cazı’nda genetik olarak kullanılan ve artık sıklıkla ısıtılarak önümüze getirilen Afrika temalarından daha çok (ve güzel olarak...) Güney Amerika’nın etnik tütsüleri ulaştı kulağıma... İnka, Aztek motiflerinin ses çağrışımları... Hâl böyle olunca, “Afrika’dan Amerika Kıtasına taşınan Caz, Avrupa’ya geri dönerken, orada neleri bırakmış ?” diye sorası geliyor insanın. Ve “bu benim gönderdiğim Caz değildi” diye söyleniyorsunuz, biraz. Algıda seçicilik diyebilirsiniz ama, konser biterken, bir şarkı da güzel ülkemin son günlerine armağan edilmiş gibi, vazife çıkarttım durumdan: En beğendiğim ve içimi ısıtan “Esperenza” ezgisi, İspanyolca bir çağrışımla, “umut” taşıyordu salona.

 

Haberin Devamı

Paolo Damiani (kontrbas), Elena Paparusso (vokal) ve Antonio Jasevoli ‘den oluşan (gitar / ki, ilk kez bir doğaçlama profesörü dinlemiş oldum...“Last Land Band”  grubunun “kişisel ödül kariyeri” tek kelimeyle göz kamaştırıyor... Dolayısıyla, “sana da mı lâf düştü ?” denilmesine fırsat vermeyeceğim. Sadece, kendisi sever miydi bilmiyorum ama, ben yazıyı Orhan Seyfi’nin dizeleriyle bitireyim ki, “haber kutsal, yorum hürdür” faslında, “gülümseme”yle anlaşalım:

 

“Her akşam muhakkak tesadüfümüz / Yolumun üstünde yine sen varsın / Nedir bu durmadan gülümseyen yüz ? / Vefâsız galiba çok bahtiyarsın ? - Uzaktan gülersin gülümserim ben / Bakışır geçeriz bir şey demeden / Bilmem ki bu garip gülümsemeden / Ben ne kastederim, sen ne anlarsın ?”

Yazarın Tüm Yazıları